"Enter"a basıp içeriğe geçin

Hasta Adam Ve Derviş | Mesnevi’den Hikayeler 21. Bölüm

Hasta Adam Ve Derviş | Mesnevi’den Hikayeler 21. Bölüm

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=rn3jFjl7dN4.

… Başlayalım söze Bismillah ile……her daim Allah ile demişler. Evet sevgili dostlar…
…sözü sözle açarken……eskilerden, yenilerden, gelenlerden, gidenlerden. Bir haber soralım Erenlerden. Bir gün dostlarından birisini……kederli gören Hazreti Mevla’na……şöyle bir bakar. Bütün gönül darlığı……bu aleme gönül bağlamaktandır.
Her dem bu cihandan azad olmalı……ve kendini gayb bilmelidir. Her renge baktığın ve her lezzeti tattığın vakit……bil ki ona kalmayacaksın. Gönül ne vakit hakkın gayri olan nesneye tutulur……muhabbetini yöneltir……bir kederdir sarar çevresini. Muhabbet edilen ne varsa…
…bir surete bürünüp yerleşir gönül hanesine. Gönülde oynaşan gölgeler……öylesine doldurur ki her yeri……ev sahibine yer kalmaz. Bir şeyi layık olduğu yere koymamak ise……zulümdür muhakkak. Bir sonbahar günüydü. Sokaklar arasında gezinirken…
…küçük bir kız çocuğuna rastladım. Bir kuş gibi çırpınıyordu kalbi. Görseniz……sanki yerinden fırlayacakmış derdiniz. Bir yaprağın peşinde koşturup duruyor. Annesi ise ona yetişmeye çalışıyordu. Takılıp kalmıştı küçük kız çocuğu……bir yaprağın tatlı telaşına. Sanki küçük kız yaprağın peşinde……yaprak olmuş uçuyordu. Rüzgar mı dediniz? Nerede?
Gözü yapraktan başka bir şey görmüyordu ki. Aklı fikri yapraktaydı. Yakaladı mı dersiniz yaprağı? Bırakalım küçük kız……yaprağın peşinde bir o yana, bir bu yana koşuversin. Biz de nasibimize düşen……hikâyenin yanına varalım. Varalım ki……gönül hissemize düşen hikayenin peşinde……bir o yana, bir bu yana savrulalım.
Evvela……Niyazi Mısır’a yer açalım gönül evimizde. Sevdim seni hep……varım yağmadır alan alsın. Gördüm seni……efkârım yağmadır alan alsın. Aldım seni…
…aldın beni benden……geçtim bu can utenden. Aklım dahi her varım……yağmadır alan alsın. Ben varlığımı attım……dost varlığına yettim. Her asılı bazarım……yağmadır alan alsın. Geçtim ben adusandan……çıktım ben o dükkandan……hep arz ile.
Bakarım yağmadır alan alsın. Efendim dönelim mesnevi kıssamıza. Devirlerden bir devirde günlerden bir gün……hasta bir adam hekime varır.
Ey hünerli hekimler……şu nabzıma bak da……kalbimin halinden haber ver. Zira nabızdan kalbe yol vardır. Kalp gizlidir……nabız açıkta. Pirin dediği gibi rüzgar gizlidir……toprağın ve yaprağın hareketi ise……rüzgarın nişanesi. Gel gör ki eser sağdan mı…
…soldan mı, soldan mı? Hekim adamın nabzını tutunca……haline vakıf olur. Görür ki kalbindeki illetin……iyileşme ümidi yoktur. Adama salık verir. Gönlün ne isterse onu yap. Ta ki cismindeki bu hastalık çekili versin. Aklına ne gelirse geri durma ki……sabrın ve perhizin iç ağrısı yapmasın. Bunu duyan adam……eyvallah deyip çıkar hekimin yanında. Bir süre dolaştıktan sonra……ırmak kenarına……temaşa etmeye karar verir. Görür ki……ırmak kenarında bir sufi oturmuş. El yüz yıkar. Irmağa doğru eğildiği için de……ensesi açıktır.
Hasta adam……sufinin ensesini görünce……içinden bir tokat indirme isteği peydah olur. Gönlüne geleni yapmazsan……derdin artar diyen hekimin sözlerini anımsar……ve sufinin ensesine tokadı indiriverir. Ensesine şrak diye tokat inen sufi……öfkeyle yerinden doğrulur. Hey ahlaksız adam……ne yapıyorsun diye bağırır.
Adam misliyle mukabele etmek ister……fakat adamın zayıf halini görüp……işin sonunu düşününce bundan vazgeçer. Kadı hakkın terazisidir diyerek…
…adamı çeke çeke kadıya kadar götürür.
Kadı Sufi’ye……şu meseleyi iyice bir anlat bakalım. Vuran kim? Bu adam hastalıkla hayal gibi olmuş. Kendinden haberi yok. Şeriat diriler içindir. Benim hükmüm dirileredir. Mezarlıktaki ölülere değil deyince……Sufi’yi kadıya……peki o halde……bu hükmümün önünde……bir şey yapamayacak. Peki o halde……bu sille tokat reva mıdır bana diye sorar. Bunun üzerine kadı hasta adama sorar. Az çok bir şeyin var mı? Adam varım yoğum altı kuruş deyince……kadı paranın üç kuruşunu kendin harca……üç kuruşunu da ses etmeden bu adama ver. Bu sırada adamın gözü kadının ensesine ilişmesin mi?
Vay! Vurduğum sillenin cezası da pek ucuzmuş diyerek……usulca kadının yanına sokulup……bir tokatta onun ensesine aşk eder. Hasta adam çıkarır cebindeki tüm parasını ve kadıya uzatır. Siz bu altı kuruşu bölüşün……ben de hırıltıdan gürültüden kurtulayım der. Kadı öfkelenince Sufi araya girip……şüphe yok ki senin hükmün adalete uygundur. Bir haksızlık, yanlışlık yoktur der. Ey din alimi, ey emin adam! Kim kardeşine kuyu kazarsa kendi düşer. Hadisini okumadın mı diye sorar. Kadı der ki……kaza ve kaderin sillesine, cefasına razı olmamız gerek. Alnımızın yazısına razıyız elbet.
Lakin yüzüm ekşidir, hoş gör. Zira hak acıdır. Hülasa, kıssa buradadır da…
…hisse saklıdır. Hikayenin başında andığımız gibi……sebepler bahanedir de iş görenler nerededir?
Elbette hicap içerisindedir. Rüzgar gizlidir, yaprak aşikar. Rüzgar estiği yöne göre yaprağı döndürür durur. Kimine sağdan eser cemal tecellisiyle……ve hakkın emrine müptela kılar. Kimine soldan eser celal tecellisiyle……ve hakkın emrinden uzak tutar. Alemlerin sultanı Resul-i Zişan…
…efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem……Hadis-i şerifinde bildirdiği gibi……kalp Rahman’ın iki parmağı arasındadır. Onu istediği gibi döndürür. Rahman yeğliyle yaprak misali kalbimiz……savrulur durur. Mudil isminin tecelligahı olan……hasta manevi illetlere tutulmuş. Tedavisi mümkün olmayan……içinde cehennem kaynayan bir adamın temsilidir. Rağbeti ve muhabbeti dünya kuyusundadır. His gözüyle ameldedir. Tabipten murad kamil insandır. Nabza yani zahire bakıp……kalpten yani batından haber verir. Ruh gözüyle bakar ve cümle eşyanın……iç yüzündeki hakkı görür. Hadi isminin tecelligahı olan……Sufi ise akıl gözüyle ameldedir. Öfkesine, arzusuna asla yenilmez. İşin başını düşündüğü gibi……sonunu da düşünür. Yolun sonundaki tuzağı görür de……her daim uyanık kalır. Kadı ise aynadır. Her hak talep edenin ve kendisinden…
…bunlanan kimsenin aynasıdır. Hakkın adaletinin gölgesidir. Irmak, suretler ve cisimler aleminin temsilidir. Bu suretler ve cisimler……hakiki varlık denizinin nakışları ve köpükleridir. Rüzgar vurdukça uçuşan yapraklar gibi……varlık denizi dalgalandıkça……köpük köpük, nakış nakış suretler belirir. Kimileri bu suretlerden…
…bu surete kapılır. Kimileri de varlığını yoklukta eritip……mana denizinden hisse almaya bakar. Her sanatkar eserini yokluk üzerine kurar. Yokluk mahallini arar. Sud taşıyıcısı boş bir küp arar. Mimar yapılmamış, viran olmuş yıkık bir yer. Sanatkarlar, sanatkarı Hak Teala’da……elbette eserini, insan sırrını……ve insanın bir kutu var.
İnsan sırrını yokluk üzerinde kurar……gönül oltasını la denizine……yokluk denizine atar. İnsan yokluk pususunda avlanır. Ve yokluğuyla varlığı geçit bulur. Yine, Niyazi Mısri’nin dilinden…
…varımızı yağmaya devam edelim.
Geldi dile dildarım. Buldum gülü gülzarım. Şimden geri hep varım. Yağmadır alan alsın. Sen gayibü hazırsın. Her halime nazırsın.
Her hal ile etvarım. Yağmadır alan alsın. Çün buldu gönül. Yârim terk eyledim âyârim. İman ile zünnârım. Yağmadır alan alsın. Mısri’ye vücub imkan bir oldu……kamu ayan. Taat ile eskârım.
Şimdi sonbahar gününe geri dönelim. Küçük kız rüzgârdan bir haber……uçan yaprağın peşinde. Yakaladı mı yaprağı? Evet, hiç pes etmedi. Çocuklar böyledir. Bir şeyi isterler ve genelde onu elde ederler. Çocuklar böyle bir şey. Çocuklar böyle bir şey.
Ve genelde onu elde ederler. Birleyebildiklerinden isteklerini……teke indirdiklerinden istediklerini alırlar. Birleyebildiklerinden isteklerini… Küçük kız yaprağı görmüş ama……perdenin arkasındaki yaprağı oynatanı görememişti. Belki biraz daha büyümesi……önündeki perdeleri aralaması gerekiyordu. Bir gün o küçük kızda…
…rüzgârla tanışacaktı elbet. Yaprağı sabıranın halden hale çevirenin……rüzgâr olduğunu anlayacaktı. O güne dek tutturduğu bu oyunun hayaliyle……yaşamayı sürdürecekti. Hayali acaba onu nerelere götürecekti? Efendim, hasta adam ve dervişin hikayesini……anlattık size. Anlattık anlatmasına ama…
…işin ehline sormayı unuttuk. Bakalım o bize neler söyleyecek. Hazreti Mevlana’ya göre……bu dünya hayatı hasta adam……derviş ve kadı hikayesinde olduğu gibi……bu dünya bir……trajediler bütünüdür. Dolayısıyla……Hazreti Mevlana’da bazı hikayeler…
…nükteler barındırır, latifeler barındırır……trajikomik bir sahne önümüze……koymaktadır. Nedir Hazreti Mevlana’nın……bize çizdiği, önümüze koyduğu bu trajediye? Hazreti Mevlana’ya göre âlem……bu dünya hayatı, insanın hayatı……zıtlıklarla bakidir. Geceyi gündüz……takip eder, gündüzü gece takip eder. Nuru karanlık takip eder…
…karanlığı da nur takip eder. Savaş barışı……barış savaşı takip eder. İnsana düşen görev bu zıtlıkların……ötesine geçip birliğe ermesidir. Veya âlemdeki dünya hayatındaki……bu çatışmanın, bu zıtlıkların……suret ve mananın ışık ve karanlığın……müsebbibi olan, müsebbibül esbab olan……hakka ulaşmasıdır.
Hazreti Mevlana mesnevisini……yokluk dükkanı, mesnevisini……birlik dükkanı olarak tarif etmektedir. Dolayısıyla insana düşen……varlıktan yokluğa, yokluktan……varlığa geçmesi, manadan surete……intikal etmesidir. Hasta adam……Derviş ve Kadı hikayesinde biz……insani adaletle, toplumsal adaletle……birlik ve ilahi adaletin nasıl tecelli ettiğini……görmekteyiz. Kadı hüküm verir. Merhametle hüküm verir. Fakat bu merhamet öte taraftan……adaletin bir tür ceza olarak da……tecelli ettiğini bize göstermektedir. Kişi ahlaki bir öğüt olarak……bu hikayede şunu anlamalıdır. Kendisi için istemediği bir şeyi…
…şarkısı için de istemeyecektir. Bu bir imtihan vesilesidir. Fakat Allah’ın adaleti……farklı bir şekilde tecelli etmektedir. Hikayede diğer bir şey ise……kadere teslimiyettir. Hazreti Mevla’na……biz Cebrî değiliz ama Cebbar’ın kuluyuz der. Dolayısıyla insanın bir iradesini……insanın hürriyete kavuşmasını da…
…işaret etmektedir tüm hikayelerinde. İşte insana düşen vazife……mesnevi hikayelerindeki bu çok katmanlı……anlamları bir perde gibi açarak……ilahi kudrete, ulûhiyetin birliğine……teslim olmasıdır. Bütün hikayelerde işlenen ana tema……ulûhiyetin birliği meselesidir.
Allah’a teslimiyet meselesidir.
Ayrıca……sıfırda……yüce mevcut……şeyi……müslümanlar……birbiriyle……benimle……birbiriyle……benimle……benimle……benimle……benimle……benimle…
Hazreti Pir der ki……kanat doğan kuşlarını padişaha götürür……kuzgunları mezarlığa. Kanattan murat hayaldir. Doğandan murat saadet ehli. Kuzgundan murat ise……şekavet ehlidir. Hazreti Pir der ki……kanat doğan kuşlarını padişaha götürür…
…kuzgundan murat ise……şekavet ehlidir. Hayal bizi ya Hakka……hakikate götürür……ya da cismaniyet ve nefsaniyet alemine. Hasılı hayal bin bir dura konarak……bizleri alemlerden alemlere götürür. Evet efendim……ruha şifa mesneviden……bugünlük de bu kadar. Aman ha…
…ve muhabbetle sakın daralmayın.
İnanın bahar çok yakın.
www.feyyaz.tv

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir