"Enter"a basıp içeriğe geçin

İhmal Edilebilir Nasihatler | Rusya | 41. Bölüm

İhmal Edilebilir Nasihatler | Rusya | 41. Bölüm

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=C5iYRupJHMI.

Müzik Merhabalar efendim. İhmal edilebilir nasihatlerde Alev Alatlı ve Süleyman Seyfi Öğünü ile birlikte dünyayı anlamaya yönelik başlıklarımızı konuşmaya devam ediyoruz.
Geçen programda Çin’de kalmıştık. Bu programda Çin’den Rusya’ya bir geçiş yapmak istiyoruz. Post sosyalizm sonrası sosyalizmden sonra biri yükselen dünyanın devi haline gelen bir ülke, biri de dağılma sınırına gelen iki sosyalist ülkenin hikayesini kısmen karşılaştırarak konuşacağız ama ağırlıklı olarak bu bölümde Rusya başlığımız.
Alev Alatlı’nın Rusya üzerine yazdığı kitap bir defa bir ödülle taçlandırıldı. Şolahov Edebiyat ödülü aldı. Şu an masamın üstünde de duruyor. 3 seri, bir 4. serisi de gelecekti bu serin 4. kitabı da gelecek inşallah. Bekliyoruz Aydınlanma Değil Merhamet, Ey Uhnem, Ey Uhnem ve Dünya Nöbeti.
Bence bu kitapta Cumhurbaşkanı Zerdoğan tarafından Putin’e de Rusça çevresiyle hediye edildi. Böyle bir Rusça çevresi de var. Bu kitabın onların kapağı herhalde değil mi? Evet, bu onların kapağı. Gogol’un izinde. Baskı da onların baskısı. Baskı da Rusların baskısı.
Sadece Cumhurbaşkanı doğru dürüst bir ciltlik şey yaptı. Anladığım kadarıyla hediye ederken. Niye buradan girdim? Çünkü aslında biraz Rusya’ya konuşma sebeplerimizden birisi de Putin’in iktidarının 20. yılının da gelmiş olması. Şimdi Rusya neden önemliyle başlayalım? Kişisel olarak benim için önemliydi. Onu da söyledim. Benim için bir miğfer gibiydi başımda hocam. Yani bir Rusya şey için de büyüdüm ben. Benim kuşağım öyledir. İşte ellilerde okuldayım. Stalin var. Başta. İlkokul öğrencisisiniz.
Hayır, her dakika Stalin bir şey yapıyor. Yok, tanklar yürür bizim sınıra. Yok, işte Ardahan istenir. Şimdi bunun ne kadarı propagandaydı, ne kadarı Amerikan uydurmasıydı. Bütün bunlar tabii ki ayrıca konuşmalı. Ama yürürküyorsunuz veya başınızda bir şey var, hayalet gibi bir Rusya düşüncesi, kavramı oluşuyor.
İster istemez oluyor bu. Ve hatta neler yapardılar. Efendim, evlerin damlarına gizli polis çıkarırlarmış. E, aşağıdan çocuklar, Stalin amca bize çikolata ver dediklerinde atarlarmış aşağıda.
Yani ben bunu, düşünün yani küçücük bir asker kızı Erzurum Karaköse böyle şeyle büyüyorsunuz. İşte Rus ayısı, Yürüs vahşeti vs. vs. Fakat gün geldi, özellikle de 1907’den sonra, yani Berlin duvarı yıkıldıktan sonra. Ve gerçekten Berlin duvarının yıkılmasının olası etkilerini ben çok kalbimde hissedenlerdenim. Hiç sevinemedim. Ama hiç sevinemedim.
Ve hatta bizim sağ olsun sol tandanslı arkadaşların gidip oralardan böyle taşlar maşlar almaları filan bir ağrıma gitti. Neden? Çünkü o bir, bana sorarsanız o iki kutuplu bir dünyadaki tek kutuplardan birinin hezimetiydi.
O Rusya ile bitecek bir şey değildi. Bu çok önemliydi. O Rusya ile bitecek bir iş değildi. O başka bir şey. O bir anlayıştı, o bir düşünceydi. Rusya’nın Hinterland’ı var. Efendim bu ideolojiye gönül vermiş milyonlarca insan var. Biz niye vermemişiz? O ayrı. Elvederlenin. Elvederlenin.
Şey diyorsunuz zaten kitapta, bugün geldiğim noktada ben kendi minferin başımdan atabildim mi? Hayır ama bundan beş yıl öncesine kadar ağır olmadı muhakkak. Ancak şimdi yeni bir yüküm var. Meğer Rusya benim Türkiye kitabımmış da haberim yokmuş. Doğru. Görüyorum ki yaklaşık yüzyıllık sıcak ve soğuk savaş sadece Rusya’nın değil, dünyanın yüzünü değiştirmek içinmiş. Doğru. Doğru.
Rusya hakikaten sonunda bu noktaya geldim. Hem bu noktaya geldim hem inanılmaz bir duygudaşlık geliştirdim Rus aydınları ile, Rus halkı ile. Ne olduğunu anladığımı hissettim. Anlamaktan ziyade, işte o duygudaşlık yani. Ne olduğunu görüyorsunuz. Kaç yıl sürdü bütün bu Rusya üzerindeki aslında ağır çalışmaların? Çok sürdü Ayşe Hanım, çok sürdü. Yani yazmaya başlamakla bitti şu arasındaki süre. Vallahi çok sürdü. Çok sürdü çünkü git gel başka şeyler yaptım arada ama git gel Rusya. Bir kere çok okudum. Yani benim iddiamda odur bilirsiniz. Çok bilen mi, okyan mı bilir, gezel mi bilir. Okyan bilir efendim. Okyan bilir.
Çünkü gezen nihayet bir kesit görür. Eğer o gördüğünüz şeyin arka planını bilmiyorsanız anlamazsınız bir ne gördüğünüzü. Yani o bir şekilde ibaret kalır. İşinizi de yaramaz son tahlilde. O yüzden ben çok okudum. Gerçekten çok okudum ve deşe deşe okudum. Yani gün geldi hocam bana güleceksiniz siz de. Tabii.
Gün geldi masanın başına hayali olarak ne diyeyim oturttum. Onun yanına hayali olarak Krupskaya’ya oturttum ki eşidir malum. Şimdi kadın da yazar. Onun da yazıları var. Şimdi hadi anlatın bakalım diye. Şimdi anlatın bakalım dediğim onların yazılarını okuyorum. Eee, söyle bakalım Krupskaya’nın ne diyorsun şimdi bakalım ne diyor hocam filan gibi.
Yani bu kadar içine şey yaparak nüfuz ederek ve anlamaya çalışarak kim hangi terden çalıyor. Bu Krupskaya’ya ne oluyor deli midir divane midir mesela. Sevdiğim adamlar var sevmediğim adamlar var. Çok iyi hissettiğim adamlar oldu. Bütün bu gelişme sırasında. Yeltsin’e mesela üzüldüm. Şimdi niye üzüldün değil misin dersiniz değil mi?
E şimdi bu Yeltsin mesela orallarda bir inşaat iççisini çocuğu olarak doğar. Baba bir felaket adam. Bunu kemeriyle döven falan. Böyle bir küçücük dam. Birkaç çocuk birden yaşayan. Soğuk rezillik açlık neredeyse çok kıt. Yani sovyet maviyet ama kıtlık işte orada var falan. E bu garibin oynayacak bir şey yok. Sokaklarda koşarlar. İşte bir ara bir bomba falan bulunur kolunu sakat olur. Adam geldi gitti. Kimse sakat olduğunu fark etmedi Yeltsin’e. Evet. Benim hiç zihmde öyle bir resimde kalmamış. Kalmamıştır yani düşünsenize. Ve çok ilginçtir. Ne yapayım. Çok zehir gibi zeki. Zeki de bir taraftandır. Bir taraftandır. Başka da çaresi yok. Okuyamıyorum. Kral nerede? Moskova nerede? Hangi üniversiteye gideceksin? Ne yapacaksın? Zor işler fakat şeyi keşfediyor. Diyor ki burada bir yere gelebilmek için bir kere parti şeysi olmak lazım. Üyesi olmak lazım. En iyisi bu partiye üye olalım. Ha babası üye. Ayrıca onu söyleyeyim. Babasının boşta kalmaması neden de o.
İnşaatlar değiş buluyor. Çünkü önce parti mensuplarına gidiyor. Evet. İlla ben de olayım falan diyor. Yalnız bir sınan var. Kasabaya iner. Bu anılarında vardır. Kasabaya iner. Kasabada işte komiser bilmem kim falan oturmuşlar. İlk sınan yapıyorlar. Şimdi Yeltsin yazık. Küçük çocuk. Gencecik adam değilim. Bunlara bakar bakar. Bunların bir şeyden anlaması da imkan yok diye karar veriyor. Yani hiç. Bunlar bunu yapamaz. Aşağı alıyor da bunlar soru sormaya başlıyorlar. İşte bilmem nene nesi filan. Bu uyduruyor cevabı. Atıyor. Fakat o kadar ciddi bir suratlar anlatıyor ki. Gerçek zannediyorlar. Evet. Ve de yetmiyor gibi dipnot gösteriyor. Yani bilmem ne sayfasında filanın filan. Geçtim olacağına bakın diyor.
Şimdi buradan koptuktan sonra. Düşünün Yeltsin’in yaşadığı dönemde dahi. İşte bu vaziyette Rusya’da. Bunu çok önemseydim. Yani ehliyet mehliyet liyakat filan filan. Laf ola beni gelet. Tam bir karmaşa. Her yere hakim olmuş. Karmaşa. Ve gelin görün bana çok ağır gelen şu.
Sovyetler Birliği öncesi edebiyatı hatırlayın. Müfettiş vesaire gibi edebiyatı. Tossoy. Güzel. Ve bu insanlar. Gogol. Hatta Gogol. Gogol 1800’lerin başı. Daha da eski. Ve bu. Yani.
Dangıl dungul cesaretin. Yönetimde aldığı yeri. Eleştirirler. Şeyleri böyledir. Dünya kadar karakter vardır hocam doğru mu? Tabii tabii. Dünya kadar karakter var. Acıdır çok. Nasıl oluyor bu kadar dangıl dungul insan. Bu kadar basattın altında bir işleyiş. Hakin Rusya’ya. Daha 1820’ler. 1860’larda daha da kopuyor iş ondan sonra. Şimdi. Ama tabii. Aydın olan yurtsever olan kesim yok. Var tabii. Hem de çok küçüklü. O kesim yani her zaman küçük bir kesim. Ve bu küçük kesimin. İnanılmaz yehisi vardır. Çok büyük üzüntüdür bu. Çok büyük üzüntüdür.
Ve nihilizm de buradan kaynaklanır aslında. Umut yok. Dönüyorsunuz bakıyorsunuz böyle bir şey. Bürokrasi ve işte. Ekabir takımı. Efendim. Öbür tarafta. Toprağı bağlı. Köylüler, muşikler. Bu tarafta. Millet başını almış gitmiş. Hristiyan reformları gelmiş üst üste.
Batı başka bir yer. Batı da tabii canım. Batı’nın şeyi. Ve bu yeistik şeyi getirir. Bu nihilizme getirir. Hiçliği malum. Hiçbir şeyde hayır yok falan filan. Hiçbir şeyde hayır olmadığını düşünen. Lay lay lom bir entelejansiye düşünün. Miskin. Yani evlerden ırak. Telmini imasını Türkiye için görebilirsiniz. En iyisi söyleyeyim de. Ben bunun aynı olmasından korktum. Evet. Onu yazıyorsunuz kitapta. Türkiye’nin tarihini bir sonraki sahnesini Rusya’da istiyor olmaktan ürkendim. Aman aaa. Çünkü Rusya bunu yaşadı. Bu kadar umursamazlık. Bu kadar dalga geçmek. Bu kadar bencillik. Bu kadar kendine dönüklük. Bu kadar nasıl söylemeliyse savurganlık. Lüks düşkünlüğü ve batı düşkünlüğü.
Şimdi Rus toplumunun ikiye ayrıldığı zamanlardır bunlar. Zapadnik’i derler. Batıcı. Batıcılar. Batıllaştırmacılar. Zapadnik’i’ye karşı Slovofiler var. Yani Sovyet sevenler. Yurtseverler. Kendi köklerini sevenler. Kendi kültürlerini sevenler. Ve karşı Zapadnik’i. Şimdi Zapadnik’i tam bir derttir. Neden? Çünkü Zapadnik’i bize çok benziyor.
O yüzden çok dikkat etmek lazım. Zapadnik’i Batı’da gördüğünde ister. Kendi ülkesinde ister. Kendi ülkesinde ister. Hayran kalır. Kıskanır. Tamah eder. Gel gör. Onun yerine getirecek şey yoktur. Kapasitesi yoktur. Ve niyeti de yoktur. Hepsi birer. Oblomov’u hatırlayın kitabı hatırlayın. Oblomov yataktan çıkmaz. Annen hepsi yataktan çıkmaz diye bir şey yok tabii. Ama Oblomov karakterini düşünürseniz. Böyle bir ölü toprağa serpiştirilmiştik. Uyuşukluk hali. Uyuşukluk hali söz konusu. Zapadnik’i kendini. Şöyle söyleyeyim. Zapadnik’i Rus olmaktan utanandır. Yani bizde de tabi Türk olmaktan utananların olduğunu düşünürsek. Evet. Benzer benzer yönlerimiz var. Tabii yanlış anlaşılmasın. Ben netcaten bir romancıyım. Kıldannem kaparım. Bu kıldannem kapma işliyor. Ama gördüğüm zaman bir şey… Amanın amanın. Gelirse korkusu. Yani bu gelirse korkusu. Şimdi böyle bir yerden geliyorsunuz. Nehirlizm… Nehirlizm… Geliyor. 2000 küsur Aydın intihar etti Ayşe Hanım. Bu şaka gibi değildir. Bu müthiş bir şey. Türkiye’yi bir düşünün. Aydındır dediğiniz insanlardan liste yapın. 2000 kişi hiç az bir sayıdır. Allah aşkına bir tanem. Onların hepsini intihar ettiğini düşünün. Bu nasıl bir karmaşa. Şunu ne kadar ağır bir iş bu. Bu böyle gelir. Ondan sonra tabii yol açılır. Kim açılır? E tabii bu aşerikler açılır. Açılmayacaktı da ne olacaktı? Buradaki hata, neyi dediğimi başımdan attım dediğimi bir şey gördüm. O noktada şeyi kazanan mücadeleyi kazanan sosyalizm sosyalizm değildir. Ve bu mücadeleyi şeyle kazanılmadı. Daha iyi bir sistemdir sosyalizm. Bir tercih değildi. Zaten başka çıkar yolu yoktu. Tercihti tabii de şunu söylemeye çalışıyorum. Nasıl söylemeliyim? O kadar kötüydü ki öbürü anlamda mı söylüyorsun? Entelektüel düzlemde kazanılmadı. Onu söylemek istiyorum. Kimse artı değer bilmem kaçtı diye yola çıkmadı. Das Kapitel olarak okuyup yola çıkmadı. Bunu söylemek istiyorum. Das Kapitel okudu da aaa bak işte budur. Harika bir teori filan. Ve mans, diyalektik, böyle çıkmadı. Materializm diye yola çıkmadı. Ateizm diye yola çıkmadı. Böyle bir şey çıkmadı. Bunlar birilerinin kafasında yok mu? Tabii ki vardı. Ama açık edildi mi hayır edilmedi. Zaten. Ama Lenin bir halasker İsa
olarak ortaya çıktı. İsa ve halasker. Ama nasıl halasker? Cennete değil bu sefer dünyada dünyayı düşecek. Cennete yapmak. Dünyaviy bir İsa düşünün. Lenin pozisyonu o oldu. İşte bütün şeyle beraber işte bayrağıydı beyaz atıydı. Önde gitmesiydi. Şarkılardı. Şarkıları, türküleri, marşlar, şiirler, ben bütün bunu bilmiyordum. Yani ne zaman ki Rus şairlerini o döneminde okuma başladım. Blok vesaire. Hayrette içine kaldım. Hani zannedersiniz ki şiir yazıyor adam. Bakın alaşmak istiyorum falan. O yüzden zaten derler ki böyle bir itilal ancak Rusya’da olurdu. Denir. Şeyde falan mümkün değildi derler Avrupa’da falan.
Ve nitekim Marks’ın öngörüleri değildir işleyen. Bambaşka bir şey işledi. Bambaşka bir şey işledi. Rusya’ya özel koşulardı. Biraz Süleyman Seyfi hocamla deneyim. Rusya deyince böyle arka piranı alelacele vereyim de telaşlara kapılıyorum. Bir de tabi hocam Rusya’yı anlatırken bir defa onun o büyüklüğünü, o geniş sitepleri, coğrafyasını, iklimini filan hepsini bir bütün olarak hayal dünyamızın içine sokmak da istiyor ki, o fikir yürütürken onun üzerinden devam edelim. Evet yani o bir saat fark var ya ülkenin bir ucu ile öbür ucu arasında böyle bir devlet olmaz. Onu düşünün. On bir saat fark ne demektir Ayşe Hanım? Az buzda değil. İki yüz etnik grup bugün bile. Ve yaklaşık on altı dil sanırım konuşuluyor. Vallahi fazladır. On altı dil diye ben öyle bir not almışım ama Fazladır iki yüz etnik grup var mı? Kaç? 2018 itibariyle iki yüz etnik grup. Dilleri düşünün. Tarikatları düşünün. Beş tane din. Beş din bir arada. Bir arada. Bir de iklim koşullarını düşünün. Bir de tabi eksi elli beş dereceyi düşünün. O pak, süs derler. Sütlü süs derler. Hakikaten
siz gider süs, sütlü bir şey iner Ayşe Hanım. Bunu düşünün. Asla şey işlemeyen, kazma işlemeyen toprak düşünün. Açılık şey düşünün. Böyle bir Rusya bu nasıl bir devlettir ve bir de bunun başındaki putili düşünün. Ve bir de tabi bütün bu doğal zenginliklerini, o zenginlikleri çıkartmak için herkesten beş bin kat daha fazla bir maliyet ve efor gerektiğini filan bir de bunları da daha…
…buna altına girip nereden, neyi alacaksın? Yani bu bütün bir de bu, işin bir de bu tarafı var. Siz post yani sosyalizm bittikten, birerini duvarı yıkıldıktan sonra Çin ve Rusya karşılaşmasının hangi eksende devam etmek istersiniz? Şimdi şöyle bir kere bu Rusya’nın çözülmesi, daha doğrusu Sovyetler Birliği’nin çözülmesini doğru bir yere koymak lazım. Evet çözüldü, onu bileceğim demek lazım. Ne çözüldü, ne kaybetti,
ne kazandı gibi şeyler. Bu 90’ların ikliminde verilen cevaplar bugün iflas etmiş durumda. Bunu görmemiz lazım. Çünkü 90’larda işte köp, duvar yıkıldı, Sovyet bloku çöktü, demir perde tarihe gömüldü ve bu işte liberal jeokültürün zaferidir. Batı’nın zaferidir gibi bir şeye oturttular bunu. Çizgeye oturttular.
Halbuki bu böyle değil. Sovyet sistemi denilen o terletici, ağır Taylorist sistem, Fordist sistem, bunun sosyalizmle falan ilgisi yoktu. Bu basbaya devletin çok ağırlıkta olduğu bir kalkınmacılık, take-off modeliydi. Yani bu Fordizmin uç noktasıydı. Taylorizmin uç noktasıydı. Amerika’nın ilerlemesi, kalkınması farkı yoktu bir yandan. Yoktu tabi ki. Şimdi fark şuradaydı. Bir dünya iş bölümü yaptılar Yalta üzerinden. Dediler ki iki model olacak veya bilemediniz üç model. Ama bu aynı şeyin, aynı modelin içindeki varyantlar gibi. Nedir o? Ya yeniden bölüşüm olacak ya da yeniden bölüşüm engellenicek.
Ama kalkınma, büyüme, gelişme, take-offlar, rastavu modelleri bilmenle bunu herkes için geçerli. İster Sovyetler Birliği kampına dahil olun, ister batıya dahil olun, ister yeni bağımsızlığını kazanmış bir ulus olun. Ev ödeviniz duruyor işte. Kalkın, geliş falan. Hepsinde devlet öncelikli. Bu Avrupa’nın ren kapitalizmi içinde geçerli. Amerika Birleşik Devletleri için, Rusya için. Bakın 70’lerde Keynes çok hoş bir laf etti, itirafta bulundu. Yahu dedi, bakıyorum, dedi, aslında hepimiz Keynes çiğdik. Yok aslında birbirimizden farkı yok. Ama tabii ideolojik odalarda, büyük kavgalar, çok tantanalı şeyler. Ve bunun için ölen belki binlerce insan. Şimdi dolayısıyla Sovyetler çöktüyse, bu aslında dünya ekonomisinin krizi. Sovyetler çünkü orada çok hızlı koştular. Hızlı koştular. Şimdi o kalkınmanın Sovyetlilerde yarattığı insani tahribatı şu an Alev abla kadar kimse bilemez. Değil mi o 6-7 milyon insan kalkınacağız diye ölüyor. 3 milyon 400 bin sizin kitaplarınızdan bir not olarak almışım. Dünya toplamının 1980’li yılların başında dünya toplamının yüzde 20’sini oluşturdu hesaplanan 3 milyon 400 bin uluslararası nitelikte bilim adamı varmış Sovyetlerde. Kalkınmanın yüksek teknoloji uygarlığı. Tabii, tabii. Çok büyük rakamdı. Çok büyük rakam. Yani şimdi şu mesela biraz da bence daha heterojen düzeyde anlaşılmalıdır. Mesela tazimat
modernleşmesi bizde değil mi? Bürokrasiyi vesaire oluşturmaya çalışıyoruz. Mektepleşmeler vesaire. Çok kaliteli insanlarla alabildiğine kalitesiz insanlarının bir araya geldiği böyle karmaşık bir yapı. Ne olur şu notları kesmem bir izin vereyim. Kuznetsa şeysi benzetmesi buradan gelir. Kuznetsa demirci dükkanı anlamına gelir Rusça. Rusya için bir Kuznetsa derler. Arka odalarda Sputnik üretilir. Ön odalarda şey, ya tersi. Ön odada şey, Sputnik üreten mühendisler efendim, arkada şey, demir dömen işçiler. Fakat 3 milyon 400 bin uluslararası nitelikte bilim adamı da acayip bir rakam. Tabii, hayır. Çok terlediler. Yani korkunç terlediler. Hatta bakın 1970’lerde Samuelson, iktisat düşünürü, diyordu ki kaybettik biz. Geçtiler adamlar bize. Amerika yenildi. Tabii yenildi diyordu yani. Bunu Samuelson söylüyordu. Amerikalı bir iktisat söylüyordu. Ciddi bir iktisatçı. Tabii bunu böyle olmadığı çıktı ortaya. Tarih böyle sürprizlerle doldu. Aslında çok hızlı koştukları için çok çabuk yoruldular. Kullandıkları tavşan
atletler de işe yaramazdı. Yani o koşuda. Dolayısıyla birden bir gümbürtü. Ama bu aslında bin iki binli yıllarda bugün tanık olduğumuz el yeğen, idrak etmekte olduğumuz liberal dünyanın krizlerini erken uyarız. Öncüsüydü. Şurada şöyle bir şey var.
Bu Arms, bu FiR’ve heard
Diyecektim demin spor mesela 70’li yıllarda TRT’nin o yayınlarında spor, bu Rus sporcular muhteşemdi. Dünya şartlarını hepsinden çıkardı futbolda şeyde, bale de, sanatta. Bale vesaire falan. Şimdi bir grubu alıyorsunuz onlara yükleniyorsunuz ve bu yüklendiğiniz zaman bu arkasında bir takım rakamları yükseltiyor hakikaten yani.
İşte ona göre roket mühendisleri yok işte atom alimleri vesaire vesaire bu gidiyor. Ve fakat şöyle bir problem oluyor. Şimdi bunu ben şöyle söyleyeyim.
En iyi şöyle söyleyeyim çok güzel börek yapan bir anneanneniz olduğunu düşünün. Müthiş yapıyor şey Arnavut böreğini. Böreğini. Ve fakat kızına öğretmiyor. Toruna da öğretmiyor. Ve benim gibi diyormuş ama. Şimdi anneanne vefat ettiği zaman o börek ondan gider.
Şimdi böyle düşünün kitlelere ve nesillere yayamıyorlar bu bilgiyi diyorsunuz. Bu budur yani anneanne hani kendi çocuğuna yayamıyorsa bari komşunun kine yayaydı diye düşünebilirsiniz. Ama bilgi disemine edilmezse yukarıdan aşağıya bir biçimde inmezse veya olandan olmayana geçmezse yukarıdan aşağı dememek lazım herhalde. Aynı şeyde de olur ama geçiştiremiyorsanız şahit en ufak bir hal ise de gidiyor.
Bir şey sormak istiyorum yani aslında hep aklımdadır da tam yeri geldi. Bir de şöyle bir izlenim var dünyada ki ben mesela blok yıkılmadan önce Doğu Avrupa ülkelerini gezmiştim yani bir öğrenci olarak. Orada gördüğüm bazı şeyler vardı tabi Rusya’yı bilmiyorum. Mesela sıradan bir ustabaşının evi.
Genelde bir kitaplık vardı bir piano vardı. Hatta yani böyle biraz konuşabilirdiniz yani dünya falan böyle biraz edebiyat konuşmak mümkün değil filan. Bunun Rusya’da da çok derin kökleri oldu yani her evde bir piano bir kütük kitaplık okuyan Ruslar kitaba ilgi duyan Ruslar.
Bu dediğiniz acaba sorun şu size yani bu dediğiniz tablo bu bilginin eşitsiz dağılımı. Rusya’nın dışında daha periferiye doğru mesela diyelim ki Kırgızistanlar, Özbekistanlar, Azerbaycanlar, Sibirya’daki bir takım topluluklar filan.
İkinci derecede şey geçiyor çünkü Ukrayna gayet iyi. Yani acaba bahsedilen bu eşitsiz dağılım bununla mı ilgili yoksa mesela bu Rusya içinde mi geçer? Ruslar içinde mi geçer? Şimdi tabi Ruslar herkese hayır. Şimdi şunu düşünün yani Sovyet insanı dediğiniz zaman hakikaten Rus mudur Kazan mıdır?
Kazak mıdır? Orkundan kalkmıştı zaten. Ve dağıldı. Bugün Kazakistan’ın yüzde 60’ı mıdır, 40’ı mıdır, rakamı tam bilemiyorum. Rus’tur zaten şey olarak etnik köken olarak. Etnik köken burada şey yapmadı hayır. Ama ki mesela ben Kazan’da olmadık köylerde iskarpinli hanımların piyanoyu çaldığını gördüm kendi evlerinde piyanoyu. Ama aynı hanım dışarıya bahçeye çıkıp. Toprak çapalıyor. Toprak da şey yapıyor yani kazıcılıkta.
Kazan’da hatırlayacaksanız evet geçtiklerle.
Bu o diye Sovyet insanı denilen bir tip yaratıldı maa çalışıldı malum. Ve Sovyetler Burjuva kültürünü zevkini adetlerini proritere indirmeye kalktılar biliyorsunuz.
Şöyle bir dönem vardır fabrikalarda gecenin 1 saatinde işte vardiyadan sonra Çaykovski’nin örneğin Hügel’i balese oynar. Ve o laf da oradan gelir zaten yani işte atalım atıyorum bilmem ne fabrikası fabrika olanı böyle zulüm görmedi diye. Evet çünkü adam bunalmış vaziyette birileri nedir kardeşim diyor. Birileri kuş uçuyor kuş uçuyor diyor bir kuu varmış bu böyle olmuş falan. Şimdi böyle bir yayılma vardı. Benim söylediğim başka bir şey. Öylesine bu Sovyet insanının yine getirdiği şey olumsuzluk bu. Öylesine uzmanlaşmaya soktular ki işte hocam. Bunu görmüşsünüzdür yani adam Ukrayna’nın ortasında oturur coğrafya bilmez.
Böyle bir iş yaptılar öyle bir dağıttılar ki meseleyi. Spesifik bir alanda uzman ama genel bir bakış ve görüşmeler. Bu şeyi de benziyor değil mi yani Amerika’da da aşırı uzmanlaşma aynı şeyi yaşıyorlar yani. Çok benzer ama Amerika daha açık bir toplum olduğu için en azından bir yerden bir harita alıp ne oluyor diye. İhtiyaç hissedersiniz.
İhtiyaç hissedersiniz. Bir Sovyetlerden önceki dönemden gelen böl yönet şeyi var zaten. Alışkanlığı var ki çok ciddi bir alışkanlıktır. Yani Türkiye Cumhuriyetlerini bölen, isimlerini karmakarışık eden birinin coğrafyasını belirtmek için kullanılan, ötekinin dili yapan falan böyle tuhaf tuhaf bölümler vardır. Kimse kimseyi tanımaz olur. Ve bu devam da etti. Bu devam etti. Niye? Sovyet insanı. Peki öyle bir noktaya getirdiler ki 2. Dünya Savaşı’nda mesela askeri timlerde, müfrezelerde hep başlarında bir Rus olurdu. Emir Hüsü verdiği zaman şey anlamazdı, Erhat anlamazdı çünkü hepsi başka dillerden konuşuyor. Ama eşitlik olsun diye öyle yapıyorsunuz. Bir Kırgız, bir şey, Söyleyin Çeçen, onun yanında bir Rus falan gibi koyuyorsunuz. İyi de değil. 200 dilden bahsediyoruz. Yani şimdi 200 etlik grup. Dolayısıyla o emir komuta zinciri işlemedi. Bilgi komuta zinciri de işlemedi. Belki laf bu.
Bilgi komuta zinciri işlemedi. Süleyman Bey’in sorusunda verilecek cevap o bilgi komuta zincirini işlemek istiyoruz. Tabii tabii. Bu çok önemli. Bu Çin-Rusya farkını da aslında açıklıyor. Çünkü Rusya’da hakikaten merkez yetişi bir yapı var. Şimdi ben hatırlıyorum gençken gittiğim Polonya’da böyle ağır sanayi kompleksleri görüyordum. Yani diyordum ki kompleks duyuyordum yani. Tabii canım hep böyle. Hep böyle tabii.
Fakat bir Polonyalı genç beni oraları gezdiren güldü. Bunlardan sizde yok değil mi dedi? Yok dedim Türkiye’de. Hele o yıllarda. Yetmişti seneler. Benim babam burada dedi bir mühendis olarak dedi çalıştı. Daha henüz bunlar kurulurken. Ve burada yaşanan bir facia onun erken ölümüne sebep oldu dedi. Nedir dedim. Nasıl yani? Zannediyorum çevre felaket. Yok mesele şuymuş. Şimdi planlar geliyor Rusya’dan, Moskova’dan. Diyelim ki birimler A, B, C, D, E eşlenmesi lazım. Herhalde Vodka’yı biraz fazla kaçırıyor Moskova’dakiler ki. Mesela C’den sonra D biriminin gelmesi lazımken D birimi P’nin gittiği yere gidiyor. P de oraya geliyor. Olacağını anladım. Şimdi buna itiraz etmiş babası. Ne yapıyorsunuz bu hendislik şeye aykırı? Sen demişler Rusya’dan, Moskova’dan daha mı iyi bileceksin? Bileceksin seni revize mi seni? Ve bunu hayata geçirdiler. Şu an diyor sırf bu sebepten ötürü burası ölü bir yatırım. Olan benim babam oldu diye anlatmışlar. O bilginin yayılma ve dağılma zihniyeti. Çünkü çok doğru. Yani yukardan aşağı çok böyle altimetrik bir bakış. Çin bunu yapmadı. Çin zannediliyor ki çok merkezi yetişiyor. Parti her şey, evet son tahlinde elinde sopası bekliyor. Ama parti çok genel birtakım şeyler ortaya koyuyor. Ve bölgesel rekabetçiliğe araştırıyor. Bu çok önemli bir fark. Aradaki temel fark belki de bu. Mesela diyelim ki David Harvey çok güzel anlatıyor onları. Yani mesela Çin mülkiyesini bitirmiş bir vali adayı önce kötü bir bölgeye gönderiliyor. Dedi ki üç buçuk senen var, üç buçuk senen içerisinde bunu buradan buraya getireceksin. Adam yerel işletmeleri oluyor, giriş imcileri, modeller tartışılıyor. Hepsini rekabete sokuyor. Çünkü ilerlemesi de ona bağlı.
Yani Çin çok ilginç bir şekilde merkezi yetişçi yapılarla ademi merkezi yetişçi yapıların sentezini oluşturarak bu noktaya geldi. Rusya’da o ne diyelim, Çocuk birimleri arasında şey yapıyordu. Yani merkezi yetişçilerin Tunç kanunu aşılamadı. Aşılamayınca olmadı. Ve yapı dağıldı.
Hani Ali Ablanın söylediği o batı hayranı, yani Bielinski kafası değil mi? Bizim tevfikrete ne kadar benziyor değil mi? Bielinski ile tevfik fikre. Yalnız bizde Aksakov yok. Nasıl? Aksakov yok. Tırafu.
Şimdi bu batı hayranlığı bir kere ertelenmiş bir yeniden bölüşümün insanlarda yarattığı hayal kırıklığının doğurduğu bir açlıkla gidiyor. Ben Türkiye açısından umutluyum. Tabii sizin uyarılarınız çok önemli son tarlide. Canım sevgi, ben yazı, şeyim romancıyım unutmayın. Kıldan nem koparırım dediğim o.
Şimdi ben Türkiye’de bu tüketim meselesinin gene son tarlide bir muhasebeye çekileceği var sayımını koruyorum içimden. Ben de öyle. Ama bu Rusya’da geçerli değil. Ben de öyle. Ben de aynı fikirdeyim. Rusya’da zincirler fena boş kalmış yani. Peki programın sonuna geldik. Bunun devamını bir sonraki programda devam edelim. Aslında Gorbochovlu başlayan Boris Yeltsin ile devam eden ve sonuçları Rusların çoğunluğu için falcaya haline gelen dönemi biraz. Bundan sonra Putin’i hazırlayan Rusya’yı Putin’i hazırlayan dönemi biraz konuşalım istiyorum bir sonraki bölümde. Esas meseleyi bir görmeye çalışalım. Ne oldu Rusya’da? Rusya büyük gasp derler. Büyük gasp denir. Yani Rusya’nın varlıkları gasp edildi kimler tarafından oligarklar tarafından. Bu oligarklar kimdi peki? Bu oligarklar muhtelif insanlardı. Mesela Abromovic. Çok gayri de Yahudi. Kamçatka Valisi idi mesela. Muhtelif fabrikaların başında olanlar. Bir başka alüminyum kralı vardır o. Yeraltı mafyasını ayrı konuşmamız lazım. Bülatna Ümiri anlatmalıyım size. Vakit varsa anlatayım yoksa. Yok onu ayrıca konuşalım. Bülatna Ümiri anlatmam lazım çünkü Rusya hakikaten bu bağlamda bize hiç benzemez. Yani yazık keşke Müslüman olsalarmış. O da gene kendi kabahatleri çünkü Müslüman da olamadılar. Bu Kievli prenses. Kim ondan Hıristiyan olmasa Ayşe Hanım. Çok hoş bir hikayeleri var.
Çok hoş bir hikayedir. 900’ler civarında. Bunlar hala ateş tarzı, şu tarzı, bu tarzı pagan insanlar. Fakat etraf pagan değil. Üstelik aşağıdan da şey bastırıyor Bizans. Bastırıyor bu tarafta bilmem kim. Diyorlar ki böyle olmayacak anlaşılan biz bir tek tanrıla dinle dönsek mi acaba? Ne oluyor? Tutuyor prens. Gönderiyor. Kiev prensi gönderiyor bir delege. İşte oraya bakıyorlar, buraya bakıyorlar falan. Bizim aramızda geliyorlar önce. Aman diyorlarsa Müslümanlardan uzak durur. Asık suratlı, öfkeli. Yüzü şey yapmaz, dans etmez.
Şarkı söylemez, şiir yapmaz, şiir demiyor. Dans etmez diyor. Dans etmez, şunu olmaz, bu olmaz. Aman diyor, mümkünse bunlara gitmeyelim yani. Peki daha da olanı İstanbul’a geliyorlar. Tabii bu arada da Bizans armut toplamıyor. Biliyor bütün bu hikayeyi. Geliyorlar bakmaya, Allah Ayasofya’yı Bizans bir süslüyor, bir süslüyor. Işıl Işıl.
Oho buhurdanlıklar, sandıklardan şeyler çıkıyor. Elbiseler, puzular vesaire falan. Bunları bir yağlıyorlar, ballıyorlar, harika gönderiyorlar. Ben bunun şeyini gördüm. Belgesini. Belgesini gördüm, bu şey değil. Boş laf değil. Hakikaten espri filan değil, belgesini gördüm. Ve ne diyorlar, yani bunu bir düşünelim biz en iyisi.
Hatta o kiliselerindeki Soğan Kubbe Ayasofya izlenimlerini naif şeyi olarak, değil mi o gösteriliyor? Bir tarafıyla öyle, bir de onun bir hikayesi vardır. Doğru mudur değil midir? Meryem, Hz. Meryem. Cehennemde, yani cehennem ateşinde pişen insanlara o kadar iyi bir kadınmış ki, soğan atarmış.
Onu tutup çıkarmış. Daha mitik bir açık. Böyle bir hikayesi vardır. O soğan başı oradandır. Osoğada gördüğümüz demek ki o soğan başlarının böyle bir arka plan, ilancı var. Birkaç tane hikaye var tabii yani. Ama bu nedenle girmemişler bu işe. Keşke girselermiş. Evet. Keşke girselermiş, bir kere bu kadar umutsuz olunmazmış. Efendim bunu bir sonraki bölümde konuşmaya devam edelim.
Ne oldu da 20 yıl önce 3. Dünya ülkeleri safhana doğru ilerleyen Rusya bugün başka bir yere doğru evrildi. Adamımız orada yani. Adamımız orada. Peki. Bunu arka taraf tutmadan konuşalım. Objektif bir şeyle. Oğlum aşk olsun yani. Onu hocam yapsın. Akademisyen olan o. Peki. Nasıl nasihatimiz? Nedir efendim? İhmal etmeyin dediğimiz. Neye ihmal etmeyin? Rusya’ya ihmal etmeyin. Rusya’ya ihmal etmeyin diyoruz efendim.
Efendim virgül koyuyoruz bu programa. Bir sonraki programda kaldığımız yerden devam edeceğiz.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir