En Büyük Zenginlik Nedir? – Hayati İnanç | Derdini Söyle
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=W6z59hQq75w.
Zehra Grubu’nun katkılarıyla hazırlanan derdini söyle başlıyor. Merhaba bugün ki programın konu benim. 13 yaşından beri gurbetliyim.
Gurbet yani İstanbul. Gurbetle çıkıyorum 13 yaşından beri. 9. aydan 4. 5. aya kadar gurbetle geliyorum. Ne yapalım mecbur. Tabi ki bu zaftarın arasında sıkıntı günlerde yaşıyorsun gurbetle. Aile, anne, baba işte çocuklar var onları bırakıp geliyorsun. En büyük derdin ne? Valla en büyük derdim işte ailemin yanında olmak. Huzurlu bir yaşam olmak. Aile nerede? Aile memlekette benim çocuklarım memlekette hepsi. Neresi demiştin? Kars merkezi ölçüm köyünde yaşıyorum. Azizim dünyada gurbetleyiz zaten ya. Evet öyle. Dünya dediğin gurbet zaten. Evet hocam. Helalinden bir rızık için namusuyla haysiyetiyle hayatını kazanmak için. Allah’a şükürler olsun. Yani yaptığınız iş çok kıymetli kabul ediliyor değil mi? Evet. Helal rızık temini için evinden çıksa ölse şehit yani. Evet. Efendim her adımına sebep var. Kaç çocuk var? Ben dört tane çocuğum var hocam. Maşallah. Büyüğü kaç yaşına geldi? 19 yaşına geldi. Ufağı da 4 yaşında. Maşallah. Annem babam çocukları dünyadalar. Çocuklarımla beraber. Onlar kaçar yaşında? Babam 77 yaşında, annem 72 yaşında. Biz 7 kardeşiz zaten. Büyükler benim hepsi evlenip baklalık gittiler zaten. Maşallah. Gurbette çalıştığın müddetçe bazı hayat seni zorluklara da sürüyor. Zor durumlarda kalıyorsun. Mağdur durumlarda da kalıyorsun. Evin var mı? Yok. Ben burada bekar evinde kalıyorum efendim. Bekar evinde? Evet ev tutuyoruz. Çocuklar da mı yanında değil? Yok ailen burada değil benim hocam. Tek başına yani? Tek başıma üç arkadaş kalıyoruz. Hakikaten zormuş ya. Bir de bizim işimiz hep dışarıda olduğu için soğuk, karkış. Bu zafın içinde de kalkıp akşam 9-10’a kadar soğuk suyun içinde çalışıyorsun. Sen işini söyledin de kısaca geçtin şu işini bir anlat bakayım. Neydi senin işin? Efendim ben pazarlarda da çalıştım. İnşaatlarda da çalıştım. Ne yapıyorsun? Amelilik yapıyorum, hamallık yapıyorum. Daha doğrusu dört dörtlük bir mesleğim yok yani. Tamam. Şimdi bir balıkçı beyefendiyle çalışıyorum. Bu kıyafet o öyle mi?
Evet oranın ben orada çalışıyorum 6 senedir. Satışı, temizlenmesi falan. Temizlenme, ayıklama suyun içinde yani. Avı da var mı? Avına da gidiyor musun? Avına gitmiyorum. Patron gidiyor. Patron gidiyor, getiriyor. Günlük taze balık getiriyorlar bize. Onları satıyoruz zaten. 6 senedir filan onun yanında çalışıyorum. 9. aydan gelip 4. ay kadar çalışıyorum. 4. ayda da memleket. Yani Eylül’de geliyorsun Nisa’na kadar çalışıyorsun. Yazın memlekette geçiyor demek ki. Yazın oradayım. Orada işte. Zırhat var. Ekip dikiyorsunuz.
Ben de annem babam işte çocuklarımla 1-4-5 ay bir askerlik gibi bir şey bir hayat yaşıyorum. Yani günler geldikçe ben şey oluyorum. Hakikaten evet. Biraz zor. Bu zorluya geliyorum. İnsan bir yani kederleniyor ya şu anda öyle bir şey oldu bana. Zor bir yaşam. Gerçekten 2 hafta önce kaldığımız bekar evini ev sahibi vermiş mi Tayyit’e? Bize de haber vermedi. Ya ev yıkılıyor.
Biz de dedik tamam işte. Bugün kirayı verdik. Sonra belediye geldi. Evi yıkıyoruz. Evde yalnız değilsin. 3 kişiyiz yani. 3 bekar. Yani 3 bekar. Gurbetçiyiz. Kalk bir yağmur yağıyor. Bir fırtına var. O yağmurda ev ara. Yani yine de isyan etmedim. Dedim ya Rabbim sen büyüksün hayırlı bir yer bana denk getirirsin inşallah. Çıktım gittim bir ev dayalı döşeli bir ev tuttum. Ummadığım bir yerde. O yağmurun altında. Sadece bekar evinde valizimi aldım. Gittim evin içinde oturup.
Hangi semtteydi o? Aynı burada ateş yerde. Yenisarada orada yani 300 metre ilerisiymiş ama bilmiyorduk orada ev olduğunu. Oraya gittik orada kaldık. Çok şükür idare ediyoruz. Ha soba var mı evde desen yok. Akşam öyle bir yarım saat 40 dakika bir ufaya okuyoruz. 10.00’ün de ısınıp yatıyoruz. Of of of. Ne yapalım başka. Hocam alternatifimiz yok yani gerçekten. Memleketimiz zor bir memleket. Evet. Allah devletimize zavallı vermesin. Amin yani bize. Sayıp çıkıyorlar yine ama orada çok zorlanıyor. Sokakta kılan insanlar görüyor musun? Çok yaşadığım için biliyorum hocam. Kaldım yani hiçbir çatı görmeden bu günlerde geçen de bir sayım yapılmış.
İstanbul’da 20 binin üzerinde evsiz insan. Doğrudur. Daha bahsedildi ki şimdi bunun çok arttığını zannediyor bu göçlerle. Şimdi bu hocam ekonomik kristlerden dolayı çoğu aileler düzenleri bozuldu. İşsizlik arttı. Aile kalmadı. İnsanlar çoğu kendisi dışarı attı. Koptu aileden. Burada ben mesela orada çalıştığım yerde yine sağ olsun bizim patronlar. Merhametli insanlarlar Allah razı olsunlar. Adamlar yani mesela geliyor adam ki ya bana biraz hamsi verebilir misin diyor. Ben de orada çalışan bir insanım. Şimdi mal benim değilse. Versem hak geçer vermezsem ya diyorum patron böyle böyle diyor ver oğlum. Hayırımıza ver. Allah razı olsun. Ama kaç kişiye denk geliyorsun. Sezon 4 ay 5 ayda başlamış balıkçılık. Çoğu insan 1 kilo balık evine alıp yememiş. Alamamış. Öyle yani o da var. Ama halimize şükrediyoruz.
İsyan etmiyoruz hocam. Çocuklar için ne düşünürsün. Vallahi hocam. Gönlünden ne geçer. Vallahi benim gönlümden ne geçer. Çocuklar da tabi büyüdü biraz baskıları oluyor. Yani beğenme mezik oluyor. Yani burada ne çektiğini bilmedikleri için zannediyorlar ki ben burada farklı bir hayat yaşıyorum. Erkek mi erkek 19 yaşında. Görsün mesela seninle beraber buralarda bulunsun ister misin. Yok ben bu hayatı yaşamasını istemem hocam.
Benim yaşadığım yaşatmasını istemem. Okuyorlar. Çocuklarım okuyor Allah aşkına. Onlar için gayret gösteriyorum zaten. Çünkü ben zor şartlarda yaşadım. Babam beni 13 yaşında gurbete getirdi. Yani İstanbul’a. Tabi İstanbul’a geldim 13 yaşında. Geldim bu yeni sarı üst geçirdim orada indim. Hiç unutmam. Bir ağacın etrafına yazmışlar buraya çöp dökmek yasaktır. Bilmiyorum gurbet görmemişim. İstanbul’a kadar uyumadım arabada.
Baba burası İstanbul baba burası İstanbul. 30 saat otobüsle geldim. Dedim baba buraya niye yazmışlar ya dedi oğlum işte. Arazidir işte ne bileyim işte. Babam bana takıldı şey yaptı. Ben de sarıldım o ağacı öptüm. Kanat inan çok önemlidir efendim. Dedim yarabbim dedim inşallah bana hayırlı bir iş denk gelir. Ben kuran kursuna gidiyordum. Köyde okuyordum. 90.000 lira para için o gidemedim. Okuyordum. Ya Yasin-i Şerif’in kasetleri satılıyordu.
90 lira hiç unutma. Hoca dağıtı herkes aldı ben alamıyorum. Çayın da soğutma. Teşekkür ederim çok sağ olun. Babam bir türlü alamıyor. 31 sene önce. O ilk gelişin. Ne yaptın ilk iş olarak nereye? Geldim indiğim gün öyle bir dua ettim. Şey yaptım babam beni aldı götürdü. Halamgil’e geldik böylesine. Babam inşaatta çalışıyor. Dedim baba şöyle bir çıkalım bakalım. İş arayalım geldik. Evde ekmek yok. Hepimiz geldik. 7 tane ufuz 8 tane ufuz orada kaldı. Biz ne yapacağız? Dedim baba şuraya bir söyle mobilyacı dedim. Ben bu adamın yanında çalışayım. Babam girdi abi dedi. Sana adam lazım mı? Zannetti ki babam çalışacak. Çocuğum ben. Dedi bana lazım dedi. 15 yaşında bir çocuğu baba cesaret edip bırakabiliyor. Zor bir şey ama iyi ki yapmış. Yoksa başlayamazsın yani. Allah razı olsun ki ben zorladım. Fakat bugün o yaşta daha büyük yaşta birini bırakmakta korkar babalar. Senin gibi mesela sen istemiyorsun şimdi gelmesini. Kendi şahsıma söylüyorum ben 19 yaşında çocuğum var. Ama hiç istemezsin ki. İstemem gelsin buraya çünkü burada kaybolur. Yani ahlaki çöküntü de değil mi? Bunda etkili herhalde. Yani ortamın ne olacağı belli değil hocam. Her türlü kötülükten korkulur. Evet o tüpçüye girdim çalıştım.
Evet. 2 sene full. 2 sene tüpçüde. 15 yıl. Yok inanın ki sigortasızdım. Çocuktum. Yani Allah razı olsun o adamda. Mekanı cennetli. Ben o adamın ekmeğini yedim. Hayatı onunla tanıdım. Babam gibi adamdı. Evine götürüp yatırırdı üstümü başımı yıkardı. Halimden anlardı yani. Dedim yarabbim ben ne yapayım? Bırakın kaçsam. Düşündüm köyü düşündüm.
Kardeşlerimi düşündüm. Yokluğu düşündüm. Dedim Ali Allah gayret göster dedim dayan. Çalıştım. Çalıştım abi. Çalıştım. Bunlar kalktı. Öyle öyle 2 sene devam ettim. 2 ay sonra babam geldi yanıma. İnşaatta çalışıyor kar yağıyor. Dedi Ali ben memlekete gidiyorum dedi. Evet. Dedi ben gidiyorum. Hani bir misafir gibi. Geldi beni gördü oğlum dedi. İş yok ben gidiyorum. Babam elimde çıktı. Ben de bodrumda depoda oturdum düzelttim. Bir ağladım bir ağladım. Çocuk gibi ağlıyorum. Babam elimde çıktı ya. İyi kaldım orada kimse yok. Kendi çektiğin sıkıntıları çocuğa göstermek istemiyorsun da. Yarın çocuk senin yaşına geldiğinde ya babam beni alıştırmadı hiçbir şeye. İş öğretmeni demesin. Hocam çocuk şimdi okumaktan yana. Ne okuyor? Mesleği okul okuyor. Meslek lisesi. Meslek lisesi okuyor.
İşte tehisat kaynak bölümüne okuyor. Güzel çok isaretli. Ben de onun şeyini şey yapmak istiyorum. Onu bozmak olmaz. Okusun tabi de. Kızlar da imam hatip okuyor. Maşallah. Onlar da o yolu seçtiler. Şimdi ben bunlara engel olsam güzel azabı çekerim. Şimdi arada iki kız var imam hatip okuyorlar. Bir de ufak 4 yaşındalar. Daha ufak daha şey yok. Yaşım 46 dedin değil mi? Evet hocam. En büyük zenginliği bilirsin de. Bir de ben söyleyeyim. Tabi tabi efendim. İyilerle tanışsınlar. İyilerle görüşsünler. Bak ne güzel sen bunca yıl geçmiş vay efendim işte böyle zor şartlarda çalıştırdı falan diyerek anmıyorsun da Allah razı olsun. Allah rahmet etsin. Ekmeğimizi bulduk. Allah bilgisat razı olsun. İşte ahlak bu azizim. Doz ekmek hakkını hıfzayla mekdeh itinağı göster diyor şair. Yani ustaya patrona. Allah razı olsun. Böyle dedikçe böyle yaklaştıkça sana da merhamet olur. Cenabı Hakkın ihsanları inşallah artarak devam eder. Büyük imtihan tabi hakikaten yani günümüz insanına bunu anlatmak yaşamayan anlatmak çok zor. Ama sen de tabi evi barkıda olmayan sokakta yatıp kalkan soğukta donarak ölenlerin hikayesini biliyorsun. Beterim beteri var. Halimize şükür. Akşamleyin yine gidiyorum en azında soğuk olsa bile. Bir evin var
diyorsun ya. Gidiyorum ya Rabbim şükürler olsun. Bir bardak çay içiyorum yatağıma girip yatıyorum. Yani eğer soğuk sıcak çok şükür diyor. Kaçta kalkarsın? Akşam dokuz, üç, on’da gidiyorum. Alışmışım. Köyde beşte altıda kalkıyorum ya. Yine kalkıyorsun. Ya en geç yedide kalkıyorum hocam. Güzel. Erken geliyorum dükkana. Patron bana diyor oğlum sen bu saate niye geliyorsun? Allah razı olsun. Helal rızık gibisi yok.
Yani helal helal helal. Öyledir hocam. Zara düştüm iki sene önce hocam. Yani kurban olduğum Allah diyor sıkışmayınca hazır yetişmez. Amenna. Bu soğukta çalışıyorum mesela bu suyun içinde. Ya inan ki hiç isyan etmiyorum. Hep Allah’a şükrediyorum. Niye? Alın tereyağını alın para kazanın. Hayatım bu. Şerefinle, haysiyetinle maşallah subhanallah. Yani kazanç böyle zor bir hayat. Ama başka çaremiz yok.
E ne yapacaksın? Herkes ister ailesini yandığında olsun. Ana baba duası alır mısın? O alırım çok alırım. Allah razı olsun onlarda. Dua bankası abi. O dua bankası o. Onlar varken büyük nimet. Geçen de bugünlerde dün daha doğrusu ya dün çok tanımam bir hoca vefat etti. Allah rahmet eylesin. Annen gidince yalnızsın diyor. Anne yok kimsen yok diyor. Hakikaten onların sağlığı varlığı büyük imkan. Çok şükür bizimkiler de sağ. Daha yaşlılar. Ama çok şükür onların dualarını almaya gayret göstermek lazım. Kendi dualarımızın kabulü de ona bağlı. Anne baba rızasını alırsak bizim dualarımız yerine ulaşıyor. Annem her zaman ben böyle bir işe gittiğim zaman oğlum gidiyor. Allah senin yardımcın olsun dediği zaman benim işim her zaman rast gelir. Denizin içinde de olsam ben kurtulurum. Hayır maşallah. Ben birini tanıdım biliyor musun? Evet hocam. Anası ona derdi ki her gün evden çıkarken anasının elini öper. Evet. Duasını alır çıkardı. Bir gün kış günü telaşlı biraz hızlı çıkmış. Arabaya binmeden önce aklı yermiş geri dönmüş. Evet. Ana demiş ben senin elini öpmeyi unuttum ver elini bir öpeyim sonra gideyim. Derdi ki o oğluna ben sana dua etmeye doyamıyorum. Geceleri kalkıp hususi dua ediyorum. Allah razı olsun. Kum diye tuttuğun taş diye elini aldığın altın olsun diye dua ederdi. Öyle oldu biliyor musun? Kendisi de vefat etti de. Evet. Yani altın oldu tuttuğu her şey. Evet. Onların duası önemli. Yani hakikaten tebrik ederim. İyi yapıyorsun. Tabii tabii. Ana duasını baba duasını aldın mı arkanı aldın mı Allah hıncızda sırtın yerdir. Öyle biz şimdi ben yirmi senede herhalde yirmi sene yirmi iki sene oldu evlendim. Ben eşim annem babam aile yani hepimiz bir arada yaşarız. Çok şükürler olsun. Yani eşim olsun. O da ayrı bir şey. Şimdi böyle anne baba yanında gelin durmuyor. Bir gürültü patır. Şimdiye bakıyorum hocam bazı müşterilerimiz geliyor işte. Ya diyor biz oğlan gidiyoruz veya kıza gidiyoruz. Soruyorum benim şeyim onlara tuhaf geliyor. Ya olur mu öyle insan beraber yaşar mı? Neden annem babamdır. Neden yaşamasın? Ne demek ya? Ya onlara annem babam var. Çok şükür ben onlardan doğdum. Yani onlar beni yaptı bir dünya getirdi. Onlar evlatlarım.
Anneme bakmayayım. Babama bakmayayım. Ben kime bakıyorum? Ben insanlığımla kaç para eder o zaman? Yani benim insanlığım ne değeri var? Dünya benim olsa ne olur? Yani annem babam mesela benimle beraber. Çocuklarım inanır mısınız hocam? O anneme babama kendi eliyle ekmek ağızlarına koyarlar. Sofraya geldiğimiz zaman annem sofraya gelmesin. Babam gelmesin o çocuklar oturmaz. Dedem gelsin nenem gelsin. Beraber yemek yiyelim.
Çok büyük imkan. Büyük aile içinde olmak çocukların yetişmesinde de önemli. Böyle büyük görmek, dede nene şefkati görmek önemli tabii. Büyük nimet. Şehirdeki evlerde kurulan yuvalarını bayılttık. Yani maalesef nenesini dedesini görmeden veya iki yılda üç yılda bir görerek geçip giden çocuklar var. Güzel bir şey değil. O aile bağı kopmuştur hocam o. Aile bağı kopmuştur.
Bizim annem babam evde olmadığı müddetçe bizde huzur olmaz. Allah onlardan razı olsun. Allah daha uzun ömürler nasip etsin ki ben onların evladı ben onların evladı onların sayesinde ben bu gurvete geliyorum ekmek parası kazanıyorum. Allah razı olsun. Yani onlar olmasa ben gelemem yani gelme imkanım olmaz. Babam bir dağ gibi benim evimde. Anne gene öyle. Onlar var ki
benim sırtım dönük ben geliyorum. Onlar olmasa ben gurvete çıkma imkanım yani olamaz yani nasıl çıkabilirim hocam. Geçimleri nasıldır? Gelinle. Çok şükür Allah’a şükür. Akrabadan mı gelin? Çok iyiler efendim. Akraba mı gelin? Yok aynı köylüsünüz. Aynı köylüsünüz. Evet hocam. Aynı köylüsünüz. Tabi adetler biliniyor. İki taraf birbirini tanıyor. Mütevazı. Şımarıklık yok. Yok yok yok. Hayatta yok. Maşallah. Çok şükürler. Yirmi senedir
evliyim bir gün anneme karşı babama karşı yani bir böyle bir sesini yükseltip konuşmuş bir insan değildir. Allah ondan da razı olsun ki. Amin. Amin. İyi ki babam gördü beni evlendirdi. Maşallah. Babam gördü babam. Babam hastanede gördü. Kaç yaşındaydın evlendiğinde? Ben yirmi altı yaşındaydı hocam. Babam hastanede yatıyordu. Gel dedi işte. Ya falan kesin bir kızı var dedi. Bir gidin görün dedi. Bunu sana alalım. Alalım dedi. Ben de
gittim gördüm. İyi ki görmüşüm hocam. Babam dedim tamam anne dedim. Öyle evlendim gitmiyelim. Onun anne babası sağ mı? Babası vefat etti. Allah rahmet eylesin bir sene önce. Annesi sağ. Sağ dünyada yaşıyor. Yani dört aile büyüğünün Evet evet evet. Allah razı olsun. Uygun görmesiyle. Çok şükür tabii. İsabetli olan böyle oluyor Aziz’im ya. Gençler kafalarına göre iş yapıyor bazen sormadan etmeden. Evet efendim. Başına belalıyorlar. Evet hocam evet. Başka bir sözün var mı? Bana bir dert anlatmak ister misin? Yok ki derdin. Sen şikayet etmiyorsun maşallah. Allah razı olsun. Allah’a çok şükür ben. İstiyan iyi bir şey değil hocam. Değil. Hocam halimize şükrederiz. Şükrettikçe nimet artar. Helali olsun. Maşallah. Kazanç olsun. Beterin beteri var. Biz halimize şükrediyoruz. Allah da
günümler nasip etsin. Amin. Amin. Yine gelin. Siz ailecek bize dua edin. Amin. En iyisi. Amin. Siz bize dua edin. Allah razı olsun. Yani annene babana da selamlarımızı ilet. Ellerine bakarız. Allah razı olsun. Teşekkür ederim hocam. Allah çocuklarının acısını göstermesin. Amin. İyilerle, iyi insanlarla karşılaştırsın. Amin. Onların hepsini. Zenginlik budur. Dünya hayatı zaten öyle de bitiyor böyle de bitiyor. Bugün yarın toprağa gelişte neticede
yani yaşlarımız yerini aldı. Çocuk değiliz artık nasıl olsa. Ama sen bu haysiyete muhafaza ettikçe, helal rızık peşinde, bu gayreti gösterdikçe inşallah hem dünyada hem ahirette bol bol karşılığını alırsın. Allah razı olsun. Siz de beni buraya davet ettiğiniz için, derdini dinlediğiniz için. Gerçi derdimiz yok ama Allah için ne için? Derdini dinlemek için çağırdık ama hiçbir şikayetin olmadı. Allah şükürler olsun. Hayat bu. Yaşamaya devam edin hocam. Maşallah. Bahtınız açık olsun. Allah razı olsun. Tekrar rica
ediyorum. Aile ifradi bize dua etsin. Allah razı olsun. Sağ ol. Allah eyledikler olsun. Şimdi Ali seni tanıdığıma çok memnun oldum. Teşekkür ederim hocam. Yani senden öğreneceklerimiz var. Sağ ol. Alacaklarımız var. Şükretmeyi halinden razı olmayı. Çok şükür. Öğreneceğiz. Senden öğrendiklerimle. Evet hocam. Hocalığım tuttu da. Öyle ne o estaflı ne demek. Sevgili gençler şimdi
bir dakikalık sabır bazen bir ömür boyu çekilecek sıkıntıları ortadan kaldırır. Biraz sabredip bana kulak verin. Yani yaşlı bir büyüğünüz olarak. Az değil yaşımız. Ali kardeşimden dinlediklerim bana şunu düşündürttü. Biliyorum birçoklarınız halinizden şikayetçi oluyorsunuz. Bulunduğunuz vaziyeti beğenmiyorsunuz. Belki kazancınızı, belki durumunuzu, sosyal pozisyonunuzu beğenmiyorsunuz ve bunalımlar, stresler falan söz ediyorsunuz. Yaygın çünkü. Ama lütfen dikkat edilsin. Karşımda oturan dostum, bugün tanıştığım dostum bizden bir 14 yaş filan genç. Ancak 4 çocuk babası hanımı ve çocuklarını anne babasının yanına bırakarak yaklaşık 1000 kilometre bir mesafede her yılın 9 ayı
8 ayı gurbet yaşayarak bekar evinde yalnız kalarak idaneyi hayat ediyor. Çok şükürler olsun. Şimdi elimizde bulunanların kıymetini bilmezsek eğer imtihanı kaybederiz Allah korusun kıymeti bilinmeyen nimet elden alınır. Yani bu doğrudan doğruya sahip olduğumuz şeylerin elden çıkması olabileceği gibi onlar elimizde kalır da başımıza bela olur. O da mümkün. Yani paran olur, mutsuz olursun. Huzursuz olursun. Çeşitli kötülüklere maruz kalırsın. Allah göstermesin. Şükretmeyi teşekkür etmeye öğrenmemiz lazım. Allah’a teşekkür etmeyi, insanlara teşekkür etmeyi. Bak yıllar önce 30 küsur yıl önce gayet de olumsuz şartlarda kendisine iş veren bir esnafı öleni de yıllar olmuş ama şimdi hayırla anıyor. Şimdi buna ihtiyacımız var. Yani günümüz gençliğinin hepimizin bende dahil olmak üzere ciddi bir problemimiz. Mahrumiyet yoksulluğu diye özetleyebileceğimiz bir hal. Her şeye sahip olduğumuzdan, hiçbir şeyin yokluğunu çekmediğimizden olacak kıymet bilmiyoruz bazen. Aman gençler ders alalım. Bu sevgili kardeşimden, bu değerli dostumdan ders alalım. Başımızı iki elimizin arasına koyup şöyle bir düşünelim. Okulları beğenmiyoruz, bindiğimiz arabaları belki beğenmiyoruz. Kullandığımız cep telefonlarının
eli düşük geliyor belki ama hayat o kadar da basit değil. İşte karşımızda bir ailenin sorumluluğunu üstlenmiş. Üstelik anne babanın yanında duran gelin mesela dört çocukla beraber bunun hayalini kurabiliyor musunuz sevgili gençler? Tavsiye ederim. Benzer bir durumu ben yaşamıştım. Talebeliğimde üç yıl, dört yıl hanım memlekette anne babanın yanındaydı. Sonra bir çocuk da oldu onlar yanındaydı. Ben okuyordum, okulun bitmesini bekliyordum. Sonra staj vardı bitmesini bekliyordum. Herkes beni yadırgardı, bana acırdı. Kolay değil, bekar evinde kalıyorum. Sekiz on bekar var, tek başıma evli benim. Ayda bir gelecek mektubu bekliyorum filan. Ama o günler, bu günlerin sebebi oldu. Bu günlerin doğumuna zemin oldu. Sabrın sonu selamettir. Eskilerin bir sözü vardır. Sabırla koruk helva olur derler. Bu sözü dinleyenler tabi koruk nedir gençlere belki anlatmak lazım. Zemin olmamış hali ne derler? Yeşildir ve çok ekşidir. Limondan da ekşidir yani. Ondan helva mı olur dersiniz ama dikkatle düşünülürse hakikaten sabırla koruk helva oluyor. Çünkü o koruk beklerseniz üzüm olur. Sonra üzümden pekmez yapılır, işte pekmezden da helva yapılır. Bal gibi sabırla koruk helva olur. Hayat sabırla başarılabiliyor, yaşanabiliyor ve güzel oluyor ancak. Belki şunu da hatırlamakta fayda var. İmanın yarısı sabır, yarısı şükür. Bildiğiniz gibi karşımızda dostumuz bize bugün derdini dinlemek için çağırdık ama dert anlatmak şöyle dursun bize hayatın ne olduğunu bir kere daha hatırlatan ders verdi gitti. Dert vermedi ders verdi. Hem sabretti ediyor hem şükretti ediyor. İşte almamız gereken ders herhalde bu olsa gerek sevgili gençlerimiz. Genç derken tabi her yaştaki gençleri kastediyorum. Kendim de ona dahilim.
Bize kulak verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Ben de sana bize hatırlatmalarınız için Ali Bey kardeşim çok teşekkür ederim. Bahtın açık olsun. Dünya’da ahirette yüzün ak olsun. Eksik olmayın. Aile büyükleri bizi duada unutmasınlar. Efendim şerefinizle izzetinizle inşallah onların mürüvvetini görmekte nasip olur. Allah iyilerle karşılaştırsın. Çünkü denilmiştir ki kim olduğunun bir önemi yok. Kiminle olduğun önemlidir.
İyi niyetle yola çıkılınca bak iyi niyetli dostlar arkadaşlar edinmişsiniz. Allah’a şükürler olsun. Ameliyat olman gerekiyor. Zor şartlarda da olsa onlar oluyor. Yalnız kalıyorsun çaresiz kalıyorsun ama sana acıyan dostlar Cenab-ı Hakk’ın rahmeti merhameti böyle tecelli ediyor. Velhasıl ben çok ders aldım, ibret aldım senden. Teşekkürler. Tekrar tekrar teşekkür ederiz. Allah iyilikler versin. Yine görüşmek ümir ederim inşallah. Teşekkürler. Sağ olun. Allah razı olsun.
Bizi izlediğiniz için çok teşekkür ederim. İnanın ki burada bir hayatın gerçekleri anlatılmıştır. Hocama da herkese de sonsuz teşekkürler ederim.
Çok sağ olun. Allah razı olsun.
Altyazı M.K.
İlk Yorumu Siz Yapın