"Enter"a basıp içeriğe geçin

Allah’ın Sevdiği Kuluna 5 Öğüdü – Serdar Tuncer

Allah’ın Sevdiği Kuluna 5 Öğüdü – Serdar Tuncer

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=azloUJOw0ro.

Selamünaleyküm Erenler ve dahi Erenlere gönül verenler. Hoş geldiniz safalar getirdiniz. Adam bir dağı yemiş, altın bir leğen bulmuş, toprağa gömmüş. Ne yaptıysa leğen tekrar toprağın üstüne çıkmış. Bir kuşu koynunda saklamış adam. Bir başka kuşu doyurmak için uyuluğundan et kesip ona vermiş. Bir şeye rast gelmiş, kokusundan öyle rahatsız olmuş ki, kaçmış gitmiş.
Bu hafta biri bir günün mevzuu işte budur Erenler. Bir salih zat olduğu rivayet ediliyor, belki de Peygamberi İzam hazeratından birisi. Bunu bilmiyoruz, farklı rivayetler var. Bir gece enteresan bir rüya görmüş. Rüyasında, hatiften bir ses, Rab’bül Alemin ona demiş ki,
sabah olup da sokağa çıktığın vakit ilk gördüğün şeyi ye, ikinci gördüğün şeyi sakla, üçüncü gördüğün şeyin isteğini geri çevirme, dördüncü göreceğin şeyi üzme, beşinci göreceğinden de kaç. Sabah olmuş, uyanmış bu zat. Gördüğü rüyanın da tesirinde acaba Rab’bim bana bu rüya ile ne anlatmak istedi
ve nasıl bir tecelli olacak, karşıma ne çıkacak? Bunun merakıyla çıkmış sokağa. Tabi anlatmamış kimseye rüyayı. Bunu daha evvel bir yerde çıtlattım size. Rüya kafesteki bir kuş gibi. Birisini anlattınız, o birisi de o rüyayı tabir etti, o zaman kafesin kapağı açılmış oluyor. Ve kuş, tabir edilen istikamete doğru uçuyor. Yani rüyanızı salihlere anlatın, imanından emin olduğunuz kişilere anlatın.
Hayra yoracak kişilere anlatın derler. Ya hiç olmazsa anlatmayın, susun. Çünkü çok güzel bir rüya, işi bilmeyen birinin elinde heder edilebilir. Ve çok çirkin dediğiniz bir rüya, ehil bir zatın tabir edişiyle bir güzelliğe vesile olabilir. Ves selam. Adam sabah çıkmış yerden. Yürüyor. Karşısına bir dağ çıkmış. Allah Allah.
Rüya da bana denildi ki, ilk gördüğün şeyi ye. Ama koca dağ, ben bunu nasıl yiyeceğim? Böyle bir düşünürken hayır demiş. Rabbim bana yapamayacağım işi emretmez. Çünkü o hiçbir nefse taşıyamayacağı yükü yüklemez. O bana karşına ilk çıkanı ye demişse, ben bu dağı yemeliyim. Dağa doğru yürümeye başlamış. O her adım atışında dağ biraz küçülmüş. O yaklaştıkça dağ küçülmüş. O da tabi neşe içerisinde dağa doğru yürüyor. Çünkü söz tuttu ve tuttuğu söze mukabil, Cenab-ı Hak emrettiği işi kolaylaştırıyor. Yaklaşmış yaklaşmışa, en son dağın dibine kadar geldiğinde koca dağın küçücük bir lokma haline gelmiş. Gülmüş, tebessümle eğilmiş, yerden o lokmayı almış, ağzına atmış ki, mmmm baldan tatlı, çok güzel. Allah Allah demiş, bakalım rüyanın devamı nasıl tecelli edecek? Yürümüş, biraz gittikten sonra altın bir leğen bulmuş yerde. Çok güzel bir leğen. Bana denildi ki rüyada, ikinci gördüğün şeyi sakla.
Rüyadan oracıkta yeri kazmış, leğeni gömmüş, üstüne toprak atmış, vazifeyi yapmanın huzur içerisinde yürümüş birkaç adım bir dönüp arkasına baksa ki, leğen tekrar toprağın üstünde. Allah Allah. Geri dönmüş, bir daha kazmış, leğeni gömmüş, üstünü kapatmış, yürümüş, acaba gene leğen toprak üstüne çıktı mı? Bir adıma dönüp baksam leğen gene toprağın üstünde. Bana ikinci gördüğün şeyi sakla denildi ama saklayamıyorum, bir daha döneyim demiş. Dönmüş, tekrar kazmış, leğeni gömmüş, üstünü kapatmış, yürümüş, leğen gene yukarı çıkınca, işte bunda bir hikmet var. Allah-u Teala bana sakla dedi. Ben onun dediğini yaptım ama ne yapsam da saklayamadım. Artık mevzu benden gitti. Bakın burada da enteresan bir şey söyleyeceğim aslında. Açın bir pencere, o bir şey yap dedi mi yap da gerisine karışma. Dediği gibi yap, neticeye karışma. Arz edebiliyor muyum? Acaba şöyle mi olur, böyle mi olur? Eyvah vesveseye şuna buna gerek yok. Yap dediğini yaptın ama düşündüğün gibi olmadı. Varsın olsun, sen söz tuttun, denileni yaptın. Adam biraz yürümeye devam etmiş. Bir kuş can havliyle uçarak gelmiş, ne olursun demiş, beni sakla.
Arkamda bir şahin var beni yiyecek, ne olur beni sakla. Bir şöyle durmuş. Üçüncüyü, üçüncünün dileğini yerine getir denildi. O zaman bunu saklamam lazım. Almış kuşu hemen koynuna saklamış. Arkadan bir şahin seyirterek gelmiş böyle. Yaklaşmış, ey Allah’ın güzel kulu demiş. Ben sabah beri o kuşum peşindeyim.
Açım, beni doyur. O kuşu bana ver, o benim rızkımdır. Sabah beri onu kovalıyorum. Şimdi bunu duyunca o zat böyle bir tereddüte düşmüş. Çünkü kendisine rüyada denildi ki, üçüncünün dileğini yap, dördüncüyü üzme. Sakladı, dileğini yaptı. E onu çıkartıp verse, dileğini yapmamış olacak.
Vermese dördüncüyü üzmüş olacak. Ne yapsın? Böyle bir ikilemde kalmış. Demiş ki, hem ilk emredileni yapmak, hem de ikinci emredilenleri yapmamış olmamak için benim bunu doyurmam lazım. Ne yapayım? Bacağını çıkarmış, bacağından kendi uyluğundan kesmiş. Şahin’in önüne atmış. Şahin onu kaptığı gibi uçarak gitmiş.
Aksayarak yürümüş, bakmış ki yerde bir hayvan leşi. Çok kötü kokuyor. Kötü kokuyor deyince aklıma Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam geldi. Açtık bir pencere. Hz. İsa efendimiz’e de atfedilir bu. Yürüyorlarmış dostlarıyla da yerde bir köpek leşi görüyorlar. Böyle burunlarını tutmuş, yüzlerini ekşitmişler. Oradaki zatlar rivayet ediyor ki Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam
bakmış şöyle, demiş ki inci gibi dişleri var. Köpeğin dişlerini göstermiş. Kokuksu kötü, rahatsız oldunuz ama o da Allah’ın bir mahluku. Sizin yüzünüzü ekşitmenizden, burnunuzu tutmanız da rencide olur. Ondaki güzel tarafı görmeye bakıp, bak inci gibi dişleri var. İnsan güzel görmek için bakarsa etrafta çirkin yok. Ama insan çirkin görmek için bakarsa en güzelde bile bir kusur mutlaka budur. Bakış öğretiyorlar, bakmayı bile öğretiyorlar. Şimdi o zat bakmış leş, çok kötü kokuyor. Kendisine de denildi ya, beşinciden kaç, kaçmış. Evine gelmiş. Ya Rabbi, elini açıp niyaz etmiş. Rüyada bana emredilenleri ben yaptım. Ama bunun da hikmetini merak ediyorum. Acaba o neydi? O ilk gördüğüm dağ, neyin nesiydi ve bu kadar küçüldü? Öyle ya. O lehen niye ben gömdükçe yukarı çıktı? O kuş neydi? O şahin neydi? O gördüğüm leş neyin nesiydi? Merak ediyorum Allah’ım demiş. Bana bunların hikmetini göster. Bana ayan et.
