"Enter"a basıp içeriğe geçin

Hayvanların Dilini Öğrenmek İsteyen Adamın Hikayesi – Serdar Tuncer

Hayvanların Dilini Öğrenmek İsteyen Adamın Hikayesi – Serdar Tuncer

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=6rjHJfoV2Bg.

Musa aleyhisselam zamanında devletlu bir adamcağız, genç bir delikanlı çıkmış gelmiş Hz. Musa’ya demiş ki ya Musa benim bir muradım var. Hayır olsun inşallah. Ben demiş insanlardan yoruldum sıkıldım. Yani işleri güçleri makam, mevki, mal, mülk, mansıp hiç ötelere dair bir dertleri yok bu insanlar.
Bana hayvanların dilini öğret, bana bir dua et. Rabbim bana hayvanların lisanını öğretsin. Belki onlardan ötelere dair, son nefese dair bana hayrı dokunacak bir şeyler işitirim. Dinim de dünyam da güzelleşir. Hz. Musa diyor ki vazgeçme bu iş dudaktan, kitaptan, oradan, buradan öğrenilecek bir şey değildir. Eğer ibret almak istiyorsan Allah-u Teala elini aç dua et. Allah’tan iste.
Allah-u Teala de ki ya Rabbi bana ibret alacak bir gönül ver. Bu gönlün işidir. Adam Hz. Musa böyle isteme filan deyince birazcık daha hayretle gayretle istemeye başım. Ya Musa ben bunu çok istiyorum. Ne olur demiş. Bak çok kıymetli benim için bir şey istedim. Sen Allah’ın ulu lazım peygamberisin. Allah seni geri çevirmez. Sen cömersin. Senden isteneni geri çevirmedin filan. Daha çok istemi… Bu da böyledir. İnsan men edildiği şeye karşı daha çok istekli olur. Değil mi? Yasaklanan şeye karşı insanın talebi daha fazla artar. Bu böyledir. Hz. Musa böyle deyince boşver bu işten sen zarar görürsün deyince adam daha büyük bir taleple istemeye başlamış. Ve ya Musa hani öğretmezsen ben sana karşı bir kalbimde soğukluk olacak filan deyince
mesele kendisi değil de Allah’ın dinine karşı bir mesafe oluşmasın diye Musa aleyhisselam demiş ki tamam Rabbime bunu arz edeceğim. Tuğrisina’ya çıkmış demiş ki ya Rabbi sana malum bir kulun böyle böyle bir muradı var. Öğrense bu işten çok zarar görecek. Öğretmesem bana suizan edecek. Sen ne emredersen onu yapacağım.
Cenab-ı Hak demiş ki ya Musa madem bu kadar çok istiyor ona öğret. Allah Teala kırmaz. Hz. Musa gelmiş adama yine nasihat etmiş. Demiş ki bak sen bunu istiyorsun ama sana lazım olmayan bir şeyin bilgisini istiyorsun. Hz. Musa adama böylelikle nasihat edince adam Doğancı’m ısrarlı bir adam. Diyor ki bari demiş hiç olmazsa yanlarına bakmış şöyle oradan bir köpekle bir horoz geçiyor bari şunların dilini öğret bana demiş. Hadi hayvanların dilini öğretmiyorsun bari şu köpekle horozun dilini öğret. Bir şeyi murad etme olursa inat etme haktandır o reddetme Mevla görelim neyler neylerse güzel eyler. Hz. Musa dayanamamış madem bu kadar ısrar ediyorsun demiş. Tamam bunların dillerini sana öğreteceğim. Öğretmiş nasıl öğretmiş bilmiyoruz. Ertesi sabah olmuş adam bakmış ki horozla köpek bir arada hizmetçi sofrayı böyle toplamış.
Çırpmış o sofra çırpılır. Tabi sofradaki artıklar dökülüyor horozla köpek artıkların peşine düşmüşler. Adam da yaklaşmış. Ulan acaba öğrendim mi? Şimdi bakacak onlar bir şey konuşacak. Bu da öğrenip ya Emin de değil bari üçkağıt. Yani öğret diyor Allah’ın peygamberi öğrettim diyor. Kendini dönüyor diyor ki acaba öğrendim mi filan bir çek edecek teyit edecek. Geçmiş şöyle dinliyor. Horoz sofra artıklarının içerisinden ekmeği kaptığı gibi kaçmış. Köpek arkasından seslenmiş. Ayıp demiş bu seni yaptın. Niye? Sen demiş o buğday muğday onları da yiyebiliyorsun da benim ekmekten başka yiyebileceğim bir şey yok. Benim rızkımı niye alıyorsun zalim. Horoz da dönmüş kardeş çık demiş. Kafana takma. Yarın sahibimizin atı ölecek. At ölünce size deli ziyafet çıkacak. Boş ver demiş. Bugünlük sabret.
Ölünce köpek böyle gözler feldir feldir oldu. Sevinmiş. Ciddi mi diyor? Ciddiyim demiş ya. Adam bunu duyunca eyvah at gidiyor. Ne yapayım? Ulan ben bu hemen atı alayım götürüyüm çarşıda birisine satayım. Adam atı aldığı gibi tutmuş pazarın yolunu. Çarşıda bulduğu biriyle pazarlık falan filan at satmış.
Yani ertesi sabah sofra toplanmış çırpılmış bulgur filan filan derken Horoz yine ekmeği kaptığı gibi kaçmış. Köpek arkasından ya sen ne kadar yalancı birisin demiş ya. Dedin ki at ölecek. At falan ölmedi demiş. Bugün de demiş ekmeği kaptın gidiyorsun. Ayıp bu seni yaptın filan. Horoz demiş at öldü. Öldü de demiş. Başkasının yanında öldü. Bizimki demiş götürdü o atı sattı ya. Sattı adam atı aldı at bugün öldü. Oradaki köpekler bayram etti. Benim yalancılığım filan yok. Ama demiş sabret yarın sahibimizin katı ölecek. O ölünce size gene ziyafet var. Köpek bakmış. Esra mı diyorsun demiş. Bak bu defa bari. Ben yalan söylemem demiş ya. Sabahları bile vakti gelince demiş ben öterek insanları uyandırırım saatinde. Hakka çağıranım ben. Vakitsiz ötsem kellemi alırlar. Ben bu kadar doğrucuyum.
Nasıl yalan söylerim. Yarın katı öyle çık. Adam dinliyor. Ulan demiş atı sattık. Katı’rı da haa demiş. Bak Hz. Musa diyordu ki bir de sen bu işten zarar göreceksin. Ne zararı demiş. O fayda görüyoruz. Zarardan kurtarıyorum kendimi sürekli. Ben de hem götüreyim bu katı’rı satayım. Bu da böyledir. İnsan zarar nedir, fayda nedir bildiğini zanneder de aslında pek bilmez. Fayda zannettiği nice şey vardır ki sonrasında anlar onun bir zarar olduğunu.
Zarar zannettiğin nice şey vardır ki sonrasında fayda olduğu ortaya çıkıyor. Bakın bu hikayenin sonunda da ortaya çıkacak. Adamın fayda zannettiği şey zarar olacak. Zarar zannettiği şey aslında fayda imci. Eyvah diyecek. Ama iş işten geçecek. Adam demiş ki öyle demiş. Bir de diyordu ki zarar görürsün Hz. Musa buyuruştan. Bak faydası oldu demiş. Şimdi zarar ne fayda ne? Adam şimdi duymuş. Katı’rı da gidiyor. Demiş ki ben götüreyim bu katı’rı da satayım. Koşturmuş.
Katı’rı da satmış. Ertesi gün sofra serpilmiş. Horoz yine gelmiyor. Ekmek kaptığı gibi gitmiş. Köpek arkasından sinirle. Yazıklar olsun sana demiş. Hem zalimsin hem yalancısın. Neler yapıyorsun? Bak bugün de ekmeğimi aldın gittin. Hani Katı’rı gidecekti? Katı’rı da sattı adam. Aç kaldık bugün de falan. Böyle sistem edince. Horoz demiş ki rahat ol demiş ortak. Neyine rahat olayım? Ben demiş. Aklıyım sana yalan söylemedim üstelik. Katı’rı götürdü başkası. Bunu mu sattı? Zararı başkasına çektirdi demiş.
Katı’r öldü. Ama başkasının yanında öldü. Sahibimiz kendine gelecek zararı başkasına çektirdi. Adam da dinliyormuş. Valla ben dillerini bilmediğimi. Neyse. Ama demiş sabret. Yarın köle söyleyecek. Kölenin yakınları da toplanırlar. Bir yiyecek bir şeyler yaparlar. Oradan düşen artıklardan da muhtemelen sen de doyarsın. Ben de doyarım. Hepimiz de doyarız.
Köpek demiş ki bari bu defa doğru söyle. Hepsi doğruydu demiş de ben sana yalan söylemiyorum. Ama bu ne yapıyorsa bir yolunu buluyor bu zararlardan kurtuluyor. Zararı hep başkasına çektiriyor. Peki demiş. Orası ekmeği aldığı gibi gitmiş. Adam bunu duyunca ölen demiş. At gitti. Katı’r gitti. Bugün de diyorlar ki ben bu köleyi de satayım demiş. Satayım zarardan kurtulayım. Hem kölesini almış gitmiş çarşıya satmış eve gelmiş.
Rahat böyle keyifli bir şekilde oturmuş. Ertesi gün gene sofra serpildik de kahvaltıdan sonra horoz gene kut kut kut gelmiş. Ekmeği kaptığı gibi gitmiş köpek arkasından. Yeter artık kardeş demiş lan. Her gün bu ekmeği alıp götürüyorsun. Halbuki sen şu buğdayları yesen güzel güzel. Ben de bu ekmeği yesem karnımı doyursam. Üstelik bana diyorsun ki o ölecek bu ölecek şu ölecek.
Hiç biri de ölmüyor. Sahibimiz de sanki bizim ne dediğimizi anlar gibi arkadaş alıyor götürüyor. Ölecek dediğin şeyi satıyor. Ne ziyafet var ne bir şey. Günlerdir açlıktan dilimiz damağımız kurudu. Fiyat böyle sisteme derken horoz demiş ki. Köpek kardeş sahibimiz evet doğru söylüyorsun atı sattı katı’rı sattı en son köleyi sattı.
Ama farkına varmadan kendi kanına girdi. Yarın sahibimiz ölecek ve yakınları onun acısıyla muhtemelen şu öküzü kesecekler. Gelenlere ikram ve ihsan da bulunacaklar. Sen de rahatlayacaksın karnını doyuracaksın. Şimdi hayvanların dilini öğrenmek isteyen adam bu konuşmayı duyunca eyvah demiş eyvah eyvah eyvah. Ne yapacağım? Yapacak tek bir şey var. Koşacaksın Hz. Musa’ya öyle ya. Adam gelmiş Hz. Musa’ya. Ya Musa durum böyleyken böyle şimdi ben ne yapacağım? Hz. Musa bakmış ben sana bu işten zarar göreceksin demedim mi? Üstüne vazife olmayan şeyin bilgisi sana zarar verir demedim mi? Sen bu işe ehil değilsin demedim mi?
Bu kadar ısrarcı olma demedim mi? Israr ettin. Neticesi böyle oldu. Şimdi kendini de sat kurtul demiş. Öyle ya onu sattın onu sattın hadi şimdi kendini de sat da kurtul. Adam demiş ki ya Musa ben iyiliğe layık birisi değilim. Ben bir hata ettim. Ben bir yanlış yaptım. Ama sen hata edene de iyilikle mukabele edecek yücelikte bir zatsın. Ben sana kurban olayım beni bu dertten kurtar ne olursun. İyiliğe iyilik her kişinin karıdır.
Ama kötü ile iyilik her kişinin karıdır. Ben bana düşeni yapamadım. Hiç olmazsa sen sana düşeni yap beni bu dertten kurtar diye yalvarmış Hz. Musa’ya. Hz. Musa adamın haline acmış bakmış ve demiş ki ok yaydan fırladı artık ne yapsan geri dönmez. Olan oldu. Sen sana gelecek büyük zararı önleyecek şeyleri ortadan kaldırdığın için şimdi zararın büyüğü sana erişti. Adam bu sıra böyle bir ateşlenmiş bir hastalanmış beti benzi sararmış böyle yığıldı yığılacak oraya düşüp kalacak.
Hz. Musa ona aslında şunu söylüyor diyor ki bak eğer sen o atı satmasaydın at ölüverseydi ne katırın ölecekti ne kölen ölecekti en sonunda ne sen ölecektin. Allah bazen böyle küçük zararları kullarına vererek büyük zararları onların başından def eder. Küçük bir şeyi büyük bir şeye bedel sayar da onu selamete çıkartır fakat insan bilmeden o küçük şeyleri telafi derdine düşerse Allah korusun bu defa daha büyük bir zarar erişir. Kısa bir şey biraz bunu anlatıyor. Hz. Musa yapacak bir şey yok demiş. En fazla bu saatten sonra sana yapabileceğim şey imanla göçmen için ellerimi açıp Cenab-ı Mevla’ya dua etmektir. Adam iyice perişan olunca onu kaldırmışlar evine götürmüşler. Hz. Musa elini açmış demiş. Ya Rabbi onun imanını alma yükü kaldıramadı dedim ama dinlemedi. Ehil olmadığı bir işi öğrenmeye kalktı. Bak açalım mı pencereyi. İnsanın ehil olmadığı bir işi öğrenmeye kalkması da neticede onun zarar görmesine sebep olur.
Şimdi Hz. Mevlana bu Musa aleyhisselam ile hayvanların dilini öğrenmek isteyen adam kısasının sonunda diyor ki deryaya layık olan su kuşudur. Yüzme bilmeden deryaya dalarsan boğulursun. Üstüne vazife olmayan işi öğrenmeye kalkarsan zarar görürsün. Ehil olmadığın şeyin derdine düşersen dert sahibi olursun.
Deva bulamazsın. İste iste de güzel istemek lazım. Güzelden istemek lazım. Güzelce istemek lazım.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir