Cennette Ekmek Bulamayan Cimri Hocanın Hikayesi – Serdar Tuncer
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=ZUBzxBFev0A.
Selamun aleyküm Erenler ve dahi Erenlere gönül verenler. Hatta ve hatta Allah-u Teala’nın sevdiği kullarını daha çok sevmek için bahane aradığını bilenler. Bu ne demek? Allah-u Teala bir kulunu sevdiği zaman onu sevdikleriyle buluşturur ve bu suretle sevdiklerinden eyler imiş. Değişik vesileler arar Mevla.
O Allah’tır, biz kuluz, hata ederiz, onun verdiği nimetlerle ona isyan ederiz ama o yine de bizi affetmeye bahane arar. Bizi daha çok sevmeye, bizi cennetine koymaya, bizi kusurlarımızdan arındırmaya, bizi daha güzel bir kul etmeye bahane arar. Allah böyle bir Allah’tır. Bir zat demiş ki hiçbir sebep yoksa şunun için Allah-u Teala’yı çok ama çok sevmen lazım. Nedir efendim?
İnsanlar senin ne yaptığını ne ettiğini bilmedikleri halde hakkında konuşurlar, atarlar, tutarlar, dedikoduna ederler, gıybetine ederler, iftira fila. Allah-u Teala ne yaptığını senden daha iyi bilir de buna rağmen sana nimet vermeye devam eder. Sevmek bu değilse, muhabbet bu değilse nedir?
Yani şöyle bir düşünün, birbirimizin son bir haftasını şöyle bakınca göğsümüzde bir ekran olsaydı burada ve geride kalan bir haftası herkesin buradan hızlı bir şekilde akarak geçseydi film şeridi gibi. Kim kimin yüzüne bakabilirdi? Kim kime merhaba diyebilirdi? Kim kime iyi insancılık oynayabilirdi? Kamiller müstesna, salihler müstesna, salihalar müstesna. Ama bizim gibi insanlar, avam o kadar çok şey vardır ki hani bilinmesini istemediğimiz, görülmesini istemediğimiz, aman ya Rabbi ben ettim sen etme, settar-i lüyü basfınla kapatıver dediğimiz değil mi? Allah-u Teala işte onları da bilir de sadırlardan geçenleri bile bilir de gene merhameten lütfeder, ihsan eder, nimet verir, aşikar etmez, rezil etmez. Allah muhafaza.
Peybette bir zat varmış, meczup Arap Ali diyorlar fakat vardır böyle Allah’ın sırlı velileri. Evliya-ı kiram hazaratından olduğu ifade edilir. Meczup, o semtte de böyle çok alim efendim, zengin, malı mülkü çok olan bir hoca efendi var.
Fakat hazretin pek mürüvveti yokmuş, biraz cimri hani eli cebine giderken akrep var, titrer bazı söyledir. Öyle bir zat, hazreti Ali Efendimiz diyor ki şaşarım o cimrilerin aklına. Niye ya imam? Dünyada fakirler gibi yaşarlar, ahirette zenginler gibi hesap verirlerdi. Üff! Mal sahibi mülk sahibi.
Anlattık ya Hz. İsa aleyhisselam, Bacı. Bu ba benim, bu ba benim, bu ba benim. Ortalık karışmış. Eski videolar da var, seyrediver. Hazır oraya seyretmeye gitmişken bir de abone olun. İzliyorsunuz, izliyorsunuz, abone olmadan kaçıyorsunuz. Destekiniz olsun. Güzel bir şey yaptığınızı düşünüyorsanız abone olun. Arkadaşlar, YouTube kanalıma hoş geldiniz. Şimdi o hoca efendi bir gün kıraathanede otururken, Eyüklü, meczup Arap Ali de kıraathanenin önünden geçiyor.
Azıkmış fukara. Yok mu bir şey. Girmiş kıraathaneden içeri. Selamun aleyküm Erenler. Aleyküm selam Erenlere göre. Yaklaşmış böyle o kadar kişi dururken, varmış o bizim cimri hocanın başına. Ulan o kadar cömert var istesene onlardan. Ya Arap Ali’nin derdi karnını doyurmak değil. O hoca bir şey öğretecek. Mevzu o.
Hocam demiş bana bir kapıyı ortalsana. Hoca bakmış. Söyledi ya. Başkası alsın demiş. Uğraşamam seninle. Hocam demiş başkasına gönderme beni. Sen bana bir kapıyı ortalsana. Adam cimri. Yok dedik ya git bakayım başımdan falan. Hocam bana bir kapıyı ortalsana. Susar ediyor. Şimdi bu da enteresandır. Eski zaman o dönemler. Adamcağızın birisi kış vakti.
Kış günü böyle hava soğuk. Evde oturuyormuş Osmanlı beyefendisi. Hacanne de evin işleriyle meşgul. Kapının önünden bir adam geçiyor. Yoğurt satıyor. Yoğurtçu. Yoğurtçu. Geçiyor. Çöbi bakmış beyzade. Yoğurtçu bu tarafa doğru gitti. Aradan geçmiş 15-20 dakika bu defa bu tarafa doğru. Yoğurtçu.
Yoğurtçu. Bu tonlamayı yapıyorum ha. İşsiz kalırsak yoğurt satarız. Bu da iyi bir şeydir be. Hani Allah iyiliğin, güzelliğin dünyada da ahirette de versin. En güzelliğin de. Fakat yeri geldiğinde bir limon satacak. Bir soğan ekmeği kırıp yiyecek filan. Buna da hazırlıklı olmak lazım. Mevla kimseyi gördüğünden geri koymasın. Ayrı dava. Ama bazen düşünün ben ne yaparım işsiz kalsam. Limon satabilirim.
Limon alır mısınız? Nasıl hayır diyecekler? Derler mi? Diyebilir. Yoğurtçu geçiyor. Yoğurtçu. Hacı anne bakıyor. Bey baba da böyle bir camdan bakıyor. Adam bu tarafa doğru gitti. Yarım saat sonra bir daha geçiyor. Yoğurtçu. Hanım demiş gel. Hayır olsun efendi. Şu adamcağızdan bir kapı yoğurt alın demiş. Efendi demiş hani yoğurda ihtiyacımız yok. Yoğurdumuz var. Biliyorum demiş sizin ihtiyacınız yok da galiba onun yoğurt satmaya ihtiyacı var.
Garip bu soğukta şu sokaktan üçüncü kez geçiyor. İhtiyacı olmasa bunu yapmazdı. Ondan bir kapı yoğurt alın demiş. İnçelik. Ne kadar muhtacız şu inçeliği. Neyse. Arap Ali, Cimri Hoca’nın başında diyor. Hoca ver diyor. Bana bir kapı yoğurt alsana. Ya başkası alsın demedik mi kardeşim falan? Bakmışlar ki o kıraathanede oturanlarda ortalık karışacak. Hani bir arbe de çıkacak. Bir sıkıntı, huzursuzluk olmasın diye. Arap Ali demiş ki biraderim gel biz alalım kardeşim. Ağacım gel ben alayım falan. Hoca tam böyle öyle olur. Cimriler rahatlanır. Savdık belayı başkası alacak. Halbuki ne alacak lan nereye götüreceğim. Neyse. Tam böyle savdık derken Arap Ali sizden istemiyorum demiş. Bu alacak. Hoca bana bir kapı yoğurt alsana. Hoca bakmış olacak gibi dibaç çıkartmış. Şöyle bir metalik yani bir kase yoğurt alacak kadar para vermiş. Al demiş. Neyse. Arap Ali parayı almış, Hoca da sinirle çıkmış kıraathaneden gidiyor evine doğru. Arap Ali peşine düşmüş. Hoca be bir de ekmek alsana. Hoca diyor ki ekmeğe de başkası alsın demiş. Hoca yapma be bir de ekmek alsana falan. Üf te bir çattık belaya yahu. Uğraşma kardeşim. Hoca bir ek. Yaa. Hoca gitmiş. Arap Ali gülerek öbür tarafa gitmiş. Hoca efendi eve gelmiş. Gece yatmış uyumuş. Bir rüya görmüş.
Rüyasında çok güzel bir yerde. Bağlar, bahçeler, altından saraylar, zümrütten evler, yakuttan işte kayalar, efendim pırlantadan köşkler, bozan bir yer, ırmaklar, yeşillikler. Tevkalade. Ulan demiş. Ne güzel bir yere düştük be. Hep sevinmiş. Fakat karnı aç, yiyecek bir şey aramış.
Bakın bir falan sağa sola. Arkadaş bu kadar muhteşem bir yer ama yiyecek bir şey yok. Bakmış karşıdan biri geliyor. Hacım demiş. Aga Hacım burası neresi? Cennetteyiz demiş. Hacım ya olur mu öyle şey demiş ya. Bizim Kur’an-ı Kerim’de okuduğumuza göre cennette türlü nimetler, şunlar, bunlar, insan ne istiyorsa onlar. Yiyecekler, içecekler. Hepsi var olacaktı. Adam demiş ki var da demiş. Herkes buradaki yiyeceğini dünyadan gönderiyor. Sen göndermediysen yapacak bir şey yok. Hocam böyle mahzun. Adam o zaman demiş bak burada bir kap yoğurt var. Hoca almış. Böyle iftar vakti açlıktan sahurada kalkamamış filan. Birisi nasıl yemeye saldırır uzun yaz günlerinde. Adam yoğurda saldırmış. Hele azıcık da ekmek kolay değildi demiş. Adam da demiş ki sen yoğurt göndermişsin. Ekmek de gönderseydin o da burada olacaktı.
Anlamış. Arap Ali’ye ikram ettiği bir yoğurt ahirette kendisine geliyor. Vermediği bir ekmekten dolayı da yoğurdu ekmeksiz yiyor. Uyanmış kanter içinde. Aman ya Rabbi demiş. Ben ne yaptım? Ben ne yaptım? Tövbe etmiş cimriliğe. Konağını fakire fukaraya açmış. İhtiyaç sahiplerine ihsanda bulunmuş.
Fakirleri doyurmuş. İnsanlara yardım etmiş. Ömrünün sonuna kadar işte bu gördüğü rüya vesilesiyle cömert ve güzel bir insan olmuş. Şimdi hoca cimri bir adamdı. Arap Ali ya Allah kullarını kulları eliyle irşat eder. Hadiseler eliyle irşat eder. Hani bir kulun Allah katında sevilecek bir tarafı varsa Hoca mesela cimridir de. Bilmiyorum talebesine karşı çok hassastır. İlmi güzel öğretiyordur. Ya cimridir de mesela bir ibadeti çok iyidir filan. O iyi tarafının hatırına Allah o cimrilikle huzuruna gelmesini istemiyor. Arap Ali’yi ona musallat ediyor. Yoğurdu sen alacaksın. Ya başka senden istiyor. Bu işte. Mevla seviyor. Her şeyimizin böyle dört dörtlük tam olması böyle bir şansımız yok. Keşke olsa. Peygamber değiliz hiçbirimiz. Masum değiliz.
Evliya da değiliz. Mahfuz değiliz. Kulcuklarız hatalarımız var. İnsanız noksanlarımız var ama iyi taraflarını çoğaltmaya çalışmak lazım. İnsan iyi taraflarını çoğaltırsa Mevla onun niyetinin hatırına o iyiliklerin hatırına onu belki bir kulu eliyle, belki bir hadise eliyle, belki okuduğu bir kitaptaki bir cümle eliyle, belki YouTube’da izlediği bir video eliyle
bir böyle arıza tarafını düzeltmeye sevk eder. Allah derdi ha. Allah böyle hiç kimseyi yatmıyor. Haşa, haşa ve kella. Allah. Cehennem pideci fırını değil ya. Onu yakayım, bunu yakayım. Böyle bir şey yok. Allah-u Teala anlattık daha önce. Kul günah işliyor. Tövbe ettiği vakit nasıl sevindiğini Peygamber Efendimiz anlatıyor. Ya düşünsene. Kulsun, tövbe ediyorsun ama sen tövbe ettin diye Allah seviniyor. Allah seviyor kulu. O zaman birazcık bir gayret etmek lazım ki arızalı taraflarımızı düzelsin diye Mevla bize birtakım vesileler ihsan etsin. Birtakım sebepler halketsin. Bu hadiseyi bize Muzaffer Efendi Hazretleri anlatıyor. Allah derece hatını âli eylesin. Şefaatlerinden mahrum etmesin. Hadiseyi anlattıktan sonra diyor ki bir gün diyor Pierre Lothier’e doğru çıkıyordum Eyüp Mezarları’nın içerisinden. Yoruldum bir yerde şöyle soluklanayım dedim. Kafamı bir çevirdim ki Arap Ali’nin mezarı. O kadar mezarın içinde arasan bulamazsın diyor ama Cilve-i Rabbani takdiri hüdâ Mevla karşıma çıkar verdi diyor. Böyle. Allah Arap Ali’ye de rahmet etsin. Allah o sonradan mürüvvet ehli olan hocaya da rahmet etsin. Allah Muzaffer Efendi Hazretlerine de rahmet etsin. Şu anlatılan kıssa bu kısadaki hikmetler, güzellikler vesaire hatırla, güzel zatlar hatırla da
hepsi de eksik noksan taraflarını azaltan kullardan eylesin. Niyaz-ı modur Erenler gitme vakti gelmiştir.
Allah’a emanet olun.
İlk Yorumu Siz Yapın