Asyanın Kandilleri-El Biruni
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=Mi_hQ38w_PU.
Kral bu garip istek karşısında şaşırsa da ne kadar buğday istediğini sormuş ona. Çok bir şey değil değerli kralım diye yanıtlamış usta onu. Karelerden birincisi üzerine bir, ikincisi üzerine iki, üç, dört. Bu da bir şey değil, bu da bir şey değil. Bu da bir şey değil, bu da bir şey değil. Bu da bir şey değil, bu da bir şey değil. Bu da bir şey değil, bu da bir şey değil. Bu da bir şey değil, bu da bir şey değil.
틀 promoting Umf tryin Umf I mean Umf Coinc Umf Im True Dev Cruc
hesaplamaya başladıklarında ilk karelerde bir sorun yaşamazlar. 10. karede bir avuç buğday, 15. karede yalnızca 1,5 kilo, 25. kareye geldiklerinde vermeleri gereken buğday miktarı 1,5 ton, 31. kareye geldiklerinde işin şakası kalmamıştır. 49. karede bir ülkenin buğday üretimini çoktan aşmışlardır, 54. karede dünyanın buğday üretimini.
Bir ortaçağı Avrupa el yazmasında, ”Bunu ödeyebilecek kral yoktur” şeklinde ifade edilen bu hikaye ve hikayedeki problem yüzyıllar boyunca matematikçilerin ilgisini çeker. Belki bu kadar buğdayı ödeyebilecek bir kral yoktur ama 127 işlemi sadece 7 işleme indirerek problemi çözen bir alim çıkacaktır.
El Bruni 973 yılında Doğu Harezm’in merkezi olan Kasta doğdu. Bundan 7 sene sonra da Buhara’da İbn Sina doğacak ve iki bilgin çağlarına damgalarını vuracaklardır.
Biri tariheye tababetin hükümdarı ve filozofların prensi olarak geçerken, diğeri yaşadığı yüzyıla Bruni asrı dedirtecektir. Bruni, diğer deyişli Beyruni, Harizm Şahlar sülalesinin himayesinde saray terbiyesiyle yetişti. Bu sülalenin tanınmış alimlerinden olan Ebu Nasır İbn Irak, Beyruni’nin uzun ömründe ”üstadım” diye anacağı birci kişi.
Ondan Öklit geometrisiyle Batlamyus astronomisini okudu. Hayatı boyunca 6 ayrı hükümdarın ülkesinde yaşamak zorunda kaldı. Çünkü 11. yüzyıl büyük karışıklıklara sahnedir. Memuniler Kasa saldırdığında, Reş şehrine geçip bir süre orada yoksulluk içinde yaşadı.
Çünkü관 zamanında amaçlıvieria vielleicht 있는 anahtar metnycing clapping 반� Superman’ın bir forliv Condugrunting, werdenekler signals Ramiz Kasa münder Funk emir ATK, bu zaman da bir kusur
Kâbus Bin Weşmigir’in yanında kaldı. Bir tarih kitabı olan Asar-ül-Bakiyeyi, Cürcan sarayında yazdı. Bu aynı zamanda Biruni’nin ilk adı,…Yüce Efendi’nin adı, İmparatorluğu. Bir sürü adı, İmparatorluğu. Bir sürü adı, İmparatorluğu. Bir sürü adı, İmparatorluğu. Bir sürü adı, İmparatorluğu. Bir sürü adı, İmparatorluğu. Bir sürü adı, İmparatorluğu.
Bir sürü adı, İmparatorluğu. Bir sürü adı, İmparatorluğu. Bir sürü adı, İmparatorluğu. Bir sürü adı, İmparatorluğu. Bir sürü adı, İmparatorluğu. Bir sürü adı, İmparatorluğu. Bir sürü adı, İmparatorluğu. Bir sürü adı, İmparatorluğu. Bir sürü adı, İmparatorluğu. Bir sürü adı, İmparatorluğu. Bir sürü adı, İmparatorluğu. Bir sürü adı, İmparatorluğu. Bir sürü adı, İmparatorluğu.
Yine bu kitapta, henüz 17 yaşında bir genç olan İbni Sina’dan, Fazıl Delikanlı olarak bahseder. Buharalı felsefeci ve fizikçi diye nitelendirdiği İbni Sina ile bilimsel tartışmaları mektuplar yoluyla olur. Biruni’nin ilgi alanı astronomiden coğrafyaya, jeolojiden fiziğe, botanikten tarihe, edebiyattan dinler ve mezhepler tarihine, hayatın bütün alanlarını kuşatıyordu. Çağdaşlarının anlattığına göre, yılda sadece iki gün, yani Ramazan ve Kurban Bayramları’nın ilk gününde çalışmayı bırakırdı. Bunun dışında ne siyasi karışıklıklar etkiledi çalışmasını, ne yoksulluk ve esaret içinde geçirdiği günler, ne de hoşlanmadığı hükümdarlar. Biruni’nin himayesinde olmaktan rahatsızlık duyduğu insanlardan ilki, Ziyariler ülkesinin sultanı Kâbus’tu. Ondan kurtulmak için beklediği fırsat, 1009 yılında doğdu.
O tarihte Gürgenç’teki Memuniler Hanedanı’nın daveti üzerine arkasına bakmaksızın ayrıldı Kâbus’un yanından.
1009 yılından, Gazneli Mahmud’un Gürgenç’i Fethi’ne kadar huzur içinde çalışmalarını sürdürdü. Bugün Türkmenistan’ın sınırları içinde olan Köhne-Ürgenç, 11. yüzyılda bir medeniyet merkeziydi. Dünyanın en büyük akademilerinden birine ve muhteşem bir kütüphaneye sahipti.
Tıp, matematik ve felsefe alanındaki büyük isimler burada toplanmış ve Memuni ailesinden himaye görmüşlerdi.
Bu da yetişen sanatçı ve ustalar, musiki ve mimaride üstad sayılmışlardı. Ama bu huzur ve refah dolu günler uzun sürmedi. 1017 yılında, Gazne Sultanı Mahmud şehre girerek binlerce kişiye esir aldı. Ebu Nasır, İbn-i Irak ve Biruni de Gazne’ye götürülen esirler arasındaydı.
Kasta doğup Buhara’da, Rey’de, Cürcan’da, Ürgenç’te tam 40 yılını tamamlamış bilginin bundan sonraki hayatı Afganistan ve Hindistan topraklarında geçti. Sadece bir kez o da Gazneli Mahmud’un ölümünden sonra doğduğu toprakları ziyaret etti.
40 yıl boyunca izini sürdüğü maneheist bir eserin Harezm’de olduğunu duyunca bu kitabın peşinden eski vatanına gitmişti. İlk yıllarında bir sürgündür Biruni. Kabil’in güneyinde bir köyde yoksulluk içinde yaşar ve tahdit üzerine çalışmalarını sürgülür.
Devrinin coğrafi ve kültürel haritasını çıkarır. Yaşadığı coğrafyadaki enlemlere bakarak insan ve medeniyet dağılımlarının aynı enlem dairesi üzerinde olduğunu isabetle kaydeder.
Bunu izleyen yıllar Biruni’nin çok zor ama aynı zamanda en verimli yıllarıdır.
Harizm sarayındaki siyasi ve idari görevleri muhtemel Gazneli Mahmud’la olan ilişkisinin seyrini belirlemiştir. Aralarında hiçbir zaman yakın bir ilişki olmamıştır. Ama Biruni ve Gazneli Mahmud arasındaki soğukluk, hükümdarın bu büyük âlime saygı duymasını, bütün imkânları onun için seferber etmesini engellememiştir.
Doğunun baş şehri diye anlıyor Gazne, zamanlı ikinci vatanı olur. Gazne sarayında, tıpkı kendisi gibi ana vatanlarından sürülmüş olan Hintli bilginlerle tanışır ve 1030 yılına dek bu yeni dünyayı Hindistan’ı tanımak ve anlamak için uğraşır. 45 yaşında Sanskritçiye’yi öğrenir ve Hindistan’ı karış karış gezer. Gazneliler döneminde verdiği ilk önemli eser ise Tahdi du Nihayat-il Emakîn’dir. 1025’de yazdığı bu eserin başında yeni bir bilgi dalı bulduğunu ve geliştirdiğini belirtir. Bu bilim dalı günümüzde jeodezi olarak adlandırılmaktadır. Yani yerin biçimini ve boyutlarını inceleyen bilim. Eserin dünyadaki tek nüssası Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunuyor.
Biruni bu alandaki çalışmalarını derinleştirerek, coğrafi boylamların saplanmasında yeni bir yöntem bulmuş, daha sonraki yıllarda da yerin yarı çapını belirlemiştir. Aslında Biruni, birçok kentin coğrafi konumlarını belirlemek için daha 17 yaşındayken çalışmalara başlamıştır. Yüzlerce kitap okumuştur bunun için, yüzlerce görgü tanığı dinlemiştir, çok paralar dökerek çeşitli bilgiler derlemiştir.
Bunları birbirleriyle karşılaştırmış, eleştiri süzgecinden geçirmiştir ve sonunda biri yarım küre üzerinde işleyerek bu yoldan birçok yerin enlem ve boylamını belirlemiştir. Asronomi konusundaki baş eseri olan El-Kanunul Mesudi ise Sultan Mesud döneminin ürünüdür. Bu eserinde bir süre dünyanın döndüğünü, yani yerin günlük hareketi tezini kabul ettiğini söyler. Ama yer küresinin boyutunu hesaba kattığında, böyle bir hareketin yeryüzünde meydana getireceği hızın büyüklüğü karşısında yer küresinin değil, göklerin döndüğü görüşünü benimsemeye karar verir.
Bugün Bruni’nin astronomi konusundaki eserlerinin çoğu kayıp ama bize kalanlar bile onun astronomi alanında başardıklarını yeterince açıklıyor.
Bu esnada Gazneli Mahmud büyük fetihlere imza atmakla meşguldür.
2002-2026 yılları arasında Indus havzası, Ganj Vadisi’nin önemli bir bölümü ve güneyde Hint okyanusuna kadar uzanan topraklarda Mahmud’un ve İslam’ın ayak izi vardır. Gazneli Mahmud’un himayesinde olmak başlangıçta Bruni için sevimsiz bir durum olarak görülse de, bu fetihlerle İslam aleminin önüne açılan coğrafya çok önemli bir fırsatta sunmuştu.
İçinde yaşadığı geniş imparatorluğun imkanlarından yararlanarak Hindistan’ı tanımak için uzun seferlere çıktı. Elbette Hindistan’a giden ilk Müslüman âlim değildi ama hiçbir eser onun Hindistan hakkında yazdığı El Hint kadar büyük olmadı. Gazneli Mahmud, 1030 yılında öldüğünde, Bruni de Hindoloji alanında dünyada yazılmış ilk önemli ve kapsamlı eserini tamamlamıştı. Tâkîkû mâ lil hint. Kitap Hindistan’ın kast sisteminden felsefeye, gelenek ve göreneklerinden efsânilere, ağırlık ve ölçü sisteminden yazılı dil ve coğrafyaya kadar pek çok alanda yaptığı gözlem ve araştırmaları içeriyor. Meçhul bir dünyadan haberler getiren ilk yolcu olmak iddiasıyla, bir dünyanın eşiğinde kitabını yazan Cemil Meriç’in ilk cümleleri şöyledir.
Hind düşüncesinin ilk Fatihi Harzemli bir Türk. İslam dünyası ile Brahmanlar diyarı arasında atılan ilk köprü onun eseri. El Bruni’den bahsediyorum. 1000 yıl önce yaşayan El Bruni’den. Yeni bir din götürmüşüz Hind’e, yeni bir dil sunmuşuz.
Batı bizden öğrenmiş Hind masallarını, Hümayunname Avrupa’nın bütün dillerine çevrilmiş ama biz tanımamışız Hind’i.
Sultan Mesud’un 11 yıllık iktidarı boyunca Bruni hem sarayda danışmanlık görevi yaptı hem de çalışmalarını sürdürdü. Astronomi hakkındaki El Kanunul Mesudi adlı eserini bu dönemde verdi. Sultan Mesud’un bu kitap için Bruni’ye bir fil yükü, gümüş para gönderdiği ama Bruni’nin bu armağanı kabul etmediği bilinir.
62 yaşlarındayken ciddi bir şekilde hastalandı. Umutsuzluk içinde daha kaç yıl yaşayabileceğini hiç inanmadığı müneccimlere sordu. Cevaplar birbiriyle çelişkili ve inandırıcılıktan uzaktı elbette.
Çünkü o, müneccimlerin tahminlerinin aksine Sultan Mevluda da kitaplar ithaf edecek kadar uzun yaşayacak 3. Gazne Sultanlığında ölümüne tanık olacaktır.
Samani sülalesinin kargaşa içinde geçen son yıllarının Karahanlılar ve Gaznenilerin yükseliş ve çöküşlerinin de çok değerli bir tanığı olduğu gibi.
Sultan Mevdud döneminde yazıldı. Bu eserde sekizi maden olmak üzere 23 katı maddenin özgül ağırlıklarını kendi geliştirdiği bir aletle tespit etti. Çok uzun bir ömür süren Bruni’nin zihni hiçbir zaman berraklığını yitirmedi. Görmede ve işitmekte güçlük çektiği yaşlılık yılları bile çalışmalarını engellemedi.
Bir Rum talebesi yardımıyla son ve en büyük eserlerinden biri olan Kitab-ı Saydala’yı yazdı. 1050 yılında tamamlanan bu yazma eser ona Orta Çağ Eyzacılığının babası ünvanını kazandırdı.
Şifalı bitkiler üzerinde olan bu kitabı orijinal ve önemli kılan ilaçların ve otların isimlerinin Farezm lehçesine ek olarak Arapça, Farsça, Yunanca, Süryaniçe, Sodca ve Sanskrit dilinde kaydedilmiş olmasıydı.
Kitap Bursa Kurşunlu Camii Kütüphanesinde 1972 yılında bulundu. Her zaman Üstad olarak anıldı. Öyle ki onun yaşadığı döneme Bruni Asrı dendi.
Orta Çağ İslam dünyasının en büyük bilgini olarak anıldı. Diğer Orta Asyalı bilginler gibi hem Arap ve Fars birikimine hakimdi hem de Antik Yunan’ın büyük Üstatlarını birinci elden okumuştu.
Onu diğerlerinden farklı kılan aynı zamanda Hint birikimine de sahip olmasıydı. Astronomi, aritmetik, geometri, fizik, kimya, tıp, eczacılık, tarih, coğrafya, filoloji ve etnolojiden jeodiziye, boteniye, minerolojiye, dinler ve mesepler tarihine kadar 30’a yakın bilim dalında çalışmalar yaptığı buluşlar gerçekleştirdi.
Öldüğünde arkasında 150 kitap bırakmıştı. 70’i astronomi, 20’si matematik ve 18 tanesi de edebiyata dairdi. Günümüze kadar ulaşabilen eserlerinin sayısı ise sadece 27.
ÇAĞINA GÖRE ÖLESİNE İLERDEYDİ Kİ ZAMANIN BİLGİNLERİ ONUN EN İLİLİRİ BULUŞLARINI ANLAYAMADILAR.
Yeryüz ve gökyüzünün esrarı kadar insanlar, toplumlar ve farklı kültürler de ilgilendiriyordu Biruni’yi. Bu amaçla uzun ömründe yüzlerce kitap okuduğu, yüzlerce insana dokunduğu ve bir seyah olarak karış karış dolaştı Asya’nın topraklarını.
Sonsuz bir öğrenme ve anlamı isteğiyle dolu olan Biruni’nin eserleri arasında olan birkaç romanı günümüze kadar ulaşmadı.
Bamiyan’ın İki Putu adlı romanında Afganistan’da bir dağın dik yamacındaki kayalara oyulmuş, biri kadın biri erkek, iki budist heykeli konu ediliyordu.
11. yüzyılda Biruni tarafından romanı yazılan bu heykeller 20. yüzyıl insanlarına başka bir eylemi ilham etmişti. Yıkmak.
Yaşadığı yüzyılda doğruluğu yüzyıllar sonra ispatlanacak şeyler söyleyen, kıymeti çok sonra anlaşılacak olan Biruni, 11. yüzyıldan bize şöyle sesleniyordu oysa.
İnsanların fikir ve içtihatları türlü türlüdür ve cihanın mamuriyeti de bu görüşlerin çeşitliliğiyle kaimdir.
11. yüzyılda Biruni tarafından romanı yazılan bu heykeller 20. yüzyılda doğruluğu yüzyıldan sonra ispatlanacak şeyler söyleyen, kıymeti çok sonra anlaşılacak olan Biruni, 11. yüzyıldan bize şöyle sesleniyordu oysa.
Altyazı M.K.
İlk Yorumu Siz Yapın