"Enter"a basıp içeriğe geçin

Dert ve Belanın Çokluğu Günahın Değil Affın Çokluğuna Delildir – Hayati İnanç | Derdini Söyle

Dert ve Belanın Çokluğu Günahın Değil Affın Çokluğuna Delildir – Hayati İnanç | Derdini Söyle

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=E9vVruWDpY8.

Zehra grubun katkıları ile hazırlanan derdini söyle başlıyor. O yaşta bir çocuğun hasta yatağında ağlama dua et demesi hepimizde ders. Cennet kokulum, hastanenin soğuk kokusu sinmiş bak tenine.
O sesler nedir? Yoksa burnumun direği mi çatır duyur?
Bugün May Mecra’da Hayati Hocamın karşısında derdimi söylenmek üzere sizinle beraberim. Selamun aleyküm hocam. Aleyküm selam. Hocam ismim Mustafa Aksuoy. Kayseri’den geliyorum.
Evliyim, iki çocuk babasıyım. Kaçar yaşında? İki buçuk yaşında bir kızım var. Beş yaşında da Şubat’ın 20’sinde cennete uğurladığım bir oğlum var. Oğlun merhum, cennet kuşu. Evet. Başın sağ olsun. Allah razı olsun.
Acısı karşısında ne söyleyeceğimi bilemiyorum ama sen de biliyorsun ki cennet kuşu, annemi babamı isterim diyor değil mi? İnşallah. Cennete girerken, girmem de girmem diyor. Almadan girmiyor.
Ya Mustafa, büyük imtihan olmuş. Evet. Hocam bizim hikayemiz, karşımızda olma sebebimiz burada başlıyor.
Evet. Yaklaşık iki yıl oluyor. İki yıldır tedavi görüyorduk. Beğinde tümür vardı. Allah Allah. Mustafa, biz kaldık. İki yaşında ben de bir ölümcülül hastalıktan çıkmışım.
Gitti gidiyor demişler yani gitti gidiyor. Neticede bir doktorun bir tavsiyesiyle. Tıbben başka bir çare söyleyemiyoruz da demiş doktor. Sabah erkenlerinde, tanıyeri ağırırken çam ağaçlarının arasında kucağınızı alın gezdirin.
Kayılarca o şekilde gezdirilmişim. Cenab-ı Hak şifa vermiş kaldık ve altmışı bulduk. Acaba gitmek mi iyi, kalmak mı? Bunu bilen Hak Teala. Baba şefkatiyle ağlıyorsun tabi gayet normal. Elbette ağlar insan dayanamaz.
Ama biliyorsun ki, bildiğin halde söyleyeyim. Allah senden daha şefkatli yavruna. Teselli kaynağımız orası zaten hocam. Onun şefkatine tevdi edildi. Biz ne kadar müşfik olsak, merhametli şefkatli olsak, aciziz, kuluz bir yerde biteriz.
Allah’ın şefkati sonsuz, rahmeti sonsuz. Sen ona tevdi ettin. Dünya hayatında bu sayede, bu sebeple, benim yaptığım bir işe bir ecir varsa, inşallah seninkine yüz ol.
Gittiğimiz zaman göreceğiz. Biliyorsun ki bu dünyada tanışanlar, görüşenler orada da görüşürler. O cennet kuşu melek gibi, günahsız. Ne kadar güzel haberler var biliyorsun değil mi? Cennetin kapısına getirilir, annem babam olmadan girmem der.
Bir çocuğun nazlanmasına, ağlaymasına, anne baba dayanamazken, konu komşu dayanamazken, Cenab-ı Hak daha müşviktir, daha rahimdir. İnşallah sizler için de bir vesika, bir delil, bir imkan.
Cenab-ı Hak sabrı Cemil versin, güzelce sabır versin. Size de, annesine de inşallah kârlı olan siz olacaksınız. Hatta oldunuz. İnşallah hocam. Bu noktada size şunu sormak istiyorum. Yani korkuların burada başladı açıkçası. Herkes Allah razı olsun, teselli amaçla sizin söylediğiniz gibi nasihatlarda bulunuyorlar.
Ya baba beni kaybettin, sen hayattan bir ders çıkartmadın. Kötü yaşamaya devam ettin. Kusura bakma senden önce Allah’ın hakkı var, ben sana yardımcı olamam. Der korkusu başladı burada.
Canım benim, bu korkunun varlığı, böyle bir endişenin varlığı, biiznillah, saadet işaretidir. Saadete nişandır, alametdir.
Şefaat eden, şefkat eden, kusura bakmaz, kusuruna bakmaz. Asıl mesele, hem senin hem bizim hem herkes için, asıl temel mesele, en mühim mesele, iman ile emaneti teslim etmektir. Cahiller cennetten yer beğenirken, arifler son nefesten korktu. Son nefeste imansız gitmekten korktu. İşte bu sevgi, bu şefkat bize öğretiyor ki, hakiki sevgi Allah’a ait olan, onun bize şefkati, merhameti, sevgisi bize rehber olmalı.
Ben aciz halimde bir çocuğumu bu kadar seviyorsam, Rabbim beni nasıl seviyor, onu düşüneyim demeli. Geçende bir yakın arkadaşım, bizden biraz genç, çocuğu pencereden düşerek vefat etti. Bakmaya kıyılmaz sevimli 3 yaşında bir kızdı. Çok güzel bir çocuktu.
Cenazesinde biz onu teselli etmeye çalışırken, o bizi teselli etti. Dedi ki, bunun nasıl bir acı olduğunu anlıyorsunuz, idrak ediyorsunuz dedi. Siz benim dostlarımsınız. Ama dedi şöyle düşündüm, düşünüyorum.
Büyüyse, genç kız olsa ve Allah saklasın, kötülere uysa idi. Bir daha çok üzülürdüm. Şimdi mi? Düşündüm ki, melek gibi tertemiz, böyle gitti.
Bize acısı kaldı. Bu elbette çok daha tercih eşhaya, acı da olsa. Nitekim biraz sonra biz gideceğiz dedi. Sadece biraz erken gitti, hepsi bu. Ama gideceğiz, ne kaldı şurada? Ben o cihetten kendimi yatıştırdım, müsterih oldum.
Siz de çok üzülmeyin, dua edin dedi. Allah göstermesin. Yaşıyor, yaşadı diyoruz ama neler oluyor değil mi? Ne kötülükler oluyor. Nefis devriye giriyor, şeytan devriye giriyor, kötü arkadaşlar, dünya kandırıyor ve o tertemiz tabiatı bozup bambaşka bir hale getirebiliyor. Bu sizin için büyük bir ders ve imkan, fırsat, güzel düşünüyorsun. Ama dediğim gibi, evvel emirde imanı kurtararak, iman sahibi olarak göçmeye bakmalı, onun çarelerini öğrenmeli ve uygulamalı. İman sahibi olanın kusuru olsa da, kabahati olsa da, bir iznillah, bir şekilde. Ve en kötü ihtimalle biraz ceza çekerek ama kurtulur, ebedi saadet onundur. Ebedi saadet yurdu olan cennette de, üzücü hiçbir şeye yer yoktur. Hatta dünyadaki üzücü o haliseler unutturuluyor yani, hisseti de hatırlayamıyor.
O bakımdan siz de bizim iman selametimiz için duayı esirgemeyin, Cenab-ı Hakk’a, iman selametiyle ruh teslim etmeyi nasip etsin. Evvel gidenler ile mülaki olacağımız yer orasıdır. Mustafa. Hocam, biraz önce sizin de söylediğiniz gibi, biz de teselli noktasında kendimizi yatıştırabildiğimiz konu. Yani bir anne baba, ahiret inancı olan bir anne baba nasıl yaşamak ister?
Yani hedef noktamız cennetse ve hayat ağacında da arkamızdan bizim izimizi takip edenlerin de aynı noktaya varışıysa, biz bunu biraz erken yaşadık. Bizim de teselli kaynağımız burası oluyor. Yani kendimizi bu şekilde teselli etmeye çalışıyoruz.
Yoksa hani cehennemde yanacak viraneler için bu hayatta, hani odunlar için viraneler için çalışmaya gerek yok. Ne yakarsan yaşa burada. Neye kendimizi teselli etmelisin? Neyi gördün, hepsi hikaye oldu. Allah göstermesin. Asl-ı Orhan dediğin gibi ebedi saadet, ona kavuştuktan sonra dünyadakiler zaten tatlı bir hatıra olarak. Yani bir de böyle orada da hatırlatırız birbirimize. İnşallah. Dünyada olup bitenler konuşulurmuş yani. Ya neydi ya dünyada şu vardı bu vardı filan. Birisi de sorarmış. Dünyadan tatlı bir şey, lezzetli bir şey. Düşünür düşünür hatırlayamazmış. Gelmezmiş aklına yani. Dünya rüya gibi yani. Gerçek hayat karşısında. Hani uykudan uyanırız rüyada gerçekten yaşıyor gibiydik. Uyanırız aha yokmuş. Hayal, uyku filan ya.
Vefat edince de dünya hayatı o duruma düşüyor. Şimdi çok içinde kıvrandığımız ciddi aldığımız her şeye bir bakıyoruz ki hayalmiş meğer. Gerçek hayat buymuş. Ölüm dediğimiz şey aslında doğum. Ebedi hayata, sonsuz hayata doğum. Ne var ki imtihandayız. Hep imtihan olunduk ve Allah-u Teala en sevdiklerine hep en büyük dertler verdi. Düşünsene. İkici Han Serveri, Habibi sevgilisi Muhammed aleyhisselam Efendimiz. Annesinin vefatını yaşadı. Babası kendisinden önce vefat etti. Dedesi çocukken vefat etti. Hatırlayamıyorum sayısını birkaç evladını elleriyle toprağa verdi. Yani bir insanın da ne kadar ızdırap olabilecekse.
Bana bak fazla fazla ona ihsan etti. Dışarıdan bakalım bunu nasıl anlar. İmkan yok yani anlayamaz. Madem seviliyor da niye böyle diyebilir yani değil mi? Nasipsiz olan öyle der. Halbuki Hz. Cebrail bunu bize haber verdi aleyhisselam. Hak Teala buyurdu ki kalbinde benden başkasına yer olmasın diye verdim. Dertleri. Bütün sevgileri söktüm.
Öyle ki bu dünyada yani güzel imrenilecek bir yerde de doğmadı ya. Mekke. Yani şu anda önüne bir liste koysam şu kağıda yaz yaşamak istediğin şehirleri desem. 50 tane yaz desem Mekke’ye mükerreme yazmazsın yani. Dünyanın en güzel yeri İstanbul Boğazı. Orada dünyaya gelirdi eğer dünyanın bir kıymeti olsaydı.
İbret alıp onların ızdıraplarından ders alıp sabrı onlardan öğrenip. Değil mi efendim? Eyüp aleyhisselamın çektiklerine bakıyorsunuz bize niye anlatılıyor bunu niye bildiriliyor bunlar. Çünkü biz de imtihandayız. Onları örnek alarak onların hayatlarına bakarak hisse çıkarabilelim diye. Dayanabileceğimiz kadar. Bide de veriliyor az ya da çok.
Dert ve belanın çokluğu günahın çokluğuna değil afvun çokluğuna delildir. Çok affedilene çok gelir böyle işarettir. Oyunu bükülür gözü yaşarır ama son talilde kazanır sevgili olur dost olur Allah’a. Maşallah. İyi gördüm seni yani Metin işte Allah var gam yok.
Hocam kaybedene kadar daha fazla acı çekiyorduk. Halilâh. Kaybettikten sonra elimizden gelen her şeyi yapmaya çalıştık. Onun vermiş olduğu bir huzur var içimizde en azından. Biraz da Metin olmaya çalışıyoruz. Aferin.
Ya bak sabri Cemil versin bol bol ecrini artırsın hem senin hem annesinin. Ya men âmene bil kaderi emine minel kederi. Kadere iman eden kederden emin olur. Bizler sonsuz hayata göre yaşayan, sırasını bekleyen yolcularız. Tekrar mülâkî oluruz. Selam olsun herhalde. Erken gittiler o kadar. Çok not almışsın soracağın şeyler var herhalde. Hayır hocam onun için değil. Kafam dağıldığı zamanlar genelde konuştuğumuz şeyler de kafam dağıldığı zaman bakar. Soruma fırsatı bulurum diye önüme koymuştum.
Bu noktada yani en son kaybetmeden 35 gün falan yoğun bakımda kaldı. Neredeydi? Kayseri’de mi? Evet hocam. Kusura bakmayın. Estağfurullah. Ne kusuru? Sen kusura bakma. Maşallah. Hocam bir gece annesi kaldı yanında yoğun bakımda. Yani uyutuldu bir cumartesi akşamı. Pazartesi günü 1 ile 2 arasında görüşü vardı. Öyle üzere. Evet. Öğleden sonra. Biz 1 de gittik görüşe.
10 dakika göreceğiz. Yani uyutuluyor biliyorduk. İçeri girdik. Sabahtan normal odaya alabilir miyiz? Tekrar solunumu düzelir de annesi babasıyla vakit geçirebilir mi diye uyandırılmış sabahleyin. Tabii yan yatıyordu. İçeriye girdiğimizde uyanık olduğunu ve gözyaşlarının yanında durduğu için. Aklını ve orada kuruduğunu gördüm. Beni en çok güzel bir her alayan bir bugün oldu. Hani dünyayı yıkmak istersiniz ya. Neyse bir gece annesi yanında kaldı. Bir gece de benim yanımda kalmama müsaade ettiler. Allah razı olsun. Ondan sonra anlayış gösterirler bize. O gece sürekli baba bana dua et dedi. Yani bizim yaşamadığımız şeyleri yaşasın. Bizimle ilgilenilmediği gibi bizim görmediğimiz şefkatle büyüsün diye. Annesi gerek süreler öğretmeye çalışıyordu hastalığından önce. Yani ahire gittiğimiz zaman normal kabirde sorulacak soruları falan öğretmiştik.
Bu kadar çabuk sorulara muhatap olacağını bilmiyorduk yani. O gece sürekli dua istedi benden. Ara ara yorulup da yani susturmuyordu beni. Baba ayaklarıma masaj yap diyordu. Dua et diyordu. Ben de işte bildiğim kadarıyla Yasin amener rasulü hu wallahu lezih. El emtereden aşağısını bildiklerimi okudum.
Yorulduğum zamanlarda telefondan açıyordum. Tabii duygulanıyor insan ağlı yordum. Göz yaşlarımı görünce baba diyordu ağlamasa da dua et diyordu. Bu bana çok acı geliyordu. Ama dediğim gibi biraz önce de müsaade ederseniz okumak isterim. O gün gene bir cumartesi günüydü 35 gün sonra. Ziyaretine gittik gittik. 1 saat görüşümüz vardı. Ziyaretine gittik hocam. Kapıdan girdiğimizde annesi de ben de hissettik yani o gün olacakları. Evet. Sağ olun hocam. Neyse aynı şekilde 1 saat dua ettik. Kendisi uyuyordu işte 35 gündür.
35 gün uyuyordu hocam 35 gündür. O gün yüzümde zaten vardı. Evet istirahat kağına gideceğinin görüşümüzü yaptık. Eve geldik. O gün tabii annesi de ben de hani konuşuyorduk. Bugün bir farklıydı falan diye.
Hissettiniz yani gideceğini anladınız. Evet. Yani doktorlar uzun süre yoğun bakımda kalabilir. Çünkü kötü uyuydu. Başka hiçbir yere sıçramadı. Sadece olduğu yerde kaldı. Yani korkulan olmadı o açıdan. Uzun süre yoğun bakımda kalabilir. Yani 5-6 ay 1 sene kadar falan diye. Şimdi yani acı çekmesin uyutulsun istedik. Hiç acı hissetmesin. Neyse de bizim ciğerimiz yanacaksa da o hiç acıyı hissetmeden. Ziyaretine gidelim. Gereken şeyleri yapalım. O gün eve geldik hocam. Yatsı vaktiydi. Namazımı idrak ettim içime içime sığmıyordu o gün. Yani taklibi 1 saat falan ağlamışımdır yani. Hanım da aynı şekilde. Ve duygulandım bir şeyler yazdım amatör bir şekilde. Onu da biraz sonra okuyacağım inşallah. Oku bakalım oku. Bu yazdığım şeyi bitirdikten 10 dakika sonra telefonum çaldı.
Hastaneden irtibat sağladığımız telefonun şehir hastanesi diye kaydettim. Tabi telefon çalınca ekranda onu görünce her şeyin sonunun geldiğini idrak ettik. Hastaneye nasıl gittik? Ondan sonra neler yaşadık? Çok zordu hocam. Şimdi istedim. Lütfen. Cennet kokulum.
Hastanenin soğuk kokusu sinmiş bak tenine. O sesler nedir? Yoksa burnumun direği mi çatır diyor? Hani o son gecemizde baba dua et demiştin. Sonra gözümden akan yaşları görüp ağlama ben de ağlarım demiştin ya. İşte o gün. İşte o günden beri çoğu zaman sözümü tutuyorum. Ama bazen bazen bir kor düşüyor içime. Söndürebilmek için ağlıyorum saatlerce. Öyle çaresiz öyle sessiz öyle sensiz. Her ne kadar sabretsem de yalan dünyanın geçeceğini bilsem de durunmuyor içimdeki fırtına. Söz dinlemiyor içimdeki azgın denizler.
Çok zaman oldu oğul. Ellerini yanaklarıma koymayalı. O pamuk sesini duymayalı. Yüzündeki masum tebessümü görmeyeli. Özledim be oğul. Özledim seni. Diye yazmışım. Bunu yazdıktan 10 dakika sonra telefonum çaldı be acı haber geldi hocam. Allah güzel sabret Emel versin kardeşim. İnşallah hepsini unutacaksınız.
An gelecek meğer sonu ne güzelmiş diyeceksin bu hikayenin. Ya Rabbi sen ne? Erhamer rahimin. Sen ne kadar merhametlisin? Sen bize neler ihsan ettin? Hakkıyla şükredemedik. Deyip sarılacaksınız yavrunuza inşallah.
O bir cennet kuşu hiç şüphe yok ki günahı yok. Ve maşallah çok güzel mayayı atmışsınız. O yaşta bir çocuğun hasta yatağında dua et. Ağlama dua et demesi hepimize ders.
Allah’ın ne dostları ne sevdikleri var. İşte günahlarımız engel oluyor. Kararmış kalbimiz engel oluyor. Göremiyoruz. O pırıl pırıl kalbiyle, tertemiz kalbiyle günahsız, sabi, melek dua et diyor. O sadece orada beklerken dua et değil. Ömrün boyunca dua et. Dua et demek. Evet, diyeceğini demiş. Güzel söylemiş. Bir çocuktan alacağımız her zaman çok ders vardır. Senin çocuğun hepimize yetecek, ömürlük bir ders verip gitmiş. Bir çocuk parkta gezinirken peşinden bir amcası gelir de, tanımadığı birisi.
Ona bir balon verir, hediye eder. Çocuğun dediği şu. Amca, sen Allah dostu musun? Yavrum nereden çıktı bu? Bir balon istediğimi yalnız Allah’a söyledim de.
Seninle gönderdiğine göre o kadar emin ki ben Allah’tan istedim, gönderir diyor. Verir diyor. Biz Allah ile ilişkimizi senin bu çocuğundan öğrenip düzeltmeliyiz. Ondan ders almalıyız. Dua et diyor giderken.
Hocam bir de şunu paylaşmak isterim sizinle. Sürekli her gece hastalandan dolayı hiç ayrı yatmadık. Mübarek ellerini iki yanağıma koyardı. Çok düşkündü bana. Sürekli derdim.
Böyle böyle Allah’ın evi var. Yani ömrümüz yetseydi onu Mekke’ye götürmek istiyordum. Allah’ın evi derdim. Böyle Allah’ın evi var. Malum hastalıklardan dolayı çıkamıyoruz falan. Sen de iyileşeceksin. Oraya gideceğiz. Orada Allah’ın evi var. Yani soruyorduk. Kıble’nin eresi Kabe. O Kabe Allah’ın evi işte. Oraya gideceğiz. Orada şöyle oyuncaklar var. Böyle oyuncaklar var falan diye anlattım. Bir gece saat iki, iki buçuk. Uyandı. Baba baba dedi. Ne oldu oğlum dedim. Baba dedi Allah’ın evini gördüm dedi. Orada ne güzel oyuncaklar var dedi. Yani beni benden çok kopardı. Burada toplayıp daha hepsini anlatabilecek ne zamanım var. Hani iki yıldır yaşadıklarımı belki iki ay daha anlatamam. Anlatsam bitiremem. Anlatmaya doyamam. Öyle bir anımız oldu. Yani hangi dakikasına dokunursak dokunalım. Yani bizi eğitti, öğretti.
O şekilde gitti. Yani bizden olgundu. Cenab-ı Allah’ın ona verdiği bir güç vardı. Zaten buraya geliş sebebim de oydu hocam. Ne öğrettiniz çocuğa? Kabir suallerine cevap olarak. Ezberlettiniz mi? Evet. Yani biraz sonra videoları da yanımda hocam. Dinletirim, gösteririm inşallah. Rabbin kim diye sorardı annesi. Allah derdi.
Kitabın, Kur’an, dinin, İslam, Peygamberin Muhammed Mustafa derdi. Kıble neresi diye sorduğumuzda Kıble neylan derdi önce. Ne derdi? Kıble neylan derdi. Böyle tatlı tatlı. Ondan sonra Kabe Kabe derdi. Bunları öğretmiştik. Ondan sonra işte birkaç tane sure.
Seyredenlerden senin çocuğunun giderken tekrar ettiği ve Kabir’de sorulacak. Hepimize sorulacak suallerin cevaplarını. Derli toplu. Altıyla üstüyle. Görmek istiyorum diyenler olursa bize mail ile ulaşsınlar. Kitap hediye edeyim. Bu da böyle bir hayra vesile olsun. Senin oğlunun bize bir hediyesi yani. Sevgili izleyenlerimiz duydunuz. O çocuk neleri ezberlediydi? Ben de çocuğumu ezberletmek isterim. Ben de görmek isterim. Derli toplu. Dediğiniz noktada bana bir mail gönderin. Web sayfamdan gelir. Adresinizi falan yazın biz de. Delikanlı’nın dediğini yapmış olalım.
Dedi ya hepimize dua edin dedi ya. Dua edin dedi ya. Boş verin dedi. Ağlamayın dedi. Dua edin. Maşallah ya. Maşallah. Maşallah. Hocam zaten biraz önce dediğim gibi. Hani buraya geliş amacım. Ben bu acıyı yaşadım. Yani eşekten düşenin affedersiniz derdini eşekten düşen anlar dedikleri gibi.
Yani bu benim yaşadıklarım. Değerini bilenlerin bu derdi yaşayanların. Anlayabileceği bir şey. Hem anlayabileceği hem de sesi olsun. Bu derdi yaşanmayanların da ne büyük nimetlere sahip olduklarını anlamaları. İdrak etmeleri için. Sen bir oyuncak alamadım diye. Çocuğun istediği bir şey veremedim diye üzülüyorsun.
Ey baba ey anne. Bak neler var. Yani kimilerinin imtihanı çok çetin oluyor. Zannetme ki onlar cezalandırılıyor. Hayır çok sevilene çok dert gelir. Göz yaşa rahmetin habercisidir. Müjdecisidir. Yanıp yakılmak kavuşmanın müjdecisidir.
Maşallah. Maşallah. İnsanın gidesi geliyor yani görmek için. Cenab-ı Hak hayırlı ömür versin hepimize ama bir an önce gidesi geliyor. Bir anne babaya sorsalar hani insanlar kusurlarından şikayet eder. Şimdi bir baba olarak bana deseler evladının yanında olmasını karşılığında neyini feda ederdin diye.
Yani feda etmeyeceğim hiçbir şeyim yoktu değil mi? Canım dahil. Ve bu noktada Allah seni seviyor. Ona kavuşma ihtimaline karşı ne verilmez. Değil mi? Bu sevgi bize Allah sevgisini öğreten bir işaret oluyor işte.
Yani kim bilir seni dinleyen şu anda kaç kişi dinleyecek kaç kişi de bir ışık yanacak. Bir titreme olacak. Bir farkındalık olacak. Kim bilir kimlere mesajı ulaşacak delikanlının. Bakın ben gidiyorum kıymetli olan peşin her üçlükleriniz değil. Gördüm. Allah’ın evini gördüm diyor. Allah Allah Allah Allah Allah. Bir çocuktan alabileceğin her zaman çok şey vardır ama bu kadarı herkese nasip olmaz. Çok büyük gerçekten. Sizi tebrik ederim. Öyle bir evladın babası olmak size nasip olmuş ki. Öyle bir şey nasip olmuş ki size.
Muazzam yani hakikaten muazzam. İnşallah orada bize de şefaat edin. Sucuğa da söylersin. Bak bu amcam sana dua etti. Seni kıyaben sevdi. Biz de sizin hayır duanızı almaya geldik hocam.
Cenab-ı Hak sıratımızda kıyımızda iman selametiyle gülerek şehidem can teslim etmeyi hepimize nasip etsin. Delikanlı maşallah gider ayak her şeyi söylemiş. Haliyle söylemiş. Sadece sözüyle değil haliyle de söylemiş. Allah mübarek etsin. Allah razı olsun.
Sabrı Cemil, sabrı Cemil, sabrı Cemil. Çok güzel sabır ihsan etmiş. Daha da güzel sabır ve şükür ihsan etsin hepimize. Size de bize de. Çok teşekkür ediyorum. Galiba vaktin sonuna yaklaştık ki bakmaya başladım. Evet hocam. Var mı başka? Son bir söylemek istediğin bir şey var mı? Söylemek istediğim çok şey var aslında hocam. Ama kendimi toparlayabiliyorum. İnşallah yine görüşürüz. Bir fırsat olur. İnşallah hocam. Ben Kayseri’yi çok severim. Bir bahane bulur gelirim yani. İnşallah hocam. Bala balığınız falan da var sizin. İnşallah hocam. Delikanlı’yı da ziyaret ederiz. Orada mı? Evet. Kayseri’de merkezde. İnşallah hocam sizi ağırlamaktan memnun oluruz. Süremizin galiba sonuna geldik. Hadi bağla bakalım. Hadi bağla bakalım.
Aslında söylemek istediğim çok şey vardı buraya gelirken. Ama duygularımdan dolayı hem kendimi toparlayamadım hem unuttum. Derdimle sizi dertlendirdim. İnşallah herkes anlaması gereken üstüne düşeni kadar alır. Teşekkür ediyorum hocam. Estağfurullah. Sen her şeyi söyledin. Her şeyi söyledin. Her şey sözde söylenmez ki. Halle söyledin.
Lisan-ı hal, lisan-ı halden entaktır. Cenab-ı Hak derecenizi âli etsin. Hanımefendi kızıma da dualarımızı ilet. O da bize dua etsin. Allah razı olsun hocam. Çok teşekkür ederim.
Teşekkür ediyoruz. Altyazı M.K.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir