DÜNDEN BUGÜNE ÇİN – TAYVAN KRİZİ | BÜYÜK SAVAŞ YAKLAŞIYOR
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=kmoHApckYjQ.
Pasifik okyanusunda bir süper gücün gölgesi altında küçük bir ada. Tayvan. Daha doğrusu iki süper gücün. Çin, Tayvan benim toprağım diyor. Neredeyse bütün dünya ülkeleri de bunu resmi olarak kabul ediyor. Fakat Tayvan ne münasebet? Ben kendi bayrağı, kendi para birimi, kendi ordusu olan bir ülke konumundayım. Üstelik senin gibi tek parti rejimiyle değil, demokrasiyle yönetiliyorum diyor. Uluslararası arenada bağımsızlığını istiyor. Böyle bir ortamda Amerika eksik kalır mı hiç? 24 milyon nüfuslu Buat’a Amerika ve Çin anlaşmazlığının odak noktası. Hatta Tayvan adasının 3. Dünya Savaşını tetikleyeceği konuşuluyor. Büyük savaşlar çoğunlukla bilirsizliklerden ve küçük kıvılcımlardan doğar. Çin ve Amerika arasındaki küresel güç mücadelesinin gerçek bir askeri çatışmaya dönüşmesi, Tayvan’ın kaderine bağlı. Çin, Amerika ve Tayvan onlarca yıldır bu savaşa hazırlanıyor. Peki dertleri ne? Gelin şu Tayvan meselesini masaya yatıralım. Önce kısaca Tayvan’dan bahsederim. Anakara’da olan Çin Halk Cumhuriyetine sadece 130 km kadar uzaklattı. Tam burası da Tayvan Boğazı. Dünyanın en işlek su yollarından biri. Dünyanın en büyük gemilerinin %90’ı buradan geçiyor. Adanın %98’i Anakara’daki Çinlilerle aynı etnik kökenden, Han Çinlilerinden geliyor.
Ama kültürler tamamen farklı. Mesela Tayvan’da eşcinsel evlilikler yasal hale getirildi. Komünist rejimin yönettiği Anakara’daysa bu asla mümkün değil. Tayvan uluslararası alanda Çin Halk Cumhuriyetinin bir parçası olmasına rağmen, Özgürlükler Adası iran edilmiş durumda. Peki aynı etnik kökenden gelen bu insanlar nasıl oldu da bu kadar farklulaştı? Şimdi geçmişe dönelim. Yıl 1894. Batılı güçler ve Japonya el ele vererek Çin’e boyun eğdirmek istemektedir.
Başarılar da bu dönem Çin tarihine aşağılanma yüzyıla olarak geçecektir. Ard arda yaşanan savaşların haksız anlaşmaların ardından Çin İmparatorluğu bir bir topraklarını kaybeder. Japonya ise Çin İmparatorluğu’na karşı bir saldırganlık savaşı başlatmıştır. Birinci Çin-Japonya Savaşı. 300 yıldır Çin’e ait olan Tayvan Adası işte bu savaşın ardından Japonya’ya kalır. AAAAAAAA Çin’e gelince artık ayakta duramayacak kadar zayıflamış birçok hanez arasında bölünmüş durumdadır. Çin Milliyetçi Partisi Comington’a lideri Sun Yatsen önderliğinde 2000 yıllık imparatorluk dönemi sona ermiş ve Çin Cumhuriyeti kurulmuştur. Ancak yeni ve kırılgan cumhuriyeti otorite bir türlü sağlanamaz Çin’deki savaş ağları kendi bölgelerini yönetmeye devam eder. Bir yandan da Japonya, Çin’in merkezi otoritesinin güçlenmesini engellemek için birçok savaş ağasını destekleyerek sinsi bir politika izler. Çin Cumhuriyeti savaş ağlarını devirmek ve güçlü bir merkezi hükümet kurmak istiyorsa dışarıdan yardım almak zorundadır. Peki kimden? Batıdan mı? Hiç sanmıyorum. Çin Batıdan bir hayır gelmeyeceğini bildiği için yüzünü Sovyetler Birliği’ne çevirir. Milliyetçi Parti Comington Çin Komünist Partisi ile ittifak kurmaya karar vermiştir. Milliyetçi ve Komünist Parti ülkelerini bu savaş ağalarından ve işgalci Japonya’dan beraber kurtaracaktır. Tabii işin içine komünist Çinliler dahil olunca Sovyet Rusya’dan silah yardımları da gelir. Bağımsızlık için fabrika işçileri ve köylüler örgütlenir. Nihayetinde işgalci Japonları topraklarının akmış savaş ağlarının bölgelerini temizlemişlerdir. Ama milliyetçiler ve komünistler Çin’in büyük bölümünü başarıyla birleştirdikten sonra bu sefer de kendi aralarında kavgaya tutuşurlar. Hükümetin milliyetçi üyeleri işleri bitince komünistleri iktidardan uzaklaştırmak için bir dizi politika uygular.
Sonuç olarak koalisyon biter. Çin’de iktidar partisi ikiye ayrılmıştır. Chiang Kai-shek liderliğindeki Milliyetçi Parti Komik San ve Mao Zedong liderliğindeki Çin Komünist Partisi. İki partide Çin’i tek başına yönetme mücadelesine girişir. 12 Nisan 1927 Milliyetçilerin önderliğindeki orunun genelini Chiang Kai-shek Çin Komünist Partisi üyelerine çekinmeden saldırı başlatır. Komünistler o günü Şangai katliamı olarak anar.
İşte günümüzde Tayvan meselesine kadar uzayacak olan Çin iç savaşının resmi başlangıcı da bu gündür. Japonya bakar ki bunlar birbirine girmiş, fırsattan istifade tekrar Çin’e saldırır ve ikinci Çin-Japonya Savaşı başlar. Fakat Çin bu kez şanslıdır. Çünkü Japonya, eş zamanı gerçekleşen ikinci Dünya Savaşı’nda koşulsuz teslim olarak Tayvan adası da dahil haksız yere ele geçirdiği tüm yerleri bırakmak zorunda kalır. Tayvan’da yaşayan halkın çoğu ana kara Çin’den gelip buraya yerleşen Han Çinlileridir. Bu yüzden ada halkı, ana vatanları Çin’le birleşmeyi coşkulu törenlerle kutlar. Ama bu şirin adaya yine huzur yoktur. Japonya aradan çekilince Çin’deki iç savaş kaldığı yerden devam eder. Çin’de iktidar milliyetçi mi olacaktır yoksa komünist mi? Yıl 1949, Mao Zedong önderliğindeki komünistler Çang Kai-shek’in milliyetçi ordusunu yenerek Çin halk cumhuriyetini ilan eder. Milliyetçi parti Comington, iktidarı komünistleri, Mao ve yoldaşlarını kaptırmıştır. Ama Çang Kai-shek yenileceğini anladığı an ben bitti demeden bitmez diyerek Tayvan adasına kaçar. Yanında 2 milyon asker ve Çin ulusal hizmetini de götürmüştür. Çin Cumhuriyeti iktidarının geçici olarak Tayvan’ı taşındığını ilan eder. Ama bir nevi sürgünde olduğu bu şirin adada uzun süre kalmayı planlamıyordur. Tayvan adası onun için geçici bir konaklama yeridir. Şimdilik buralara geldim. Ama ileride geri dönüp tüm Çin’i komünistlerin elinden kurtaracağım der. Çang Kai-shek Tayvan adasında sıkı yönetimi ilan ederek ana karı Çin’i kurtarma planlarına başlar. Ancak bu onun hiç gerçekleşemeyecek bir rüyasıdır. Mao önderliğindeki Kızılordu Tayvan adasına sıkışan eskili külümeti bir lokma da yutacakken Kore savaşı patlak verir. Tayvan’daki Çin Cumhuriyetin arkasında artık güvendiği bir güç vardır. Amerika. Yıl 1954.
Komünizme karşı mücadele için Tayvan’daki Çin Cumhuriyeti ile Amerika karşılıklı güvenlik anlaşmasını imzalar. Çang Kai-shek’in yönetimindeki Çin Cumhuriyeti Amerika’ya istediğini vermiş. Birleşmiş Milletler’in Tayvan Boğazı’nı tarafsızlaştırma planını da kabul etmiştir. Böylece Tayvan Boğazı Amerikan savaş gemilerine açılmış olur. Bu yaşananlar ana karada olan Çin Halk Cumhuriyeti’ne epey kızdırır. Çin Halk Kurtuluş Ordusu yakın adaları bombalayarak karşılık verir. Amerikan 7. filosu da Tayvan Boğazı’na girerek Tayvan’ı etkin bir şekilde koruması altına alır. Tayvan’daki Çin Cumhuriyeti’nde ana karaya karşı saldırı öpişleri asılmıştır. Aynı şekilde ana kara içinde de Tayvan’ı kurtarmalığı sloganları atılır. Çang Kai-shek yeterli gücü olmasa da Amerika’nın ona yardım edeceği umuduyla ana karayı bir gün tekrar ele geçirmenin hayalini kurmaktadır. Şimdi ne oldu? Komünistler de milliyetçiler de Çin topraklarında kendi devletlerini kurdu. Çin Halk Cumhuriyeti ve Çin Cumhuriyeti. İkisi de gerçek Çin’in kendisi olduğunu iddia ediyor. Peki uluslararası arenada Çin ülkesini hangi hükümet temsil edecekti? Ana karanın kontrolü Çin Komünist Partisi’nin yönetiminde olsa da Amerika, Tayvan’daki milliyetçi hükümetin tüm Çin’in tek meşhur hükümeti olduğunu savunur. Birleşmiş Milletler de resmi olarak temsil hakkı da Tayvan’daki Çin Cumhuriyeti’ne verilmiştir. Dünyadaki birçok ülkede Çin Cumhuriyeti’ni tanır. Çin Halk Cumhuriyeti ise yalnızlığa mahkum edilmiştir. Peki doğrusu bu muydu?
800 milyon nüfuslu ana kara halkını yöneten Çin Halk Cumhuriyeti’ne karşın 16 milyon nüfuslu bir adada sıkışan Çin Cumhuriyeti’nin tüm Çin devletini temsil ettiğine öne sürmek akıl kârı değildi. Ama süper güç Amerika öyle karar vermişti. Birleşmiş Milletler de Amerika’nın borusunu öttürmek zorundaydı. Ta ki 1971 yılına kadar. Peki ne değişecektir? Tabii ki Amerika’nın çıkarları. 70’li yılları gelindiğinde Çin Halk Cumhuriyeti’nin Sovyetler Birliği’yle ittifakı bozulmuş,
hatta 7 aylık bir sınır çatışmasına girecek kadar düşman olmuşlardır. Kapitalist Amerika ise iki komünist gücün arasındaki bu kavgayı izlemekten son derece memnundur. Artık Çin Halk Cumhuriyeti ve Amerika’nın ortak bir düşmanı vardır. Sovyetler Birliği. Soğuk savaşın iyicene küpürdüğü bu dönemde Amerika Sovyetleri alt etmek istiyorsa Çin Halk Cumhuriyeti’nin stratejik önemini pas geçmemeliydi. İki ülkede düşmanımın düşmanı benim dostumdur politikasını izlemeye başlar. Richard Nixon, Anakara Çin’i ziyaret eden ilk Amerika Birleşik Devletleri başkanı olur. Artık çıkarlar uyuştuğuna göre Amerika, gerçek Çin kim sorusunun cevabını bir kez daha düşünmeye karar verir. 25 Ekim 1971. Pekin hükümeti Çin’i temsil etmek üzere Birleşmiş Milletlere çağırılır. Ama Birleşmiş Milletler de Çin’in koltuğunda Tayvan’daki hükümet oturmaktadır. Bir zamanlar Tayvan’daki hükümetin en önemli destekçisi olan Amerika, hadi kalk bakalım artık Çin’i sen temsil etmiyorsun der ve Tayvan hükümeti Birleşmiş Milletlerden ikrar edilir. Pekin hükümeti hak ettiği koltuğa oturmuştur. Amerika onlara 3 tağüt verir. Tek Çin politikasını kabul edeceğim. Çin Halk Cumhuriyeti’ni Çin’in tek yasal hükümeti olarak tanıyacağım ve Tayvan’a bundan böyle silah satışı yapmayacağım. Verilen bu tağütler Çin ve Amerika’nın diplomatik ilişkilerinin kurulmasının siyasi temeli olur. Çin’le Amerika arasındaki normalleşme sürecinin kurbanıysa Tayvan’dır. Zamanında güvenceler verdiği, askeri ve mali olarak desteklediği, yani onu bugünlere yükselten Amerika, Tayvan’daki eski hükümeti yüzüstü bırakmıştır. Artık Tayvan adasıyla sadece ekonomik ve ticari ilişkilere sahip olacaktır. Mao Zedong ve Tsang Kai-Shek öldükten sonra Çin ve Tayvan’ın ilişkilerinde ilerleme olur. Ama ekonomik ilişkiler derinleşse de büyük bir sorun vardır. Adadaki insanlar artık kendilerini Çinli olarak görmez, Tayvanlı olarak nitelendirir.
Aynı etnik kökenden gelseler de otoriter Çin Halk Cumhuriyeti’ne karşı demokratik bir ülkede özgürce yaşamak isterler. 1980’lerden sonra Tayvan politikasını değiştirir. Artık gerçek Çin olduklarını iddia etmekten vazgeçerler. Tayvan egemen ve bağımsız bir devlet olmalıdır. 23 Mart 1996 Tayvan adasında Cumhurbaşkanlığı seçimlerini bağımsızlık yalnızı olan Li Teng Hui kazanır. Bu Tayvan tarihinin ilk doğrudan seçimidir.
Bu seçim Çin Halk Cumhuriyeti’nin hiç hoşuna gitmez. Onlar için Tayvan sadece isyancı bir ada eyaletidir. Kendi kendini yöneten adada demokrasi yoluyla seçilen hükümetle tanımazlar. Çin bu seçime tepki göstermek için adanın çevresine füzeler göndererek tatbikat başlatır. Bu Tayvan işgalinin küçük bir provasıdır. Demokrasilerin koruyucusu Amerika Çin’in daha fazla ileriye gitmemesi için hemen devreye girer. Dünyanın en güçlü ordusunun Çin’e ufak bir ayar çekmesi gerekmektedir.
Başkan Clinton bölgeye en iyi oyuncularını göndererek büyüleyici bir askeri güç gösterisiyle karşılık verecektir. İki Amerikan uçak gemisi, füze kruvazörleri ve muhripler Tayvan boğazında toplanır. Amerikan donanması o yıllarda Çin’den kat kat daha üstündür. Çin de bunun farkında olduğu için geri adım atmak zorunda kalır. Tayvan’ın birleştirilmesi için doğru zaman değildir. Ama yıllar sonra Çin askeri gücünü artırdığında Amerika Çin’i bu kadar kolay sindiremeyecektir.
Salam dilimleme Salam dilimleme, salamın sahibine oca hissettirmeden ince ince dilimler kesilen hassas bir sanattır. Her dilin dikkat çekmeyecek kadar ince olmalıdır. Amerika bu işi iyi becerir. Bir yandan Tayvan’ın bağımsızlığını desteklememe sözü verip Çin’in suyuna giderken, diğer yandan Tayvan bağımsızlık güçlerini destekleyerek ilişkilerini yavaş yavaş ilerletir. Bağımsızlığını tanımadan Tayvan’ı Çin’e karşı silahlandırmaya devam eder.
Hatta Tayvan kuvvetlerini eğitmek için Amerikalı eğitmenler gönderir. Amerika son 43 yılda Tayvan’a 70 milyar dolardan fazla silah satarak, bağımsızlık hareketini daha cesur olmaya çağırmaktadır. Çin’in Tayvan eyaleti, dünyada yüz ölçümlü oranla en fazla silahlanmış bölgelerden biri haline gelmiştir. Yıl 2014 Çin akıllıca davranarak, Amerika’nın kullandığı salam dilimleme taktiğine geçer. Tayvan’la ticari ilişkilerini güçlendirmeye karar vermiştir. Ekonomilerinin iç içe geçmesi, Çin ve Tayvan’ın siyasi birleşmesine daha kolay zemin hazırlayacaktır. Bu yüzden Tayvan’daki hükümetle bir ticaret anlaşması imzalanır. Ancak bu tartışmalı anlaşma, Tayvan’da bir protesto dalgasına teşler. Kırk yıl mağaz! 10 binlerce Tayvanlı öğrenci, anlaşmanın geri çekilmesi için meclisin önünde toplanarak Ayçiçeği hareketini başlatır. Bu genç nesil, Çin’le yeniden birleşmeyi savunan ebeveynlerin aksine demokrasi istiyordur. Çin ise Tayvan’a bir ülke iki sistem yolunu sunmaktadır. Peki demokrasiyle yönetilen bir yerin, otoriter Çin’in çatısı altına girmesi nasıl olurdu? Bir nevi intihar. Bunun bir örneği Hong Kong’ta yaşanmıştı. 135 yıl boyunca Britanya sömürgesi altında kalan Hong Kong, 1997 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’ne devredilerek özel bölge ilan edilir. Çin’in çatısı altına girse de ekonomik ve siyasi özgürlüklerini koruyacaktır. Ancak yıllar geçtikçe Pekin yönetimi dişlerini göstermeye başlar. Ve 2020 yılında Hong Kong’a herhangi bir muhalefeti etkin bir şekilde suçlayan kapsamlı bir ulusal güvenlik yasası getirir. Özgür medya susturulmuş. Demokrasi anlısı aktivistler, milletvekilleri ve gazeteciler tutuklanmıştır. İşte Tayvan’daki insanların korktukları şey de buydu. Tayvan bir ülke iki sistemi kabul ederek Çin’le birleşirse Hong Kong’taki kaderin aynısına razı olmak zorundaydı. Yıl 2021 Çin Komünist Partisi’nin 100. yıl kutlamaları yapılmaktadır.
Başkan Xi Jinping Çin rüyası vizyonu altında Tayvan’la tam bir yeniden birleşmenin sözünü verir. Bunun Komünist Parti için tarihi bir görev ve tartılmaz bir tarihit olduğunu açıklar. Çin Tayvan’a karşı havuç ve sopa politikatını izlemektedir. Tayvan halkının kalbini ve zihnini kazanmak için topalardan ziyade havuçlara dayanan bir politika izlemek ister. Tayvan halkı gönüllü olarak Çin halk cumhuriyetine katılmaya ikna edilecektir. Fakat bunu yapamazsa ve Tayvan bağımsızlığını ilan ederse son çare olarak askeri gücünü kullanmaktan da çekemeyeceğini söyler. ”Om en cinci yi zey da ceng yi, cin zey da noli zeng cü heping tung yi de ceng ceng. Dan cü bu ceng lo fang cih shi yu m u li.” Xi Jinping Tayvan halkına bir yandan havucu sallarken diğer yandan askeri hareket tehdit ile sopasını göstermektedir. Amerika’ya da şunu söyler. ”Ce cü tayvan venti si cung orin zizi de shi. Yoy u cung orin lai cü di.”
2022 yılının Ağustos ayı. Amerika hükümetinde başkandan sonra 3. sırada yer alan Hemsiciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi Tayvan’ı ziyaret edeceğini açıklar. Pekin hükümeti bu ziyaretin yapılmaması için Amerika’yı defalarca uyarır. Eğer Tayvan’a resmi ziyaret gerçekleştirirsen bunun ciddi sonuçları olacak. ”Ateşle oynarsan yanarsın.” der. Ama Pelosi dinlenmez. 6 kişilik heyetiyle birlikte hem Tayvan Cumhurbaşkanı hem de muhalefetteki Communist Party’nin liderleriyle bir araya gelir. Pekin yönetimi, Tayvan’ın dış ilişkiler yürütme hakkı olmadığını yeneler. Washington tek Çin politikasına olan bağlılığını ihlal etmektedir. Çin’e sabrı da bir yere kadar sürecektir. Kendi topraklarına yapılan bu ziyaret büyük bir siyasi provokasyondur. Amerika tek Çin politikasının içini boşaltmak için bu küçük adayla diplomatik ilişkiler kurmaya çalışarak Çin halk cumhuriyeti’ne meydan okumaktadır. Çin’in artık havuçtan sopaya geçme vakti gelmiştir. Yumuşak güçten sert güçe geçiş yaparak şimdi Amerika’ya ve Tayvan’daki bağımsızlık sevdalarına gözdağı verme vaktidir. Çin halk cumhuriyeti, adanın çevresindeki 6 noktaya benzeri görülmemiş bir askeri tatbikat başlatır. Bu Çin’in şimdiye kadarki en büyük askeri güç gösterisidir. Tayvan’ın çevresine çok sayıda balistik ve hipertonik füze fırlatılır, 6 savaş gemisi yollanır ve 51 savaş uçağı Tayvan hava savunma sahasına girer. Tayvan hava sahamı girdi diye bu uçaklardan birini vurdu mu ortalık yangın yeri olacaktır.
Ama Tayvan bunu hiçbir zaman göze alamayacaktır. Çin Tayvan’ı denizden ve havadan ablukası altına almıştır. Tüm dünyaya, özellikle Amerika’ya. Tayvan benim avucumun içinde mesajını göndermiştir. Ayağını denk al Amerika. Bu tatbikatlar her an gerçek bir askeri operasyona dönüşebilirler. Peki Tayvan Amerika için neden bu kadar önemli? Amerika demokratik değerler bahanesiyle diğer ülkelerin içişlerine kasıtlı olarak hep müdahale etti. Şimdi de Tayvan demokrasisini önemsediğinin portresini çiziyor.
Ama gerçekçi olalım. Amerika Tayvan’ı veya Tayvan halkının refahını korumakla hiç ama hiç ilgilenmiyor. Onun tek umursadığı şey kendi çıkarları. Tayvan jeopolitik açıdan Asya’daki en önemli ada Amerika için Asya bölgesinde giriş anahtarı. Birinci ada zincirinin kilit kısmı. Japonya ve Amerika’nın Çin’i deniz yoluyla çevreleme stratejisinde kritik öneme sahip. Bunu bir deniz duvarı gibi de düşünebilirsiniz.
Amerika Japonya, Güney Kore ve Filipinler gibi diğer müttefikleriyle Çin’i yakın çevresinden tecrit etmiş durumdadır. Tayvan’ı elinden kaçırırsa Japonya’da konuşulan 7. klanın akıbeti yüzünden savunma alığı kesintiye uğrayacak Güney Çin denizini kontrol edemeyecektir. Bu yüzden ikili oynayarak Tayvan’ın bağımsızlığını desteklememe sözü verirken defalarca da Tayvan bağımsızlık güçlerini desteklemiştir. Amerika Dışişleri Bakanlığı web sitesinden Tayvan Çin’in bir parçasıdır gibi kilit ifadeleri de silmiştir. Şaşırdık mı? Şaşırmadık. Amerika bu. Çin yıllar içinde küresel bir ekonomi devi haline gelmiştir. Askeri olarak da yükselişe geçerek yeni süper güç olma yolunda ilerler. Amerika Tayvan kartını kullanarak Çin’in dizginlerini eline almalıdır. Yani Çin’e hükmetmek isteyen Amerika için Tayvan güzel bir bahane. Bazen kışkırtarak, bazen de iyi polis oynayarak Çin’i kontrol altına almak istiyor. Çin askeri olarak Tayvan’ın yeniden birleşmesini başlattığında Amerika yaptırımlar ve abluk önlemleri alacak. Çin’in ihrancata dayalı ekonomisinin merkezi sahil kesimleri. Amerika diğer ülkelerle güçlerini birleştirerek belki de deniz ticaret yollarını engelleyecek. Eğer Amerika’nın bu emelleri başarılı olursa dünyanın en büyük ticaret ülkesi olan Çin’in yıllardır verdiği yemekler boşa gider. Ayrıca bu savaş olursa Amerika komünist Çin’i rahatlıkla kötü çocuk ilan ederek uluslararası imajında zedeleyecektir. Ancak Çin Amerika’nın tuzağına düşmeyecek kadar akıllı ve sabırlı bir ülke.
Tayvan’ın olgun bir meyve gibi kucağına düşeceği doğru anı bekliyor. Aynı Hong Kong’un düştüğü gibi. Bu yüzden Amerika’nın tüm kışkırtmalarına rağmen Tayvan’a askeri bir operasyon başlatmıyor. Henüz güçlenen Çin her geçen gün Tayvan’ı almaya daha da yaklaşıyor. Xi Jinping göreve geldiğinden beri Tayvan’ın birleştirilmesi hayalini kuruyor. Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılına 2049’a kadar bu işi bitirmek istiyor. Tayvan bağımsızlığını ilan ederse Çin ulusal çıkarları için hayati olarak gördüğü toprakları kaybetmek yerine savaşı seçecek. Biden’sa Amerika’nın Tayvan’ı askeri olarak savunacağına dair defalarca söz verdi. Tayvan’ı korumak için askeri olarak ilgilenmek için mi istiyorsun? Evet. Sen de mi? Evet. Biz de. Evet Çin Tayvan davasında haklı. Tayvan adası Çin’in bir parçası. Ama bir tarafta da demokrasiyle yönetilmek isteyen, Hong Kong gibi özgürlüklerini kaybetmekten korkan insanlar var. Ne yazık ki dünyada hala orman kanunları geçerli. Bu yüzden Tayvan kıvılcımın her an 3. Dünya Savaşı’nı ateşleyebilir. Ama insanlık ormandan çıkalı çok oldu. Biz insanız. Artık orman kanunlarını da bir kenara bırakıp sorunları pençelerimiz yerine aklımızla çözmeliyiz. Çin Tayvan’la tam bir yeniden birleşme istiyorsa Hong Kong’ta yaptığı gibi özgürlükleri kısıtlamak yerine bir ülke iki sistemi hakkıyla yerine getirebileceğine başta Amerika ve Tayvan olmak üzere tüm dünyaya inandırmalı. Tabii ne kadar mümkünse. Hadi diyelim ki Çin bunu başardı ve tüm dünyaya inandırdı.
Ama Amerika zaten buna inanmamayı seçecek. Amerika hegemonyasını korumak için bu belirsizliğe muhtaç.
Bakalım Amerika, Çin ve Tayvan arasındaki bu güç savaşları nasıl son bulacak.
İlk Yorumu Siz Yapın