Yatmış, usul üzere rüya sanki kaldığı yerden devam etmiş. Gece. Denilmiş ki o zata, o ilk gördüğün dağ öfkeydi. Başlangıçta gördüğün vakit onu yenmek çok zor gibi gözükür ama sabredersen o koca dağ küçülür, bir lokmaya dönüşür
ve tadı da baldan daha tatlı hale gelir. Allah-u Teala o zata öfkeye sabretmeyi öğretmiş o dağ aracılığı ile. Hazretlerim bir hatırlayın şöyle, bazen bir kızarsın, kalkar insan, bir dişini sıkar. Ulan ne oluyor der. Bir bir şey yapar, ondan sonra dizini döver durur. Ben bu şeyi niye böyle yaptım? Adam beni trafikte solladı, ben de levyeyi kaptım, indim.
Bucağı adamcağız da şöyle şöyle oldu, aldılar beni götürdüler, şu kadar sene hapis yaptım. Mafus damları bir anlık öfkesini yenemediği için ömrünün en güzel yıllarını heba eden insanlarla doludur. Ve geride evladını, eşini, ana babasını, kardeşini, yakınlarını mahzun bırakan insanlarla doludur. Onlara bir gidip soru versek onlar bilirler o bir anlık öfkeyi yenebilmenin ne kadar büyük bir nimet olduğunu. O dağa sabrettiğin anda neticesinin nasıl bir dağı yahut da tam tersi olmaz mı? Bazen öfkelenirsiniz, tam bir şey yapacaksınızdır, ya sabır dersiniz, sabredersiniz. Az sonra bakarsınız ki işin asl-ı öyle değilmiş. İyi ki bunu böyle böyle yapmadım, iyi ki o öfkeyle hareket etmedim. Öfkeliyken karar verilmez derler, sevinçliyken de karar verilmezmiş. İnsan öfkeliyken verdiği karardan sonra pişman olur.
Sevinçliyken verdiği karardan sonra pişman olması muhtemeldir. Çünkü sevinçliyken insana zor gelen bir şey yoktur. Her şey kolay. Ona da böyle yaptık, bunu da böyle yaptık, şuna da şöyle verdik filan. Ama sevinç geçince, ulan biz bunları nasıl yaptık? Onun için o mutedil zamanda vermek lazım karar. Denilmiş ki o zata, hani o ikinci gördüğün sakladıkça toprağın üstüne çıkan altın leğen var ya, işte onlar senin salih amellerindir. Ne yapsan da onu saklayamazsın. Ne yapsan da onu ortadan kaldıramazsın. O mutlaka gün yüzüne çıkar. Dünyada da ahirette de. Mutlaka karşına çıkar bu şekilde. Üçüncü, o sana bir kuş gelmişti hani koynuna sakladın ya, o kuş emanettir. Emaneti canından aziz bil ve sakla. Emanet, açtık mı pencere? Emanet deyince hep aklımıza şu gelir, Emirhancım yavrum şu çantayı iki dakika tutar mısın? Dedim ve gittim. Çanta Emirhan’a emanet, tamam bu da emanet de tarif olarak doğru da eksik. Şu nefes emanet. Aldın bir emanet, verdin bir başka emanet. Toprağa bastın, emanet. Altındasın gökyüzün, emanet.
Merhaba, vay kardeşim selamun aleyküm verenler, aleyküm selam verenlere gönül verenler, kucaklaştın. Ayrılana kadar sen ona emanetsin, o sana emanet. Emanet. Emanete ihanet etme deyince sadece Emirhan’ın verdiğim çantayı muhafaza etmesi değil yani. Birlikte olduğun insanlara da emanet muamelesi yapmak, onları da zayi etmemek, onların hukukunu da zayi etmemek. Kadın kocasına, koca karısına emanet. Çoluk çocuk emanet.
Cepte para emanet. Kalpte iman nuru, emanetlerin en büyüğü ve en güzeli. Kalbimizde bir iman nuru var. Allah dağa teklif etti, taşa teklif etti. Onlar diler ki biz taşıyamayız ya Rabbi, bu yük ağırdır. Biz bu yükü taşıyamayız. Aman ya Rabbi. Ama ayette diyor ki insanoğlu zalim ve cehuldür. Kendine zalimdir. Zulmeder kendisine ve cahildir. Dedi ki ben taşırım ya Rabbi.
İşte o dağın taşını taşıyamadığı ama bizim taşırız dediğimiz şey var ya o da kalbe bir emanet. İman nuru. Geçtik. Dördüncü gelen Şahin, hani Şahin geliyordu açım onu bana ver. Sabah beri onun peşindeyim diyor ya. O da diyor senden bir şey istemeye gelen insanın temsilidir. Birisi gelip senden bir şey istediği vakit, onun isteğini yerine getir. Ha burada bir incelik var. İsteğini yerine getireceksin de koynundaki kuşu çıkaramadı. Ne yaptı? Kendinden kesip verdi. Bu ne demek? Sana lazım olsa bile karşındakinin isteğini yerine getirdi. Çok önemli. Sen sana lazımken Allah’ın bir kulunun işi görürsün diye onun isteğini yerine getirirsen senin işler ne? Allah görür.
Ama ben bunun işini yerine getireyim de Allah da benim işimi görsün. Demek müşkaatçılıktır. İhlasa manidir. İhlaslı insanlar bunu yapmaz. İhlasa mani. Mesela şöyle derler ihlasa mani ne demek? İhlas bir şeyi sırf Allah’ın rızası için yapmak. Bir şey beklemeden, beklenti içine girmeden, umursamadan, neticesini aklına bile getirmeden Allah bunu böyle istiyor diye yapmak. Bu ihlas. Şöyle düşünün.
Komşu vefat etti. Komşunun cenazesine gitmek lazım. Düşünüyor diyor ki iki türlü düşünebilir. Bir, gideyim çünkü Allah’ın Rasulü Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarını sayarken buyurdular ki öldüğünde cenaze namazına gitmendir. Allah Rasulü benim üzerime bir hak olarak yükledi bunu. Ben Allah’ın rızası için kalkıp onun cenazesine gideyim. Bakın bu niyetle gitmek ihlas.
Ama şimdi ben bu komşunun cenazesine gitmezsem, yarın ölünce de bizim cenazeye kimse gelmez. Gidelim. İhlası bozdu. Zedel etti. Birisinin düğünü var. Gidelim bizim bebeler de büyüdü yarın bunlar bizim düğüne de gelmezler. Ya da bir ötesi vardır. Hanım ne taktık biz bunları? Çeyrek taktık. Onlar ne getirdi bize? Sen tak da bırak o sana borç taksın bir şey olmaz. Sen ona çeyrek tak o sana borç taksın. Eyvallah diyebiliyor musun? Orada tamam Allah’ın rızası için yapmışsın.
Hani ben yapayım ki o da bana yapsın. Bu tüccarlık da iyi bir şey değil. En son gördüğü bir leş. Pis koku yani kötü koku. Kaçtı. O neydi yarabbi diyor bilemedim. Gıybettir diyor. Gıybet edendir. Gıybeti gördüğün an gıybet edilen mekanda durma. Oradan o leşten kaçar gibi kaç. Amelleri diyor gıybet kadar yiyip bitiren başka bir şey yoktur. Ya sabahlara kadar namaz kılsan, günlerce oruç tutsan, alnın secdeden kalkmasa,
kendine kaldığın vakit şu şuna şöyle yaptı, bu buna böyle yaptı deyip milletin gıybetine ediyorsan, ahirette vardığın vakit bir de bakacaksın ki elinde hiçbir şey kalmamış. Yani namaz kıldıydık gitti. Nereye gitti? Falanca oruç tuttu gitti. Kime? Filanca. Niye? Gıybetine etti. Gıybet edilen mekanda da durma diyor. Bu da çok önemli. Yani leşi yeme dese gıybet etme demiş olur. Ama leşten kaç diyor.
Gıybet edilen mekandan da kaç. Niye? İki kişi gıybet ediyor. Orada oturmaya devam edersen muhtemelen gıybetin üçüncü ortağı sen olursun. Bir ucundan sen de bir şey… Nefsi çok haz alır böyle şeylerden. Şeytan da dürter. Hadi abi iki de çenki ölü abi. Şeytan itekler. Nefsin hoşuna gider. Sen de giriverirsin gıybetin halkasına. Oradan da öyle kaç diyor. Cancağızım, sözün özü bir hatırlayalım. Öfkelendiğimizde öfkemizi yenmeye çalışmamız lazım. Niye? Neticesi baldan taktılılacak. İki, yaptığımız iyi amellerin kullar hatırlasa da hatırlamasa da, biz hatırlasak da hatırlamasak da, Allah katında unutulmayacağını, dünyada ve ahirette gün yüzüne çıkacağını, Bileceğiz. Ha burada bir sır daha var aslında. Sen gömersen Allah onu var ediyor.
Sen var edersen Allah onu yok eder. Bir iyi bir şey yaptın ya, göm onu toprağa diyor yani. Görme, yapmamışa dön. Allah onu tekrar var etsin. Ama sen yaptığın iyiliği böyle gün yüzüne, gün yüzüne çıkartırsan, Bir dönüp bakarsın ki arkada ne leğen var ne bir şey var. Gidip döner bir kazarsın merakla. Kazarsın toprağın içinde de leğen yok. Allah muhafaza. Üç, emanete sahip çık. Canından aziz bil.
Hangi emanet? Kalpteki iman nurundan başlayarak bütün emanetten. Dört, insanlar senden bir şey istediği vakit, kendin ihtiyaç sahibi bile olsa onu ona ver. Kadim tasavvurumuz buna İsa’r diyor. İsa’r ehli ol. Sana lazımken ver. İnsan kendine lazım olmayanı zaten çok keyifle verir. Ama lazımken verebilmek yiğitliktir. Bakın Ayet-i Celle’de Cenab-ı Hak diyor ki, Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe birre takvaya, iyilerden olmaya, Allah’a yakın olanlardan olmaya Yaklaşamazsınız. Ha vermedikçe birre ulaşamazsınız demiyor. Sevdiğiniz şeylerden vermedikçe. Dört tane gömlek var. Birisi zaten hoşuma gitmiyor. Verdim ihtiyaç sahibine. Bu da güzeldir.
Bu da güzel ama en sevdiğini çıkartıp al kardeşim deyip verebiliyor musun? Bak bu birre ulaşmaya vesile sevdiğin şeylerden infak. Ve beşincisi bir daha hatırlayalım. Gıybetten uzak dur. Gıybet etme, gıybet edilen yerde bulunma. Gıybet edilen yerden de gıybet edenden de, bunu hassas bir insanın leş kokusundan kaçtığı gibi kaç.
Bir biri bir gün daha bu suretle sona erer. Allah’a ısmarladık. Eyvallah.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir