Hz. Musa ve Çoban | Mesnevi’den Hikayeler 9. Bölüm
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=aGfIZ8qeokE.
… Evet sevgili dostlar, sağlıkla, afiyetle bizi bir araya getiren, kavuşturan Allah’a şükürler olsun.
İslam’da ifratla tefrite yer yoktur. Her zaman mutedil olmak tavsiye edilir inananlara. Bunun tek bir istisnası vardır. O da muhabbet. Muhabbet hub kelimesinden türer. Hub yani sevgi, dostluk, bağlılık anlamında. Eşhedühu ben lillah ayet-i kerimesini analım tam da burada. Müminler Allah’ı şiddetle severler. Şiddetli sevginin başka bir karşılığı vardır lügatlarda. Aşk. Muhabbet de ifrata aşk derler. Herkes bir şeye derinden bağlı bu dünyada.
Hangimiz değiliz ki hepimiz. Kimin neyi ne kadar sevdiğini yalnızca Allah bilir. Sevgiyi ölçebileceğimiz tek bir tartı var bize bakan tarafıyla. Fedakârlık. Fedakârlık sevginin ispatıdır aslında. Muhabbet dile geldikçe kök salar gönüllerde. Sevgi, sevgi, sevgi, sevgi. İkrar edilmek ister daima. Yani gösterilmelidir. Söylenmeyen, dile getirilmeyen sevgi yok olmaya mahkumdur sonunda. Bu gözle bakıldığında en yalın tabiriyle sevgiyi anmak demektir zikrullah. Ne geldiyse sevgisizlikten geldi başımıza.
İçinde bulunduğumuz çağ bunun en güzel örneği değil mi? Birilerinin yokluğu üzerine varlık kurmaya başladığında sevgisizlikle işte o zaman harabat. Sevgiyi beceremedik henüz. Bu yüzden sıra gelmedi izharına. Oysa sevmekten gayrı ne kârımız vardı şu gurbet diyarında? Başka çare yok.
Aşkın rehberine kulak verelim o vakit Hazreti Mevlana’ya.
Hazreti Mevlana’ya. Hazreti Musa aleyhisselam yolda bir çoban gördü. Garip bir hâli vardı adamın.
Fark etmedi gelen kişiyi. Kendi kendine ey Allah’ım ey Allah diye sesleniyordu bağrı yanık bir halde. Ya Rabbi neredesin? Sana kul kurban olayım. Çarığını dikeyim senin, saçlarını tarayayım. Ey büyükler büyüğüm, elbiseni yıkayım, bitlerini kırayım.
Yeni sadım, taze sütüm var. Kabul edersen ikram edeyim sana. Ayaklarını ovayım yorgunsan. Yok uyuyacağım dersen yatacağın yeri hazırlayayım. Kurban olsun sana bütün gecelerim. Ey Rabbim her daim andığım ben ancak sana feryat ederim.
Çoban böyle garip sözler söyleyip dururken Hazreti Musa dayanamayıp girdi araya. Ey çoban kiminle konuşuyorsun sen? Safça gülümsedi adam. Yeri göğü palk edenle, bizi yaratanla konuşuyor muhebette. Cevabı duyunca kaşlarını çattı Hazreti Musa.
Kendine gel adam, aklını mı kaybettin? Sen Müslüman olmadan dinden çıkmışsın. Küfre girer bu söyledikleri. Çarık senin gibilere layık. Amcanla dayınla konuşur gibi konuşulur mu Allah’la? Allah beden sahibi mi ki ihtiyacı olsun uykuya? Ağzını kapamazsan bir ateş gelir ki mağazaların altına düşer.
Ağzını kapamazsan bir ateş gelir ki maazallah seni de yakar bütün halkı da. Mahzun oldu çoban. Ey Musa dedi. Sen bu sözlerinle benim ağzımı dikip bağlamış oldun. Beni perişan hale getirdin pişmanlıktan. Çok canım yandı beni azarlamandan.
Çoban söylemekle de kalmadı. Elbiselerini yırtmaya başladı. Bir ah çekti yanık yanık. Sonra da çöle doğru yürüdü gitti.
Aman Allah’ım vurdu kendini yollara. Baka kaldı arkasından Musa.
O anda vahiy geldi Nebiye. Bizim kulumuzu bizden ayırdın. Sen kullarımı bana yaklaştırmak için mi yoksa benden ayırmak için mi peygambersin?
Bir huy ve siyret verdim ben herkese. Çeşit çeşit söyleme şekli nefes nefes yönelme. Onun hoşuna giden övme senin için çekiştirme hükmünde. Ona bal gibi tatlı gelen sana zehir mesabesinde.
Boynunu büktü Hz. Musa. Devam ettir Rabbini dinlemeye. Ya Musa dedi Cenab-ı Hak. Rabbin temizlikten de münezzehtir pislikten de. Ağır canlılıktan da beridir çeviklikten de. Ben kullarıma ibadet ediniz diye emrettim ama ihtiyacım yoktur ibadetlerine. Kullarıma ihsanımdır bu emir. İyiliklerde bulunayım diye. Herkes kendi diliyle tesbih eder beni. Kimi hintçe kimi sintçe. Anlarım ben herkesin dilini. Ben arınmam kullarımın tesbihiyle.
Ancak onlar paklanır ettikleri ibadetle. Gönle ve hale bakarız. Dile söze bakmayız. Meğer ki sözleri güzel ve içli olmasın ne çıkar gönülden bağlı ise?
Gönül cevherdir söz ise aras. Söz cevherin alameti sayılır. Aras eriti kalır. Cevherdir esas maksat. İçinde yanıp yakılma olmayan sözler ne kadar sürecek ki? Hangi vakte kadar?
Sen ruhunu tutuşturmaya bak aşk ateşinden. Öyle ki baştan başa yak gitsin bütün sözlerini. Ey Musa! Gönlü yanık aşıklar her an başka çeşit yanar. Yakılır, yakık bir köyden vergi alınır mı hiç?
Ey Musa! Aşıkların dini bütün dinlerden ayrıdır. Bil ki aşığın dini de mezhebi de Allah’tır. Musa’nın gönlüne sözler döktüler. Dile gelmeyecek sırlar söylediler. Hem dinledi hem müşahede etti.
Aman Allah! Kaç defa kendinden geçti kendine geldi. Kaç defa ezelden ebede doğru uçtu. Ne anlaşılır ne anlatır bundan ötesi. Eğer söylenecek olursa akıllar yerlerinden uçar gider. Yazılırsa kalemler kırılır gider.
Bu aşk bir bahri ummandır. Buna haddü kenar olmaz. Delilim sırrı Kur’an’dır. Bunu bilen de ağır olmaz. Süre geldik ezeliden Pir-i Muhammed Ali’den. Şerabı la yezali’den içenlerde umar olmaz. Eğer aşık isen yâre sakın aldanma ağ yâre. Düş İbrahim gibi nâre bu gülşen de yanar olmaz. Kıyamazsan bağ şu cane uzak dur. Girme meydana. Bu meydanda nice başlar kesilir hiç soran olmaz. Hak ile hak olanlara kendi özün bilenlere dost yolunda ölenlere kan bahası dinar olmaz. Biz aşığız biz ölmeyiz çürük toprak olmayız. Karanlıklarda kalmayız bize leylü nihar olmaz.
Bak şu Mansur’un işine halkı üşürmüş başına. Enel hakkın firâşına düşenlere timar olmaz.
Seyfullah sözünde mestdir. Şeyhinden aldığı destdir. Divâne râ kelam nistdir. Ne söylese kınar olmaz.
Hz. Musa haktan azarı işitince çöllere düştü. Çobanın peşinden koştu. Tozları kaldırarak arşınladı kır yolunu. Aşk sarhoşlu çobanın ayak izlerini takip etti. Uzun arayışlar sonunda onu çölde bir vahânın başında buldu.
Müjdemi isterim diye seslendi Hz. Musa. Senin için Allah tarafından kulluk izni verildi. İbadet müsaadesi verildi sana. Allah’a ibadette hiçbir tertip ve edep arama. Daralmış gönlüne ne gelirse söyle çekinmeden sen eminliğe ermişsin. Hz. Musa sözlerini bitirdikten sonra bir durgunluk hasıl oldu. Çoban da bıraktığından farklı bir hal buldu. Çoban dingin ve sakin gözleriyle süzdü Musa peygamberi.
Ey Musa dedi ben o gördüğün cezbe halinden geçtim. Şimdi ben gönlümün kanlarına bulandım. Sen bir kamçı vurdun da atım şahlandı. Gök kubbenin üstüne sıçradı. Ne güzel vuruştu o. Aşk olsun eline koluna senin.
İnsan insanın aynasıdır derler. Hz. Musa kendini gördü çobanın aynasında.
Neyden çıkan ses neye ait değildir. Neyzen dir sesin sahibi. Çoban ney gibidir. Musa da ona üfleyen onu seslendiren neyzen.
Hz. Musa çoban hikayesi böyle. Lakin işin ehlini söyleyecek bize hadi kulak verelim.
Çoban Musa hikayesi meslevinin tüm hikayelerinde olduğu gibi insanlık durumunu anlatır. Meslevi hikayeleri suret mana iç dış şeriat hakikat zahir batın ilişkisini anlatan hikayelerdir.
Çoban Hz. Musa hikayesi de işte bu manayı aktarmaktadır. Bu hikaye ihlas ve samimiyetin nasıl olması gerektiğini bize anlatmaktadır. Peygamber efendimiz din samimiyettir. Bir diğer hadis Cibril hadisi olarak geçmektedir ki bu hadisin İslam ve iman anlatıldıktan sonra ihsan anlattı.
İhsan samimiyet anlamına gelmektedir. Yani Allah’ı görüyormuşcasına ona kullukta bulunmak. Bu hikayede çoban samimiyeti ve ihlası ve ihsan halini dile getirmektedir.
Hz. Musa ise bu samimiyetin derecesini ne olması gerektiğini Allah’a yakınlaşmanın nasıl ortaya çıkması gerektiğini bize anlatmaktadır. Kul Allah’a öncelikle ihlasla yakınlaşır. Buna kurbiyet ve ünsiyet denir. Bu hal Allah’a yakınlaşma arttıkça aşk, cezbe ve fena hali ortaya çıkar.
Çoban kendi diliyle Allah’a kullukta bulunmaktadır. Ona niyaz etmektedir. Ayet-i kerimede yusseb bihulillahi mafiz semavati ve mafil art. Yerde ve gökte olan her şey kendi diliyle kendi istidadınca Allah’ı zikretmektedir, tesbih etmektedir.
Dolayısıyla Allah’a yakınlaşmak kulun kendi kabiliyeti, istidadı muvacayesinde olur. Her bir insanın Allah’a yaklaşması kendi nefesi mukabilinde gerçekleşir.
Mesnevi’nin bu hikayesinde Hz. Mevlana şöyle buyurmaktadır. Kalpler ancak Allah’ın zikriyle tatmin olur. Allah’ı her varlık kendi diliyle tesbih eder.
Allah da herkesin dilini anlar. Bütün diller, renkler, ırklar Allah’ın ayetlerinden bir ayettir. Buyurmaktadır Mesnevi de Hz. Mevlana. Çoban fena halini simgelemektedir.
Hz. Musa ise çobanı fena halinden beka haline intikal ettirmeye çalışır. Şöyle buyruluyor Mesnevi’de. Ey Musa! Ben önce bulunduğum cezbe halinden geçtim.
Ben şimdi gönlümün kanlarına bulanmışım. Ben sidretil müntehayı geçmiş, oradan da ötelere yol almışım. Sen bir kamçı vurdun.
Atım gök kubbeyi açtı. Lahut bizim nasutumuza bu alem mahrem oldu. Senin eline ve kuluna aşk olsun. Sen vurmasaydın biz bu hale gelemeyecektik.
Şimdi benim halim söze sığmaz. Çoban Musa’ya bu şekilde seslenmektedir. En hususi anlamına gelince çoban Musa hikayesinin burada İslam metafizinin tasavvuf düşüncesinin bir kavramıyla karşı karşıya geliriz.
O da ilahı mutekat. Tasavvufta şöyle bir cümle vardır. Etturku ilallah bi adede enfasil hakayık. Allah’a giden yollar kulların nefesleri aded incedir. Etturku ilallah bi nefesi bi enfasil hakayık. Mahlukatın nefesleri adedince Allah’a giden yollar vardır. Bu vecihas kavramıyla ifade edilir.
Her bir insanın, her bir kulun Allah’a açılan bir penceresi vardır. İnsan bu pencereden Allah’a yönelir ve onu tanımaya çalışır. Dolayısıyla işte çoban ilahı mutekat kavramını bize anlatmaktadır ve cihaz kavramını bize anlatmaktadır.
Ey Allah’a yalvaran kişi, ne kadar gayret etsen de yetmez senin kelimelerin Allahu’u mey. Hamdin layık değildir Hakk’a, ne kadar hamd etsen de. Olsa olsa çobanın kine benzeyen bir övüştür senin övgülerin.
Cümlelerin ondan daha gösterişli de olsa Allah’ın büyüklüğü karşısında hepsi kırık döküktür. Ben Allah’ı övüyorum, hamd ediyorum, şükrediyorum diye söylenip durma. Sözü yine Mesnevi Şerif’ten bir hikaye ile bitirelim istersiniz. Ne dersiniz? Evet, adamın biri yetişme telaşıyla camiye giderken halkın dışarıya çıktığını gördü ve sordu. Namaz bitti mi? Cemaat dağılıyor mu? Cemaatten biri, peygamber cemaat ile namazını kıldı, bitirdi dedi. Ey şaşkın adam, boşuna girme içeriye. Namaza yetişemeyen adam içi kor gibi yanarak öyle bir ah çekti ki sanki bu ahla beraber bir duman çıktı ağızdan. Gönülden çıkan bu ahda içinin yanık kokusu vardı adamın. Namaz kılanlardan birisi aldı ahın kokusunu. Adamın yanına sokulup dedi ki bu ahı sen bana ver ben de kıldığım namazı sana vereyim. Ahımı sana verdim, peygamberimizin arkasında kıldığın namazı da aldım kabul ettim. Diğeri de ahı kabul etti yüzlerce niyazda.
Gece olunca namazı verip ahı alan kişiye rüyasında dediler ki sen ab-ı hayat ve şifa satın aldın. Bu alışverişin bu hak aşıklığına katılışın hürmetine kabul edildi herkesin namazı.
Allah’ım bu vuslatı hicran etme. Aşkın sarhoşlarını nalanla etme. Sevgi bahçesini yemyeşil bırak. Bu mestlere bahçelere kast etme.
Kılı yaprağı vurma hazan gibi. Halkını başı dönmüş zelil etme. Kuşunun yuvasının ağacını yıkma da kuşlarını perran etme.
Kumunu ve mumunu karıştırma. Düşmanları kör et de şadan etme. İkbal kıblesi yalnız bu halkadır. Umut kâbesin öyle viran etme. Yok dünyada hicrandan daha acı. Ne istiyorsan et de onu etme.
Samimiyetle, muhabbetle, kalbi selinle. Ah minel aşk. Selam olsun aşk elinden ah çekenlere. Evet sevgili dostlar. Ruh’a şifa mesneviden bugünlük de bu kadar. Aman ha sağlıkla muhabbetle. Bahar çok yakın.
Altyazı M.K.
İlk Yorumu Siz Yapın