Hz. İsa ve Bağcı Kıssası – Serdar Tuncer
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=3EKJ1ZAC3xo.
Selamun aleyküm Erenler ve dahi Erenlere gönül verenler. Hatta ve hatta yaşamak dediğimiz şeyin bir yolculuktan ibaret olduğunu bilenler. Ankara, İstanbul arasında yolculuk yapıyoruz. Günlerden Perşembe, akşama yayın var. May mecraya gitsek program yetişmez. Dedik ki, duralım. Mekan bizim. Yol üstünde harika bir tesis. Dorukkayadayız. Çekelim.
Mekan bizim derken bize ait değil. Yolculukta insan gördüğü şeyleri benim dese ne kadar komik olur değil mi? O da benim, bu da benim, şu da benim. Benim değil ama istifademe sunulmuş. Şimdi hayatta bir yolculuk ve o hayat yolculuğunda size ikram edilen bütün nimetler aslında sizin değil. Size emanet ve siz yolcusunuz. Gelip geçiyorsunuz. Sahiplenmek abes. Onun gibi işte. Derler ya hani çok güzeldir o.
Mal sahibi, mülk sahibi. Hani bu ilk sahibi. Mal da yalan, mülk de yalan. Var biraz da sen oyalan. Mevzu, oyalanmak mevzudur. İsa Aleyhisselam bir gün havarileriyle beraber bir yolculuğa çıkarlar. O yolculuk esnasında bir bağın önünden geçiyorlar. Bir rivayet o ki Allah-u Teala der ki Hz. İsa’ya ey İsa o bağa girin ve oradan üzüm yiyin. İsa Aleyhisselam biraz da şaşkınlık içinde ya Rabbi der o bağ bana ait değilken bir başkasının yerine ben nasıl girip de onun malından yiyebilirim. Allah-u Teala vahyeder sana ayetlerimden bir ayet göstereceğim. Gir o bağ.
Böyle deyince Hz. İsa’ya haydi der havarilerine şu bağa giriyoruz beraberce. Havari belki burada bir pencere açmak lazım. İsa Aleyhisselam havarileriyle beraber bağ doğru yürüye dursun. Havarilerle İsa Aleyhisselam’ın arasında bağ birazdan geleceğiz unutmuş değilim. Orada enteresan bir şey bizi bekliyor çünkü. Allah İsa’sına Aleyhisselam sana ayetlerimden bir ayet göstereceğim demişti ya. O gösterdiği ayet sadece İsa’sına ve havarilerine değil sonraki rivayetlerle insanlara ulaşacak ya her birimize gösterilecek bir ayettir. Rabbimizin bize nasıl bir ayet göstereceğini bağa girip birazdan İsa Aleyhisselam’a beraber göreceğiz. Ama önce şöyle bir bahis açalım. Havariler rivayet o ki bir gün İsa Aleyhisselam’a derler ki
”Efendim Allah-u Teala bize gökten bir sofra indirse ve bu suretle hem Allah’a olan yakinimiz artsa hem de Allah’ın bizi sevdiğine dair bir işaret olarak görsek bunu.” İsa Aleyhisselam pek razı gelmez. Der ki hani şükrünü eda edemeyeceğiniz bir şey istemekle korkmuyor musunuz? Allah’tan böyle bir şey istiyorsunuz. E veriverir fakat şükründen aciz kalırsınız da ziyana düşersiniz. Havariler ısrar üzerine eski elbiseler giyip tezellül içerisinde yani zillet içerisinde, oyun bükerek mahviyetle Cenab-ı Hakk’a yalvarır Hz. İsa. Ya Rabbi kullarının böyle bir isteği var bize bir sofra indir. Rivayete göre gökten bir maide iner. Hani Kur’an-ı Kerim’deki maide suresinin tefsirlerinde bu hadiseyle karşılaşacağız. Gökten bir maide iner, sofrada bir balık vardır.
Balığın başucunda tuz, kuyruk hizasında sirke, peynir, zeytin benzer yiyecekler. O sofra iner, havarlar şaşırırlar. Ve derler ki ya İsa bize mucize içinde bir mucize daha göster. Bu tamam indi, sofra istedik indi ama mucize içinde bir mucize daha görmek isteriz. O zaman İsa Aleyhisselam balığa dönüp diyecektir ki Allah’ın izniyle diril. Balık dirilip çırpınmaya başlayınca havarlar korkarlar. Tekrar eski haline döner balığa balık eski haline döner. Havarlar gene cesaret edemezler. Derler ki ya İsa önce siz yiyin balıktan. O da der ki hayır sofranın indirilmesini isteyenler yesin. Havarlar tedirgin olunca yemekte der ki fakirler ve ihtiyaç sahipleri gelsinler ve bu sofradan yesinler.
Rivayet o ki 1300 civarında insan gelir o sofradan yer. Hem doyarlar hem de Allah’ın izniyle hastalığı olanlar şifa bulur. Maide sofra demek maide suresi biraz da bunu anlatır bize. Ha bu aynı hadisenin başka bir rivayeti daha var. Havarlarına 30 gün oruç tutmalarını emretmiş o rivayette de.
30 gün oruç tuttuktan sonra havariler Hz. İsa’ya diyeceklerdir ki efendim Allah-u Teala’ya yakarsanız da bize gökten bir sofra indirse. E niçin istiyorsunuz böyle bir şeyi? Hem ibadetimizin kabul olduğunun bir nişanesi olsun hem Allah’a yakınimiz artsın hem de sevindiğimize dair doğru yolda olduğumuza dair bir delilimiz olsun. Hz. İsa gene pek istemez bu rivayette de böyle bir şeyi.
Zaman zaman isterler hani İbrahim aleyhisselam da ya Rabbi yakınim artsın diye nasıl dirilteceksin ölüleri diyordu hani yakınin artmaz. Bu istenir ama pek de istenmez hem istenir hem istenmez nasıl olur ben bilmem hem isteyip hem istemeyenler düşünsün. Şimdi İsa aleyhisselam ısrarları görünce der ki hadi abdest alın bakalım. Geçer İmamete havarilerine bir namaz kıldırır namazdan sonra ellerini açar ve Cenab-ı Hakk’a yakarır gökten bir sofra inmesi için.
Rivayet o ki gökyüzünden bir sofra iner. Sofrada 7 balık, 7 pide, sirke, nar, peynir, zeytin gibi yiyecekler vardır ve bu sofra 40 gün boyunca inmeye devam eder gün aşırı olarak.
40 gün kuşluk vakti olunca gökten sofra iner bütün ahali doluşurlar o sofradan yerler içerler fakir zengin hasta sıhhatli herkes öğleye doğru sofra göğe yükselir ve derler ki gökte sofranın gölgesi toprağa düşecek şekilde sabit kalırdı.
Cenab-ı Hakk’a imtihan için diyecektir ki Hz. İsa’sına zenginler ve sağlıklılar artık sofradan yemesin. Şimdi şu gelebildir akıllara, akıllara gelir gönüllere gelmez. Hep o sofradan herkes yiyordu ne oldu da Allah-u Teala böyle bir şey dedi. Bakın bura aklın durduğu yerdir işte çünkü bir mucize var, aklı aciz bırakan bir hadise var, gökten inen bir sofra var.
40 gün boyunca gün aşırı iniyor, herkes yiyor ve sofra bitmiyor. Bu aklı aciz bırakan bir hadise bunun içindeki bir küçük enstantaneden bahisle nasıl diye sormak aklın işidir ama cevap bulabileceği bir soru değildir. Allah-u Teala böyle ister ve böyle olur.
Tıpkı İsa Aleyhisselam’ın dünyaya gelmesinde Adem Aleyhisselam’ın aynısı gibi gün emrinin tecellisi oluşu bir misal olarak getirilebilir buna. Allah-u Teala der ki zenginler ve sıhhatliler yemesin. Hz. İsa emri ifade eder, bu defa zenginler ve sıhhatliler maide ile dalga geçmeye başlarlar.
Allah’ın nimetini alaya almaya başlarlar. Derler ki bu sofranın hak bir sofra olduğu nereden belli? Kim diyor bu sofra hak bir sofraymış? Bir rivayete göre bu işi yapanlar 30 kişidir, bir başka rivayete göre 330 kişidir. Böyle Allah’ın dinini alaya alıp o mucizeye kendilerince hakaretler etmeye başlayınca gayretullah’a dokunur.
Allah-u Teala o kişileri bir domuza çevirir. Anlatırlar ki birer domuz olmuşlar hatta Hz. İsa efendimizin Aleyhisselam etrafında böyle dolaşır. Böyle bir takım hareketlerle, şeylerle bizi tekrar eski halimize döndürsen diye yakarırlarmış Hz. İsa efendimize.
Hatta bazen İsa aleyhisselam onlara ismiyle seslenir bir şey. Planca gel bakayım. Çıkar gelir ağlarmış kendisine ismiyle seslenildiğini görünce. Ve onları gördükçe de İsa aleyhisselamın şöyle dediği rivayet ediliyor. Selamet ol. Hani onlara da böyle söylüyor. Burası ince bir nüans. Selamet ol diyor. Mucizeyi inkâr eden, alaya alan, Allah’ın bunun karşılığında cezalandırıp kendisini domuza çevirdiği kişilere Hz. İsa diyor ki selamet ol. Diyorlar ki ya İsa bunlara niçin böyle söylüyorsunuz? Selametle işleri yok. Dilimi kötü söze alıştırmamak için onlara böyle söylüyorum buyurmuş İsa aleyhisselam. Bakın bazen hani insan kızar eder birine bir şey söyler falan ya.
Orada o kişi velev ki söylediğiniz şeyi fazlasıyla hak ediyor bile olsa, söylediğiniz zaman ona bir zarar yok ama siz dilinizi kötü söze alıştırmış olursunuz. Allah muhafaza. Rivayet o ki üç günün sonrasında bu 30 ya da 330 kişi domuz suretine çevrilen tamamen helak olmuşlar, ölmüşler. Leşleri bile bulunmamış. Yok olup gitmişler.
Böyle bir dünya işte. İsa aleyhisselam havarilerine gelelim mevzu. Diyor ki Cenab-ı Hak emretti şu bağ girip üzüm yiyeceğiz. Eyvallah diyor. Bağ girmişler, birer salkım üzüm almışlar. Tam üzümleri Allah-u Teala’nın emrettiği gibi yemeğe başlayınca,
bağ sahibi uzaktan görmüş, hani var ya türkü düşümde bir bağ girdim ne bağ gördü ne bağ bancı. O türkü de çok şey, neyse ayrı bağız ama çok şey anlatır o türkü. Bağcı görünce filakka demiş ya ne yapıyorsunuz bu benim bağım nasıl yersiniz, benim bağımdan nasıl üzüm koparıyorsunuz, kimden izin aldınız falan ortalığı birbirine katıp bağırıp çağırmaya başlamış. Allah-u Teala Hz. İsa’sına diyor ki bak şimdi ona neler edeceğim. Seyret ve gör.
Sor ona diyor. De ki bu bağ kimin? Hz. İsa soruyor. Bu bağ kimin? Benim bağım diyor adam başka kimin olabilir? Bakın bağın sahibi benim, burası benim falan. Allah-u Teala Hz. İsa’ya diyor ki ona de ki bu bağ senin değil. Yani yalan söylüyorsun. Hz. İsa vahyedildiği gibi söylüyor adama değil mi? Bu bağ senin değil. Yalan söylüyorsun. Adam diyor ki nasıl yalan söylerim bu bağ benim bağım vesaire.
Allah-u Teala o sıra emreder o bağ o adamdan önce sahip olmuş olan bütün insanlar dirilir ve bağda oluşurlar. Hepsi beraber. Düşünün şimdi o bağ belki o adamdan evvel 300 kişi 500 kişi sahip oldu. Geldi o bağda eğlendi evinde oturdu üzümler topladı. Bağ benim dedi. Bu bağ benim. Öldü gitti. Bağ bir başkasına geçti. O dedi ki ne güzel bu bağ benim. Öldü öbürü geldi. Bu bağ benim. Herkes aslında bir başkasının başkasının olur mu ya? Ne ki var onundur. لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ هُوَ مَا فِي الْاَرْطِ Yerde ve gökte olan her şey onundur. İnsan kendisinin zannediyor. Otur bazen yolcu oldun.
O bağın bütün sahipleri toplanmış geldi. Diyor ki bu bağ benim. Öbürü diyor ki hayır bu bağ benim. Öteki diyor ki benim bağım kardeşim. Siz nereden çıktınız? O bağ benim. Bir kavga gürültü patırtı. Bu bağ benim diyen onlarca yüzlerce adamın bağ içerisinde kavga ettiğini düşün. İsa Aleyhisselam da havarileriyle beraber hadiseyi seyrediyor. Diyor ki öyle bir kavga çıktı ki
bu bağ benim deyip Hz. İsa ile havarilerine niye benim bağımdan benden habersiz üzülmüyorsunuz diyen adam bağ hakkında hak iddia edenler arasında en son sıraya düştü. Lan senden önce kaç kişi oğlum bu bağ benim dedi lan. Akıllı al. Akıllı al. Ah. Ah. Ne diyeyim? Yoldayız. Ankara’dan İstanbul’a gidiyoruz. Yolculuk. Geldik güzel bir mekana durduk. Şu an bu mekân bizim. İnsan yolculukdadır. Doğumundan ölümüne kadar. Allah’tan gelir Allah’a gider. Bu arada herkesin bağı olmaz ama herkesin evladı olur. Evi olur. Cebinde parası olur. Diploması olur. Makamı olur. Arabası olur. Mevkisi olur. Hepsi bir bağ gibidir işte. Onlara ondan önce hep bir sahip olanlar vardır. Hz. İsa’nın döneminde yaşamadık. Havarilerinden biri de değildik. Ama az evvel farkında mısınız? İsa Aleyhisselam’la ve havariyle beraber bir bağ girdik. Allah’ın ayetlerinden bir ayet seyrettik. Akıllı olmak lazım herhalde. Yolcu olduğumuzu unutmamak lazım.
Eyvallah.
İlk Yorumu Siz Yapın