Bu Videoyu İzleyince Sırtlanlardan Nefret Edeceksiniz..
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=3_9s77q6rFo.
Birçok yırtıcı hayvana ev sahipliği yapması ile bildiğimiz Afrika’da öyle bir tür var ki bazı insanlar sanki bu hayvanlar olmasa dünyanın daha iyi bir hal alacağını düşünüyorlar. Avlarını yakaladıklarında önce boğup canlarını almayıp onları merhametsizce canlı canlı yiyorlar. Genellikle avlamak yerine başka hayvanların avlarını çalarak %95 oranında canlı gıdalarla beslenirler.
Mesela burada büyük bir eforla yaban domuzunu avlamış bu leopar, avını önce boğmaya çalışırken ve böylelikle acı çekmesine önlemiş olacakken, kokuyu alan bir benekli sırtla leoparı umursamadan yaban domuzunu canlı canlı yemeye çalışmakta. Mecbur kaldıklarında da %5 oranında leş ile beslenirler. Ya da canları istedikleri için ellerine geçirdikleri hayvanlara zorbalık yapabilirler.
Örneğin bu yaşta leopar onların keyfiyetten seçtiği kurbanlardan sadece biri. Ama en büyük rakipleri aynı bölgede avlanan aslanlardır. Onların da avlarını çalarlar, hatta fırsat bulduklarında yavrularını yuvalarında katlederler ve yerler. Bu fil leşini yiyen sırtlanan varsa canlı canlı bir avı yediklerinde duydukları hazdan uzak bir şekilde çok heyecansız görünüyorlar.
50-60 bireyden oluşan sırtlan klanları gözlerine kestirdikleri avın direkt üzerine atlayıp boynundan ve karnından ısırarak acı verici bir biçimde daha canlı iken parçalamaya başlar. Belki de sırtlanların avlarını canlı canlı yemelerinin arkasındaki sebep onların şeytani oluşları değil. Aslanların ki leoparların ki gibi patileri olmadığı için avlarını ön ayaklarıyla kavrayamamalırdır. Eğer kavrayabilselerdi avlarını tutup nefes borularından ısırarak önce canlarını alabilirlerdi.
Ama böyle bir şansları olmadığı için yakalayabildikleri yerden dişleriyle ısırıp parçalamak zorundalar. Ve sanılanın aksine sırtlanlar köpeklerle akraba değillerdir. İlginç bir şekilde aile bağları kedigillere daha yakındır. Ama daha da ilginci erkek sırtlanların hayatı kederle geçer. Hayatlarının en güzel anlarını bebeklik dönemlerinde yaşarlar. Sırtlan klanlarında cinsiyet ayrımı yapılmaksızın tüm yavrular annelerinin bir alt seviyesinde yer alırlar. En güçlü anneden başlamak üzere tüm anneler sosyal hiyerarşide en tepe noktadadır. Böylelikle yavrular yemeğe, uyku alanlarına ve diğer tüm ayrıcalıklara rahatlıkla ulaşabilirler. Fakat erkek yavruların bu görkemli günleri sınırlıdır. Dişiler genellikle kendi klanlarındaki erkeklerle çiftleşmeyi hiç sevmez. Belki de bu doğanın akraba çiftleşmelerini önlemesinin basit bir yolu. Bu yüzden erkek yavrular iki yaşına geldiklerinde yani olgunlaştıklarında klandan atılırlar. Ve bir erkek tek başına tüm riskleriyle vahşi doğada çiftleşebileceği bir dişiye ulaşmak için başka bir klan arar. Bir klan bulduğunda daha o klana katılmadan önce bile klandaki dişiler tarafından agresifçe hırpalanır, itilip kakılır, sakatlanır ve hastalanır. Klana katıldığında ise en alt seviyedeki üye olur. Lezzetli et parçaları ona hiçbir zaman ulaşmaz, yeni çıkmaya başlamış dişleri kendisine mecbur bırakılan kemikleri parçalamak zorunda kalmasıyla yıpranır.
Klandaki erkekler istedikleri kadar güçlü olursa olsunlar hiçbir zaman en alt seviyedeki dişinin seviyesine bile geçemezler. Çünkü burası diğer memelilerin dünyasının aksine dişilerin yönettiği bir dünya. Dişiler daha iri, daha sert. Erkeğin hayatı için umut edebileceği en güzel şey hayatını kaybetmeden önce kendisini seçen bir dişiyle çiftleşip geride bir yavru bırakabilmek. Yıpratıcı sosyal hiyerarşinin etkisiyle doğada bir erkeğin ömrü 4 yıl sürerken,
dişilerin ki 8 yıl sürmektedir. Hayvanat bahçesinde tutulan sırtlanlar ise 12 yıla kadar yaşayabilmekte. Dişi sırtlanların vaginası anatomik olarak gövdesinin içindedir. Ama klitorisleri adeta bir erkek üreme organı gibi uzamıştır. Ve uyarıldığı zaman erkeğinki gibi dişi sırtlanında bu organı sertleşir. Bu uzvun boyu yaklaşık 18 santimdir. Ve dişinin çiftleşmeden önce bu organını vücudunun içine çekmesi gerekir. Aksi takdirde cinsel birleşme gerçekleşemez. Testis benzeri torbacıklara da sahip olan dişiler, idrarı bu organlarıyla vücudundan atarlar. Hatta doğumu bile bu organ ile gerçekleştirirler. Böyle bir uzva sahip olmalarının sebebi ise erkeğin dişi istemeden çiftleşebilmesini engellemektir. Dişi sırtlan genellikle 2-3 yavru doğurur. Doğan yavrular kördür ve kulak kanalları kapalıdır. Dişi sırtlanların sadece 2 tane memesi bulunduğu için yavrular kendi aralarında kavga ederler ve güçsüz olan yavru hem sütü hem de hayatını kaybeder. Ayrıca sırtlan yavruları emdikleri sütle bir hafta boyunca açlığa dayanabilirler. Çünkü sırtlan sütünün içindeki protein ve yağ oranı %15’tir. Bu oran insanlar da sadece %5’tir. Bilindiği gibi çoğu hayvan gündüzleri avlanır, geceleri dinlenir. Fakat gündüzleri de avlanabilen sırtlanlar daha çok geceleri avlanmayı tercih ederler.
Gözlerindeki aynanın ışığı retineye yansıtması sırtlanlara daha net bir görüş açısı sağlar ve gece görüş kabiliyetleri çok yüksek olur. Öyle ki bir sırtlan için gece gündüz gibi görünmektedir. Boyları 165 cm’ye kadar çıkarken ağırlıkları 40 ile 90 kg arasında değişmektedir. Hızları koşarken saatte 60 km’ye kadar çıkabilir ve dayanıklı vücutları ve güçlü çeneleriyle adeta can almaya odaklı olarak yaratılmışlardır. Çeneleri ilginç bir şekilde kaplan, aslan ve bozayı gibi hayvanlarınkinden daha güçlüdür. Öyle ki av bulamadıkları zaman kemik yiyerek beslenirler. Sırtlanlar 50-61 eydan oluşan klanlarında birbirlerini ayırt edebilmek için gülme sesi denilen bu sesi çıkarırlar. Son derece sosyal hayvanlar oldukları için çıkardıkları sesler çok geniş bir yelpazede çok farklılaşabilir
ve en büyük düşmanları aslanlarla karşılaştıklarında çıkardıkları bu gülüşleri eğlence amaçlı değildir. Aksine yüksek stres de olduklarını gösterir. Ses tonu ve nota sıklığı bir sırtlanın klan içindeki statüsünün göstergesi olabilir. İnsanlar tarafından beslenmeyi beklerkense böyle sesler çıkartırlar.
Ayrıca her sırtlanın kendine ait bireysel bir ses tonu vardır. Bu bağırma sesi bir insanın kendi ismini bağırması gibidir. İri ve kaslı olduklarından alın teriyle avlanan hayvanlar yemek yerken onların etrafını sararlar. İletişim yetenekleri çok gelişmiştir hemen toplanırlar. Bütün gün av peşinde koşan, binbir zorlukla yakalayıp yemeğini yiyen bir leoparın etrafını arayabilirler. Düşsellerini de kullanıp yemeğini çalarlar. Eylem sırasında çıkardıkları sevin çığlıkları psikolojik olarak karşı tarafı o an bitirebilir. Aslanlar kadar hızlı koşma yetisine sahip olmadığı için aslanların avını çalma konusunda kendini daha da geliştirmiş olan bu avcı, yavru bir zevranın butlarını onun canını almadan canlı canlı kemirecek kadar canidir. Çok hassas kulaklara sahip olup yaklaşık 10 kilometre ötedeki avın sesini dinlemek için
yaklaşık 10 kilometre ötedeki avın sesini duyabilirler. Fakat bazı zamanlarda sırtlanlar, ak babaları ve bazı kuş türlerini takip ederek de leşlere veya avlara ulaşabilirler. Bir hayvanın beyninde beyninin ön korteksinin büyük olması, onun sosyal zekâya sahip olduğu hakkında bir fikir verebilir. Sırtlanlar birçok primatla aynı düzeyde bir ön kortekse sahiptir. Duke Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada, tutsak bir sırtlan çiftinin problem çözme ve sosyal işbirliği konusunda şempanzelerden daha iyi bir performans sergilediği gözlemlenmiştir. Sırtlanlar olabildiğince başka türlere karşı asosyal ve rekabetçi hayvanlarken, Amerikalı ve İsrail’i bilim insanları Necef Çölü’nde yaptıkları bir gözlemde, bir gri kuş sürüsü içinde bir çizgili sırtlan gördüklerini belirtmişlerdir. Gözlemciler arasında bulunan Tennessee Üniversitesi Psikoloji Profesörü Vladimir Dinet, kurtların ve çizgili sırtlanın bu işbirliklerinin sebebini, çölün zorlu koşullarına ve besin kıtlığına karşı çözüm geliştirmeye bağlıyor. Yani sırtlanın koku alma duyusu, kurtların çevik ve hızlı hareketleriyle birleşerek, çölün yiyecek kıtlığı sorununu kendi açılarından çözmek için birlikte hareket ettiklerini söyleyebiliriz. En küçük sırtlan türü olan yer kurdu, dış görünüşü bakımından,
ağız yapısından bir köpeğe, vücudundan bir zebreye, kuyruğundan bir tilkiye benzemekte. Tek eşlilerdir ve sadece çiftleşme mevsiminde bir araya gelirler. Yiyeceklerini tek başlarına bulurlar, yapışkan dillere sahipler ve genellikle termitleri ve diğer böcek türlerini yiyerek beslenirler. Bir gecede yaklaşık 200.000 termit yedikleri bilinmektedir. Hatta bazı çiftçilerin topraklarını kurçuklardan temizlemek için bu hayvanlardan yardım aldığı da görülmektedir. Nadir olarak bazı Afrika ve Asya ülkelerinde bulunan yavruz sırtlanlar alınıp beslenmektedir. Ancak evcilleştirilemezler ve bu şekilde yaşatıldıkları zaman mutsuz ve huysuz olurlar ve ağızlık takılmazsa sahiplerine ve çevrelerine zarar verirler. Takılan bu ağızlık yüzünden kürtlerini yalayamazlar, kendi temizliklerini yapamazlar ve avlanma becerisinin kazanılması yıllar sürdüğü için tutsak olarak tutulmuş sırtlanlar doğaya salındıklarında adepte olamayıp hayatlarını kaybederler.
Bu yüzden yetişkin sırtlanların iğne ile canlarının alınması en geçerli uygulama olarak tavsiye edilmektedir. Son olarak sırtlangiller familiasında benekli sırtlanlar, çizgili sırtlanlar, kahverengi sırtlanlar ve yer kurdu gibi türler bulunur ve bu türlerden çizgili sırtlanlar Türkiye’nin doğusunda yaşamakta. Ancak nesli tükenmekte ve sıklıkla avlanılmakta. Anadolu’da pek sevilmemesinin sebebi mezardan cenaze çıkarıp yemesidir.
Ülkemizdeki çizgili sırtlanları avlamak yasak ve çıkarılan kanun gereğince bu sırtlanları avlamanın cezası yaklaşık 15.000 Türk Lirası.
Ama ara sıra YouTube’da bu yasağı rağmen çizgili sırtlanların çoban köpekleri tarafından linç edildiğini bu tür videolarda maalesef görmekteyiz.
İlk Yorumu Siz Yapın