"Enter"a basıp içeriğe geçin

Avrupa’da kölelik nasıl bitti?

Avrupa’da kölelik nasıl bitti?

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=8UI6ChHPnE4.

Kölelik tarihin en eski çağlarından bu yana tüm toplumlarda var olan bir kurumdu. İnsanoğlu eski çağ sınırları için de ihtiyaç duyduğu iş gücünü kölelerle karşılıyordu. Köleleri eski Yunanlar, Dulos, Romalılar ise servus olarak adlandırıyordu. Birer eşya olarak görülen köleler alınıp satılabilir, takas edilebilir, hediye olarak verilebilirlerdi.
Ayrıca kölelere emekleri ve diğer hizmetleri karşılığında hiçbir karşılık ödenmezdi. Politika adlı eserinde köle-efendi ilişkilerinden bahseden Aristo, bunu doğanın bir kanunu olarak görüyor ve kölelerin yalnızca birer alet olduklarını söylüyordu. Ona göre efendiler ve köleler birbirleri olmadan var olamazdı. Evet, Antik Yunanistan’da durum buydu. Peki ya Roma’da? Romalılar diğer karınların köle olarak yaratıldıklarına inanıyor ve kendilerini üstün görüyorlardı. Tıpkı Yunanlarda olduğu gibi onlarda da kölelik toplumsal hayatın bir gerekliliğiydi. Bazı insanlar özgür, bazıları ise köle olmadıkça dünyanın düzeninin bozulacağını savunuyorlardı. Roma’da serbest bırakılmış suçluların bile kölelerden daha fazla hakkı vardı. Kölelerin hiçbir yasal statüleri ve bireysel özgürlükleri bulunmuyordu. Ne özgür ne de köle biriliği evlenmelerine izin vardı. Bazen köleler ve serbest işçiler beraber çalıştırılıyordu. Ama bu durumda da ücretli işçiler emeklerinin karşılığını alırken, köleler herhangi bir kazanım elde etmekten yoksundu.
Kölelik kurumu Antik Yunanistan ve Roma’nın ardından Orta Çağ Avrupa’sında bazı değişikliklere uğradı. Bu dönemde kölelik, feodalitenin etkisiyle serfliye dönüştü. Peki bu geçiş nasıl oldu? Roma’daki kölelik sistemine baktığımız zaman kölelerin hiçbir hak ve hukukları yoktu. Sadece tabiri caizse bir eşyadan bir farkları da yoktu. Ama Orta Çağ Avrupa’sında feodalizmle birlikte,
yani toprak ekonomik rejim ve sosyal rejim olan bu feodalizmle birlikte artık yarı köle sisteminin oluştuğunu görüyoruz. Bu yarı köle sistemi de serflik sistemidir. Yani senyörlere bağlı olan, yarı köle konumunda olan serfler vardır, toprağa bağlılardır. Burayı işlerler ve daha sonra efendilerine de hizmet ederler. Avrupa topraklarında hızla yayılan toprak beyleri zamanla yarı köleci bir sisteme geçmişler ve kölelerden ziyade serfleri, yani kendilerine bağımlı olan köylüleri kendi topraklarında çalıştırmaya başlamışlardı. Serfler kim miydi? Barbar kavimlerin istilaları ve yağmalarından bıkan kitleler, merkezi otorite de zayıflayınca ister istemez senyörlerin yaşadığı surlarla çevrilir, şatolara sığındılar. Zaten başka şansları da yoktu. Ya dış saldırılara karşı kendi emniyetlerini sağlayacak, ya da onlara kurma vaadeden dere beylerin şatolarına sığınacaklardı. İleride askeri bir idare merkezi olacak olan şatolar böylece ortaya çıkmış oldu. Dere beylere bağlı olmayı kabul eden köylüler, kendilerine sağlanan imtiyazlar karşılığında bazı esaslara uymak zorundaydılar. Böylece himaye altına alınan kişi, kralın tebaasından çıkıyor ve dere beyinin tebaası oluyordu. Himaye altına giren kişiye vasal, koruyucusuna ise senyör adı veriliyordu. Bunun sonucunda teknik olarak kişisel özgürlükleri var gibi görünen, ama aslında yarı köle olan yeni bir sınıf ortaya çıktı. Orta çağ Avrupa’sında köle, serf ya da özgür insan arasındaki ayrım, günümüzde veya antik Roma’da olduğu kadar belirgin değildi. Feodal Avrupa’da sistematik ve düzenli bir bağlantı, hak, hukuk yoktu. Daha çok Manorların tanımladıkları, kanun niteliğinde gelenekler ve kurallar vardı. Ancak özgür olanlar bile toprağa bağımlıydılar ve bırakacak olurlarsa yakalanır ve cezalandırılırlardı. Serflerin yer değiştirmeleri veya başka malikâneden birisiyle evlenmeleri, feodal beyin izniyle bağlıydı. Kadın kölelerse ancak efendileriyle evlendikleri zaman özgür olabilirlerdi. Bir kölenin özgür bir adamla evlenip evlenemeyeceğine ise efendileri karar verirdi. Orta Çağ Rupası’nda önemli köle kaynakları vardı aynen Roma’daki gibi. Haydutlu kılık faaliyetlerinden ele geçirilenler, yine bunun yanı sıra savaşlarda esir edilenler, mahkemelerde köle olarak kabul edilenler mesela mahkeme kararıyla. Diyelim çok ağır bir suç işlediniz, mahkeme sizi ömür boyu ağır işlerde çalışma cezası veriyor. Mesela bu tarz köleler de var. Terk edilmiş çocuklardan elde edilenler ya da efendilerinin evinde doğan çocuklar, bunların hepsi aslında köleliğin kaynaklarıdır. Köle pazarlarına gidildiği zaman kölelerin bir defa hangi milliyetten oldukları mutlaka yazılır ya da boyunlarına asılmış halde bulunur hangi milliyettenlerse. Yine vücutlarında herhangi bir şekilde derilerine çizilmiş olan şeritler vardır. Bu da onların köle olduğunun göstergesidir. Bu dönemde en çok satın alınan köleler Tatar köleler bir de Hadım köleler.
Bunun sebebi ise çok kıymetli olmalarıdır Tatar kölelerin ve Hadım kölelerin çünkü sadakatleri kesinlikle sorgulanamaz. Kralın gücü oldukça sınırlıydı. Şatolardaysa feodal beylerin topraklarında çalışanlar üzerindeki otoriteleri sınırsızdı. Bir toprak sahibi serflerinden birini satabilirdi. Ancak satış hakkı kölelikte olduğu gibi kişinin doğrudan mülkiyeti değil emeğinin hakkıydı.
Serflerin en önemli görevi haftada 2 veya 3 gün özellikle de hasat zamanı gibi yoğun dönemlerde efendilerinin toprakları üzerinde çalışmaktı. O topraklardan üretilen tüm yiyecekler efendilerine giderdi. Haftanın diğer günlerinde serfler kendi ailelerinin ihtiyaçları için kendilerine verilen araziyi ekebilirdi. Yani ortaçağ Avrupa’sında üretim sisteminin temelini feodal beyin öldürme yetkisinin olmadığı fakat özgürce alıp satabildiği serfler üzerindeki üstünlüğü oluşturuyordu. Fakat köleci toplumdan farklı olarak serflerin sınırlı bir mülkiyet hakkı vardı. Kendilerine ait iş araçlarına sahiplerdi ve feodal beye hizmet ettikten sonra ürettiklerinin geri kalanını kendilere alabiliyorlardı. Bu durum serflerin yaptıkları işe ilgi duymalarını sağlıyor, üretimde artışa katkı sağlıyordu. Yani işin aslında bakacak olursak serf ve lord arasında çıkar ilişkisine dayanan bir iş birliği söz konusuydu. Peki ya serflerin dini inançları? İşte bu kısım biraz ilginç.
Köle pazarlarında veya köle satışlarında Hristiyanların satılmamasına dikkat ediliyor. Yani Hristiyanların köle olarak satılması yasak. Hatta bununla ilgili sonraki dönemlerde papalar tarafından da bir takım yasalar çıkarılıyor. Eğer Hristiyanları köle olarak satacak olursanız aferoz edilirsiniz diyor. Yani cezası budur diyor, çok ciddi cezalar da veriliyor açıkçası. Vafdız olmak Yahudi bir köleyi otomatik olarak özgüleştiriyordu. Bu durum 3. Leteran konsilinde belirtilmişti. Kilise babaları Hristiyanları diğerlerinin kölesi olmaktan kurtarmak gerektiğini söylüyorlardı. 1425 yılında bir Papa Hristiyan köle tacilerini ve dağıtıcılarını aferoz etmekle tehdit etmiş ve Yahudilere elbiselerinin üzerlerine yüz kızartıcı rozet takmalarını emretmişti. Bunu yapmalarının nedeni Hristiyanların satın alınmalarını önlemekti. Ama işler pek de istedikleri gibi ilerlemiyordu. Çünkü köle tacileri ellerinde bulundurdukları binlerce kölenin ırklarına, kökenlerine ve dinlerine dikkat etmiyordu.
Tabii Hristiyan alemine yönelik bu çabaların haricinde kilise, kendi inançlarından olmayanların köle olarak kalmasını savunuyordu. Hatta köle sahiplerine maddi destek bile sağlanıyordu. Efendilerinden kaçan kölelere kilisede hiçbir şekilde yardım edilmemesi kararı alınmıştı. Hatta şunu da belirtelim. Katolik kilisesi o dönemde en çok köleye sahip olan kurumdu. Karolenjler döneminde yönetilen dört manastır yaklaşık 20.000 köle çalıştırıyordu. Hatta 16. konsil en az 10 köleye sahip olmayan papazların maddi ihtiyaçlarının karşılanmayacağına karar vermişti. Kölelerin ne zaman serbest bırakıldığı da aklımıza gelebilir. Köleler aferoz edilebilirler efendileri tarafından veya da serbest bırakıldıkları zaman manastırlara belli bir süre karşılığında hizmet etmek için veriliyorlar. Ama o süre zarfında o kölelerin göstermiş olduğu hizmete binaen köleler rahip de olabiliyor, yükselebiliyorlardı.
1200’lü yıllardan itibaren özellikle bu serflerin yani yarı kölelerin azad edilmesiyle serbest bırakılmasıyla birlikte işçi sınıfında artış meydana geliyor. Çünkü özgürleşen serfler nerede çalışacaklar? Ya bir kısmı haçlı seferlerine katılacak veyahut da yeni bir iş kolu arayacaklar. Ve bu da ilerleyen dönemlerde işçi sınıfının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bunu da burada belirtmekte fayda var. Çünkü ortaç ekonomisine de önemli bir katkısı var.
Kölelerin nasıl serbest bırakılacakları biraz da efendilerinin vicdanına bağlıydı. Bir Frank soylusu olan Dükroş bu konuda korkunç bir örnekti. Dükroş’un emri altındaki bir kadın ve bir erkek köle zamanla birbirlerine aşık oldular ve evlenmek istediklerini belirttiler. Ama Dükroş onlara bu hakkı tanımıyordu. İki yıl boyunca tartışmalar devam etti. Dükten evlilik izni alamayan çiftin canına tak etti ve kaçmaya karar verdiler. Kendilerini korumaları için bir kiliseye sığındılar.
Fakat Dükroş kilisenin papazını yakalayarak onları kendisine geri vermesini söyledi. Bunun üzerine papaz şöyle söyledi. Senin Tanrı’nın kilisesinde büyük bir bağlılığın ve saygın var. Kölelerine kalıcı bir şekilde bir arada kalmalarına dair izin vermedikçe onları sana vermeyeceğim. Ve senin onlara karşı bedensel cezalar uygulamayacağına dair söz vermeni istiyorum. Bunun üzerine Dükroş nikahlarının kıyılacağına ve hiçbir ceza almayacaklarına dair papaza söz verdi. Papaz buna gerçekten masumca inandı mı yoksa inanmış gibi mi yaptı bilinmez.
Ama sonuç olarak köleleri Dük’e teslim etti. Dükroş köleleri alarak malikaneye geri döndü. Bir ağaç gövdesini insan kolları ve başı kıstırılabilecek şekilde oydu. Köle kadını bu ağaçtan kelepçe içinde kıskaca aldı ve çukura koydu. Bu duruma dayanamayan ve sevgilisini kurtarmak isteyen erkek köleyi de bu çukurun içine koydurarak her ikisini canlı canlı gömdü. Daha sonra yanındakilere dönerek şöyle söyledi. Yeminimden dönmedim ve onları ayırmadım. Yani teoride sorsanız efendilerin sertleri öldürme hakkı yoktu.
Ama pratikte kaç kişi bu kurala uyuyor tartışılır. Kölelerle ilgili de çok fazla yasalar, kanunlar o dönemlerde çıkarılmıştır. Efendilerinin evinde ölen kölelere ne oluyor veya efendileri hiç ceza alıyor mu? Evet alıyor. Mesela bir lordun yanında bir köle ölürse veya gözleri kör olursa bu durumda lord suçlanıyor. Yani ya para ödüyor ya başka şekilde onun ailesine bakmakla yükümlü oluyor.
Bu ve benzeri pek çok kanunlarla da kölelerin bir takım haklarının az da olsa Roma’ya göre fazla, günümüze göre az diyelim. Az da olsa yeni haklarla şekillendirilmiş olduğunu söyleyebiliyoruz kölelik sisteminde. 14. yüzyıl şairi ve Bilgini Petrar köleler hakkında eski Roma değişiğiyle şöyle söylüyordu. Sahip olduğumuz her köle barındırmak zorunda olduğumuz bir düşmandır. Orada olmayan kocasına kölelerden şikayet eden bir mektupta bir kadın şöyle söylemişti.
Onlar hayvandır. Onlara güvenip evi bırakamazsın. Sen yokken her an ayaklanabilirler. Buradan yola çıkarak serflerden veya kölelerden genellikle endişe duyulduğunu da söyleyebiliriz. Ki mahkeme kayıtlarında lorduna ihanet ettiğinden şüphelenilen serflerle ilgili bazı kayıtlar vardı. Buna göre şüphelenilen kişi işkenceyle konuşturulur. Eğer suçunu itiraf ederse cezası ağır olurdu. Efendisi tarafından kızgın demirle dağlanır, kamçılanır, burnu ve dudakları kesilirdi. Efendisini yiyeceğine zehir kattığını itiraf eden bir erkek kölenin her iki gözü de kör edilirdi. Kadın serflerse çoğunlukla cinsel istismara uğrardı. Serflerin ceza olarak açık büyük arabasında sokaklarda sürüklenmesi, tırnaklarının sıcak kerpetenle çekilmesi de son derece yaygındı. Sonuç olarak Antik Yunanistan ve Roma’dan sonra değişime uğrayan kölelik, insanlık hakları ve özgürlükler konusunda ortaçağ Avrupa’sında yine katı bir sistem olmaya devam etti. Ama ekonomik ve demografik anlamda serflik yeni bir üretim sistemi oluşturmuştu. Ve bu, kölelikte olduğundan çok daha kârlı bir sistemdi. Zamanla durumun ortaçağdaki gelişiminden yarar sağlamak isteyen yeni zengin köylüler ve burjuvaları ortaya çıkacaktı. Köleliğin yerini serfin almasındaki en önemli faktör, feodalite üzerine çalışmalarıyla tanınan Mark Block’a göre savaşların yavaşlamasıydı.
Elbette tarihin pek çok anlatısı gibi bu da tartışmaya açık bir konu. Yorum sizin. Kölelik tarihin en eski çağlarından bu yana tüm toplumlarda var olan bir kurumdu.
İnsanoğlu eski çağ sınırları için de ihtiyaç duyduğu iş gücünü kölelerle karşılıyordu.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir