"Enter"a basıp içeriğe geçin

Antik Mısır’da kedi takıntısı

Antik Mısır’da kedi takıntısı

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=7qRTi4ZZFqQ.

Burası çok sıcak ya, gel şu tarafta oturalım. Orada kedi var, korkarım gitmem. Ciddi misin? E benim korktuğumu biliyorsun. Çok saçma psikoloğa falan git bence. Beni anlamıyorsun Ürmeyse. Antik Nısır’da olsam bu kedi korkusuyla fazla yaşamazdım. Çünkü onların kedilere karşı büyük bir takıntıları vardı. Neden mi? Hieroglyphler, dikili taşlar, geometrik desenler.
Evet evet, antik Mısır’a yaşınlandık. Bu esrar rengiz insanların kendilerine özgü müthiş bir sanat anlayışları varmış. Kabul edelim. Ama bu sanat anlayışının her bir yanından kediler çıkıyor. İnstagram’da influencer’da olmadıklarına göre neydi bu insanların kedileri olan takıntısı? Önce şunu bir netleştirelim. Antik Mısırlılar hayvanlara tapınmıyorlardı. Ama bazı hayvanların özel ve kutsal olduğuna dair bir inançları vardı. Kedi, Mısır’da ilk kez su kuşlarını avlamak için yaklaşık milattan önce 2500 civarında evcilleştirildi. Kedilerle yakın ilişkiler kuran Mısırlılar onları kutsallaştırarak büyük önem verdiler. Ünlü tarihçi Herodot, antik Mısır’da bir evin kedisi öldüğü zaman aile üyelerinin yaz göstergesi olarak kaşlarını tıraş ettiklerini kaydetmişti. Veya bir evde yangın çıktı diyelim. Mısırlılar kendilerinden önce kedilerini kurtarmaya bakardı. Kedinin etrafında bir çember oluşturarak panikleyip alevlerin arasına atlamasına engel olurlardı. Onlara göre kediler ikili mizaç özelliklerine sahip hayvanlar olarak görülüyordu. Bir yandan korumacı, sadık ve anaç olabilirken bir yandan hırçın, bağımsız ve öfkelilerdi. Bu özellikler antik Mısırlıların kedileri dikkate değer özel canlılar olarak görmelerini sağladı. Hatta çocukların adlarını genellikle kedigillerden seçiyorlardı. Örneğin kız çocuklarında kedi anlamına gelen mit ismi oldukça yaygındı. İnsanlar bu hayvanları can dostları olarak kabul ediyorlardı.
Kedilerin evlerine rahatlıkla girip çıkmalarını isterlerdi. Rüyada büyük bir kedi görmenin şans getireceğine ve iyi hasat alınacağı manasına geldiğine inanılıyordu. İyi bir hayat sürmek hakkında öğütler içeren meşhur bilgelik metninde bir kediyle sakın alay etme şeklinde bir uyarı vardı. Bir de soyluluk dediğimiz kavram var tabi. Tarihin her döneminde, dünyanın her yerinde olduğu gibi antik Mısır’da da aristokratlar, modaya ve akımlara yön veren grupları oluşturuyordu. Soylu sınıfta görülen uygulamalar
bir anda toplumun her kesiminde gerçekleşmesi gereken pratiklere dönüşüyordu. Bu durum kedi takıntısı için de geçerliydi. Özellikle firavunların kedilere olan ilgisi halkın da bu davranışları kopyalamasını sağlamıştı. Sınıf farkı dediğimiz kavram kediler için bile vardı. Kraliyet ailesine ait kediler altın takılar ve en parlak kumaşlarla tıpkı bir insan gibi giydirilirdi. Firavunlar kedilerinin kendi tabaklarından yemek yemelerine bile izin verirdi. Sıradan bir Mısırlı ailenin kedisi için bunlar söz konusu olmasa da
yine de firavunu taklit ederek kendi takılarından kedilerine de takarlardı. Antik Mısır’ın kedileri aynı zamanda doğurganlığın da sembolüydü. Dikkat ederseniz çoğunlukla kadınların oturduğu sandalyelerin altında veya yakınlarında tasvir edilmişlerdi. Mısır bilimcilere göre bu, kedilerin nizaçlarının kadınlarla ilişkilendirildiğini gösteriyor. Kimi zaman sevecen ve anaç, kimi zamanda kıskanç olmaları kadınlara benzetiliyor. Kadınlarla ilişkilendirildikleri için doğurganlığı, yuvayı ve bereketi de temsil ediyorlar.
Kedilerin bir anda birden çok yavruyu dünyaya getirmesin, Antik Mısır’da muhteşem bir olay olarak görüldüğü söyleniyor. Tüm bunların yanı sıra kedilerin böcekler ve sürüngenler söz konusu olduğunda son derece atak davranarak onları öldürmesi yine Mısırlıların hayran olduğu özellikler olarak karşımıza çıkıyor. Bu yüzden neredeyse her evin bir kedisi olur, böylece sürüngenlerden ve haşereden korunmaya özen gösterilirdi. Elbette böylesine sevilen bir hayvana kötü muamele edildiğinde Antik Mısırlıların tepkisini tahmin etmek zor değil. Diodorus yanlışlıkla bile olsa bir kediyi öldüren kişinin çok sert cezalara çarptırıldığını aktarıyordu. Örneğin talihsiz bir Romalı’nın kaza ara bir kediyi öldürmesi üzerine öfkeli insanlar Firavun’un engel olmaya çalışmasına rağmen Romalı’yı linç etmişlerdi. Kedilerin ölümü bu insanlar için büyük bir kederdi. Marangozlar kediler için özel tabutlar yapıyordu. Firavun 3. Amenotep’in oğlu Prens Tutmosen’in evcil kedisi için Kireç taşından bir lahit bile yaptırıldı. Ama burada bir riyakarlığa değinmeden edemeyeceğim. Bir Romalı kedilerini öldürdüğünde cinnet geçiren bu arkadaşlar söz konusu kendileri olduğunda kedileri kurban etmeye son derece heveslilerdi. Mısırlılar inandıkları Tanrı ve Tanrıçaları yüceltmek için genellikle 2 veya 4 aylık kedileri kurban ediyorlardı. Bu kurban aynını gerçekleştiren kişinin takdis edileceğine inanılıyordu. Kede mumyalarından elde edilen kanıtlara göre Antik Mısır’ın geç dönemlerinde kurban aynları oldukça yaygındı. Herodot Tanrıçalar için düzenlenen festivallerde sayısız kedinin kurban edildiğini kaydetmişti.
Gördüğünüz gibi bu konuda Mısırlılar epey çifte standartlı davranmış. Peki ya kedileri olan bu takıntılarının kökenini neye dayandırıyorlardı? Tüm kadim medeniyetlerde olduğu gibi eski Mısır’da da mitoloji bazı uygulamaların ve inançların kaynağını oluşturuyordu. Mitolojinin kedilerle ne ilgisi var diyebilirsiniz. Şöyle anlatalım. Mısır’da erkek kedi Güneş Tanrısı Ra’ ile özdeşleştiriliyordu. M.Ö. 1500 yıllarından itibaren Mısır’ın en güçlüsü olarak görülen Güneş Tanrısı Ra’nın kendisini kedi formunda gösterdiğine inanılıyordu. Ra her gece atunrağda vücut bularak yeraltı dünyasına gidiyor ve orada şeytan yılan apopsis ile savaşıyordu. Böylece ertesi gün yeniden Güneş Tanrısı olarak dönüşünü garantiye almış oluyordu. Ra’nın kızı olarak karşımıza çıkan Bastet de kedi formuna sahipti. Kedilerin koruyucusu olarak da bilinen Tanrıça Bastet ev hayatının, bereketin ve sırların bekçisi olarak kabul ediliyordu. Mısır toplumunun her kesiminden bireyler Bastet formunda hazırlanmış küçük muskaları üzerinde taşıyarak
yılan ve akrep ısırığı gibi tehlikelerden, talihsizliklerden korunacaklarına doğurganlığın artacağına inanıyorlardı. Kediyle özdeşleştirilen Tanrıça Bastet’in kutsal kenti Bubastese giden insanlar bu ziyaretten sonra hacı olduklarına inanırlardı. Sistruma’da verilen bir enstrüman eşliğinde Bastet için şarkı söyleyen hacılar diğer yandan içinde yavru kediler bulunan bir sepet taşırlardı. Miteolojik kediler bunlarla sınırlı değildi. Ra’nın aslan başlı kızı Sekmet’in hikayesine de bakalım. Uzun zaman önce insanlığa öfkelenen ve onları suçlarından dolayı cezalandırmak isteyen antik Mısır Güneş Tanrısı Ra, Sekmet’i göndererek onları düzene sokmak istedi. Ee Sekmet öyle ufak bir kedi değil, kedigillerin en güçlüsünü, aslanı temsil ediyor tabii. Ra’nın verdiği intikam görevini öyle şiddetli biçimde yerine getirip insanları öyle katletti ki Ra onu yeryüzüne gönderdiğine pişman oldu. Sonunda aslanı temsil eden vahşi çocuğunu uyutarak sakinleştirdi ve onu barışıl bir kedi haline getirdi. Kediler gece alışkanlıkları yüzünden Ay Tanrısı’yla da ilişkilendirildi. Mısırlılar Ay Tanrıçasının kedide vücut bulduğunu düşünüyordu. Buna en etkileyici örnekse bronzdan yapılmış bir müzik aleti olan Sistrum’du. Çerçevenin sapayla birleştiği yerde bir veya birkaç kedi figürü sapta ise hat-hort hasleri bulunuyordu. Sistrum sallandığında oldukça tiz bir ses çıkarıyordu ve bu ses kediyle sembolize edilen bereket ve yenilenmeli ilişkilendiriliyordu. Eski Mısırlıların kedileri atfettikleri bu kutsallık kimi zaman başlarının belaya girmesine de neden oldu. Perslerle yapılan Pelüslium Savaşı’nda İmparator II. Kombises bu takıntıyı kendisi için bir fırsata çevirdi. Savaşta öl saplarıya kedileri koydu ve bu yüzden bir türlü harekete geçemeyen Mısırlıları yendi. Kedileri verilen bu önem Antik Mısır sanatına damga vurmalarına neden oldu. Mukadir medeniyetin birçok tasvirinde kedilerle karşılaşmak şaşırtıcı değil. Eski Mısır’da kediler hakkındaki bilgileri, kedi heykelcikleri, resimleri ve mezarları gibi arkeolojik bulguların yanı sıra Herodot, Diodorus, Claudius, Aleyanus gibi eski çay yazarları sayesinde öğreniyoruz. Antik Mısır kaynaklarındaysa kedi Miğf fonetik sesiyle temsil edildi. Mısır bilimcilere göre kedilere dair en eski yazılı kanıtlar 1. Amenemat piramit kompleksindeki tapınak kabartmasına ait hierogliplerdi. Bu hierogliplerde Miğf şehrinin efendileri diye bir tabir de vardı. Ancak Antik Mısır’da böyle bir kedi şehri hiç var oldu mu bilinmiyor. Esrarengi Zulgarlığın kedi takıntısı Roma’nın kontrolüne girmesiyle son buldu.
Roma İmparatorları tarafından yayınlanan bir dizi kararname ile Mısır’daki pagan ve putperest ritüeller yasaklandı. Böylece kedi kültüde hızla çökmeye başladı. Eski Mısırlıların kedi anlayışı hakkında yorumlarınızı bizimle paylaşmayı unutmayın. Antik Mısır’da olsam bu kedi korkusuyla fazla yaşamazdım. Çünkü onların kedilere karşı büyük bir takıntıları vardı.
Neden mi?

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir