"Enter"a basıp içeriğe geçin

DÜNDEN BUGÜNE KATAR-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

DÜNDEN BUGÜNE KATAR-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=5j-bQgm7Sj8.

Bir tarafta körfezin, petrol ve doğalgaz zengin ülkesi Katar, diğer tarafta Türkiye. Türkiye ile Katar geçtiğimiz 10 yılda oldukça yakın ilişkiler geliştirdi. Devtürk şirketlerinin satışında, kamu satışlarında adı geçen Katar, Türkiye ekonomi gündeminde en çok konuşulan ülke. Muhalif kanat Katar’a takmış vaziyeti. Peki bu Katar sevdası nereden çıktı? Katar ülkemize değer mi Katar, yoksa katmer katmer satılır mıyız? Katar gerçekten kötü gündosluğumuz mu,
yoksa sadece ticari bir ortak mı? Gelin Türkiye ile Katar arasındaki enteresan ilişkinin yolculuğuna çıkalım. Önce Katar hakkında ufak bir bilgilendirme ile başlayalım. Katar yüz ölçümü olarak bizim çorumdan bile daha küçük bir ülke. 11.586 km2, nüfusları da 3 milyonu bile bulmuyor. Ama petrol ve doğalgaz sayesinde kişi başına düşen geliri ile dünyanın en zengin ülkelerinden biri.
Katar dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğalgazı hiracatçısı. Ne haliyle Katar’daki sıcak para bazılarının iştahını kabartıyor. Katar bölge ülkelerinden farklı olarak sadece petrol zenginliği ile varolmayı reddedip uluslararası platformda birçok sektörde yatırıma imza atan bir ülke. Türkiye’de de çoğu yatırımın arkasından Katarlılar çıkıyor. Türkiye Katar ilişkileri asıl 2000’li yıllarda artmaya başlar. Özellikle 2002 yılında AK Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte
Türk dış politikasında Orta Doğu’ya doğru yönelme gerçekleşir. Bu politikada etkin olan isimse Erdoğan’ın ve Abdullah Gül’ün önce dış politika danışmanlığını yapan ardından dış işleri bakanı olan Ahmet Davutoğlu olur. AK Parti iktidarında Türkiye, Orta Doğu coğrafyasında etkili olmak istemektedir. Arap dünyası ve körfez ülkeleri ile ilişkiler yeni denele alınır. Başlarda bütün körfez ülkeleri ile ilişkilerimiz güçlü bir şekilde başlar. Bölgenin etkili kurumları olan İslam İşbirliği Teşkilatı,
Arap Birliği ve Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ile yakın ilişkiler kurulur. Ancak Katar’ın zamanla özel bir yeri olacaktır. 2000’li yıllar aynı zamanda Katar’ın Orta Doğu dış politikasında dinamik bir oyuncu olarak yükselişine şahit olur. Katar körfezdeki İran ve Surdiy Arabistan rekabetinden endişe duymaktadır. Orta Doğu’daki etkisini arttıran Türkiye’yi bölgede dengeliyeci bir aktör olarak görür. Türkiye ise liderlik emelleri doğrultusunda.
Katar’ı önemli bir partner, yumuşak güç alanını genişletmesi adına da potansiyel bir aracı olarak görmektedir. 23 Mayıs 2007 İki ülke arasında bölgesel politikalarda uyumun sağlanmasıyla Türkiye ve Katar arasında Askeri Yalandan Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliği Anlaşması imzalanır. Böylece sonraki yıllarda oluşturulacak Askeri İttifak’ın ilk adımları atılmış olur. Yıl 2010 Orta Doğu’da Arap Baharı protestoları başlar. Ne bu Arap Baharı?
Halklar baskıcı ve diktatör rejimlere karşı özgürlük talebiyle ayaklanır. 2011 yılına gelindiğinde ise birçok Arap diktatörü resmen devrilir. Arap Baharı olarak adlandırılan bu dönemde Mısır, Tumus, Yemen ve Libya’da devlet başkanları devrilirken diğer Arap ülkelerinde köklü değişimler yaşanır. Bu çalkantılı dönem Katar’ın etkile ve söz geçir politikasının ciddi bir başarı elde etmesini sağlar. Halkın özgürlük talepleri sebebiyle ortaya çıkan Arap Baharı
hem Türkiye hem de Katar tarafından desteklenir. Dış politikalarında uyumları da iki ülkenin birlikte hareket etmesini sağlar. İki ülke de İran’ın bölgedeki artan nüfusundan endişe duymaktadır. İki ülkede Suriye iç savaşında Esed yönetimine karşı savaşan özgür Suriye ordusunu destekler. Irak Şam İslam devletini bölgede bir tehdit olarak algılarlar. Mısır’da Sisi tarafından gerçekleştirilen darbeyi eleştirerek Müslüman kardeşlere destek verirler.
2013 yılının Haziran ayında Arap dünyasında beklenmeyen bir olay gerçekleşir. Katar emiri Şeyh Hamad bin Halife El Thani tahtını 33 yaşındaki oğlu Şeyh Tamim’e devreder. Körfez ülkelerindeki ölene kadar tahtta kalma geleneği bozulmuştur. Bu alışıldığın dışında bir hamledir. Hatta kimileri oğlunun babasına zorla iktidardan el çektirdiğini iddia etse de baba El Thani ülkenin gençlerini güçlendirmeye ve değişime ihtiyacı olduğunu söyler. Çiçeği burnunda genç emirimiz Türkiye’de AKP iktidarı ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’la çok iyi ilişkiler kurar. 2013 yılı Türkiye ve Katar ilişkilerinin altın yılı olacaktır. Karşılıklı ziyaretler sıklaşır. Hatta ülke liderleri ziyaretleri sırasında birbirlerine kardeşim diye hitap etmeye başlar. Misafirliğe gittik geldik onlar geldi gitti. Artık eli boş gelmek olur mu Katarcığım? Bu misafirleşmelerin karşılığı olacaktır elbet. Gördüğünüz gibi Katar 2013 yılında Türkiye’ye doğrudan yatırımda birden atak yapar. 500 milyon dolara yakın yatırım gerçekleştirir. Gelişen ticari ilişkilerle birlikte Katar, Türkiye’nin önemli sıcak para kaynaklarından biri haline gelmiştir. Aradan bir yıl geçer. Katar’la Türkiye arasından su sızmamaktadır. Ankara’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Katar emiri Şeyh Tamim tarafından Yüksek Stratejik Komite kurulmasına ilişkin ortak mutabakat imzalanır. İlişkiler iyice ilerleyince Türkiye’nin Katar’da askeri üs kurulması gündeme gelir. Görüşmelerin ardından Türkiye-Katar Askeri İşbirliği Anlaşması imzalanır. Başkent Doha’da askeri üs kurulmasına dair olan bu anlaşma 2015 yılının Mart ayında Meclis Genel Kurulu’ndan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayından geçer. Katar’da kurulacak üs için Türkiye hiçbir masraf yapmayacak tüm masrafları Katar karşılayacaktır. Ve Ekim 2015’te iki ülkenin ordusu ilk ortak askeri tatbikat düzenler. İlk defa Katar’da askerimiz konuşlandırılır. Gönderilen Türk Birliği’nin ana görevi Katar askerlerinin eğitimidir. Ancak bölgede yaşanabilecek krizlere müdahale edebileceği de belirtilmiştir. Katar inanılmaz stratejik bir mevki. Amerika öncülüğündeki Irak işgalini koordine eden komuta merkezi de Katar’dı. Amerika’nın Orta Doğu’daki en büyük askeri üsü burada bulunuyor.
Bu yüzden Katar’daki askeri üsümüz Türkiye’nin o yıllardaki en büyük askeri ve diplomatik başarılarından biri olarak görülür. Katar açısından ise topraklarında bir Türk üsünün bulunması özellikle İran’ın yayılmacı politikalarına karşı caydırıcı bir yansıldır. Katar ve Türkiye arasındaki vize uygulamaları da kaldırılır. Türkiye’nin Katar’dan sıvılaştırılmış doğal gaz alımı, eğitim, bilim, teknoloji, çevre, denizcilik ve enerji konularında çeşitli anlaşmalar imzalanır. Yani keyifler tıkırındadır.
İlişkilerin oldukça verimli geçmesi neticesinde 2015 yılı Türkiye-Katar Kültür Yılı ilan edilir. 24 Temmuz 2015 Türkiye sınır güvenliğini sağlamamacıyla PKK ve DH terör örgütlerine yönelik Irak ve Suriye’nin kuzeyinde halı harekatı düzenler. Arap Birliği ülkelerinden Türkiye’ye kınama mesajı gelir. Katar 1971 yılından bu yana üyesi olduğu Arap Birliği’nin deklarasyonunu kabul etmediğini açıklayarak Türkiye’nin harekatına destek verir.
Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51. maddesi çerçevesinde meşru müdafaa hakkını kullandığını söyler. 18 Aralık 2016 Yüksek stratejik komite ikinci toplantısı için bu defa iki ülke Trabzon’da bir araya gelir. Katar Emiri, Trabzon sporunun Şenol Güneş Stadı açılışında ağırlanacaktır. Stadta sırasıyla Türk Bayrağı, Atatürk, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar Emiri ve Başbakan Binali Yıldırım’ın dev fotoğrafları yan yana dizilir.
Bu tablo muhalefet tarafından oldukça eleştirilir. Erdoğan Katar Emiri Şeyh Tamim’i Trabzon yaylaları üzerinde helikopterle iki tur attırır. Hele hele bugün helikopterle Trabzon’un üstünde dolaşırken kendisi de hayran kaldı. Niye biz buralarda kayak tesisler yapmıyorsunuz diye bunu da sordu. Onların da altyapısını ayrıca yapmamız lazım tabi. Onun için oteller yapmaya da hazır olduklarının müjdesini de ayrıca verdiler. 2016 yılında Türkiye’de yaşanan darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayan ve dayanışma içerisinde olduklarını belirten ilk ülke Katar olur. Erdoğan El Arap Gazetesi’ne Katar’ın 15 Temmuz darbe girişimi sırasında ve sonrasında sergilediği dayanışmayı, desteği unutamayız. Katar kara gün dostu olduğunu gösterdi der. Ama Doğu Akdeniz’de Katar dostunun arkasından iş çevirecektir. 5 Nisan 2017
Güney Kıbrıs, Kıbrıs Türklerinin haklarını ihlal ederek Doğu Akdeniz’de petrol arama anlaşmalarına başlamıştır. Türkiye’yi dışlamak isteyen Güney Kıbrıs Rum Yaratimi, Exxon Mobil ve Katar Petrolleri ortaklığı ile anlaşarak doğal gaz arama çalışmalarını başlatır. Ey gidi Katar, iki dakikada sattın bizi. Ankara bu sondaj çalışmalarına sert tepki gösterir, daha sonra da Fatih ve Yavuz sondaj gemilerini Akdeniz’e gönderir. Dönemin enerji bakanı Berat Albayrak bizi hayrete düşüren söz konusu firmalar için de Katar’ın da olması.
Açıkçası duyduğumda şaşırdım. Katar gibi bir ülkenin gerçekçi olmayan projelerin içinde olması bizi sadece şaşırtmadı, aynı zamanda da üzdü der. Aradan hikaye geçer. Körfez bölgesinde son yıllarda görülen en büyük diplomatik kriz başlamak üzeredir. Katar bir süredir komşuları tarafından, Orta Doğu’da teröre destek verdiği nedeniyle eleştirilir. Körfez ülkelerinin patronu konumundaki Suudi Arabistan’a göre Katar, bölgede istikrar tehdit eden Müslüman kardeşler,
Deyaj ve El-Kaide’nin de dahil olduğu birçok terörist ve mezhepçi grubu kucaklayarak hem siyasi hem de finansal destek vermektedir. Katar hükümeti teröre destek verdiği iddialarını uzun süredir yalanlasa da, Körfez ülkeleri tarafından dışlanır. Suudi Arabistan, Bireşik Arap Emirlikleri, Mısır, Bahrein gibi ülkeler birleşerek Katarlı olan tüm diplomatik ilişkilerini koparır. 8 ülke diplomatik ilişkilerini keserek hava sahasını kapatarak Katar’ı ekonomik ve politik abluk altına almıştır.
Şimdi ise Türkiye, Doğu Akdeniz’de yediği dost kazığına rağmen kara gün dostu olduğunu gösterecektir. Körfez krizinden sadece 2 gün sonra, 7 Haziran 2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi, Katar’ı Türk ordusunun asker yollamasını ve iki ülkenin birlikte askeriyi tatbikat yapmasını onaylar. 18 Haziran 2017’deyse 5 zırhlı araç Türkiye’den Katar’ın Doğu şehrine ulaşır. Türkiye sembolik de olsa askeri olarak Katar’ın yardımına koşmuştur. Türkiye’nin müdahalesi olmasaydı kriz çok daha tehlikeli boyutlara ulaşabilir. Hatta Katar’a karşı askeri bir müdahale ya da darbe yoluna kadar gidebilirdi. Ancak Katar için büyük bir sorun daha vardır. Çöl ülkeleri doğaları gereği su ve gıda yetiştirmekte zorlanır. Her gün yüzlerce kamyon sınırı geçerek Katar’a gıda götürmektedir. Katar gıda ihtiyacının %70’inden fazlasını yurtdışından ithal eder. Fakat Vasra köfezinde bir yarım adı olan Katar’ı, karadan tek komşusu Suudi Arabistan. O da sınırları kapattı. Ne yiyecek içecek bu adamlar? Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar’a uygulanan boykotları insanlık dışı olarak değerlendirerek idam cezasına benzetir. Türkiye, Katar halkının gıda ve su ihtiyacını karşılamak için harekete geçer. Katar’a yüzden fazla kargo uçağıyla süt, yoğurt, tavuk ve meyve yollanır. 4000’den fazla gıda malzemesi taşıyan bir gemi gönderilir. Bülakajın ilk 4 ayında Türkiye’nin Katar’a olan ihracatı %90 artmıştır. Katar’daki kardeşlerimizin yanında olmak, onlara gıda yardımında bulunmak, onlara gıda ihrac etmek, ilaç vesaire ihrac etmekten dolayı rahatsız olanlar var. Kusura bakmayın. Biz Katar’a her türlü desteği vermeye devam ediyoruz. Krizin başından beri Katar’ı güçlü bir şekilde destek veren Türkiye, aynı zamanda Suudilere uzlaşı için çağrıda bulunur. 22 Haziran’da Erdoğan, Suudi Kral Selman’ı arar. Selman’cığım uzatmayın artık. Komşu komşunun külüne muhtaçtır. Şu işi barışçılıyorlarla tatlıya bağlayın der. Ancak bu görüşmeden bir gün sonra ambargonun kalkması için Katar’a 13 maddelik bir talep listesi sunarlar. Size 10 gün süre ya taleplerimizi yerine getirirsiniz ya da dışlanmaya devam edilirsiniz. Ancak bu şartlar arasında Türkiye’nin Katar’daki askeri yüzsünün kapatılması da vardır. İlgili maddede yakın zamanda kurulan Türkiye askeri yüzsünü kapatın ve Katar sınırları içinde Türkiye ile askeri işbirliğini durdurun ifadesi yer almaktadır. Erdoğan bu şartı devletler arası hukukta. Ülkelerin egemenlik haklarına bu denli bir saldırı olamaz sözleriyle eleştirir. Katar’a diz çöktürmek isteyen kömfe türkelerine atmen, bizler dostlarımızı zor günlerinde asla yalnız bırakmadık, bırakmayız der. Bizler kara gün dostluyor. O dolayısıyla KDV ve Kıvanç’ta bir ve beraberiz. Katar’da bu taleplere boyun eğmeyeceklerini belirterek 13 maddelik dayatmayı reddeder. Türkiye’nin köfes krizinde Katar’ın yanında yer alması, uygulanan abluka’nın kırılmasındaki en semer faktörlerden biri olur. Geçen yılların ardından hafifletilse de abluka bugün hala devam ediyor. Katar Dışişleri Bakanı kriz sürecinde bize yardım eden Türkiye’ye asla sırtımızı dönmeyeceğiz demiştir. Yıl 2018. Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkiler tarihinin en büyük krizlerini yaşamaktadır. Trump, Rahip Branson’un Türkiye’de tutuklanması üzerine, temmuz ayı sonunda Türkiye’ye yönelik bazı yaptırımlar açıklar. Türkiye ekonomisini batırmakla tehdit eder. Türk Lirası birkaç hafta içinde %40 değer kaybetmiştir. Bu sefer de Katar yardım elini uzatır. Türkiye’ye 15 milyar dolar doğrudan yatırım yapma sözü verir. Ardından iki ülkenin merkez bankaları arasında ikili para takası, yani swap anlaşması imzalanır. Anlaşmanın temel hedefi iki ülke arasındaki dış ticareti kolaylaştırmak ve finansal istikrara destek sağlamaktır. 3 milyar dolarlık swap anlaşması önce 5 milyar dolara ardından 2020 yılında 15 milyar dolara yükseltirir. Katar emiri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın olan sevgisini ve Türkiye’ye olan güvenini göstermek için 400 milyon dolar değerinde Boeing 747-8 tipi bir özel uçak hediye eder. E muhalefet kanadında yer yerinden oynar. Böylesine devasa bir hediye neden ve ne karşılığında Erdoğan’a gönderiliyor diye sorarlar. Katar ve Türkiye arasında ilişki oldukça güçlenmiştir. Arada düşüp kalksalar da iki tarafta zor günlerinde birbirlerinin yanında durur. Ekonomik yönlem problem yaşayan Türkiye’ye sadece Katar destek olmuştur. Aynı zamanda Katar, Türk müteahhitlerinin en çok proje üstlendiği 7. ülke. Türk firmalarının Katar ile iş yapmasına güçlü destek veriyorlar. Türkiye askeri ve siyasi gücüyle Katar ise ekonomik gücüyle ittifaka katkı yapmakta. Şimdi gerçekçi olalım. Parasal olarak baktığımızda evet ihtiyacımız var. Hükümet dünyanın önde gelen para kaynaklarından biri olan Katar sermayesini yurt içine çekmek için büyük çabarcıyor. 2020 yılının sonunda atılan imzalarla borsa İstanbul’dan İstinyapark’a. Haliş’teki mega projeden Antalya limanına kadar birçok şeyi Katar ya aldı ya ortak oldu. Peki doğrudan yatırımlarda.
Hollanda, Türkiye’de bir numarayken muhalefet neden sürekli Katar’ı eleştiriyor? Batı yapınca ooo yabancı yatırım geldi harika. Katar yapınca sata sata bitiremediniz mi oluyor? Köprü ve otoyol ihalelerinde Çin var. Renaudan, Carrefour’a kadar Fransa yatırımı var. Amerika’nın gıda yatırımları var. Türkiye Ekonomik Bankası’nın %50’si Fransa’nın aslan payı batı dünyasında. Aslında muhalif kanadının eleştirdiği nokta şu. Katar’ın yatırım yaptığı şirketlerin AK Parti’ye yakınlığıyla bilinmesi.
Bu ortaklıkları yeterince şeffaf olmadığı, satış rakamlarının net açıklanmadığı, çok daha büyük mebralarla gerçekleşmesi beklenen ihalelerin düşük rakamlarda kaldığı eleştiriyor. Mesela 2013 yılında devletin elinde olan BMC, 2014’te 751 milyon liraya AKP’nin Merkez Karar ve Yürütme Kurulu Üyesi ETEM sancağı satılmıştı. O da %49.9 listesini Katar’a sattı. Ordunun yerli tanklarının seri üretimi işi BMC’ye verildi.
45 yıl boyunca milli tecrübe ve bilgi birikimle zırhlı araç üreten devlet malı tank palet fabrikamızın işletmesi BMC şirketinden 25 yıllığına verildi. Sakarya’daki bu fabrikamız aynı zamanda ağır silahların üretildiği bir tesis. Türkiye dış ülkelerden teknolojik olarak bağımsızlığını kazanmak ve silah hiracatında lider konumuna geçmek istiyor. İnsanların canını acıtansa şu. Yerli tankımızı neden Katar ortaklı bir şirket üretiyor? Ordumuza yerli tankı bu yabancılaşan BMC’ye yapacak.
Savunma sanayisinde milli şirketimiz roket sandırırken, asel sandırırken Katar ortaklı özel BMC’ye tercih edildi. Devletimiz tank üreten bir sanayi savunma devine sahip olabilirdi. Almanya gibi, Rusya gibi, milli şirketlerimizle kendi tankımızı kendimiz üretebilmek isterdik. Üretimi yapamadığımız için kamuya ait şirketleri özelleştirerek idare etmeye çalışıyoruz. Peki son sorumu soruyor ve gidiyorum. Taşıma suyla zehirmen döner mi?
Günü kurtarmak için yarınlardan neleri feda ediyoruz?

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir