"Enter"a basıp içeriğe geçin

Hurma Kütüğü | Mesnevi’den Hikayeler 11. Bölüm

Hurma Kütüğü | Mesnevi’den Hikayeler 11. Bölüm

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=hEn01J3hROQ.

… Onu candan sevenler mutluluğu buldular. Onun aşk bahçesinin bürbürleri oldular.
İkliminde uçtular, zakir oldu dilleri. Göz yaşları dökerek suladılar gülleri. Habibinin sevgisiyle cansızlar geldi dile. Bakıp onu görmeyen değildir kütük bile. Efendi Hazreti Mevlana, Mesnevi’sinde Allah’ın elçisi Hazreti Muhammed’e……sevgisini bu beytlerle ifade ediyor. Ben yaşadıkça Kur’an’ın bendesiyim. Ben Hazreti Muhammed’in ayağının tozuyum diyen……Hazreti Mevlana’nın Mesnevi’sinden bugün sizlere çok özel bir kıssa anlatacağız. Efendim, öncelikle bu kıssanın özelliği……Peygamber Efendimiz Aleyhisselam’ın……sahi hadislerle sabit olan bir mucizesini anlatıyor olması.
Efendim, Resulullah Aleyhisselatu Vesselam……Medine’ye hicret ettikten sonra Halid Bin Zeyd……Eba Eyüp el Ensari, yani bizim bildiğimiz adıyla……Eyüp Sultan Hazretleri’nin evinde misafir olarak ikamet etmeye başladı. Eyüp Sultan Hazretleri’nin evinin yakınında boş bir arsa vardı. Bu boş arsa iki yetim kardeşi aitti. Hazreti Muhammed orada bir mescit ve kendisi için de bir oda yapılmasını isteyince……iki yetim kardeş bu arsayı bağışlamak istediler. Efendimiz Aleyhisselam bu bağışlamayı kabul etmedi ve o arsayı satın attı. Kısa bir süre sonra taş temeller üzerinde……kerpiç duvarlar örülerek inşaat bitirildi. Ve üzeri hurma dalları ile kapatıldı. Bu ilk mescitte mihrap ve minber yoktu. Tavanı tutmaya yarayan sekiz adet direk vardı. Bu direklerin daha sonra isimlendirildiğini biliyoruz. Bir tanesine tövbe direği diğerine de şerir yani kötülük direği denmiştir. Resulullah en çok tövbe direğine yakın bir mahalle…
…namazını kılar ve kıldırırdı. Hazreti Peygamber……mescid-i şerifte cuma hutbesi veya vaaz sebepleriyle konuşacağı zaman……ayağa kalkar mübarek yüzünü ashabına döner ve öyle konuşurdu. Bu mescidin tavanını tutmaya yarayan direklerin dibinde…
…konuşulmaya müsait bir yer yoktu. Onun için Hazreti Muhammed hiçbir yere dayanmadan……kıble duvarına yakın bir yerde bütün cemaati görebileceği……ve cemaatin de onu görebileceği bir yerde durur…
…ve konuşmalarını ayakta bir yerde dayanmadan yapardı. Resulullah ayakta durarak konuştuğu için……ashab-ı kiram yaslanması adına şerir sütunu diye anılan sütünün yakınına…
…bir hurma kütüğü koydular. Resulü Kibriya okuyacağı hutbe ve vaazları……bundan sonra bu hurma kütüğüne yaslanarak okumaya başladı. Bu hal beş sene kadar sürdü. Hicretin sekizinci yılı sonlarında……Müslümanların çoğalmış olması……cemaatin de kalabalıklaşmış olması sebebiyle……cemaatin arka sıralarında kalanlar…
…peygamberin yüzünü iyice göremez oldular. Bu nedenle kendisine gelip ricada bulundular……ve dediler ki……ya Resulullah……size bir minber yaptıralım……müsaade buyurun……bir kürsü yaptıralım……oraya çıkın da arkada kalanlar……cemalinizi görsünler. Hazreti Muhammed bu ricayı kabul etti. Çok iyi bir marangaz olan……Sahide oğulları kabilesinden……Sa’d bin As’ın kölesi Bakum……üç ayaklı, üç basamaklı……ve sırt dayamaya mahsus yeri olan……bir kürsü yaptı. Hazreti Muhammed……bu ahşap kürsüden……vaaz etmeye başladı. Vaaz etmeye başladı da……işte ne olduysa……o anda oldu. Hazreti Muhammed ilk defa bu kürsüye çıktığında……peygamber aleyhisselamın……daha önce sırtını dayayarak……vaaz verdiği o hurma kütüğü……herkesin duyabileceği bir şekilde……yüksek sesle ağlamaya……innemeye başladı. Bu derin ve yanık bir ney sedası gibi……öyle içten seslenişti ki……o sohbet meclisinde bulunan……genç, yaşlı kim varsa…
…bütün müminler bu feryatı duydular. Bütün ahşap……kuru bir hurma ağacının……bu kadar yanık bir sesle……içindeki hasret ve acıyı……ifade etmesi karşısında…
…hayret ve dehşete kapıldılar.
Hz. Muhammed……Mimber’den indi……ve elleriyle hurma kütüğünü……okşadı ve ona sarıldı. Cabir bin Abdullah Hazretleri……bu hadiseyi……Resulullah hurma direğini kucakladığında……direkt tıpkı ağlayıp ağlayıp da……anasının kucağına çıktığı zaman susan……ama eski ağlamasının tesiriyle……nefesi hıçkırıklı olan…
…bir bebek gibi hıçkırıyordu diye anlatır. Peygamberimiz……sarıldığı hurma ağacını……bir taraftan elleriyle teskin ederken……ey hurma kütüğü……ne istiyorsun? Bu feryatın niye? Nedir bu halin diye sordum. Gördükleri ve duydukları karşısında……şaşırmış olan ahşap……merak ile ne olacağını beklemeye başladılar. Aralarından bazıları herhalde yanlış duyduk. Hiç kuru bir ağaç parçası ağlar mı diye düşündü. Hazreti Muhammed……bir kez daha hurma kütüğünü okşayarak sordu. Ey hurma kütüğü……bu feryatın nedir? Hurma kütüğü……kendi hal lisanı ile…
…konuşmaya başladı. Sıcak gözyaşları içinde dedi ki……ya Resulullah……senin özlemin beni yaktıkça yaktı. İçime öyle tarifsiz bir gam……keder ve hasret doldurdu ki……daha evvel hutbe vakitlerinde senin dayandığın……o talihli ve mesut direk bendim. Şimdi ise beni terk ettin. Bu mimbere yükseldin.
Şimdi senin makamın on mimbendir. Fakat……ey Allah’ın Resulü……lütfen ve merhameten bana hak ver. Dünyada hangi varlık……senin bu özlemine tahammül edebilir? Hazreti Muhammed……hurmanın bu derin ve muhabbet dolu feryadı karşısında……onu teselli etmek için dedi ki…
…ey hurma kötüyü……madem ki feryadın böyle bir ayrılık acısındandır……ben de senin için dua edeyim buyurdu ve ekledi. İster misin Allah’a yalvarayım de……seni doğunun batının bütün insanlarına……meyve yetiştiren yemyeşil, dipdir bir ağaç yapsın. Yahut seni bir cennet fidanı……cennette bir serve fidanı yapsın ki…
…sonsuzluğa kadar en güzel, en taze vücutlar gibi……genç ve dilber kalasın. Bu iltifata mazhar olan hurma kötüyü……daha derin bir ah ile ağlayıp……yakıcı ve kavurucu aşkının bir işareti olarak……şu talepte bulundu. Ey Allah’ın Resulü……ikisini de istemem. Tek arzun sende fâni olmak. Bunun için beni gömüp yok etmen……beni bu fâni vücudumdan kurtarmandır. Çünkü bir ağaç ne kadar taze ve güzel olursa olsun……gıdasını güneşten ve sudan alır. Halbuki benim hayatım senin nurunla beslendi. Sana destek olmanın, senin sıcaklığınla ısınmanın……sende yanıp kavrulmanın lezzetini tattı. Ben artık bu hoş ve tatlı hazdan asla ayrılamam. Daima baki olanı isterim. Beni öylesine göm ve yok et ki……sen de senin biricik nurun içinde dirilip ebedi olayım. Hazreti Muhammed, kötüğün bu içten yalvarması karşısında…
…iki damla gözyaşı döktü.
Ve ashabıyla birlikte o hurmak kütüğünü toprağa gömdü.
Bu hadise Enes bin Malik, Abdullah İbni Abbas……Ebu Said-i Hudri, Abdullah İbni Ömer gibi……asabın büyükleri tarafından da hep anlatıla gelmiştir. Hazreti Mevlana Mesnevi’sinde bu hikayenin ardından……nasihatlerine şöyle devam ediyor. Şunu bilesin ki Cenab-ı Hakk’ın kendisine lütufta bulunduğu kul…
…dünyanın gelgeç sevdalarını umursamayıp……yüzünü her şeyin ötesine ve üstünde olan Hakk’a döndürür……madem ki şehadet edip Allah yolunda bir yolcuyum dedin…
…o halde dinle.
İcaz-ı Enbiya’ya nazar eyle ey gafil! Asa ejderha oldu, kütükse sahibi değil. Muhabbetin aslını dinle bir de ağaçtan……varlığa heves etme, sıyzıl fani amaçtan. Vücut ötesindedir, bil ki gerçek saadet. Vuslattır asıl varlık, Rab’den onu talep et.
Ey insan, ne ibrettir düşünsen derin derin. Kuruk kütük yer buldu, gönlünde peygamberin. Ve yine ne ibrettir hakikatten bir haber. Nice taş var, kütük var insan suretindeler. Elindeki taş bile Muhammed Resul dedi. Kütüğün gördüğünü Ebu Cehil görmedi.
Rabbimiz nasip eyle o kütüğün halinden……muhabbetten hisse ver, ikram et cemalinden. Efendim, şimdi her gün olduğu gibi……işin ehline sorup ondan dinleyelim mi? Ne kadar ibretli bir kıssa. Hz. Mevlânâ’nın Mesnevi-i Şerif’i……bütün bu işle meşgul olanlar tarafından……ittifakla kabul edilir ki Kur’ân tefsiri. Ama bildiğimiz klasik tefsir metoduyla yapılmaya. Bu, sütûn-ü hannâne diye meşhur olan…
…ağlayan direk meselesinde……Hz. Mevlânâ pek çok şey anlatırken……esas dayanak noktası konunun zemini……İsra Sûresindeki ayet-i kerime. Ne kadar yaratılmış şey varsa……Allah’ı tesbih ederler……fakat siz onların tesbihini anlamazsınız. Buyuruyor Rabbul Alemin kitabı keriminden. Gerçi bu çok ciddi bir münakaşa konusudur. Daha sonra tarihimizde……Sivasiler katıza deliller kavgası diye bilinen mesele……birçok hususun yanında özellikle bu ayet-i keriminin……Abdülmecid-i Sivasî Hazretleri tarafından…
…ben anlarım diye Ayasofya Camii kebirinde vaz etmesinden sonra……vay efendim ayeti inkâr ediyorsun, kâfirsin diye……sofuların, softaların, bağnazların itirazı üzerine. Halbuki orada Arapça gramer kaidesiyle……Abdülmecid-i Sivasî Hazretleri……oradaki ayetteki mana…
…hiçbiriniz anlamazsınız manasına gelmez, hepiniz anlamazsınız. Yani anlayanlarınız vardır, ben onlardanım diyor. Mühim olan nokta şurası. Sütûn-i hannene yani ağlayan direk mucizesi……asab-ı kiramın o mecliste olanlarının tamamı tarafından işitilmiş. Hatta tabiinin reisi kabul edilen Hasan-ı Basri Hazretleri……bu hadiseyi sık sık hatırlar ve……bir kütük kadar olamadık diye hayıflanırmış mal. Burada mühim olan nokta……zaten semada ve gökte ve herkese arasında…
…ne kadar şey varsa Allah’ı zikreder. Fakat bu zikir kendilerine mahsus bir hâl iledir. Duymak için gerek beden kulağında, gerek can kulağındaki……gaflet pamuğunun çıkarılması lazım. Nasıl Ebu Cehî’yle Efendimiz aleyhisselatü vesselam…
…yerdeki bir avuç çakılı alarak benim Allah’ın Rasûlü olduğumu……ben söylüyorum inanmıyorsun, bunlar söylese olur mu derken……aslında yanlış anlaşılıyor. Taşları konuşturmamış. Zikretmekte olan taşların sesini duyabilmesi için……Ebu Cehil’in kulağındaki gaflet pamuğunu çıkarmıştır. Ama Efendimiz elini estağfurullah itip……sen sihirbatsın diyecek kadar küstah. Zaten imana gelme işinin tek sebebi de çibridir. O bir başka mesele olmakla birlikte……burada bizim toplumumuzun aleyhisselatü vesselam Efendimiz hazretlerine……gösterdiği tazim ve muhabbet nişanelerinden biri olan hususa……değilmek istiyorum müsaadenizle. Biliyorsunuz bizim memberlerimizde……hatib efendiler……memberin en sonuna kadar çıkmazlar. En son üç basamağı……oturma ve ayak basma yeri olarak görmezler. Çünkü Efendimiz hazretlerine yapılan……hikayede sözü geçen member üç basamaklıydı. Hz.Ebu Bekir efendimizin çıktığı yere çıkmamak için……ikinci basamakta durdu. Ömer efendimiz birinci basamakta durdu. Hz.Osman yerde durursa……o zaman zaten o mihrabın yapılma sebebi ortadan kalkmış olacak. Kendisi……ben bir terbiyesizlik yapmıyorum ama……kuruluş gayesine uygun hareket ediyorum diye……üçüncü basamağa çıktı. Daha sonra……Ömer İbn Abdülaziz’in Medine Valiliği zamanında……Valid bin Abdülmelik vesaire……o üç basamağın altına……basamaklar koyarak o üç basamağı yükselttiler. İşte bizim toplumumuz çok şükür……o üç basamak terbiyesine hâlâ riayet eder. Ve biz Efendimiz hazretlerinin ayak bastığı yeri bile…
…mubarek adletleriz.
Ey Allah yolunun yolcusu……muhabbetin hakikatini bir ağaçtan duy……ve ondan ibret al. Kendini vücut ve dünya hepinizin……yolunu bulup, yolladığınızda……bizim için bir şey yapmamız lazım.
Ve ondan ibret al, kendini vücut ve dünya heveslerine mahkum etme. Gerçek saadetin ve mevkilerin en yücesinin……vücutlar ötesinde ve onların son bulduğu yerde olduğunu bil. Bil ki gerçek saadet fâni vücudun oyunlarından kurtulup……ilahi sevgiye talip olmaktır. O hurma ağacı Allah’ın Resulüne…
…kendisini toprağa gömdürttü ki……fâni vücudundan kurtulsun. Efendim, fâni dünyanın dertlerinden……arınmanız dileğiyle……ruha şifa mesneviden……bugünlük de bu kadar. Kalın sağlıkla ve muhabbetle. Aman ha, sakın unutmayın.
Bahar çok yakın.
Erişim www.seslibetimlemedernegi.com

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir