"Enter"a basıp içeriğe geçin

Bedevi Ve Filozof | Mesnevi’den Hikayeler 29. Bölüm

Bedevi Ve Filozof | Mesnevi’den Hikayeler 29. Bölüm

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=ZyukEweItQs.

… Evet. Allah’a şükürler olsun. Niye Allah’a şükürler olsun diyorum biliyor musunuz?
E bizi sağlıkla muhabbetle yine bir araya getirdi. O izin vermeseydi, bugün bu sohbeti yapamıyor olurduk. Sevgili dostlar, bugün sizlerden iki dakikanızı ayırıp……içinde yaşadığımız âlemi ve doğayı düşünmenizi rica ediyorum. Dünyanın dertlerini, gailelerini bir kenara bırakıp……şöyle bir tefekküre dalalım. Biliyoruz ki bu dünya insanoğlunun ana vatanı değil. İnsanoğlu bu muazzam doğanın içine sonradan geldi. Biz gelmeden önce de, biz geldikten sonra da……yaşadığımız şu âlem ve doğa mutlak bir denge ile var idi. Her canlı bu düzen içinde kendisine verilen görev üzere yaşıyordu. Doğanın bu uyumlu akışı öyle güzel dizayn edilmiş ki……her şey bir puzzle’ın, bir dişlinin parçası gibi……adeta bir çarp gibi kusursuz işliyor. Bu düzenden herhangi bir şeyi çekip çıkardığınızda……ekolojik sistem ve uyum bozulup dengesini kaybediyor. Şimdi dilerseniz düşünsel bir şekilde bunu deneyimlemeye çalışalım. Örneğin yağmur. Yağmuru ve yağmurun oluşumunu bu düzenden çıkarırsanız……önce bitkiler, ardından ormanlar beraberinde bütün hayat yok olur.
Ee, kolaya kaçmadın mı dostum? Suyun dönüşümü olmazsa hayat olmaz. Bu zaten böyledir. Dediğinizi duyar gibiyim. Peki, biraz daha derine inelim. Sizi en çok rahatsız eden herhangi bir canlı düşünelim. Örneğin sivrisinek veya fare ya da kurt.
Ya da bir yılan. Hangi canlıyı bu ekolojik sistemden çıkarırsanız çıkarın……düzenin bozulacağını ve doğanın dengesini kaybedip……hastalıkların da beraberinde ölümün de çoğalacağını görürsünüz. Bilim adamları bu konuda birçok deney gerçekleştirmiş……ve sonuç olarak bu ekolojik sistemdeki her bitki ve canlının…
…sistemin devamı için önemli bir rolü olduğunu görmüşler. İşte şimdi en önemli yere geldik. Ama insan müstesna. İnsanı ekolojik sistemden çektiğinizde……doğanın daha da canlandığını ve coşluğunu bilim adamları ispat etmişler.
İslam alimi ve düşünürleri bu nedenle duruma……Kur’an-ı Kerim’den referans ile kainatı ve duayı içindeki mahlukları……mektubatı Rabbaniye olarak tabir edip……kudret kalemiyle yazılmış bir kitap olarak tarif ederler. Ve insanın uymadığı bu dünya……insanın ana yurdu olmadığı gibi niyetli bir yurt.
Ve insanın uymadığı gibi nihai yurtu da değildir yorumunu getirmişler. Ne kadar doğru. Ne diyor alvarlı Efe Hasretleri? Eseri gurbetin nalan olan insanı incitme. Yani gurbet elde tutsak kalmış insanoğluna iyi davran.
Allah’ın yarattığı âlem ve doğa doğal bir düzen ve sistem üzerine akar. İnsanın ürettiği her sistem ve düzen doğadan dolayısıyla……Allah’ın yaratımından esinlenerek taklit edilerek oluşturulmuştur. Hazreti Adem’den günümüze insanlık, doğayı taklit ederek…
…yüzlerce medeniyet ve değişim yaşadı. Biz Ademoğulları günümüzde bu sonsuz değişimi ve gelişimi yaşamaya devam ediyoruz. Ve Allah’ın yarattığı doğa ve sistemden taklit etmeye de. Kuşlardan ilham ile uçaklar, Yusufçuk böceğinden ilhamla helikopterler……insan beyninden ilham ile bilgisayarlar yapıyoruz. Bunların hepsi güzel ve olmalı da……işlerimizi kolaylaştıracak aletler icat etmek, buluşlar yapmak elbette çok güzel. Güzel olmasına güzel de ne var ki aletler yapıp buluşlar gerçekleştirirken……Allah’ın yarattığı doğadan ilham aldığımız halde……sosyal kurallarımızı, yaşam düzenimizi Allah’ın yarattığı ekolojik sisteme uydurmaktan kaçınıyor……ve toplumsal düzenimizi işimize geldiği gibi şekillendirmeye çalışıyoruz. Bilimle, akılla ve deneyimlerle oluşturduğumuza……inandığımız sosyal biçime modern toplum ve gerçeklik diyoruz.
İnsanlar, duygu ve düşüncelerin algısal bozumunu yaşıyor. Günümüzde sosyal toplumun en büyük hastalığı ruhsal bunalımlar. Peki, bilim ve akılla oluşturduğumuz bu sistemde……biz insanoğlu nerede hata yaptık?
Tam da burada sözü Hazreti Mevlana’ya bırakalım. Efendim anlatılan odur ki günün birinde bir bedevi…
…devesine iki çuval yüklemiş kendisi de iki çuvalın ortasına oturmuş……Şam’a gitmekteydi. Yolun ortasına gelmemişti ki yol üstünde bir ağacın altında uzanmış……perişan halde görülen bir adama rastladı. Adamın elbiseleri eskimiş ve birkaç gündür yemek yemediği için de yüzü solgunlaşmıştı. Bedevi tam adamın yanından geçerken uyuduğunu düşündüğü adam uyandı……ve bedeviye selam verdi. Bedevi adamın selamını aldıktan sonra hayır olsun, hasta falan mısın? Neden pek fazla insanın geçmediği bu yolun kenarında uzanmışsın? Doğrusu ya yüzünde pek bir solgun diye sordu. Pecburde adam ben bir filozofum. Dostlarımla görüşüp halleşmek için Şam’a gidiyorum dedi. Bedevi filozofluğun ne olduğunu bilmiyordu. Kıyafetlerine bakınca herhalde bu filozofluk denen şey dilencilik gibi bir şey diye düşündü. Ve adama Allah versin diyerek yoluna devam etmek istedi. Akıllı filozof Bedevi’nin ne düşündüğünü anlamıştı. Oturduğu ağacın altından kalkıp bedeviye yanaştı ve devesinin yularından tutarak……sanırım yanlış anladın. Ben akıl ve düşünceyle dünyayı anlamaya ve en doğrusunu bulup insanlara akıl vermeye çalışan biriyim.
Benim işim akıl verip insanların hayatını kolaylaştırmak. İşte filozofluk budur diye açıkladı. Bedevi yine de anlamamıştı. Filozof, istersen sana bir örnekle açıklayayım. Sana senin hayatını kolaylaştıracak bir akıl vereyim. Eğer verdiğim aklı beğenirsen sen de karşılığında benimle azığını paylaş…
…ve Şam’a giderken yol arkadaşı olalım dedi. Bedevi, filozofun önerisini kabul etti. Filozof Bedevi’yi süzdü ve ona sordu. Akıl vermek zor iştir. Karşındakini tanımam, ihtiyacını bilmen lazım. O yüzden sana akıl verebilmem için bana biraz kendinden bahset. Mesela neden Şam’a gidiyorsun? Yoksa bir tacir misin? Şam’a erzak mı götürüyorsun diye sordu. Bedevi, hayır ben tacir değilim. Deve çobanıyım. Bir hafta önce eşim hastalandı. Evde bir çuval buğday vardı. Ben de o bir çuval buğdayı Şam’daki pazarda satıp eşime ilaç alacağım dedi. Fakat devenin sırtında bir çuval buğdayı aldı.
Sırtında iki çuval buğday vardı. Bu yüzden filozof merak etti. Bir çuval buğdayım var dedin. Ama devenin sırtında iki çuval var. Peki diğerinde ne var diye sordu. Bedevi kendisiyle gurur duyar bir şekilde. İnsanlara akıl veriyorum dedin ama sen hiçbir şey bilmiyorsun galiba dedi.
Bir çuvalı deveye yükleseydim dengesiz olacağından deve yol alamazdı. Bu nedenle bir çuvala kum koyup yükü dengeledim deyince filozof kahkahayla gülmeye başladı. Filozof bu kez karnımı doyurmam kolay olacak diye düşündü ve Bedevi’ye. Al sana akıl. Buğdayın yarısını bu çuvala yarısını da öbür çuvala koy. Böylece hem çuvallar hafifler hem de devenin yükü. Sen de deve de rahatlıkla yola devam edersin istedin. Bedevi filozofla uzun uzun bakıştı. Verdiği akıl pek bir hoşuna gitti. Bedevi vallahi sana haksızlık yapmışım.
Sen işinin ehli bir adammışsın deyip devesinden atladı. Ve filozofa azının yarısını verdi.
Sonra onun söylediği gibi buğdayı iki çuvala pay edip devenin yükünü hafifletti. Hazar kıl kırma kalbini kimsenin canını incitme.
Esir gurbeti nalan olan insanı incitme. Aşk yolunda biçareyi hicranı incitme. Sabır kıl her belaya hane-i rahmanı incitme. Felek’te hasılı insan isen bir canı incitme. Günahkar olma fahri alemiz zişan şanı incitme.
Elim çekmeyi dünyadan eğer aşık isen yare. Muhabbet camını nüshet asıl mansur gibi dare. Misafirsin felek bağında bendin salma efkare. Düşersen bi belaya sabır kıl Mevla verir çare. Ehli irfanım deyü her yerde bendin atma meydana. El elden belki üstündür ne lazım uyuma şeytana. Yakın olmak dilersen Hazreti Hallak Ekvana. Cihanda tatlı dilli olmak lazımdır insana. Vefası var mıdır gör kim sana bu çarhı devranın. Eser yerler yerinde hani ya tahtı Süleyman’ın. Yalnız adı kaldı alemiz zahirde lokmanın. Geçer bir lahsada ruuya misali ömrü insanın. Sana bir fayda yoktur bilirsin halkı gıybetten. Gözün aç alemi bir bir geçersin çeşmi ibretten. Zarar gördüm diyen gördün mü sen ehli mehabbetten. Yemek kul hakkını korkar isen ruuz-i mahşerden.
Felek’te hasılı insan isen bir canı incitme. Günahkar olma Fahri alem zişanı incitme. Efendi nerede kalmıştık?
Bedevi ve Filozof yol arkadaşı olup beraber yola koyuldular. Filozofun karnı doymuş yüzü gülüyordu. Bedevi yeni yol arkadaşına bir şey sormak istiyor ama……bir türlü dile getirip soramıyordu. Nihayetinde bir süre yol aldıktan sonra Bedevi yeni arkadaşına meraklı sordu. Ey akıllı ve parlak fikirli kişi merak ettim.
Sen ki böyle ince düşünce böyle güzel görüş sahibisin. Acaba neden böyle başı yırttık ayağı çıplak haldesin? Böyle bir akılla böyle bir yeterlilikle sen ya vezir olmalısın ya da padişah. Acaba büyüklerin dediği gibi halkın halini görmek için……sarayından tedbili kıyafetle mi çıktın?
Filozof ikisi de değilim. Ben halktan biriyim. Halime elbiseme baksana dedim. Bedevi dayanamadı. İşin aslını merak etti. Yani öyleyse büyük bir tüccar olmalısın. Kaç deven kaç öküzün var.
Filozof vallahi doğrusunu söylemek gerekirse……ne tüccarım ne malım mülküm var deyince……Bedevi akıllı bilgili adamların dünya malını sevmediklerini duymuştum. O zaman herhalde dünyadaki bakırları altın haline getirecek simya ilmine sahipsin dedi. Ey güzel huylu arkadaşım. Filozofluk dediğin öyle bir şey değil. Bu dünyada bütün varım ahaşo bedenim. Bir de üstümdeki elbisedir. Yalın ayak, başı kabak, diyardan diyara dolaşırım. Kim bir dilim ekmek verirse senin gibi ona akıl verip yaşıyorum dedi. Bedevi bir süre düşünceye daldı. Sonra sağa baktı, sola baktı. Gözüyle bir şey arar gibiydi. Sonunda yol üstünde sağlam bir sopa görünce……devesinden atlayıp sopayı eline alıp filozofa hışımla döndü. Hemen benden uzaklaş. Ben anladım ki kesin sen uğursuz biri olmalısın. İlmin de şeytanın insanı kandırmak için kullandığı yalan ilmini. Senin uğursuzluğun benim başıma çökmesin istemem. O yüzden sakın benimle aynı yola gitme. Ya sen o yana git, ya ben bu yana gideyim. Yahut sen önden yürü, ben arkadan yürüyeyim dedi. Filozof ağzını açıp konuşacaktı ki……biz de bir şey yapmayalım.
O yana açıp konuşacaktı ki……bedevinin kızgın gözleri ve havada tehditkar sopasını görünce……kafasını saldırdı.
Dediğin gibi olsun deyip kendi yoluna gitti.
Mevlana Hazretleri acaba bu hikayeyle……bizlere ne anlatmak istemiş? İlim ve felsefenin önemsiz olduğunu mu? Ya da dünya malına sahip olmanın……ilimden daha kıymetli olduğunu mu? Sanmam. Zira İslam dünya malına sahip olmanın……ilmden daha kıymetli olduğunu mu?
İslam düşünürleri ve alimler……ilmin bu dünyadaki en büyük hazine olduğunu söyler bize. O halde bu hikayedeki hikmetin ne olduğunu anlamak için……hadi gelin bir de işin ehline soralım. Efendim Hazreti Mevlana……mesnevi şerifinde olsun, diğer eserlerinde olsun……olmayan bir şeyi anlatmamıştır. İşte bu hikayede. Velev ki elindeki buğdayı ikiye bölüp……birini bir çuvala birini bir çuvala……hayvanın dengesine sağlamak için koysun. Bunu düşünememiş. Ama bir şey yapmış. Buğdayı almış bir yerden bir yere götürüyor. Düşünememiş hayvan dengede dursun diye……bir çuval buğdayı dengelemek için hiç işe yaramayacak olan……bir çuval kum da öbür tarafa koymuş. Ama bir şey yapmış. Onu vurgulamak istiyorum. Felsefeci ise. Karnını bile doyuramamış. Doğru şeyi biliyor. Yani 100 kilo buğday…
…100 kilo da kum yükleyeceğine……buğdayı ikiye bölüp 50 elli yükle……hem hayvanın yükü azalsın hem de daha çok faydalı olsun. Bunu biliyor. Biliyor ama yapmıyor. Öyleyse bilgi önemli değil. Peki sen ilme karşı mı çıkıyorsun? Hayır efendim.
Bu seviyesinde kalan bilgi önemli değil. Fiile intikal edecek. Öyleyse ne ilim ne felsefe değersiz değildir. Ama her şey değersizdir. Fiile intikal etmediği sürece. Hazreti Ebu Ebu bunu söylüyor. Çünkü bu da bir ayet tefsiri. Allah’ın Zülcelal kitabı keriminde buyuruyor ki…
…Kur’asının 269. ayeti kerimesinde……ve men yu’atel hikmete……bir kimseye hikmet ita edildiyse……verildiyse……fakad uytiye aslında ona hayran kesira……büyük hayırlar verilmiştir. Yani Allah’ın hikmetinden…
…ihsan olana kişi……büyük hayırlar sahibi olmuştur. Yine işe yarayan ahmaklık……işe yaramayan felsefeden hayırlıdır.
Hayırlıdır, hikaye özetli bu. Dediler ki, gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Dedim ki, gönle giren gözden ırak olsa ne olur? Demiş Hazreti Mevlana.
Efendi, gönlünüzde yer alabilmek dileğiyle……bugünlük ruha şifa mesneviden de bu kadar. Sağlık ve muhabbetle kalın. Ama sakın darlanmayın.
Bahar çok yakın.
Bu dizinin betimlemesi TRT tarafından Sesli Betimleme Derneğine yaptırılmıştır.
Erişim www.seslibetimlemedernegi.com

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir