"Enter"a basıp içeriğe geçin

Büyük Dönüşüm Balonu – Böyle Buyurdu Kültür – Prof. Nevzat Kaya – B16

Büyük Dönüşüm Balonu – Böyle Buyurdu Kültür – Prof. Nevzat Kaya – B16

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=Am-xCOkivTI.

Merhaba hocam. Merhaba İlker hocam. Teyze’yle görüşmedik. İşte okullar açıldı. Covid ile boğuşuyoruz. PCR testleri ile dövüşüyoruz. Hani görüyorsunuz mitoloji bitmiyor. Her çağın kendine şahsına münasır ejderhaları var. Peki bugün Covid konuşalım mı biraz daha doğrusu pandemi konuşalım mı? Konuşalım. Kültürel olarak büyük değişimlere yol açacağı iddiası vardır. Sizi ce olacak mı öyle bir şey? Yok. Meşhur ifade vardır ya 11 Eylül’de de gördük onu. Hiçbir şeye eskisi gibi olmayacak.
Hani bu o zamanda yaşayan insanların kendilerini tarihsel açıdan çok ekstravagant bir yere yerleştirme mevhumu ile ilgili. Yani bir Narcissizm ile ilgili. Spinal Gribinde de yani hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. 11 Eylül’den sonra da hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Berlin duvarı yıkıldı. Covid de ne oldu Covid? Şunu anladık. Bazı süreçleri hızlandırdı. Yani 5-6 senede, 10 senede olacak gelişmeleri Covid ne yaptı? Hızlandırdı. Nedir bu?
Covid’in en büyük değişimi online dersler, online toplantılar, evden çalışma, home office’in önemi arttı. Tabii ki bilgisayar endüstrisi, yazılım endüstrisi bundan çok faydalandı. Tırnak içinde faydalandı. Böyle yani hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bunlar her gri çağın kendini renklendirme çabası. Aslında bu son iki bölümdür konuştuğumuz şeylere biraz aklıma getiriyor. Dünyanın sonu. Kültürün değişiminin belli bir hızı var mı? Kültür ani kaymalarla mı değişiyor yoksa süreç içinde yavaş yavaş çözülerek mi değişiyor? Şimdi çok güzel bir soru bu şu açıda. Kültür de aynen doğa gibi evrimleşme sürecine sahip. Tabii ki doğal evrimin yanında kültürel evrim çok çok daha hızlı ilerliyor. Ne demek yani? Bakın tarımın icadından sonra, tarımın keşfinden sonra nasıl yani insanlar yerleşip düzene geçiyor, şehir devletleri oluşuyor, modern devletlere kadar geliyor.
Ama kültürün şöyle bir hızı var kültürel evrimin şöyle bir hızı var böyle bir hızı var demek saçma. Çünkü kültürel evrimi hızlandıran katalizörler oluyor. Mesela Gutenberg’in baskı makinesi kitap basması ne yaptı? Çok pahalı ve lüks bir şey olan kitap çünkü hepsi el yazması hepsi bir sanat eseri. Ne yaptı? Onu inanılmaz ucuzlattı ve ucuzlamasından ziyade tabana yayıldı. E tabana yayılınca ne oldu?
Bundan yola çıkarak cesaret alarak insanlar okusun diye Luther ne yaptı? İncili Septuaginta’dan Yunanca ve İbrânice’den her Almanın yani en tepede deniz kenarındaki İtalya sınırındaki Almana kadar anlayabileceği ortak bir dilde çevirdi ve bu inanılmaz yayıldı. Ve Almanların ilk ev kitabı oldu. İkincisi de Grimm kardeşlerinin masalı. Yani o zamana kadar aslında okumamışlar Almanlar öyle mi? Okumamışlar tabii ki okuma okumayı bırakın. Latince ya da Yunanca ya da İbrânice bilmiyorlar ki. Bir de adam sadece çevirmiyor. Kelimenin tam anlamıyla I kşağırayım folk of Smaul. Halkın ağzına bakarak çevirdim yani halk diline çevirdi. Düşün bak o kadar önemli bir şey ki o İncilin o dili neyi şekillendirdi sonradan hocam biliyor musun? Yüksek Almanca’yı nasıl biz İstanbul Türkçesi diyoruz. O da işte bugün Hanover Almancası denilen Almanca’yı halk dilini standart Almanca’yı icat etti. Tabii ki bazı yavaş dönemler var kültürel açıdan. Kültürün geriye gittiği dönemler var. Mesela Antikite’den orta çağa geçiş. Aslında kültürel gelişimin ileriye değil geriye gittiği. Lazımlığı pencereden boş diye sokağa boşaltmak tabii ki inanılmaz korkunç bir gerileme. Neyden kaynaklanıyor bu? Kültürün neye ihtiyacı var? Her halükarda dinginliğe, fikirlerin gelişebileceği güzel bir ortama ihtiyaç var. Şimdi siz geç antik çağda kavimler göcü başlamış inanılmaz barbarlıklar, eski büyük kentler sürülüyor. Ne oluyor? Elde edilmiş olan da unutuluyor. Neden unutuluyor? Şimdi yine bak Gutenberg’e bağlayacağım. Çünkü o bir kere unutuldu mu? Pratik kaybedildi mi? Yok ki şimdiki gibi internete girelim. Bir tuvalet nasıl inşa ediliyor? Öyle bir şey olmadığı için bunun tabii ki etkileri çok ağır oluyor değil mi? Kültür doğa gibi değil. İlerliyor. Hızlı ilerleyebiliyor. Daha yavaşlayabiliyor. Geriye dönebiliyor. Yani regresyonu vardırabiliyor işe. Bir de şöyle bir şey var. Günümüzde diyoruz ya her şey nasıl çabuk ilerliyor. Eskiden kütüphaneye kimler giderdi arkadaşlar? Doğruyu söyleyelim yani. Modern zamanlarda. Entelektüeller. Kim okuyordu Walter Burkert’in homonekansını? Kurban eden insanı. Şimdi beğenelim beğenmeyelim. Gutenberg evreninin internetleşmesinden sonra çok yüzeysel bir biçimde çok çok daha büyük bir kitle bunlardan haberdar internetten dolayı. Yani aslında kültür tarihi artık bir medya tarihi de. Bu neye sebebiyet veriyor? Bu hızın, bu iştahın, bu piyasanın doyurulması için şöyle bir kısır, kısır döngü belki yanlış kelime. Böyle bir sidik yarışına girdi bütün ortam. iPhone 14, iPhone 15, iPhone 16. Intervaller git gide kısalıyor. Hız git gide.
Artıyor. Hız arttıkça tatminsizlik artıyor. Ve asıl gelişmeler asıl uzun vadede etki gösterecek unsurlar görünmez kılınıyor. Yani neye benziyor? Eskiden hatırlayın elliliği kırklı yıllarda Kraliçenin arabası çıkıyordu bir Rolls Royce klasik model. Ona böyle sindire sindire bakıyordu. Şimdi nasıl arabaların modellerinin değişim hızına uyum sağlayamıyoruz. Ne oluyor biliyor musun? Ayrıntı yok oluyor. Ayrıntı yok olduğu zaman böyle kitlesel bir biçimde. Ne oluyor?
Çok standar dizi ve yarım yamalak arke tiplere dönüşüyor her şey. Bu da bu bilgiyi kullanan insanlarda gayet tabii ki derinliği de bertaraf ediyor. Bir yüzeyselliğe sebebiyet veriyor. Bu çok doğal. Bizim yaşam süremizde 20. yüzyılda ve 21. yüzyılda çok büyük bir değişim oldu gibi geliyor bana. Mesela 93’te bir arkadaş Amerika’da okuyordu. İşte internet diye bir şey var. Daha doğrusu World Wide Web diye bir şey var demişti. Anlamamıştım. Şunu soracağım bir değişimi gördüğünüzde onun yaratacağı değişiklikleri anlayabiliyor musunuz? Hemen ya da soruyu şöyle çevirebilirim. Matbağa çıktığı gün anlayanlar olmuş mudur değiştireceğini? İşte mesela Lotha gibi adamlar anlamış. Yani Allah’ın matbağı icat edilmiş. Kitaplar inanılmaz ucuzlamış. Onun tabii ki ideolojik bir perspektifi de var. Onun derdi Vatikan’ı kilisedeki bu hegemoniyasını kırmak. Ne yapıyor? Aslında burada bu yazıyor demek istiyor İncil’de. Şimdi şöyle bir şey.
Ben internetin ne zaman çok büyük bir şey olduğunu anladım. Açıkçası ben de okulda dediler böyle bir şey var. Girdim kütüphaneye girebiliyorlar. Bibliografyalara bakabiliyorlar. E dedim yani bu kitabı okuyabiliyor muyuz? Hayır dediler. E dedim ne işmeye aradım? Ben dedim yani yazılı, aylık yayın evlerinin prospektüsünden de aynısını şey yapabiliyorlar. İnternet ne zaman ki yavaş yavaş makaleler indirilebilir hale geldi. 2000’li yıllarda tabii ki Batı’da daha erken. 97-96’da. O zaman dedim işte bu. Yani bu inanılmaz bir medya ihtilali. Nasıl Neolitik Devrim bir ihtilali. Nasıl Gutenberg bir ihtilal. İnternette bilginin yüksek zümrelerden aşağı alınmasını tabana yayılmasıyla inanılmaz büyük bir ihtilal. Yanma. İşte hep deriz ya demokrasi. E demokrasiye de aynı zamanda kendi sonu içkin olduğu için bu kadar bilgi ne yapmadı? Bir olgunlaşmaya sebebiyet vermedi. Neden olgunlaşmaya sebebiyet vermedi? Çünkü bir şey bu kadar ucuzlarsa hiçbir zaman o ucuzluktan bir nadide de havari, geniusvari bir klasizim ne olamaz çıkamaz. Bu söylediğiniz çok elitist bir şey değil mi Homo hoca? Çok elitist bir şey ama klasizimler son derece eliti. Kimse kusura bakmasın. Cervantes’in Don Quixote’u son derece eliti. Sophocles’in Kral Öyedipus’u son derece. Aman Allah’ım, Göyten’in seçme akrabalıkları bak.
Anında Fransız büyükelçiliğinde kokteyle gidiyorum alet-i ruhiyesine büründüm. Ne oldu? Her şey ucuzlayınca sıradan münferit, belki başka bir çağda klasik olacak potansiyeli sahip bir şey. Öyle tanınmıyor. Herkesi bir şekilde tanıdık geliyor. Bunu da nereye bağlıyorum? Temin dedin ya arabayı sadece dört tekerlek ve yuvarlakımsız şekillerle hatırlıyoruz. Ayrıntıyı ne yapıyoruz? Korkut şekilde gözden kaçırıyoruz. Bir de bir şey daha var. Ben bir de buna inanıyorum. Bilgi iyi güzel hoş, her şeyi okuyabiliyoruz, bütün bilgiyi ulaşabiliyoruz. Yalnız bu internet insanın bilişsel sistemiyle ilgili nöracik noktaya çok fena baskı yapıyor. İnsanları barbarlaştırdı biraz. Zira internet hatta zaten ilk etapta metin değil. Kesinlikle metin değil. Daha ziyade ikonolojik bir şey. Resimlere, renklere ve daha ilkel zihne değil de daha duyulara hitap eden bir şey oldu. Bu da bize ne yaptı? Barbarlaştırdı. Bunu ben mesela üniversite hocası olarak çok çarpıcılı bir biçimde yaşıyorum. Şöyle ki 92’de asistan olduğumda bir Avusturya Edebiyatı dersine giderdim. Orada derlerdi ki, ay hocam bu roman ne kadar kalır? Ay diyordum kusura bakmayın. Yani sizi göz önünde bulundurmamış yazarlar romanı yazarken. Yok daha kısas. Şimdi ne soruyor öğrenciler? Bu kültürel evrim tınak içinde evrim aslında bir barbarlaşma. Bu filmi var mı? Netflix’i bulabilir miyim? Diyorum arkadaşlar manyaklaşmayın. Kitap filoloji yani böyleler. Aa ha ha ha ha. Ay kime uğraşacak bununla? Havasında veletler yani kendi bir şey gibi hissediyorum sınıfta. Dinozor. Eskiden 80’li yıllardır 20 yaşında ila 45 yaşında birisi arasında öyle amalamam bir fark yoktu. Ama şimdi ben 53 yaşındayım. 20 yaşındaki çocuk sanki başka bir yıldızdan gelmiş gibi bir kafa yapısına sahip. Dünyayı algılaması çok farklı. Farklı mı gerçekten? Şöyle farklı çok daha yüzeysel ve dikkat ettikleri noktalar anlamlandırılmaya açıyo. Bir yüz ifadesi, bir ses tonu çok farklı şeylere bakıyorlar. Eskiden daha bir standarttı. Niye? Yine bir şey söyleyeceğim çünkü her halükarda eskiden dediğimiz o yüzden nostaljik bir duygumuz var. Her şey daha tanımlıydı ve nerede nasıl davranılacağı çok çok daha o 10 emir misali belliydi. Şimdi o korkunç amorflaştı.
Ben 95 yılında bir fırçaladığım zaman dudaklar uçuklar. Şimdi fırçaladığım zaman karşımda gülenler de olabiliyor. Bu aslında çok güzel. Böyle şeyleri de yok. Eyvah hocam şimdi canımıza okuyacak. Çok farklılar yani Z kuşağı dediğimiz. Mesela o gülüyor ben diyorum niye gülüyorsun öyle ilginç bir şey söylüyor ki ben de başlıyorum gülmeye. Ben onlardan daha da çok yavşamış oluyorum bu durumda. Ama vatansız olan benim onlar gayet mutlum. Onlar başka bir şey bilmiyorlar. Çok konuşmak istediğim bir şeye denk geldik yine.
Burada hep Z kuşağı var ya biliyoruz ki her kuşak yeni gelenleri beğenmiyor. Yani Sümerlerden beri bilinen bir şey ya bu. Siz de şimdi aslında son söylediklerinizle bir noktada eleştiriyorsunuz. Ama haklarını veriyor musunuz yoksa? Aa haklarını veriyorum çünkü şöyle bir. Dediğin doğru Sümerlerden bu yana tarih var olduğundan biri. Anneler babalar anneanneler babaanneler hep diyor bunlar ne böyle. O klasik. Niye? Çünkü onlar bambaşka bir işaretler atmosferine semiyosfere doğuyorlar. Siz artık olmuşsunuz.
Yani bir bakın şöyle örneklendim. Bir civ civ çıktığında ilk gördüğü şeyi ne belliyor? Annesi annesi belliyor ve onun peşinden gidiyor. Bu öyledir. Niremiz doğmuş bizden 70 sene evvel. O o semiyosferle büyü. Onu kastettim temin. Eskiden semiyosfer farkı bu kadar bariz olmayabiliyordu. 30 40 50 senelik farklardı. Şimdi 5 senede bir 10 senede bir değişiyor semiyosfer. Dolayısıyla şimdiki gençler re kızıyor olabiliriz.
Ama onlar bambaşka bize çok uzak bir semiyosfere ait insanlar. Onların işaretleri işaretleri, bağlantılama dinamikleri bambaşka. Onların böyle şeyleri yok. Yani ay kocam ne der? Ay babam ne der? Onlar bunlardan son derece arı. Yani sadece biz böyle teori de diyoruz ya postmodernizm için. Meta öyküler yıkıldı. Meta öykü dediğiniz ne? Baban öf aman amma da zırvalamış babam demektir.
Yani aaa konuş moruk çok güzel oluyor anlatabildim mi? Dolayısıyla bunlarla uğraşma olmadığı için ben hep bunu söylerim 80’li yıllarda biz cinselliği utanın sıkılak müjderin filmlerinden öğrendik. Asılacak kadından çıktık yani iki gün yüzümüze bakamadık. Ay orada ne yaptılar diye. Düşün bir porno bile görmemişiz biz. Ay bunlar nasıl mümkün olabilir diye Allah’ım Allah’ım. 3. sınıf öğrencisiydim rezalet.
Şimdikiler ohooo böyle şeylerle boğuşmadıkları için. Televizyonda öpüşme sahnesi oluyor. Ben hemen başlardım şey aramaya. Uzaktan kumandayı aaa nerede o mesela babam oturuyorsa. Hemen oradan sıvışmak için. Şimdi mesela atıyorum babam başka kanala bassa şimdiki gençler diyor ki aaa dur ya ne güzel öpüşüyorlardı. Anlatabildim mi? Bunu eleştiriyoruz aslında orada eleştirilecek bir şey yok. Çünkü onların semiyosferleri bambaşka. Belki de biraz kıskanıyoruz. Bu bağlamda tekrar ana konuya bağlayayım.
Yani dedim ya 93’te 94’te internet çıktığında anlamamıştım. Ama sizin gibi bende 2000’lere geldiğinde aaa dünyacık değil şekilde değişecek dedim ama biraz fazla mı vakit aldı yani 20 yıl geçti. Yani 2000’den bu yana hala yeni başladı değişim gibi geliyor bana. Öyle mi yavaş mı oluyor yoksa bize mi yavaş geliyor? Hayır bize yavaş geliyor bir de şöyle. Suyun yüzeyi inanılmaz durgun çarşaf gibi. Bu öyle bir gelişmek ki sinsi sinsi 4000 metre derinlikte hatta yani Mariana Trench’inde 10 bin metre derinlikte vuku bulan fokurdama bunlar. Bizler görmüyoruz Türkiye gibi ülkelerde görmüyoruz. Mesela nerelerdir biliyor bu bunlar. Hindistan gibi ülkelerde yazılım. İşte Silicon Valley yani yepyeni işletme sistemleri doğuyor. Bize tabi ki daha henüz dokunmuyor. Ne olacak? Maalesef bu artık öyle bir şey ki global bir yarış ama biz bölge olarak çoktan bu yarışı kaybettik bence. Yani bizler sadece alımlayıcı olarak birer pazar olarak onlara ulaşmaya çalışacağız. Şey gibi yani bu işte iPhone Türkiye’de olmuş bilmem kaç yıl önüme. Hep aynı ve şimdiki neslin z kuşağı dediğimiz neslin çocukların bambaşka bir alem olacak. Onlara internet bile şey gelecek. Abi ya bunlar ne moruk ay internet diye. Ay benim babamı dünya kanadı mı internette pornos ebediyordu. Salak filan anlatabildim mi?
Bu böyle. O kadar hızlı ki biz artık hızı algılamıyoruz. Aslında Türkiye de korkmuş. Mesela 85 yılı ne ki? 36 sene 36 sene evvel bir minicik kaset vardı ya o müzik dükkanları gidiyorduk. Şu şarkı olsun sonra bu şarkı olsun sonra konuşuyorduk üstüne. Şimdi mesela ben ilk defa Windows 95 bilgisayarıydı. İlk defa onda bir klip seyrettiğimde nasıl dehşete düşmüştüm. Yani resmen ekranın arkasına bakacaktım insanlar bunun içinde mi diye. Çünkü de biz TRT’den internete geçtiğimiz için TRT’nin de o kemikleşmiş saatleri. Sansürlü Madonna klipleri vardı ya biz böyle olduk yani Madonna’nın göğüslerini göreceğiz mi artık? Türkiye dedi. Yani böyle banalliklerle yaşadık biz belki de bilmiyor. Yine sırası geldi bir şey soracağım.
Bir arkadaşla şöyle konuştu Steve Jobs ilk iPhone’u tanıttığını ben hatırlıyorum. Elini aldı gösterdi. This is iPhone dedi. İşte hatta sonradan da çok alay edildi. It’s a phone, it’s a computer falan bir sürü şey söyledi arka arkaya. O zaman kaç yıl oldu 15-16 yıl önceden bahsediyordum. Yok ya falan demiştim. Bu öngörüsüzlük çok garip değil mi? Aslında hepimiz okumuş yazmış. İnsanlardık o zaman da. Ama göremiyoruz. Mesela siz görebilmiş miydiniz kültürü görebilmek? Göremedim kesinlikle ama neden göremiyorum? Çünkü Türkiye’deyiz. Yani baskı makinesi bile şeytanın icadı diyarları buraları. Adam keşfetmiş dünyayı hükmedecek şeyi biz hep ezelde. Hadi hadi. Biz o yüzden Türkiye’deyiz. Biz neyi göremiyoruz? Potansiyel olacak şeyleri göremiyoruz. Neden? Hiçbir suretle bu konularda ne değil avant-garde değiliz. Ama hangi konuda avant-garde? O iPhone çıkar. O iPhone’un aç tamir et. Apple şirketinden daha iyi tamir ederiz.
Pillerini değiştiririz. Bir araya getiririz. O ayrı. Yani ben bunu söyleyeyim Gutenberg’in baskı makinesi bozulsaydı Osmanlı’da tamir edilirdi. Avrupa’da tamir edilemezdi. Ben bundan adım gibi eminim. Ama biz neye alışmışız? Hep böyle kafamıza birisi bir şey fırlatacak. Siz bu ne la? Ondan sonra onu tamir edeceğiz ya da kopyalayacağız ya. Biz baştan böyle bir şey. Vaaav. Çok iyi bir buluş. Abi biz Londra’da mıyız? Silicon Valley’de miyiz? Biz İstanbul’dayız yani. We walk like an Egyptian. Bu arada Netflix tarihte bir Alman dizisi var gördünüz mü? Hangisi? Billion Dollar Code. Bilmiyorum. Hocam seyredin onu. Hem Almanca seversiniz hem de şey. İki Alman çocuk yani bir grup coder Google örtün aynısını yapıyorlar. Google yapmadan 8 yıl önce. Adı da Terravision. Onun hikayesini anlatıyor. Ve çok ilginç Almanlar da anlamıyor. Yani çocuklar yapıyorlar bunu. O gün için çok çok ileri bir şey. Hatta bir sanat projesi olarak çıkmış bir top yapıyorlar. Yani küreği yapıyorlar. Küreyi döndürüyorsunuz. Bir de yukarıda bir buton var. O butonla da yaklaşıyorsunuz istediğiniz yere. Bunu gidiyorlar Japonya’da bir fuarda sunuyorlar. Millet de eşyete düşüyor falan. Sonra dönüyorlar Almanya’ya diyorlar ki ya bu çok büyük bir şey. Para arıyorlar bunu daha yaygınlaştırmak için. Olmuyor. 8 yıl sonra Google hatta taklit ederek iddialara göre yani onların kodunu çalarak yapmış aynı şeyi. Dolayısıyla aslında Batı da göremiyor gibi. Batı da göremiyor. Bak çok güzel. Bak şimdi kültür tarihi ve kültüre bağlayacak. Almanlar da treni kaçırdı. Kaliteli buzdolabı mı istiyorsun? Kaliteli araba mı istiyorsun? Almandı. Kaliteli ezelden beri bir tıbbi cihaz mı istiyorsun? Almandı. Alman teknolojisi bu bağlamda korkunç klasik moderndir. Yani 1890 Adolf Hitler. Adolf Hitler’le birlikte Almanya o eski icatçılığını son derece zengin ve tarihi bir Musaeri damarı vardır Almanya’da. Einstein’e bak mesela.
İnanılmaz teknoloji açısından da bu böyle. 1933’ten itibaren Almanya artık dünyada sanatta yeni bilimde öncülüğünü kaybetti. Bir nevi Türkiye’ye döndü. Yani Türkiye gibi oldu. Çünkü ne yaptı? Malzemesini katletti. Anne kendi çocuklarını yedi parçaladı korkunç bir biçimde ve nereye gitti hepsi? Amerika’ya gitti ve Japonya’ya gitti. Yani bu tarz yazılımdı.
Şunu bu dur. Bir kere bir hata yaptım. Bir Alman şirketinden bir böyle video programı aldım. Allah’ım ne kadar ağır. Yani basıyorsun düğmeye diyor ki emin misin geri zekalı anlatabildim mi? Ulan yani ödüm koptu. Eğer bek çıkacak diye dedim. Bu Mercedes değil yani yazılım şuradan bir şey çıkıyor buradan bir şey çıkıyor. Bir ek program iki gigabayt dedim bir daha. Neva eva yani inanılmaz ağır kaldılar.
O Alman üstün Alman teknolojisindeki teknolojiye hakikaten tırnak içinde ağır teknoloji yani bulaşık makinası. Al bir tane Alman bulaşık makinası. 15 sene kullan. Bir Alman televizyonu. A.E.G. Telefunken ya da Blaupunkt Mavi Nokta. Seyret renkli televizyon. Mesela Amerikan arabaları büyük bir rezalet. Büyük bir rezalet. Hep aynı. Görgüsüz demir küp. Yani modeli yıla göre değişiyor.
O impalalar iyi güzel hoş da Allah aşkına böyle bir sade gözle baktım. O kanatlar ne? Uşçak mı Fenix gibi Amerikan kartalı gibi. Uncle Sam’in kartalı gibi. Uşçak mı Arizona çöllerinden Alman arabasına baktığında BMW de olsun filan filan. Gittiği zaman hala o eski 20. yüzyılda biz vardık dedirtiyor. Ama böyle FIF teknolojide yazılımda bilgisayarda cep telefonu. Söyle bana bir Alman mı? Yok. Bu konularda korkunç tırtlar. Fransızları bu bağlamda zaten onu. Fransızlar baget, şarap ve peynir yani French cuisine is enough. İngiltere’de de ne kaldı zaten? Borsa kaldı Londra’da. Dünyanın kredi şeyse. Bütün bu yeni icatlar yeni dünyaya taşındı. Tabii ki bu da çok kültürel açıdan çok mantıklı. Postmodernizm bana göre Amerikan modernizmidir.
Kıta Avrupası modernizmi değildir. Silah, tank, araba. Böyle yazılımda şuydu buydu, silikon, şu, bu, blabla. Postmodernizm ile Sovyetler Birliği’ni eğer silahla dize getiremiyorsa, sonra Moskova’da McDonald’s açmakla yapıyorsa, o altyapı Glaslos ve Perestroika’dan oluştuktan sonra Amerika bütün dünyayı internetle Amerikalılaştı. Çok ilginç bir şey söylediniz. Postmodernizm Amerikan modernizmidir dediniz ya.
Ama bunun formülasyonu eski kıta tarafından yapılıyor. O da ilginç değil mi? Yani Fransızlar yapıyor aslında. Fransızlar yapıyor. Gayet tabii ki. Çünkü Amerika bu klasik Avrupa modernizminden sıyrılmak zorunda. Hatırlar mısınız Ramsfeld miydi? Diyordu eski dünya dalga geçiyordu Avrupa’yla. Ramsfeld miydi? Amerika’da dünyaya yeni bir şey koymak zorunda. Yeni bir varyasyon koymak zorunda. Dünyayı yeniden inşa etmek.
Avrupalılar ne yaptı? Sömürgecilik, sömürgecilik, sömürgeyle. Birinci Dünya Savaşı, ikinci Dünya Savaşı. Üstü tüy dikerek dünyanın çarkını okudular. Yani Amerika dedi ki böyle olmayacak. Ama Amerika’nın şöyle bir handikapı vardı. Amerika ne yaptı? İleriye yönelik peşinen bir tarih yarattı. Postmodernizm budur. Birleşme, Italian American, işte Hispanikler, bilmem ne. Türkiye’de bile yazılan doktora teyzeleri.
New York’ta Hispanik kadınların dramalarındaki gay, zenci kadınların AIDS hastası, İtalyan asıllı seri katil, transgender olan adamla aşkını. Ne oldu Amerika? Tamam biz sizin gibi harmonik tarihe sahip değiliz. Antik Yunan’dan, renesanslara kadar. Biz bütün dünya kavrayacak bir biçimde geleceğe yönelik sonradan.
Postmodernizm regresifçe tabii ki yeni bir proje başlatıyoruz. Ve bu bileşik olan her şey made in America. Moskova’daki McDonald’s’ı. Bundan daha Amerika bir şey olamaz. Ne yaptı? İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gibi insanlara Avrupa’da süt tozu, pasta, çikolata göndermedi. Ne yaptı? Bütün dünyaya hepimiz artık hürist. Özellikle Doğu Blok’un yıkılmasından sonra. Bütün dünya Amerika oldu. The land of the free. Tabii sonradan bedelleri çıktı.
Neokonların geleceği falan öngörülemedi. Sonra ne yaptı Amerika? Kendi kışkırttığı çeşitliliği. İftilal kendi yavrularını yemeye başladı. Afganistan ne ki? Amerika’nın kendisinin yarattığı bir canavar değil mi? Zamanlı Sovyetler Birliği’ne karşı. Evet bu bağlamda postmodernizm Avrupa’nın rüşdünü ispatlayamamış. Dünyanın iki defa çarkını okumuş. Ve bütün dünyaya kan ve gözyaşı götürmüş. Amerika yeni bir modernizmin varyasyonunu şey yapıyor.
İşte bütün bu postkolonializmler onlar bunlar. İşte bizde zaten kölelik vardı. İşte Black Studies, African American Literature, blablabla bunlarla. Ne yaptı? Tüm hibritlikler Amerika’ya kaldı. Çünkü Avrupa iki defa neyi iddia etti? Biz Puri Pakız. Ve bu korkunç faşizmlerle sona erdi. Amerika’da baktı dedi ki. Ulen Puri Pakım diyen dünyayı yakıyor. Biz ne olalım dedi bu sefer? Hibritliğe, hibrit olmaya oynadı. İşte bu hibritlik de Donald Trump vasıtasıyla bütün dünyada Amerika’nın kendisine bir anlattığım bağlandı. Yansıtmasından sonra Donald Trump büyük bir soğuk duş olarak algılandı. Birdenbire Donald Trump Amerikası, Alene’yi 20. yüzyılın ilk şehre indeki Wilhelm Almanya’sı gibi karşımıza dikildi. Make America Great Again, America First of Us. Ne oluyor yani? Şimdi yine bir modernizme doğru gidiyoruz hatta zatında. Çünkü şimdi Amerika tabi tabi.
Kültürel olarak ilk önce böyle bir şeyler oluyor, okututlar oluşuyor. Ondan sonra tüm her yerde siyah beyazlaşmanın iz düşümleri gayet tabi ki yakalanabilir. Ben mesela önümüzdeki 30-35 senenin şeyle geçeceğini düşünüyorum. Rusya tamamen sahneden çekildi. Amerika’nın ağırlığını pasifiye verip Çin’le bir yarışına girmesini düşünüyorum. O yüzden mesela Türkiye artık eski önemine sahip değil.
Peki şimdi baştaki soruya dönersek bizim ömür süremizde sizin ve benim ömür süremde çok büyük iki değişim oldu. Sovyetler Birliği’nin yıkılması 90’da. İki internet ve bunlar da aslında 90’lara geldi yani 90’lardan sonra. 30 yılda bugüne kadar böyle iki büyük dünya değiştirici, paradigma değiştirici olay oldu. Sonra bir de bu pandemi oldu. Şimdi bu pandeminin başta sormuştum ya pandeminin de çok şeyi değiştireceği söyleniyor ama siz ona katılmadınız. Hayır katılmıyorum.
Yani şey diyorlar işte anında başladılar. Bazen bazen şu duyguya kapılıyorum. İnsanlar evlerinde oturuyor. Şöyle bir pandemi çıksa çıksa da bütün bu şeyleri şıftırtsak diye düşürense o işte biopolitik Allah işte kanımda. Lan asıl o soruktan şey ya selam söyle o ya millet senin DNA haritanı ne yapsın ya? Depolasa ne yapsın sen 10 çocuk yapsan bile ne yapsın senin DNA haritanı?
Eskisi gibi olmayacak lan dünya neler görmüş neler görmüş ya. Bir de şu şundan kaynaklanıyor sendeki bu sorgulayan tavır yani ben biliyorum sen neyi kastediyorsun. Sovyetler birliği yıkıldı internet oldu. Dünya iki defa değişti pandemi oldu. Ama bizim hayatımızda öyle aleni bir şey yok. Doğru mu anladım yani öyle. Hem evet hem yani var ama yeterince değil. Ha yeterince değil. Yani sistem hala yerinde duruyor. Aynen öyle şimdi bir şey söyleyeyim o nereden kaynaklanıyor biliyor musun?
Bizim aldığımız eğitimden ve kültür tarihi yazımından öyle abartılıyor ki. Öyle abartılıyor ki. Renesans. Lan Renesans sanki 1368 yılının İtalya’sına bir dev geldi dedi ki ey İtalyanlar call me the Renesans. İnsanlar her şeyin merkezinde olmazsa şu Leonardo da Vinci’ye izin vermezseniz teperim lan hepinize. Yok gibi köylü aynı köylü veba aynı veba. Renesans diye veba kanatlı bir Hermes misali gelmiyor yani. Aynı şekilde insanlar o yumrular patlaya patlaya geberiyorlar yani sokakta. Fransız İhtilali böyle hayatımızı 50-60 sene içerisinde değiştirecek neler oldu. Birbirini yediler birbirinin kellilerini uçurdular. Hatta Almanya’da göğüt evi şiller dediler ki liberty, equality, fraternity de bu mezbahı ne? Ve klasi siz mi döndüler? Hiralçı’yı döndüler. Yani İhtilal’e hürriyete sırt döndüler. Yani bütün bu ama bir şey hissetmiyoruz yeterince değişmedi şaşkınlığı sendeki. Tarihim öyle bir şekilde yazılıyor olmasından kaynaklanıyor ki diyorsun. Sokakta herkes New York Times Square’da ekrana yansıtılıyor. Bilmem Osmanlı’dan Fransa’nın bilmem birinci dünya sorucular sonrasında imzaladığı anlaşma. İnsanlar hayatlarını yaşıyor bak. Dünyada politikalar dünya ve politika para bilmem ne nasıl anlıyoruz biz? Hadi bakalım Almanya’dan kıçı kırık 10 euroluk kitap almaya çalışıyorum.
Ağzına tükürsünler. 100 lira fasikül yani fasikül. Eskiden 39 euroluk kitabı alıyordum çünkü euroydu 50 liraydı 1 euro 90 liraya geliyordu. Şimdi en uyduruk kıytırık şeyler alıyorum. Allah’ım 100 euroluk kitaplar artık. İşte bak yine nereye geliyoruz? Çünkü Türkiye’yiz. Türkiye’de hissederiz. Almanya’daki hissetmiyor ki. Almanya’daki adam gidiyor yeni iMac’ini de alıyor, yeni iPhone’unu da alıyor aynı fiyat. Hatta euro biraz yükseldiği için daha ucuz aldı. Peki bunu hep soruyorum ama yine soracağım bu bağlamda. Bu kadar sert değişimlerin olduğu bir yerde yine de bugün işte mesela sinema zor durumda gibi geliyor bana. Edebiyat hakezade. Çok izlediğim bir alan değil edebiyat ama dışarıdan gördüğüm kadarıyla zor durumda. Kitap satışlarından anlayabiliyoruz. Ne bekliyorsunuz kültürel olarak önümüzdeki dönemde? Yani hala sinema, edebiyat, tiyatro sizce bu ana sanatlar ne yaşayacak önümüzdeki 10-20 yıl? Ölmez. Tiyatro ölmez. Tiyatro 2000 sene ölmemiş. Ölmez yani.
Ölmeyi tam ölmek olarak algılamamak lazım ama yani aslında kendi tarihinin dışına çıkmak yani var hala ama tarihsel bir dönüşümden uzak. Çünkü tiyatro antropolojik bir ihtiyaç. Tiyatroya gittiğimizde sadece ay ay ne güzel işte ay atıyorum Kral Ölyübus ya da Makbet ya da neyse ne öyle bir şey değil. Tiyatroda aleni, life bir biçimde gerçekliğin kırılması insanlığın vazgeçebileceği bir şey değil. Dolayısıyla sinema içinde aynı şeyi söylüyor ama klasik anlamda. Yani böyle sinema binalarıyla admiral sinemasına gidelim bugün şey var The Thing John Carpenter öyle olacağını düşünmüyor. Tamamıyla internete kayacağını Hollywood’un Hollywood nasıl glasnos ve perestroika öncesi atıyorum şey gibiyse doğu bloku gibiyse Hollywood’un glasnos ve perestroikası da çok yakın. Yani eğer Hollywood klasik yöntemlerde diretirse Hollywood çok yakın zamanda 10-15 sene 20 sene içerisinde aşılacaktır bu HBO’larla Netflixlerle şekil değiştirecek. Edebiyat ezelden beri yazan insanlar vardı yazan insanlar olacak. Edebiyatta iyi bir şey yazıldığı zaman her halükarda onu okumak isteyen insanların olacağını en fazla dediğim gibi şekil değiştirebilir. Yani o uzun klasiklere benzeyen romanlar yerine ortak yazarlığı insanların da interaktif bir biçimde katıldığı şöyle bir son diledikleri. Stephen King’in bir şeyi romanı var Misery filminde vardı orada o deli hemşire vardı ya diye. Niye öldürdün Misery’yi Allah’ın belası ben ona hayranım. Öyle bir şey olabilir o hemşirenin istediği tarzda atıyorum bir roman torzusu atılacak ortaya.
Yazar yazacak tabii ki insanlar yazmayacak ama bu roman nasıl devam etsin oylanacak estetik açıdan en uygun şey seçilecek ve insanlar romanı bakın bu çok önemli olacak hep ileride. Teknoloji de kendisi ispat etmek zorunda kullanılmak zorunda performatif ve interaktif paralel gitmek zorunda kalacak. Yani böyle bir şey olma. Aslında metaverse’e geldiniz hocam şu anda çok konuşuluyor ya metaverse diyorlar yani evrenler üstü evrenler.
Ha yani o yüzden mesela böyle bir metaverse topografyasında atıyorum Hollywood’da tutucu 20th Century Fox Studios’unun yeri yok. Ya o da kurtlarla birlikte uluyacak o Koraya katılacak ya da o kudurmuş kurdu ne yapacaklar dınk diye vuracaklar ve siz böyle böyle bir de kapitalizmin kuralları var. Yani ne kadar direnebilirler bilmiyorum. Bir de tabii ki bu streaming servislerinin fiyatları düşürecek şöyle atıyorum Nicole Kidman’ın 3 milyon dolar istiyor. Bunlar mesela tarihe karışacak. Ne olacak böyle birkaç mamut süperstar Hollywood süperstarı tanrıçasın ve tanrısı olmayacak daha az daha büyük bir kitle ve o kitlede çok böyle işte grupiler oluşacak alt kümeler oluşacak birlikte yazacaklar.
Mesela bak aslında bu şeyi tanıklık Game of Thrones’da tanıklık ettik bile bir bölüm bitiyor. Mesela anında inanılmaz bir kit stone sosyal medyada hani nasıl atıyorum. Tebilirsin nasıl yani orada ne görüyoruz. Dışar de şöyle olsaydı da daha çok sevinirdi yani şimdiden öyle bir izleyicinin naratif yönetmiş tabii tabii tabii tabii tabii yani tabii ki rejisörlük değil de o yöne doğru bir gidiş olduğunu düşünüyorum.
Ama aynı zamanda bu tarz şeyler hep aşırı derecede karşılığını da doğurur ya tabii ki öyle kült insanlar da kült bağımsız independent insanlar da olacak tam böyle yani kitlenin nefret edeceği ya da kitleye aşırı derecede şaşırtacağı şekilde ortaya koyacak eserleri. Mesela benim için Ari Aster’da böyle bir tip onu konuşalım ben Ari Aster’ı sevmiyorum bazı nedenlerle ben çok seviyorum ya biliyorum sevdiğinizi çok akıllı aşırı akıllı. Yok akıllı olduğu kesin son olarak bir değişim daha bizi bekliyor iklim o konuda bir beklentiniz var mı bu yaz kadar korkunç bir yaz geçirdiğimi hatırlamıyorum resmen dev bir ütünün yanında oturduğumu sandım. Yani şunu bekliyorum Doğu Almanya’da garip bir biçimde birkaç senedir kasırgalar görünüyor tamam kasırgalar olabilir ama Almanya’da 10 senede bir 20 senede bir olan nehir taşkınları 3 senelik intervallere düştü yani tabii ki bir şeyler yapılmak zorunda.
1972 yılında Club of Rome’un biz artık eşiği geçtik geri dönüş buradan sonra mümkün değil dediği hani bence bir eşiği geçtik biz çoktan ama bu daha ziyade bizi ve şimdiki Z kuşağını değil Z kuşağının çocuklarını ve Z kuşağının torunlarını ilgilendiriyor maalesef diyeyim. Peki yine başa dönersek pandemi o kadar etkili olmadı ama iklim daha etkili olur diyorsunuz galiba değil mi?
Tabii iklim daha etkili olur çünkü pandemi yine olduğu üzere geldi geçti zengin ülkeler çağrısını buldular bilmem neler. İklimde film krizi daha sosyalist bir kriz daha egaliter bir kriz yani battığı zaman sadece Mogadishu batmıyor atıyorum.
Bütünce Miami’de batıyor anlatabildim mi Florida işte zaten bir ordovrusunu yaşadık o 2005 yılındaki Katrina fırtınasındaki New Orleans’de korkunçtu yani kıyameti yaşadı insanlar ve Amerika’nın da ironik bir biçimde Amerika’nın da bu iklim değişikliğinin en çok ceremesini çektiği bir bölgede olması fırtınalar, kasırgalar, su taşkınları bu da bu olayı biraz daha ciddiye alınmasını ister istemez sağlayacak diye düşünüyorum. Peki hocam her zamanki iyi ve harika bir sohbetti son sorumu soruyorum. Elimizdeki 50 yılda kapitalizmin çökmesini bekliyor musun? Hayır görüşmek üzere neden çökmez çünkü o kadar sistem ona göre dizayn edilmiş yani şu çökerse şöyle çöker kendiliğinden çökmez bir birisi düğmeye basar birkaç yere atom bombası atar der ki dünyanın sahibi artık benim dünya böyle böyle olacak öyle çöker.
Yani nasıl diyecek dünya anlatabildi mi? Bu komplo teorisyenleri falan bu pandemiyi çok fırsat bilirler ya çöküyor efendim çöktü çöküyor. Tabii tabii hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ondan sonra bunu dedikten sonra giriyorlar Apple sitesine yeni iMac’i satın almak için böyle de iki yüzlüler. Hocam ölümün adını her şey eskisi gibi olacak yazalım mı o zaman? Merak etmeyin her şey eskisi gibi olacak. Dünya hayat öncesine dönecek.
Peki ama her şey eskisi gibi de olmayacak herhalde değil mi? Olmayacak tabii. Peki hocam teşekkür ederiz özlemişiz.
Ben de vallahi özlemişim güzel güzel sohbetti görüşürüz.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir