İlk Kez Güneş’in İçini Görmek
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=YeW7lonTZaU.
Hepinize merhaba ben Ruhi Çenet. Bu videoyu Fizik Profesörü Robert Stein’i Space Street’le dinleyerek hazırlamamı tetikleyen merakım, ısı yayım işleminin ne olduğunu, yapıların nasıl göründüğünü, işlerin nasıl yürüdüğünü ve geliştiğini anlamak istememle başladı. Neler olduğunu bilmiyordum ancak kafamda görselleştirmeye başlamak olup bitenleri anlamama yardımcı olacaktı.
Geçmişte güneşi bir atmosferin ardından değil, gerçek anlamda gözlemleyen insanlarla konuşmuştum. Ama onların aklımda canlandırmayı çalıştıkları şeyleri anlamamıştım. Konuya geçmeden önce bu videonun bir sponsoru var. Açıklama kısmına koyduğum linke tıklayıp sizin için oluşturulmuş Ruhi 20 kodunu kullanarak, Trendyol Miele ve Trendyol Men ürünlerinde geçerli 100 TL ve üzeri alışverişlerinizde 20 TL indirim kazanıyorsunuz. Bir kişi indirim kodundan bir kez yaralanabiliyor ve kod ay sonuna kadar geçerli. İndirim kodu Garage Sale butiklerinde geçerli değil, geçerli tüm ürünlere açıklama kısmının en üstüne koyduğum linke tıklayarak ulaşabilirsiniz. Şimdi videoya geri dönelim. Bilgisayarların gücü geliştikçe iki şey oldu. Daha karmaşık problemleri çözebilmeye başladık ve tek seferde çözebildiğimiz problemlerin sayısı arttı.
Dünya üzerindeki herhangi bir şey hakkında çalıştığınızda deneyler yapabilir ve olayların nasıl gerçekleştiğini laboratuvarlarda gözlemleyebilirsiniz. Ama astronomi biliminde güneşten bir parça almak ve onunla deneyler yapmak imkansızdır. Sadece uzaktan gözlem yapabilirsiniz. Astronomide edinilen tüm bilgiler ışığın gözlemi ve analizlerinden gelmektedir. Bu nedenle gökbilimciler en küçük ışıktan dahi bilgi elde etmek konusunda uzman oldular. Teleskoplar onların ışığı toparlamak için kullandıkları kovalar gibidir. Gözlerimizin ışığı hissetmesi gibi çalışırlar ve ne kadar büyük bir teleskop yaparsanız toplayabildiğiniz ve gözlemleyebildiğiniz ışık da o kadar artar. İşte bu yüzden en fazla ışığı toplayabilecek şekilde olan en büyük teleskopları kullanıyoruz. Çok fazla ışığa sahip olduğunuzda ışığı çok dar renk bantlarına bölebilir ve böylece daha fazla bilgi edinebilirsiniz. Güneş gezegenimize en yakın yıldız ve onu doğrudan görebiliyoruz. Onun teleskopla bir fotoğrafını almak ve fotoğrafı büyütebilmek mümkün. Böylece onun her parçasını üzerindeki ince yapıları bile görebiliriz. Şu an güneş üzerindeki yaklaşık 70 km büyüklüğünde olan şeyleri dünyadan görebiliyoruz. Ve yaklaşık 30 km büyüklüğünde olan şeyleri de görebilecek yeni bir teleskop inşa ediliyor ve bu güneş için çok küçük bir ölçek. Elbette bu görüş imkanı bize güneşi tekrardan modellememiz için çok fazla detay veriyor. Çünkü hiç beklemediğiniz şeyleri de gözlemlemek mümkün oluyor. Tabii daha ince yapılardaki ve daha kısa zaman ölçekteki şeyleri modellemek için daha hızlı, daha büyük bilgisayarlara ihtiyaç duyuyoruz. Bu modelde güneşin nasıl davrandığını simüle etmemiz için bilgisayarda sayısal denglemler yazmamız gerekiyor. Yani bir uçak modeli ya da bir araba modeli çizer gibi.
Ama böylesine büyük ölçekli hesaplamalar söz konusu olduğunda rakamlardan bir çıkarım yapmak mümkün değil. Onlar bir şey ifade etmezler. Bu noktada hayal edinmelidir. İşte bu canlandırmayı oluşturan Michigan Eyalet Üniversitesi’ndeki araştırmacıların hedefi, manyetik alanın güneşin yüzeyinden nasıl geçtiğini ve ne gibi bir etkisinin olduğunu görmekti. Bunun için güneşin yüzeyine baktılar. Aydınlık ve karanlık bölgeler gördüler.
Aydınlık bölgelerin sıcak alanlar olduğunu ve aydınlık bölgelerin etraflarındaki kalın karanlık çizgilerin ise gazın soğuduğu ve gazın yer çekimiyle çekirdeğe doğru geri çekilmeye başlayıp güneşin içine geri indiği yerler olduğunu tespit ettiler. Sonrasında güneşin yüzeyinin de altına manyetik yapılara baktılar. Isı akımının nasıl görselleştiğini ve manyetik alanın yapısını gösteren çizgileri gördüler. Buradan bunun bir düğüm gibi başlayan, yüzeye doğru genişleyen ve yüzeye yükseldikçe daha küçük yapılara dönüşen yapısını incelediler. Bu küçük yapılar aslında iki etkiden dolayı güneşin yüzeyine çıkarılıyor. Bunlardan ilki, yüzen bir yapılarının olması yani batmayıp yüzeye doğru çıkmaları, ikincisi ise bu küçük yapıların sıcak sıvı kolonlarının içinde bulunmaları.
Böylece kolonların içinde birer pipetteymiş gibi alttan yüzeye çıkarılmaları. Isı yayım kendisini böyle yüzeye çıkarıyor ama aynı zamanda daha ince yapılara bölünüyor. İşte bu nedendir ki telkari bir desene sahip. Güneşin merkezine inen büyük manyetik alan döngüsü yüzünden derinlere doğru giden birer bacak gibi gözükürler. Güneş lekeleri olarak nitelendirilen ama aslında aktif olan bu karanlık yerler özünde böyle.
Kara renkteki güneş lekeleri güneşteki manyetik alan şiddetinin en yoğun yaşandığı bölgelerdir. Öyle ki bu manyetik alanların yoğunluğu sebebiyle iç bölgelerden dışarıya doğru enerji ve ısı akışı engellenir. Dolayısıyla güneş lekesinin olduğu bölge soğuyarak içe doğru batar. Güneş lekeleri güneş yüzeyinde hemen hemen dünya büyüklüğündeki yapılanmalardır ve koyu renkte görünmelerinin tek sebebi çevrelerine göre biraz daha soğuk olmaları.
Güneş yüzeyi yaklaşık 5500 santigrat derece sıcaklıktayken güneş lekeleri 3000 ile 4000 santigrat derece arasında olabilir. Peki şimdi biraz konuyu değiştirelim. Evrendeki en sıcak şey nedir? Ya da sıcaklığı en fazla ne kadar arttırabiliriz? Bunun bir limiti var mı? Güneş’te füzyonun gerçekleştiği merkezdeki sıcaklıklar 15 milyon santigrat dereceye yani 15 milyon kelbine ulaşıyor.
Madde güneşin merkezindeki sıcaklıklara ulaştığında muazzam miktarda bir enerji yayılır. Princeton Üniversitesi’nden James J. Jensen’in yazdığı çevremizdeki Evren Kitabında iddia edildiği üzere eğer bir iğnenin ucunu güneşin merkezinin sıcaklığında ısıtırsanız bin mil dahilindeki herkesi öldürebilir. Güneş kadar sıcak ortamlarda madde dördüncü durumda bulunur. Katı, sıvı veya gaz değildir. Bunlar yerine elektronların çekirdekten uzaklaştığı bir formdadır. Buna plazma delidir. Ancak güneşimiz evrendeki en sıcak şey olmaya yakın bile değildir. Bir termonükleer patlama sırasında ulaşılan en yüksek sıcaklık 350 milyon kelvin. Ama tabii bunu 15 milyon kelvinlik güneşle kıyaslayamayız. Çünkü bu sıcaklığa patlamadaki çok kısa bir süre için ulaşılır. Güneşimizden 8 kat büyük bir yıldızın çekirdeğinde o yıldızın son yaşam gününde yıldız patlaması olurken çekirdeği 3 milyar kelvin sıcaklığa ulaşır. Diğer ismiyle 3 giga kelvin sıcaklığa. 1 tera kelvinde ise işler daha da garipleşiyor. Çekirdekteki protonlar ve nötronlar eriyerek quarklara ve gluonlara dönüşür. Adeta bir çorba gibi karışır. Peki 1 tera kelvin ne kadar sıcaktır?
WR-104 adında bizden 8000 ışık yılı uzaklıkta bir yıldız var. Kütlesi güneşimizin kütlesinin 25 katına eş değer. Ve öldüğü zaman, çöktüğü zaman iç kütlesinden yayılacak sıcaklık o kadar büyük olacak ki uzaya yayacağı gamma ışınımı güneşimizin tüm ömrü boyunca yaratacağı enerjinin tamamından daha güçlü olacaktır.
Patladığı zaman, dünya 7.567 trilyon kilometre uzaklıkta olsa bile yayacağı ışınlara 10 saniyeliğine maruz kalmak bile dünyanın ozon tabakasının dörtte birini kaybetmesi, nesillerin tükenmesi ve besin zincirinin yıkılması anlamına gelecek. Çok uzaklara gitmeyelim. Tam burada İsviçre’de bilim insanları protonları çekirdeklere parçalayabildiler. Bu da 1 tera kelvinden daha yüksek bir sıcaklık ortaya çıkardı. 2 ile 13 exa kelvin aralığına ulaşabildiler.
Ama dünyaya herhangi bir etkisi olmadı. Çünkü bu sıcaklığa çok kısa bir süre için ulaşabildiler ve çok az parçacık içeriyordu. Eğer bir neslinin sıcaklığı 1.41 çarpı 10 üzeri 32 kelvine ulaşsaydı, ortaya çıkacak radyasyonun dalga boyu 1616 çarpı 10 üzeri eksi 26 nanometre olurdu. Bu da gerçekten küçük demek. O kadar küçük ki kendine ait bir özel ismi var. Plank uzunluğu.
Kuantum mekaniğine göre evrenimizdeki mümkün olan en kısa mesafe plank uzunluğudur. Bu noktadan sonra daha fazla enerji eklesek de dalga boyunu daha da küçültemeyiz. Küçülmesi gerekir ama yine de küçültemeyiz. Problem işte burada başlıyor. 1.41 çarpı 10 üzeri 32 kelvinden daha yüksek sıcaklıklarda yani plank sıcaklığının daha da yukarısında teorilerimiz çalışmaz.
Madde o kadar sıcak olur ki sıcaklık olarak kabul ettiğimiz kavramdan dışarı çıkar. Teorik olarak sisteme ekleyebileceğimiz enerjide bir sınır yoktur. Sadece plank sıcaklığının daha da yukarısında ne olacağını bilmiyoruz. Klasik olarak büyük bir enerji kütlesinin tek bir noktada toplanmasının sonucunu bir kara deliğe bağlayabilirsiniz. Enerjiden oluşacak bir kara delik için özel bir ismimiz var. Google Plans. Evrenimiz hakkında videolar yapmayı diğer konulara işlemeye kıyasla daha çok seviyorum. Eğer evren hakkında daha çok video yapmamı isterseniz, bu konuların devamının gelmesini isterseniz bu videoyu beğenmeyi ihmal etmeyin. Böylece sizin ne istediğinizi daha net anlamış olurum. Ve yeni videolar yüklendiğinde kaçırmamak için size bildirim gitmesi için YouTube kanalıma abone olmayı ve zilleri açmayı da ihmal etmeyin.
Ayrıca açıklama kısmına koyduğum linke tıklayarak ve ruhi 20 kodunu kullanarak Trendyol Mille ve Trendyol Men ürünlerinde geçerli 100 TL ve üzeri alışverişlerinizde 20 TL indirim kazanıyorsunuz. Bir sonraki videolarda görüşmek üzere.
Hoşça kalın.
İlk Yorumu Siz Yapın