En Ünlü Korsanların Müthiş Maceraları
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=pz_479XO6eo.
Korsanlar. Şüphesiz insanlığın en maceracı ve en sıradışı yaşam tarzına sahip karakterleri. Dünyaya başkaldırmayı ve imparatorlukların güçlü donanmalarına karşı savaşmayı göze almış, efsanelere konu olmuş bu savaşçıların amaçları ganimet, altın, bazen sadece keşfetmek ya da bir yakınının intikamını almaktı. Korsanlar hiç beklenmedik anlarda şehirleri işgal eder,
gemileri basar ve ellerine geçirdikleri ganimetlerle oradan ayrılır, uzun yolculuklara çıkarlardı. Fakat korsanların bazıları var ki tarihe yön vermiş, hatta kendi ülkelerini kurmuşlardır. Batılı kaynaklar tarafından tarihin gelmiş geçmiş en büyük korsanlarından biri olarak kabul edilen, daha sonra Osmanlı Devleti’ne hizmet edecek olan Barbaros Hayrettin Paşa da onlardan biridir. Korsan kaptanların çoğu onları takip edecek bir mürettabatı ve gemileri olduğunda kendilerini çok daha güçlü ve iyi hissederlerdi. Fakat Barbaros Hayrettin onlardan biraz daha farklı. Çünkü bırakın onu takip edecek bir mürettabat ve gemiyi, kendisine ait büyük filoları hatta Cezayir kıyılarında bir devleti bile vardı. O devleti yarattığı korku nedeniyle de kızıl sakal anlamına gelen Barbaros lakabı da ona Avrupalılar tarafından verildi. Barbaros Hayrettin Selanikli Türk bir babanın ve Rum bir annenin dört çocuğundan biri olarak Midilli’de doğdu. Aslında gerçek ismi Hızır iken, yıllar sonra Kanuni Sultan Süleyman tarafından ona dine hizmet eden anlamına gelen Hayrettin ismi verilir. O denizciliğe oldukça mütevazi bir şekilde sıradan bir denizci olarak başlasa da bir gün Ege Denizi’nde, Rodos şövalyelerine tutsak düşmesi onun yapısını oldukça değiştirir. Esaret yıllarında neler yaşadığı tam olarak bilinmiyor. Bütün malı ve mülküne el konulan Barbaros, kendi adaletini kendi sağlamak ve batı topraklarını yağmalamak amacıyla kardeşlerini de yanına alarak bir korsan filosu kurar.
Gemileriyle birkaç İspanyol ticaret gemisini yağmaladıktan sonra ekonomisi güçlenir ve yavaş yavaş Avrupa’nın kıyı şehirlerine hızlı baskınlar yapmaya başlar. Bunları yaparken Tunus Kralına ve Yavuz Sultan Selim’e hediyeler göndererek dostluklarını kazanmayı ihmal etmez. Artık o bir efsaneye dönüşmüştür. Öyle ki Akdeniz’in en korkulan denizcisi Barbaros olmuştur.
Hatta günümüzde bile İtalya kıyılarında anlatılmaya devam eden bazı efsaneler vardır. Efsanelere göre geceleri, korkunç, karanlık yüzleriyle canavar Türkler yaramaz çocukları çalmak için gelirler. Huyusuzluk yapan çocuklarına İtalyan anneler, sessiz olmazsan Türkler gelir ve seni götürürler diyerek korkuturlardı. İşte bu efsanelerin doğması Barbaros gibi Türk korsanların yaptıklarından kaynaklanıyor. Öyle ki Barbaros, Avrupa’nın kıyı şehirlerine baskınlar yaparak genç kız ve erkek çocuklarını kaçırıyordu. Daha sonra bu çocukları esir olarak alır, genç kızları da dostu olan sultanlara hediye ederdi. Hatta bazen Kraliçe ve Prensesleri bile geceleri saraylarına gizlice adamlarını sokarak kaçırır, Osmanlı Sultanlarına gönderirdi.
Sonraları Kanuni Sultan Süleyman’a hediye ettiği İtalyan Prenses nedeniyle Hürrem Sultan’ın da düşmanlığını kazanmıştır. Barbaros’un Cezayir Limanı’nı inşa ederken 60.000 Hristiyan esir çalıştırdığı bilinmektedir. Bir gün adamları Hristiyan bir esirin üstünü ararken Papalık ve Tunus Krallığı arasında yazılmış olan bir mektubu bulurlar. Mektupta Papa bir haçlı seferi yapacağını söylüyor, Tunus Sultanı da Kuzey Afrika’da hiçbir Türk’ün bırakılmaması gerektiğini söylüyordu. Hatta Barbaros’un da kellesi isteniyordu. Bunun üzerine Barbaros, Tunus ve Cezayir’i işgal ederek kendi himayesini aldı. Afrika’daki bu gelişmelerden rahatsız olan Papa, Andrea Doria komutasındaki 600 büyük gemiden oluşan bir donanmayı Türk hakimiyetindeki Preveze kalesini almak için gönderir. Kanuni Sultan Süleyman da Barbaros’la anlaşarak ona Osmanlı donanma komutanlığını verir. Ve bu kanlı savaşın sonunda 600 gemilik haçlı donanması Barbaros tarafından yok edilmiştir.
Bu olay Akdeniz tarihindeki en büyük deniz savaşlarından biridir ve Barbaros’un üstün denizciliği sayesinde kazanılmıştır. Kanuni başarılarından dolayı Barbaros’u İstanbul’a çağırarak Kaptanı Derya ilan eder. Sıradan bir tüccarken korku salan bir korsanlığa geçen Barbaros, dönemin en büyük imparatorluğunun da Deniz Kuvvetleri komutanıdır.
Hayatı macera ve denizlerde geçen Barbaros, yıllar sonra yaşlanıp ölüm döşeğinde, hayatı boyunca geçirdiği serüvenlerde kaybettiği yoldaşlarını anarak huzur içinde İstanbul’da ölür. Son isteğinin bir denizci olarak öldüğünde denize atılmak olduğu biliniyor. Fakat bu isteği dönemin Şeyhülislam’ın tepkisi nedeniyle yerine getirilmemiştir. Öldüğünde ise o güne kadar hiçbir korsanın yapamadığını yapmış, Hind-Tokyonus’undan İspanya kıyılarına kadar her yerde korku salarak Akdeniz’in geleceğini tamamen değiştirmiştir. Bugün bile batılı tarihçiler tarafından saygıyla anılıyor. Hatta yine tarihçilere göre, Karayip Korsanlarındaki Barbossa karakterinin esin kaynağı Barbaros Hayreddin Paşa’dır. Korsan kelimesi Haydut anlamına geldiği için popüler kültürde barbar ve bakımsız olarak hayal edilseler de aslında gerçek bundan biraz farklı. William Dunper’da bunun en büyük örneği. Bu İngiliz Korsan gereğinden biraz fazla arşivciydi. O nedenle kendisine bilim adamı Korsan da deniliyor. Dünyanın çevresini üç kere turlamış ve gezerken her şeyi kaydeden ünlü bir yazar ve kâşif olan Dunper’ın bir de küçük bir hobisi vardı. İspanyol kasabalarını basmak ve yabancı gemileri yağmalamak. Aranan büyük bir suçlu olsa da o bir kâşif ve bilim insanıydı. Üstelik çağına göre de oldukça eğitimliydi. Örneğin Oxford Sözlüğü onun yazdıklarına binlerce kere atıkta bulunuyor. Doğu dünyasındaki birçok kelimeyi İngilizceye o kazandırmıştır. Bunun dışında kendisi Avustralya’nın ilk doğa tarihçisi ünvanına da sahip ve orada gördüğü birçok canlının tanımlamasını yapan da ilk kişidir. Kanguruları, büyük zıplayan hayvanlar, koalaları, ağaca sıkıca sarılmış, minyon ayılar diyerek tanımlar. Dampere’in bu çalışmaları bilim dünyasına o kadar etki etmiştir ki Darwin bile onun yazdıklarını kaynak olarak göstermiştir. Fakat Dampere’i çetin yapan şey ne bilimle ne de edebiyatla alakalıydı. 1688’de dünya turunu tamamlamak üzereyken, gemisini, tayfasını ve diğer her şeyini terk edip tek başına kendisini o zamanlar hiçliğin ortası olan Tayland kıyılarına vurdu. Üç sene görülmedi. Sonunda İngiltere’de tamamen beş parasız ve kendi anıları dışında hiçbir şeyi kalmamış halde beliri verdi. Üstelik tüm bedeni otantik dövmelerle kaplanmış halde. Tayland’da ilkel bir kabilenin kadın lideriyle aşk yaşadığı da anılarında yazmaktadır. Daha sonra tüm bugünlüklerini bir kitap olarak basar ve biraz para kazanır. Para kazandıktan sonra şehir hayatından sıkıldığını gören William ekibini toplar ve korsanlığa tekrar başlar. Dünya çevresindeki maceralarında onlarca İspanyol gemisini yağmalamış ve bir o kadar da keşfedilmemiş bölgeye ilk ayak basan kişi olmuştur. William’ın ölümü de macera perest ruhuna yakışır bir şekilde oldukça gizemliydi. Ne ölüm sebebi, ne tarihi, ne yeri, ne de gömüldüğü yer bilinmemektedir. Sadece aylar boyunca görülmemesi üzerine 1715’te öldüğü kabul ediliyor. Büyük korsanların neredeyse tamamı erkek olsa da tarihin gelmiş geçmiş en büyük korsanlarından biri Ching Sing isminde bir kadın. Çin’de bir genel evde çalışan Ching Sing 26 yaşındayken orta büyüklükte bir korsan filosu olan Yang Xing ile tanışır ve ona ganimetten pay vermesi şartıyla evlenmeyi kabul eder. Kısa zamanda sert tutumu ve kendine has liderlik yöntemleriyle yeteneğini kanıtlayan Ching, kocası Zheng Yi’nin de ölümüyle korsan filosunun kaptanı olur. Kızılbayrak isimli korsan filosu Ching sayesinde yaklaşık 800 gemiye ulaşır. Ching denizlerde dolaşan 50.000 korsana sahipken, karada 20.000 kadın, erkek, çocuk ve yaşlılardan oluşan suikast ve casus timleri kurar. Bu timler Çin sarayında bile alınan her nefesi takip edebilecek kadar derinlere işlemişti.
Onun bu gücü Çin kralının da haklı olarak rahatsızlık duymasına hatta korkmasına neden olur. Çünkü bütün Çin denizinin hakimiyeti bu sert kadının ellerindeydi ve tek sözüyle kralın en yakınlarını dahi öldürtebiliyordu. Peki bu genç kadını doğunun en güçlü lideri yapan ve düşmanlarını titreten sır neydi? Bunun cevabı Zheng Yi Sang gibi ünlü liderlerle olan ortak yönlerinde yatıyor.
Ching Si kendi korsanlık kurallarını oluşturmuştu. Bu kurallar arasında emre itaatsizlik ederseniz, ganimetten bir şey çalarsanız, karaya izinsiz ayak basarsanız, sadık kasabaları izinsiz yağmalarsanız, filo liderinin haberi olmadan birisine tecavüz ederseniz, kelleniz alınır ve vücudunuz okyanusa atılır gibi net yasalar yatmaktaydı. Ayrıca yakalanan çirkin kadınlar zarar verilmeden serbest bırakılır, yakalanan güzel kadınlarsa Kızılbayrak filosu tarafından ganimet olarak paylaşılırdı. Ya da filo üyeleri tarafından satın alınabilirdi. Bir korsan güzel bir kadın satın alırsa onunla evlenebilirdi. Fakat ona iyi davranmazsa, kelleniz alınır ve vücudunuz okyanusa atılırdı.
Çingin en çok uyguladığı cezalardan biri de suçluyu ağır bir demire bağlayıp denize bırakmaktı. Eğer saldıran kişiler Çin, Portekiz ve İspanya gibi ülkelerin donanmalarıysa, esirler ayaklarından güerteye çivilenir ve dövülerek öldürülürdü. Bir keresinde esir aldığı 3000 İngiliz ve Çinli askeri birbirine bağlayarak canlı canlı okyanusa bıraktığı anlatılır.
Bu nedenle birçok Çinli komutan onun eline geçmek yerine intihar etmiştir. Her şeye rağmen düşmanları tarafından büyümesi durdurulamayan Çing için imparator İngilizlerden yardım istese de, birçok sefer büyük donanmalarla saldıran İngilizler her seferinde yenilgiye uğrar ve filolarına da kadın korsan tarafından el konulur. Bunun üzerine baş edemeyeceğini anlayan Çin imparatoru bir af çıkartarak Çing ve adamlarına af aynı zamanda para teklif eder. En başlarda reddetse de Çing daha sonra bunu kabul etti. Donanmasını da Çin imparatoruna hediye olarak verdi. Adamlarının birçoğu rütbeli askerler olarak orduya alındı.
Kendisi de bu çetin ve hızlı hayatı terk ederek oğluyla birlikte Çin’de kumar ve genelev zinciri kurdu. 10.000 adamı da onun özel koruması olarak 69 yaşında ölene kadar Çing’e hizmet ettiler. Öldüğünde Çin’in en güçlü kadını ünvanını hala koruyordu. Yıllar sonra kendisi ve oğlunun hayatı Karayip Korsanları gibi birçok filme de konu olmuştur.
O hala denizlerin kraliçesi olarak anılıyor.
İlk Yorumu Siz Yapın