Anadolu’da Yaşam | Ova | TRT Belgesel
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=-mupwrBKuRE.
Anadolu. Medeniyetlerin doğup geliştiği topraklar. Tarımın, ticaretin, bilimin kaynağı. Tarih boyu bu toprakları özel kılan bir şey vardı. Üzerinde yer alan yeryüzlü şekilleri ve bitki örtüsü. Dağlar, akar sular, ovalar. Yalnızca coğrafyamıza değil, insana ve onun hayatına da şekil verdi. Kime zaman fırsatlar sundu, kime zaman sorun çıkararak çözüm bulmaya zorladı. Anadolu’da yaşam, tüm bu şekillerin etrafında devam ediyor.
Tarıma elverişle ovalar, tarih boyunca insanların en temel ihtiyaçlarını karşıladı. Medeniyetler, ovalar etrafında şekillendi. Bu topraklarda köklü bir tarım geleneğinin oluşmasına aracılık etti.
Bu nedenle bu düzlükler günümüzde hâlâ cazibesini koruyor.
İnsan üzerinde yaşadığı toprağa hak ettiği değeri verdikçe, ovalarda gerçek birer hazineye dönüşüyor.
Yaşamak için ihtiyaç duyulan temel kaynaklar ancak insan eli değdiğinde gerçek değerine ulaşır. Tıpkı toprak gibi. Toprağı çorak bir araziden çıkarıp, verimli bir tarlaya dönüştürebilmek için hünerli ellere ihtiyaç var. Anadolu’nun bereketli ovalarından çıkan her ürün bu eller sayesinde sofralara ulaşıyor. Onlar tarımın gizli kahramanları. Onlar üretimin bel kemiği. Onlar mevsimlik tarım işçileri.
Bu işimiz bu. Başka yaptığımız bir iş yok. Zaten yazın bizim orada iş var. Mercimek işi bilmem ne oldu. O bitti mi? Biz İzmir’e gittik önce 7. ayın onundan. Orada 50 gün çalıştık. Domates sergisiydi. Sonra buraya Kayseri’ye geldik. Aynı kişiye çalışıyoruz. Bu dur yani. Burası bitti mi memlekete gidiyoruz. Kışın bir iş yapmıyoruz.
Bu işleri dışarıda çalışıyoruz. Haydın Çavuş ve ekibi burada üretilen domateslerin kurutulmasından sorumlu.
Ürünler buraya getirilince vakit kaybetmeksizin çalışmaya başlayacaklar. Yoğunluk başlamadan önce gündelik ihtiyaçlarını karşılamak zorundalar.
Mesai öncesi sabahın erken saatlerinde bu fırsatı değerlendiriyorlar.
Su yazın en sıcak günlerinde buradaki tarım işçileri için büyük bir ihtiyaç. Pınar da ailesi için kaldıkları çadıra su taşıyor. Ben küçüklüğümden beri aslında bu işlerin içindeyim.
Büyükken sadece kardeşlerime bakmak için gelirdim. Büyüdüğümde çalışma yaşıma geldiğimde babam beni zorlamıyordu. Hani okumamı istiyordu, kazanmamı. Belki kazanıp bu hayatı yaşamayacağımı umut ederdi. O yüzden hani bana bırakırdı. Yazın istersem çalışmaya gidebilirim veya evde kalabilirim. Ben de hani giderdim hani gideyim biraz çalışayım. Ben de para kazanayım.
Ben de fazla fazla yük olmayayım. Kayseri Yeşilhisar Ovası’nda son dönemde kurutulmuş domates işi oldukça rivaçta.
Bu bölgede ekim için tercih edilen domatesler yüksek verimli daha etli ve az çekirdekli bir türden seçiliyor. İşçilerin yoğun emeğiyle toplanan domatesler kasalara yüklenir yüklenmez kurutma
alanına yollanıyor.
Kullanır kurutma alanına gelince işçiler domatesleri sergiye dökmeye başlıyor. Vakit kaybetmeden bir başka ekipte domatesleri kesmeye koyuluyor.
Ve işlerin eksiksiz yürümesinden Siverekli Aydın Çavuş sorumlu. Domates buraya gelmesi patrona ait bizde alakası yok sergiye geldim bize ait oluyor o domatesin indirilmesi kesilmesi tuzlanması kuruyup çuvallanması ve yüklenmesi ne kadar hepsi bize ait.
Biz sayı olarak her aileye sayı sayı veriyoruz kasa olarak biz onu yazıyoruz. Akşam hepsini topluyoruz. Bir kasası biz bir buçuk milyona kesiyoruz. Kim ne kadar fazla kesse o kadar ona göre kazanıyor.
Buradaki herkes adeta kusursuz işleyen bir makinenin parçaları gibi çalışıyor. Haftalarca sürecek bu iş insan vücudunun sınırlarını zorlayacak cinsten. Mesela domates de bizim ailenin 3. yılı ilk yıl gerçekten herkes için çok fazla zor oluyor böyle akşam hani elinizi kolunuzu kaldıracak haliniz olmuyor.
Yani zor dünye hani ilk ilkin yeni yeni alışmaya başlıyor. Çok zor ama sonraki yıllarda 2 veya 3. yılda pratikleşiyorsunuz da ilk yıl öğrenme ikinci yıl pratik 3.
yıl artık gerçekten hız kazanıyorsunuz.
Pınarın buradaki sorumlulukları sadece tarladaki işleriyle sınırlı değil. Domatesleri kestikten sonra ailesi için yemek hazırlamak zorunda durup dinlenecek hiç zamanı yok. Kadınlar için çok daha zor gerçekten bunun yemeği var çamaşırı var.
Yani her şeyi kadınlardan soruluyor bazen hani olur hani arkadaşlarımla sohbet ettiğinde onlar da böyle bazen şikayet ederler yaptıkları işlerden hani onlara derim ki en azından derim sizin gece uyuduğunuzda başınızda çatı oluyor. Bunun bile farkı çok genç çadırda kalıyoruz. Genç yaşta omuzlarında ağır bir yük taşıyor pınar.
Ailenin her bir ferdi gibi büyük bir yaşam mücadelesinin içinde bulmuş kendisini. Ancak bu zor koşullara rağmen hayatında yeni bir yolculuğa başlayacak olmanın heyecanı içerisinde.
Pınar haberi aldığımız zaman Amasya’da soğan işindeydik iki yıl önce. Pınar şeyi açtığı zaman baktığı zaman elleri titriyordu. Bir önce bir havaya fırladı dedi 15 bin deyim sonra iyice bir baktı yok hiç 1500. Türkiye geneli. Türkiye sıralamasında 3500 sıradaydı. Kazandı yani sevindik hala da seviniyoruz. Pınar hukuk İstanbul üniversitesi işte hala kısmet ederse ayın 13.
Yedi gün daha atılıyor. Hündereceğimi pınarı yepyeni bir gelecek bekliyor. Mevsimlik işçi olarak başladığı yaşamına başarılı bir hukukçu olarak devam edecek. Yarınlara daha bir umutla bakıyor artık.
Ben eskiden gerçekten hani şu mevsimlik iş dışında siverekten bizim ilçeden hani çıkmazdım. Hala öyle bir yani Urfa’yı görmüş balıklı gölü bile görmüştüm yok benim. Hatta şey derim ben balıklı gölü göremeden Marmara’yı görürsem yani çok değişim. Artık hayatımın devamı burada olmayacak. Bunu biliyorum. Yani burası benim için bir son değil artık.
Ovaların gerçek sahipleri onlar her anı zorluklarla geçen yaşamları boyunca mücadele etmekten de umut etmekten de hiç vazgeçmeyecekler. Şimdi onlar için yeni istikamet neresidir hiç bilinmez.
Ancak kesin olan bir şey var mevsimlik işçiler alın terinin karşılıksız kalmayacağı
her tarlayı kendi evleriymiş gibi sahiplenmeye devam edecekler. İnsanoğlu toprağa daha verimli kullanabilmek için yeryüzünü yeniden şekillendirdi.
Bu sayede tarım alanlarını genişletti. Üretim imkanlarını artırdı. Kahraman Maraş’taki sağlık ovası da eski bir göl tabanı aslında bu ova eskilerin
gavur gölü ismiyle bildiği sulak alanın kurutulmasıyla oluşmuş ova tabanı bu nedenle sürekli nemli kalıyor. İsmet de sağlık ovasının kendisine sağladığı bu avantajı iyi kullananlardan.
Ovasından öğrendiği yöntemlerle uzun yıllardır burada ilginç bir ürün yetiştiriyor.
buraya kışlı su basıyor su bastığı için de buğday olmuyor bu beyazları su istemez onun için bunu ekiyor bu da hem masrafsızdır bu müşterisi hazır zaten bu çok kıymetli bu da 2-3 ayda 25 sene geçti aktarı oldukça verimli bir ürün ismet de bu durumdan son derece memnun burada yetiştirilen ürün kuş yemi olarak tüm türkiye’de satışa sunuluyor ancak bir sorun var evcil kuşlar için yetiştirilen aktarıyı bu bölgedeki yabani kuşlar da çok seviyor ve göz açıp kapatıncaya kadar tarladaki aktarının önemli bir bölümünü tüketebilirler ismet için
nöbet tutmaktan başka çare yok kuşları 50 dönümlük büyük bir araziden uzak tutmak zorunda o minlerce kuş geliyor hazır ırzını alıp çarpıyor bu kuşlar alıştı yere ilk konduğu yeri yediğim bir yer aladım oraya oradan başka bir şey olmaz bak buraya 50 dönüm buraya bekliyorum ben o şey salıyorum ya o hayvanlar bir ses geldiği zaman iki gülüyor korkun diye bir şey var havada patlatıyoruz ondan daha çok korkuyorum aktarı her ne kadar kuşların iştahını kabarsa da ismetin de geçimi bu hasata bağlı bu nedenle mahsule gözü bakmalı bir anlık rehavet telafi siz ol sonuçlar doğurabilir bu oyunu bekliyor işte bir sene bunu ekip kazanacak da azanacağım istediği bekliyor benim mahvurda en az iki ton darımı yedi ya 10 bin ne yapacağım beklemekse buraya
gelirler bu muhtardan çok perişan perişan ediyor 40 gün bunu bekliyor 40 gün bu darı 3 ay 10 günde meydana yer ekildiğiyle biçildi gün yani yarın 96 gün yarın inşallah iştireceğiz bir şeyden gelip bundan kurtulacağım
ismetin aktarın öveti nihayet sona erdi yarın onun için büyük gün tüm bu zahmetin
daha ermesi için kısa bir süre daha sabretmesi gerek ismet yeni güne yeni umutlarla başladı artık biraz olsun rahat bir nefes alabilir
kuşları uzak tutmak için kullandığı tüm malzemeleri gönül rahatlığıyla toplayabilir bu araçlar uzun yıllar boyunca ismetin en büyük yardımcıları oldu ve gelecek yıl
hepsine yeniden ihtiyacı olacak babaların dederimiz gelmiş bunu kurmuş gitmiş böyle yapıyor işte sen yapıyorsun ben yapıyorum ip çekiyor iplere bağlılar bağlılar bağlılar hayvanlar ilkçin olmasın diye zaten satılara verecek olsak bunlar tünediği yerde bunların hepsini öldürürük ama zarar vermek istemiyor o da bir mahlukattır bizde o da rızgını arayacak sende
o da rızgını o da rızgını arayacak sende
…İsmet emeğinin karşılığını almak üzere. Şimdi sıra Başakçılar’da. Hasad sonrasında tarlaya dökülen ürünleri toplayanlar……Anadolu’da Başakçılar ismiyle anılıyor. Ve burada da…
…Birçer döverin toplayamadığı ekillere……İsmet’in de izniyle Başakçılar talip oluyor. Başakçılar karınca kararınca kısmetlerine düşen ekilleri topluyor. Çiftçi İsmet Başakçılar ve kuşlar…
…Kahraman Maraş’taki sağlık ovası……Bir kez daha hiçbirini geri çevirmedi. Herkes mahsulden kendisini doyuracak kadar pay aldı. Gelecek yıl herkesin gözü yine bu tarlalarda olacak.
Doğa hem mücadele hem de oyun içinde yaşayan canlıların…
…rızkını şimdiden hayırdı bile.
Anadolu’nun ovaları cömerttir. İnsanlara sunduğu faydaların bir sınırı yoktur adeta. Ancak ovaların cömert yüzünü görebilmek için……Yaratıcı düşünmek gerekir. Bu sayede ova yaşayanlara hasat sonrasında yeni kapılar açılır. Doğadan her yönüyle yararlanmanın en ilginç yollarından biri de…
…Antalya Döşeme Altı Ovası’nda keşfedilmiş. Döşeme Altı halıcılıkla anılan bir yer.
Burada dokunan kovanlık halısı büyük bir şöhrete sahip. Nesilden nesile aktarılan bu gelenek Ayşe’ye çocuk yaşta emanet edilmiş. Ben on bir yaşımda annemden öğrendim. Döşeme altı kovanlık halısını dokunmaya.
Eskiden gelen yöreneğimizi hala biz devam ettirmeye çalışıyoruz. Halıların bir geçim kaynağı eskiden çokmuş. Bir oğlan eversen kız çıkarsan bunlarla, halılarla yapıyorduk. Şimdi iş çevremiz değişti, bunun gelir kaynağı tükendi.
Artık yeni nesilemizde bunları vazgeçti. Dokuma tezgahlarının sesi artık daha zor duyuluyor burada.
Neyse ki geleneği sürdürmekte ısrar edenler de var. Halıcılık bu kez daha farklı bir geçim kapısı olmuş. Döşeme altı ovasında. Hasan sahibi olduğu bu tarlada,
Türkiye’nin dört bir yanından gelen halıların eskitme işini üstlenmiş. 1978’den bu tarafı bu işin içindeyiz. Babadan gelen bir yerimiz var. Kış o bahar dönemde bu burada, arpa bu dağ, yulaf ekerek arazi o şekilde değerlendiriyoruz. 6. ayda Haziran’ın 1. haftasında hüvvet mağsulü kaldırdık mı halı tarlasına çeviriyoruz burayı.
Eylül 20’ye kadar burada güneş temarımız olur. Nasıl güzelleştiriyor? Halıların içindeki bakterileri yok ediyor. Ne bileyim bir püre güvey, biraz da kullanmayan havada halı da kesinlikle güvey olur. Bu güveylere yok ediyor. Artı rengini solduruyoruz güneşte. Pasteleleştiriyoruz yani. Güneş burada halıları adeta yeniden boyuyor.
Türkiye’nin her yerinden yılda 25 bin halının geldiği bu oğada halılardan kalabalık bir ekip sorumlu. Ekibin liderliğini ise Ayşe yapıyor. Uzun yıllar halı dokuyan Ayşe tecrübesi sayesinde bir de rütbe kazanmış. Ayşe çavuş diyorlar ona.
Siz bu sıradan gidin onlar oğlan çıksın. Burası.
Ayşe’nin başında olduğu kalabalık ekip işe koyuldu. Halıları belirli aralıklarla ters çevirmek zorundalar.
Halılar ancak bu sayede tam manada güneş ışığı alabiliyor. Rengini bulan halılar toplanırken boş olan yerlere yenileri bırakılıyor. Buradaki yoğun trafiği Ayşe çavuş idare etmek zorunda.
Düşeme altında geçimini bu işten kazananlar her şeylerini güneşe borçlu. Ancak yaz sıcağı burada çalışanları çok zorluyor.
Yine de biraz olsun dinlenmek için küçük fırsatlar yaratıyorlar. En büyük zorluk sıcak ama sıcak olmasa da bu haller olmuyor bu kilimler olmuyor zorluğu bu. Ama kocaman bir kalitosa ağacımız var onun altına geçince yorgunluğumuz orada geçiveriyor.
Halılar tıpkı ekinler gibi toplanıyor burada.
İşi biten halıların yerini sürekli bir yeni sağlıyor bu döngü 3 ay boyunca soluksuz devam edecek. Eğer iyi bir planlama yapılmazsa işler içinden çıkılmaz bir hale gelebilir.
Mutlaka işlerin yürümmesi için zoru ve kolayı başarmamız gerekiyor. Her iş kolay olsa hiçbir zor işin şeyi kalmaz yani zoru da aşmak gerekiyor. Kısım kısım bölünce oluyor yönetiyoruz yani. Tıpkı hasat sonrası toplanan başaklar gibi halılar da tüm güzelliklerini sergiliyor oada. Döşemealtı tarlaları insanlara yeni geçim imkanları sağlarken ilmek ilmek işlere nalı ve kilimlerin de ömrünü uzatıyor.
Yaşam burada kendini onarıyor ve asırlık köklü geleneklerin geleceğe uzanmasına aracılık ediyor. Anadolu’da tarım neredeyse insanlık tarihi ile yaşıt. Binlerce yıllık bu birikim kuşaktan kuşağa aktarılmış.
Günümüze kadar ulaşan bu köklü tarım geleneği her bölgede farklı bir ürünle hayat buluyor. Manisa’lılar için sevizm yüzyıllardır bölge tarımının en revaşta ürünü. Manisa, göl marmara ovası üzümle anılan bir bölge.
Üreticiler iyi bir mahsul elde edebilmek için yıl boyunca sıkı çalıştılar. Neyse ki aylaca süren koşuşturmaca son bulmak üzere. Akıllardaki soru hep aynı. Verilen emek ürüne yansıyacak mı?
Cevdet’in de aklında aynı soru var. Tüm umudunu bağ bozumuna bağlamış. Tabii ki üzüm 12 ay boyunca biz toprağa döktük. Gübresidir, ilacıdır, sulamasındaki elektriğidir, yakıtı traktörlerin yakıtıdır. Yani hep bir masraf masraf masraf artık hasada geldik.
Üzümlerimizde ne kadar kaliteli ve verimli olursa da o üzümleri kaldırıp değerlendireceğiz. Ondan sonra da işte nişanlı oğlumuz mu var? Kızımız mı var? Onlara düğün yapacağız. Ya da tarım krediye borcumuz mu var? Veresiye gübre mi aldık? Mazot mu aldık? O borçlarımızı ödemek zorundayız. Ödeyelim ki gelecek sene yine istediğimizde borç alabilelim.
Ya da kredi kullanabilelim. Yani bu iş bir döngü gibi böyle her yıl aynı şekilde olmaktadır. Burada çok büyük bir alanda üretim yapılıyor. Cevdet ne kadar zor olsa da tüm üretim sürecini yakından takip etmek zorunda. Aksi durumda işler içinden çıkılmaz bir hâl alabilir. Verimli bir hasat titizlikle yapılmış hesaplara bağlı. Cevdet buradaki her bir işçinin huzurla çalışması için elinden geleni yapıyor.
Bizde 75 dönüm bağ var. Bu bağın hasadını gerçekleştirmek için günde 30 kişi çalışıyoruz. 30 kişi ile 10 günde hasadı gerçekleştirebiliyoruz. Şimdi işçiyi tarlaya gönderip ben başka bir yerlere gidersem o işçi tarlada güzel bir çalışma potansiyeli vermez bana. Onun çalıştığı benim karnımı doyurmaz.
O yüzden ben yapılan işi görmem lazım. İşçinin başında bulunmam lazım. Onun derdiyle de ilgilenmem lazım. Güzel yanıyla da ilgilenmem lazım. O yüzden insanlar benim yanıma gelmiş çalışmaya. Onlar da bir ekmek parası için gelmişler. Hem onlara bir ağabeylik hem de patronluk yaparak onların yanında duruyorum gece gündüz.
Hasta olsalar gece kalkarım hastaneye götürürüm. İyilerse de sabahleyin kaldırırım hepsini işe sokarım onları çalıştırırım.
Bizim iş öyle yürüyor ya başka türlü yürümeyelim.
Anadolu’nun her köşesinde farklı isimlerle anılan çok sayıda üzüm çeşidi bulunuyor. Manisa’nın sultani üzümü de Göl Marmara Ovası’nda üreticilerin en çok tercih ettiği ürün olmuş.
Sultan üzümü ekonomik getirisi nedeniyle daha çok kuru üzüm olarak satışa sunuluyor. Cevretin asıl işi üzümlerin bağdan kesildiği anda başlıyor. Üzümü kestikten sonra posatalı suyla yıkayıp sergiye seriyoruz.
Yine iklim şartlarına bağlı ama genelde 11 ile 14 gün arasında kuruyor. Üzümü sergiye serdikten sonra yani yağmur yağmasın diye dua ediyoruz. Eğer aksi bir yön olur da yağmur yağarsa o zaman 12 günde kaldırdığımız üzümü 32 günde zor kaldırırız biz. Üzüm yağmurla buluştuğunda yumuşama yapıyor.
Tekrar o yumuşaklığını geçirmesi için en azından 10-15 gün geçiyor.
O yüzden hava açık olup güneşli olup bir an önce kaldırmak yani bizim de isteğimiz.
Cevdet büyük bir heyecan içerisinde. Nihayet bu sezonun ilk kuru üzüm hasadını yapacak. Onca yorgunluğa rağmen hayatından memnun. Akşamları uyku girmiyor bazen gözümüze. Sabahleyin üzüm hasadı yapacağız. Sabahleyin üzüme ilaç atacağız gibi.
Böyle bazen heyecanlı gecelerimiz oluyor. Aslında bu bizim rütüm işlerimiz. Yani her sene zamanı geldiğinde yaptığımız işler. Ama severek yapıyoruz.
Tabii bütün yıl bu işleri uğraştıktan sonra hasadı yaptığımızda ve ürün kaliteli verimi bol da olduğu zaman o bütün yıl yaptığımız, çalıştığımız yorgunluğu işte o zaman atıyoruz üzerimizde. Anadolu uygarlıklarında bereketin sembolü olan üzüm salkımları göl marmara ovasına da mutluluk getirdi. Tarla sahibinin fedakarlığı tarım işçisinin alın terine karışınca toprakta üzerine düşeni yaptı.
Şimdi herkes bu güzel hasadın keyfini dilediğince yaşayabilir.
Çukurova
Seyhan ve Ceyhan hırmaklarının beslediği bu bölge Türkiye’nin en büyük en verimli arazisi tarih boyunca hiçbir uygarlık bu bereketli ovaya kayıtsız kalamadı.
Bugün de Çukurova Türkiye ekonomisi, ihracatı ve istihdamı için çok şey ifade ediyor.
Çukurca Çukurca
Çukurova Çukurova Türkiye’de narinciye üretiminin merkezi.
Bahçelerden çıkan narinciye bu fabrikalarda işlenip dünyanın dört bir yanına ihrac ediliyor. Ali işletmenin en kıdemli çalışanlarından biri.
Çukurca Çukurca Çukurca Çukurca
Çukurca Çukurca Çukurca
Çukurca Çukurca Çukurca Çukurca Çukurca Çukurca
Çukurca
Çukurca Çukurca
Çukurca
Çukurca Çukurca
Çukurca Çukurca Çukurca Çukurca Çukurca Çukurca Çukurca
İlk Yorumu Siz Yapın