"Enter"a basıp içeriğe geçin

Lale Bahçesi Hikayesi – Serdar Tuncer

Lale Bahçesi Hikayesi – Serdar Tuncer

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=4FhwMtJUQ84.

Selamun aleyküm dostlar. Erenler değil, erenlere gönül verenler değil, gönül verenleri sevenler değil, niye dostlar diye soracak olursanız artık 5. program. Dost erenler değilse, erenlere gönül verenler değilse, onları sevenler değilse, yalan dünyada insanoğlu kime dost diyebilir ki? Sahi. İnsanoğlu yalan dünyada kime dost diyebilir?
Çok güzel bir tarif var. Dostum dostumdur diyor. Dostumun dostu da dostumdur. Düşmanımın düşmanı da dostumdur. Tamam, bu güzel bir dostluk tarifi. Necip Fazlı Kısa Kürek, muazzam bir şerçeve halinde ölçüyü koymuş ortaya. Bak buna da tamam. O yüz her hattı tevhid kaleminden bir satır. O yüz ki göz deyince Allah’ı hatırlatır. Yüzünü gördüğünüz vakit Allah’ı hatırladığınız kişi dosttur diyor. Bu da muhteşem bir tarif. Peki sizce, hani kitaplar bunu diyor, şiirler böyle diyor. Sizce dost kimdir? Küçücük bir çocuktum. Babam bazen böyle kızdığı zamanlar falan derdi ki, bir gün baba olduğunuzda anlayacaksınız. Küçücük çocuksun. Kendi kendime o günkü aklımla düşünür derdim ki, yahu bazı şeyleri anlamak için baba olmaya gerek yok ki. Üstelik ben bir gün baba olacak mıyım, olmayacak mıyım belli değil de, babam bir zaman çocuk olmuştu.
Ben onu anlayamasam bile onun beni anlaması icap etmez mi asıl? Kendi kendime böyle şeyler. Çocuksun bak o zaman da bunları düşünüyormuşum. Bunları kurardım. Aradan yıllar geçti, baba oldum. Baba olunca yaşanan birkaç hadise, babamın ne demek istediğini anladım. Babam haklıymış dedim. Hatta küçüklüğümüzde böyle çok meşrubat falan içilmezlerdi bize, uzak tutarlardı. Aman oğlum işte bu zararlı, kötü filan içmezdik. Ayda yılda böyle bir eşref saati denk gelince, hadi derlerdi. Sen şu meşrubatı içebilirsin, alırsın. O da canına yandığım o zararlı şeyler soğuk soğuk içilir böyle. Lık lık lık lık bir keyiftir o, müthiş bir keyiftir. Babam alırdı, avucunda şeyi ısıtır. Beklersin iki dakika, o sıra dayın içiyor, üç dakika, annen bitirmiş beş dakika falan. Seninki ısınıyor. Kendi kendime derdim, ya babam da bir acayip arkadaş derdim. El de böyle tutmakla meşrubat şişesi ısınır mı? Aradan yıllar yıllar geçti, çocuğum oldu, soğuk bir gün dışarıda meşrubat içecek. Bir ver bakayım dedim, aldım şöyle. Ellerimin içinde ısıtmaya çalışıyorum şişeyi. Emin de olamadığım için, tuttum bir bardağı döktüm içtim ki ısınmış. Babam gene haklıymış. Evlatların ömrü babalarına hak vermekle geçer. Bu iş böyle. Şimdi bazı evlatlar diyecek ki, o kadar da değil Serdar abi, bir baba olun da hele bir anne olun da ondan sonra bir daha konuşalım.
Çocuğun biri bir gün babasının karşısına çıkmış böyle bir şeyle. Babacım demiş, hani sen hep böyle anlatırsın ya benim şöyle dostlarım var, benim böyle dostlarım var, şöyle kaliteli insanlardır, şöyle aziz refiklerdir. Bahsedersin ya artık benim de dostlarım var demiş. Bir çocuk büyüdüğünü en çok babasının gözlerinde seyretmek ister. Büyüyüşünün aksi, en güzel silahat olarak anne babasının, erkek çocuk için de daha çok babasının gözlerinde belirir.
Çocuk babasının gözlerine baktığı vakit bir delikanlı görüyorsa, büyük bir adam görüyorsa büyümüştür. Göremiyorsa, 60’ına da gelse çocuktur. Çocuk çıkmış karşısına babasının. Benim de artık dostlarım var demiş baba. Aynı seninkiler gibi filan. Baba bir yandan hoşuna gitmiş, bir yandan da babalık da böyle bir şey. Öğrensin istiyorsun. Hayata karşı mukavemete olsun istiyorsun. Başarsın istiyorsun. Senin olamadıklarını bile olsun istiyorsun. Yaptığın hataları yapmasın. Yaptığın iyi şeyleri daha çok yapsın istiyorsun. Evlat, babanın sırrıdır derler. Bu böyledir. Baba da hoşuna gitmiş oğlunun böyle iddialı söyleyişi fakat ona bir taraftan da hatırlatmak da istiyor. Dost dediğin şey o kadar kolay bulunacak bir şey değil. Bunu hatırlatmak istiyor. Öyle mi demiş maşallah benim evladım ayağa. Bak oğlum büyümüş artık babası gibi dostları var filan. Baba demiş sorma onlar benim için ölürler, ölürler.
Öyle mi demiş babası? Emin misin senin için öleceklerinden? Aynen babacığım demiş. Benim de senin gibi dostlarım var. Ne dersin demiş. Bir bakalım mı dostlarım ne kadar dost. Hay hay bakalım nasıl olacak o iş. Sen demiş bana şöyle büyücek bir çuval bul. Büyük bir çuval bul bakalım gel. Hay hay babacığım. Çocuk çuvalı bulmaya gitmiş. Babası evin ağılına inmiş. Ağıldan bir koyun çıkartmış yatırmış. Ya Bismillah Allahu Ekber koyunu gırtlaklamış. Çocuk o sıra çuvalı gelmiş.
Baba ne yapıyorsun? Dur bakalım demiş getir. Beraberce baba oğul koyunu çuvalın içine koymuşlar. Demiş ki babası evlat şu çuvalı al sırtına en güvendiğin dostun kimse var git onun kapısını çal. Açtığında da de ki ben bir adam öldürdüm. Bakalım ne cevap verecekler. Çocuk böyle babasının kendisini imtihan edişinden bir yandan memnun.
Bir yandan bu imtihanı nasıl olsa biz geçeriz havası içerisinde. Hay hay babacığım demiş. Yüklenmiş çuvalı sırtına. Kime gitsem falanca gideyim demiş. En yakın dostu elinde çuva gitmiş. Giderken tabi ellerine kambul açmış. Yüzüne elbisesine filan. Akşamın bir vakti kapısını çalmış arkadaşının tak tak tak. Arkadaş kapıyı açmış. Bunu görünce bir hirkilmiş. Hayrolsun demiş bu ne hal? Sorma demiş ya. Ben bir adam öldürdüm. Tak! Kapı yüzüne kapanmış. Çocuk aa falan arkasını da getirememiş. Bir şey diyecek mi? Kapı şaşırmış. Bir daha çalacak olmuş kapıyı filan. Vazgeçmiş. Dost değilmiş bu demiş. Ya bundan dost olsan alacak. Almış çuvalı sırtına. Tekrar gitmiş. Giderken bir yandan eve bakıyor. Bakmış gibi uzaklaşırken perde aralık. Oradan arkadaşı bakıyor. Bu giderken tak. Perde de kapanıvermiş. Falan dedi. Senin dostluğun olsa olsa bu kadar olur.
Gitmiş. Öbür dostuma gideyim demiş. Varmış. Kapıyı çalmış. Arkadaşı açmış. Daha ben bir adam öldürdüm demeye kalmadan onu halde görünce kapı yüzüne kapanmış. Ona gitmiş böyle. Öbürüne gitmiş böyle. Hangi dostunun kapısını çalsa tepki hep aynı. Ben bir adam öldürdüm demeye bile kalmadan elini yüzünü kan içinde gören dostu tak diye kapıyı yüzüne kapatıyor. Çok zor olmuş bizimki. Perişan bir halde eve gelmiş böyle. Babası açmış kapıyı. Bakmış evladının haline. Baba Mahzun. Ya babalık böyle bir şey. Çocuk gelmiş babasına. Babacım demiş ya. Sen haklısın. Bu dünyada gerçek dost diye bir şey yok baba. Hangisine gittimse kapı yüzüme kapandı. Birisi sormadı baba ben. Derdin nedir? Ben senin için ne yapabilirim? Dur. Gerçekten birini mi öldürdün? Niye? Soru bile sormadılar babacım. Kapattılar kapıyı yüzüme. Bu dünyada dost filan yokmuş. Baba bakmış. Şimdi birinci ders tamam. Tak ikinci derse geçecek. Bakmış oğluna. Evlat demiş bu kadar acele etme dur bakalım. Bir de benim bir dostum var bir yerde. Git bakalım bir onun kapısını çal. Çocuk. Olur babacım demiş hay hay. Çuvalı yüklenmiş ama içinde bir umut var. Şimdi diyor kapıyı çalacağım. Babamın dostu da benimkilerin yaptıklarını yapacaklar. Varmış. Kapıyı çalmış. Kapı açılmış. Böyle 55-60 yaşlarında bir bey amca. Buyurun evladım demiş. Hayrolsun bu ne hal? Efendim demiş. Ben filan kesin oğluyum. Bir adam öldürdüm. Şşşt bir sessiz. Dur bakayım oğlum bir sessiz ol. Geç bakayım içerisinden. Hemen çocuğu içeri almış. Geç şöyle demiş banyoya bir üstünü başını yıka. Dur sana. Hanım çabuk bu delikanlıya bir kıyafet getir bak. Kıyafete ihtiyacı var. Çocuk şaşkın gözlerle bakıyor geçmiş elini yüzünü yıkıyor filan. Bu arada adamcağız gözden kaybolmuş. Hemen çuvalı sırtlanmış. Evin arkasına gitmiş. Evlerinin arka tarafında bir lale bahçesi. O lale bahçesinde hemen kazma kürek bir köşeyi kazmış.
Çuvalı oranın içerisine devirmiş. Üstünü topraklarla örtmüş. Kenardan da taze lale fidelerinden almış. O toprağın üstüne dikmiş. Uzaktan bir bakmış. Lale bahçesi dümdüz. Eve gelmiş. Evladım demiş. Sen istirahat et. Bugün gitme. Aman bir yere gitme. Ne olur ne olmaz. Sana bu zarar erişmesin. Nedir ne değildir bilmiyorum ama hele sabah ola hayrola demiş. Bu gece istirahat et. Çocuk mahcup bir şekilde. Yok efendim demiş. Ben müsaade ederseniz gideyim.
Eve gideyim. Evin yolunu tutmuş. Baba dostu diye bir laf vardır. Bilirsiniz değil mi? Birisi için o bu işi halleder. Niye? Baba dostu. Baba dostu. Baba adam. Baba dostu. Kıymetli bir şey. Çocuk baycanlı demiş. Eve doğru giderken. Bir kez daha babasına hayran. Bir kez daha babasına karşı mahcup bir şekilde. Babam hakkız çıktı. Bak dost dediğin işte böyle olmalı. Babamın dostları dostmuş. Bir de benimkilere bak. Yaptıklarına bak. İnsan utanır falan. Ben onlara anlatayım.
Aslında olayın ne olduğunu. Yarın nasıl mahcup olacaklar. Bak filan. Eve gelmiş. Babası açmış kapıyı. Hayrolsun evlat. Ne yaptın? Çuvalın nerede? Baba demiş. Senin dostun gerçekten dostmuş. Ne oldu anlat hele. Aldı beni içeri. Hemen elimi yüzümü yıkadım. Bak kıyafetlerimi değişti. Kendisi de çuvalı ne yaptıysa kaybetti. İşi çözdü. Hatta kal diye de çok ısrar etti be babacığım. Ben sabırsızlandığım için çıktım geldim. Babası evladına üçüncü bir ders vermenin vaktinin geldiğini düşünüyor. Demiş ki dur bakalım evlat o kadar acele etme. Dost mu değil mi? Yarın ola anlarız. Çocuk şaşırmış. Baba demiş. Adam daha ne yapacak? Selamınla gittim. Adam öldürdüm dedim. İşi halletti. Daha bu değilse dost. Kim ola baba? Hele dur demiş bakalım. Bir sabah ola hayrola. Sen çok yoruldun. Git dinlen bakayım. Çocuk gitmiş istirahat etmiş. Bir yandan da düşünüyor. Babam nasıl anlayacak? Daha nasıl bir ders var bu işin içinde? Sabah kahvaltı sofrası. Oğlum demiş. O dünkü arkadaşım var ya benim. Evet babacığım vakit namazlarını falan mahalledeki camide kılar. Şimdi bak öğlen ezanına var iki saat. Sen bir üstünü başını giyin. Hazırlan. Var git. O arkadaşlarıyla beraber sohbet eder. Şadırvanın yanında çay ocağında. Yanlarına var ve ona hakaret et. Arkadaşların içerisinde. Hatta biraz sars tartakla. Baba demiş ya ben nasıl yapacağım? Kocaman adam ayıp bize bu kadar iyilik etti. Ben gideceğim bir de onu tartaklayacağım. Hem de dostlarının yanında
cami avlusunda. Yakışır mı bize? Sen karışma evlat. Dediğimi yap demiş. Bir git bakalım. Anlayacağız yahu dostumu düşman mı? Çocuk çaresiz söz tutmuş. Varmış gitmiş caminin bahçesine ama tedirgin. Ayıp lan. Yapılır mı böyle bir şey ihtiyar adama? Şöyle bir köşeden bakmış. Hakikaten adam orada oturuyor. Arkadaşlarıyla beraber yaklaşmış. Böyle bir iki söz falan hakaret etmiş ona. Bir şeyler söylemiş. Adam bir bakmış şöyle. Gülmüş. Ses çıkarmamış. Hakaret ediyor falan. Arkadaşları devreye girecek olmuş.
Onlara da karışmayın. Devam etsin. Çocuk mahçup ama babanın sözünü yerine getirecek. Yaklaşmış biraz da böyle yakasından tut tartaklamış filan. Sen falan eğilmiş. O sıra adam çocuğun yakasından tutmuş. Çekmiş kendine doğru. Evlat demiş. Var git babana selam söyle. Biz öyle birkaç tokada lale bahçesini bozacak adam değiliz. Birazcık bırakmış. Mahçup ellerinden öpmüş ihtiyarını.
Özürler dilemiş. Eve gelmiş. Dost evet yüzünü gördüğünüzde Allah’ı hatırladığınız kişidir. Dost evet dostunuzdur. Dostunuzun dostudur. Düşmanınızın düşmanıdır. Dost evet size iyilik edendir. Sizin kendisine iyilik ettiğinizdir. Ama aslında dost işte o birkaç tokada lale bahçesini bozmayacak olandır. Yani size binlerce iyilik etse, siz ona onlarca kötülük etseniz bile
o binlerce iyiliği dönüp tekrar başınıza kalkmayacak olandır. Hakiki dost. Ve selam.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir