Anadolu Arkeolojisi | Termessos | 7. Bölüm
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=iZak53ZCxOk.
H� yepu………… H indeed
Termesos’un kent kimliği Helenistlik döneme aittir. Kentte kutsanan tanrıların başında Artemis ve Zeus Solimaios gelir. Yerleşmede tespit edilmiş yedi tapınaktan biri ve en büyüğü Ziyaretçi Otoparkı Düzlüğü’nün karşısındadır.
Helenistlik dönemde Artemis’e adanmış Ion Düzenindeki bu tapınak, milattan sonra 129 ve 138 yıllarında anıtsal bir kapı yapısı ve ilavelerle genişletilmiş, Artemis ve İmparator Hadrianus’un ortak kült alanına dönüştürülmüştür.
Merhaba, Termesos’la yeni bölümümüzle devam ediyoruz. Termesos, Antalya’nın 34 km kuzeybatısında yer alan muhteşem bir antik kent. Sadece antik kent değil, aynı zamanda Güllük Dağı Milli Parkı’nı da içinde barındırıyor. Yani burada hem bir milli park hem bir antik kent var.
Termesos’a gelip aracınızı park ettiğinizde gördüğünüz ilk muhteşem yapı, arkamdaki anıtsal giriş kapısı yani propylon.
Bu anıtsal giriş kapısı elbette ki önemli bir yapıya ait, bu da Roma İmparatoru Hadrian ile Artemis’e adanmış bir tapınağın giriş kapısı. Şehir surları daha yukarıda, bu surların dışında çok büyük bir yapı. Antik kentleri gezerken böyle surların dışında muhteşem anıtsal yapılar gördüğünüz zaman
bunların çok büyük bir olasılıkla Roma İmparatorluk Çağı dediğimiz milattan sonra 2. yüzyıla ait olduğunu hemen anlayabilirsiniz. Çünkü milattan sonra 2. yüzyıl özellikle Hadrian dönemi öylesine refah dolu, öylesine güvenli bir dönemdir ki artık kentler şehir surlarına ihtiyaç olmadan gelişmişlerdir.
Hiçbir tehlike olmadığı için her tarafa surun dışına böyle anıtsal büyük yapılar yapılmıştır. Anıtsal kapıdan girince bizi bir avlu karşılıyor.
Tıpkı kiliselerde ve camilerde cemaatin toplanması için bir avlu olduğu gibi antik tapınaklarda da böyle bir avlu oluyor cemaatin toplanması için.
Ve buradan daha sonra tapınağa geçerek sunaklarda adaklarını adayıp kurbanlarını kesiyorlar.
Bugün tapınaktan geriye fazla bir şey kalmamış, yıkılmış ancak yerdeki sütün tamburları, mimari elemanlar, üst yapı parçaları bize tapınağın mimarisi hakkında oldukça detaylı bilgi veriyor. Yazıtlar ise buranın daha önce dediğim gibi Hadrian ve Artemis’e adandığını gösteriyor. Bu için hem Hadrian’a hem Artemis’e adammış. Çünkü termesoslar romalılarla her zaman iyi ilişkiler kurmuşlar. En büyük Roma imparatorlarından biri olan Hadrian’a bir tapınak yaparken kendi Artemislerini de aynı tapınakta onurlandırmayı ihmal etmemişler.
Anıtsal kapıdan girip avluya geçtikten sonra arkamda bugün sadece taş bloklu olarak gördüğünüz alanda muhteşem bir tapınak varmış.
Biz bunun muhteşemliğini etrafa saçılmış mimari elemanlardan anlıyoruz. Burada sütün tamburlarını görüyorsunuz. Yani sütün parçaları.
Sütünler iki türlü olabilir. Biraz daha zordur ama yekpare blok olarak yapılabilir tek parça. Ama daha büyük, daha görkemli sütünler yapacaksanız genellikle daha küçük parçalardan yani tamburlardan yapılır. Gerçi bu da zor çünkü bütün bu yevlerin en alttan en üste kadar birbiriyle tam tamına örtüşmesi lazım. Burada yerde duruyor yanımda ama antik dönemde gelseydik bu en az böyle 20 metre yukarıda olacaktı. Buna böyle alttan bakacaktık. Bu bir çatı elemanı. Bakın burada gördükleriniz aslında eski ahşap mimari yapılırken kullanılmış olan ahşap kirişleri taşa yansıtmışlar.
Burada yine aynı şekilde diz sırası dediğimiz ahşap mimarinin taşa yansımış hali bu çatının en üst elemanı. Artemis Hadrian Tapınağını arkamızda bırakıp park yerinden şimdi Termesos’un kent merkezine devam ediyoruz.
Güllük Dağı Milli Parkı gerçekten de önemli bir alan.
Burada hem yaban hayatı var tabi onu size gösteremeyeceğiz. Onun için çok ayrı bir hazırlık gerekiyor.
Dağ keçisi, kurt, tilki, geyik gibi fakat sizin rahatça görebileceğiniz bitki çeşitliliği Akdeniz bölgesinde bulunan hemen hemen tüm bitki çeşitleri Termesos Milli Parkı’nda görülebiliyor. Termesos’lar bir Pissidia kenti olmalarına rağmen kendilerini buralı yani Solimli olarak adlandırıyorlar. Solimos Dağını biraz sonra göreceğiz. Ve kentlerini korumak için arkamda gördüğünüz bu muhteşem sur duvarını inşa etmişler. İşte Büyük İskender’in Büyük Asya Seferi sırasında zapt edemediği ele geçiremediği iki kentten biri olan Termesos bu muhteşem surları ve bulunduğu coğrafyanın avantajlarıyla Büyük İskender’e boyun eğmemiş. Kentin korunaklı topografyası alanı çepe çevre kuşatan bir sur düzenlemesi gerektirmemiş,
doğal tahkimatın eksik kaldığı yerler Hellenistik dönemin izomodik örgülü taş işçiliğinin mükemmel örnekleriyle güçlendirilmiştir. Pisidyalıların amblemi olan ve hemen her yerde gördüğümüz yuvarlak kalkanı burada surların üzerinde de görüyoruz.
Çoğu kimse bakar bu yuvarlak nedir diye işte Pisidyalıların o savaşçılıklarını kahramanlıklarını ki o Büyük İskender’e karşı bile kenti savunup vermemelerini anlatan kalkanlarını surlarına da işlemişler.
Biz baktığımız zaman dışarıdan böyle dümdüz bir duvar görüyoruz. Duvarın bu kısmı yıkıldığı için aslında buradaki duvar tekniğini görmemiz açısından da ilginç. Burada gördüğünüz gibi bakın bir böyle yatay içe doğru giden bir sıra var bir de onun üstünde var ve araları da dikine konmuş bloklar.
Bu yaklaşık üç metrelik bir örgü ve bu arası moloz taşla dolduruluyor ve harç yapılıyor. İçinde harcın parçaları da kalmış.
Tabi bütün duvarı böyle kesme taştan yapmaları çok zor ama dışını böyle çok güzel yapıp içini moloz doldurup bu atkılarla bir eline bir dikine böyle böyle koyarak çok sağlam muhteşem bir sur duvarı yapmışlar.
Akdeniz bölgesinde çok görülen ve sıklıkla karıştırılan, sandal ağacı olarak karıştırılan bu çilek ağacı Akdeniz çileği. Sandal kokulu bir ağaçtır hatta sabun yapılır. Bu kokmaz ama küçük meyveleri vardır çileğe benzer.
Gerli yetişen çilek gibi düşünmeyin ve sonbaharda böyle dağda yürürken falan aç kalırsanız gayet de insanı besler doyurur tatlı güzel bir şeydir. Bu ağacın güzel bir özelliği yani güzel görüntülü bir özelliği kabuğunu değiştirir. Şimdi bu eti kabuğuna atıyor yepyeni bir kabuk çıkıyor arkasından. Ayrıca yardım edelim ağaca. Böyle pırıl pırıl sonra bu kabukta yaşlanacak onu da atacak.
Akdeniz çilek ağacı. Şehir kapısını geçtikten sonra bizi karşılayan ilk görkemli ve güzel yapı cümlazyon hamam kompleksi. Bazı yapıların ne olduğu anlamak için içine girip bakmak lazım işlevini anlamak için.
Ama burada bize bir kolaylık sağlamışlar. Hemen kapının üstüne bir yazıt koymuşlar. Yukarıdan aşağı üçüncü satırda cümlazyon olarak yazmış ve binanın biz bir cümlazyon hamam kompleksi olduğunu zaten daha girişteki yazıttan anlayabiliyoruz. Peki burada yazıttaki cümlazyon yazıyor ama arkamdaki tabelaya cümlazium yazmışlar. Bu on, um, os, uslu bitimler çok kişinin kafasını karıştırır. Bazı kitapları da açarsınız Efesos bazen de Efesus yazar veya Aspendos gibi. Aslında bu çok kafa karıştırıcı bir şey değil. Oslu bitimler antik Yunanca şekilleri, uslu bitimler ise Latince şekilleri. Bu yazıt antik Yunanca olduğu için tabii onlu bitmiş.
Bunu yazanlar da Latince bitimini tercih etmişler ve cümlazium yazmışlar. Solimos dağıyla muhteşem bir manzarası olan cümlazyonun palestrasına doğru ilerleyelim şimdi.
Termesos’un en ilgi çeken yapılarından biri aşağı cümlazyondur. Önünde sütunlu galerilerin de yer aldığı yapı bütünü aynı zamanda hamam işlevi taşır.
Ortadaki üstü açık alan günlük beden eğitiminde kullanılan palestradır. Yazıtlarına göre yapı M.E. 220-230 yıllarında kentin ileri gelenlerinden ömür boyu Apollon Rahibi ünvanlı Marcus Aurelius Medianos Platonianos ve karısı Artemes tarafından inşa ettirilmiştir. Yazıtlarına göre yapı M.E. 220-230 yıllarında kentin ileri gelenlerinden ömür boyu Apollon Rahibi ünvanlı biri tarafından inşa ettirilmiştir. Bu yapılar şehrin önemli sosyal yapılarından aslında dediğimiz gibi bir okul burası, bir üniversite.
Fakat hem hamamı var hem böyle palestra dediğimiz dümdüz bir alan var. Arkada bir okul binası var. Bu yüzden zaten cümlazyondu hamam kompleksi deniyor. Bu yapılar aslında antik dönemin siyasi yapısının gerekliliğinden ortaya çıkmış yapılar. Yani antik dünyada bugün gibi devletler yok. Ulus devletler ya da imparatorluklar var ama böyle ulus devletler yok.
Her şehir kendi başına bir devlet. Dolayısıyla her şehrin kendi ordusu olması lazım. İşte bu palestralar başlangıçta kentin genç nüfusunun fiziksel olarak eğitildiği yerler. Bu palestra alanında her türlü spor aktivitesi yapılıyor. Zaten böyle olimpiyatları düşünün antik dünyadan gelen hep böyle askeri faaliyetle ilgili.
Cirit atma, gülle atma, zıplama, koşma, engel geçme gibi. Fakat bir zaman sonra bakıyorlar ki bu kaba kuvvetle sadece savaş kazanılmıyor. Fizik bilmek lazım, astronomi bilmek lazım, köprü inşa etmek lazım, bazen nehir yataklarını değiştirmek lazım. O yüzden bir okul da ekleniyor buraya ve bir palestra tabi bu aktivinden sonra bir hamam ihtiyacı var ve arkamda bir okul.
Termesos okulu aslında çok meşhur olmuş. Buradaki yazıtlardan anladığımıza kadar ta Bursa’dan bile buraya gelen öğrenci var. Yani sadece Termesoslar değil, özellikle milattan sonra 2. ve 3. yüzyıllarda yani Roma İmparatorluk çağında artık savaşın çok gerekli olmadığı çağlarda burası gerçekten de hani bugün nasıl böyle uluslararası üniversiteler var herkesin gidip okumak istediği
Termesos cimnazyonda bu şekilde olmuş. Hemen sol tarafımda da dışarıdan gelen öğrencilerin daha çok yararlanacağı küçük dükkanlar var.
Yani burası hakikaten bir antik dönemdeki kampüs ve sağlam kalmışlığıyla da bize o havayı hakikaten veriyor.
Şimdi de okulun içine girelim ve dershaneleri odaları görelim. Tabi aslında burada biz 2. kattayız. Oradaki kapı bunu bile gösteriyor. Binanın üst yapısı çöktüğü için tabi büyük bir dolga oluşturmuş. Burada nereden baksanız bir 7-8 metrelik 10 metrelik bir dolga oluşturmuş.
Duvarlarda çok fazla sayıda delikler var. Bunlar genelde üst yapıyı taşıyan ahşap hatıllar için kullanılır. Ama burada o kadar fazla ki insanın hakkına belki kitaplar için raflar olabileceği düşüncesini getiriyor.
Ama her halükarda bu duvarlarda gördüğümüz oyuklar oralara ahşap hatılların girmesi ve bir şeyi taşıması için yapılmış. Cimnazyon yani okul yapısının duvarlarının bütün termesostaki yapılar gibi ne kadar mükemmel olduğunu görüyorsunuz.
Pisidyalılar için barbar korsanlar derler ama termesosa gelince bu kadar muhteşem güzellikteki duvarlar, cimnazyon okullar aslında onların birer barbar korsan olmadıklarını gösteriyor. Biz buraları gezdirirken misafirlerimiz çok sorar. Burada bir sürü böyle kapı gibi nişler var ama hepsi kapalı.
Niye bunları kapamışlar? Aslında bunlar heykel konan yerler. Yani burada antik dönemde gelseydik heykeller görecektik. Üniversite olduğu için öğrenme, erdem, bilgi, bilimle ilgili burada heykelleri görecektik. Ama onların hepsi antik dönemde zaten soyulmuş, kırılmış, dökülmüş gitmiş.
Binanın üst yapısındaki aslında yağmur olukları olan aslan bitimindeki çörtenlerin çoğu sağlam kalmış.
Ne yazık ki tarihi eser kaçakçıları bu aslanları kesip kesip çoluğunu götürmüşler ama burada üç beş tanesi hala sağlam şekilde görünüyor.
Alışılmış kullanımıyla delikanlıların eğitimine ayrılan,
cimnasyonların aksine yazıtlardan termesos aşağı cimnasyonunda kızların da eğitim gördüğü anlaşılmaktadır. Aşağı cimnasyonda eğitimin yanı sıra yarışmalarında tertip edildiği yine yazıtlardan bilinmektedir.
Tanrı Solimeus onuruna tertip edilen güreş müsabakası bunlardan yalnızca biridir.
Cimnasyonun okulun alt katlarını da sarnuç ve kiler olarak kullanmışlar. Yani aslında her yerden faydalanmışlar. Burası çöktüğü için biz de rahatça alt kata girebiliyoruz. Burada üst yapı ve kemerler tamamen sağlam kalmış. Buralar yapının kiler ve sarnuç olarak kullanılan bölümleri. Tabii burada çok fazla sayıda öğrenci olduğu için belki yüzlerce bunların hem gıdası hem suyu önemli. Termesosun zaten sarnıçları başlı başına bir konu çünkü burada bu dağın tepezine yerleşmişler ama hiçbir su kaynağı yok.
Her şey sarnıçlarla halledilmiş. Bütün su ihtiyacı sarnıçlarla yani yağmur suyunun toplanmasıyla karşılanmış.
Mesela burada bir pişmiş toprak, künk dediğimiz boru kalmış. Yukarıda kanallarla yağmur suyunu toplayarak bu borularla şu anda içinde bulunduğumuz sarnıcı dolduruyorlar.
Termesos, henüz kadısı yapılmamış bir kent olmasına rağmen çok büyük bir kent ve çok görkemli bir kent.
Oldukça fazla iyi korunmuş yapı var. İki bölümde ancak kentin merkezine ulaşabildik. Daha önce dediğimiz gibi Pistidia’da olmasına rağmen Termesoslar kendilerine Solim diyorlar, bir Solim halkı diyorlar. Arkamda gördüğünüz bugünkü milli park adını veren Güllük Dağı, Antik, Solimos Dağı ile bugünkü programımızı kapatıyoruz.
Önümüzdeki programda Termesos da gezmeye devam edeceğiz.
Altyazı M.K.
İlk Yorumu Siz Yapın