"Enter"a basıp içeriğe geçin

İmtihan İle Gelen Bir Hafızlık Hikayesi | Bekir Develi ile Peynir Gemisi | Meral Kurtipek | 4K

İmtihan İle Gelen Bir Hafızlık Hikayesi | Bekir Develi ile Peynir Gemisi | Meral Kurtipek | 4K

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=Mp9AiD1GM24.

Online alışverişte güven arayanların adresi Özboyacı Hatun. Bekir Develi ile peynir gemisini sunar. Hani deriz ya bazen şer bilinen şeylerin arkasında hayır hayır bilinen şeylerin arkasında şer vardır değil mi? Az da bunun canlı bir tanısınız. Elhamdülillah ben şu anda hiç yürüyemiyor değilim evin içerisinde. Zorda olsa elime değneğimi alıp yürüyebiliyor. Zorda olsa elime değneğimi alıp. Hiç durmayan bir şeyim var. Tekerlekli sandalye deyken koşanlardanım. Acaba Cenab-ı Allah sizi bu hastalıkla imtihan etmeseydi o sosyal yaşantı, renkli yaşantınız, bir evin bir kızı, babasının gülü olma özelliğiniz size her gün bu kadar zorlu bir şey katlanma sabrı verir miydi acaba isteği verir miydi? Belki de veremez. Veremeyebilirdi değil mi? Cenab-ı Hak beni seçmeseydi ben bunu ezberlemeye müddedir olamazdım. Anlamaya müddedir olamadım. Seçildiysem seçilmişlik medel ister.
Evet bu bedel ödüyorum. Öyleyse bu seçilmişlik ne yapmam gerekiyor? İşte bir seçilmişlik beni düşündürmüyor. Sevaba bak sevaba ya böyle bir şey olamaz ya. Huzura hazır olun cemiyet-i irfan. Lâindir, kafirdir, dinsizdir şeytan. Şeytanın lâinliğine, kafirliğine, dinsizliğine, Rahmanın birliğine eyvallah. Şol gökleri kaldıranın, donatarak dolduranın ol deyince olduranın 99 adıyla. Selamun aleyküm canlarım hoş geldiniz safalar getirdiniz. Yeni bir peynir gemisi bölümünde Anadolu’nun hoş bir oturma odasında sizlere yeniden beraber diyoruz. Biliyorsunuz geçen hafta kıymetli Tuğçe Çakır’ın evinde misafir etmiştik sizleri. Evet iki kardeş. Sen büyük abla. Evet. O da. Benden 5 yaş küçük tuğmadan. Ama abla demek de sana şey olur yani çok az olur yani. Sen kendi ismini koymuşsun küçük anne diye. Bugün de Bolu Gerede’deyiz ve Hafız Meral Kurtipek hanımefendinin evindeyiz. Peki Hafız Meral Kurtipek İstanbul’a stüdyomuza gelemez miydi? Evet şartları zorlasaydı belki gelirdi. Ama biz istedik ki biz onun yanına gidelim. Bunun için onun sağlık durumu, kondisyonu bizi çok ilgilendirmiyor. Onun Hafız olması zaten bizim gelmemize yeterdi. Hoş geldiniz diyeceğim ama ben geldim.
Siz hoş geldiniz. Sen bana da hep beraber. Nasılsın Meral? Elhamdülillah. İyiyim siz nasılsınız? Ben de iyiyim şükürler olsun. Şimdi biz sizinle uzun zamandır yazışıyoruz değil mi? Evet. Ama bir türlü nasip olmadı buraya gelmek. Bugün burada bir programımız vardı. Biz de onu vesile bilip kameralarla geldik ve sizin hikayenizi çekmek istiyoruz. Ne zamandır yazışıyoruz biz gelelim, geliyoruz. Ne zaman gelelim müsait misiniz? 4-5 ay. Oca kayından beri. 5 ay oldu değil mi? Evet 5 ay oldu. Nasılsınız? Elhamdülillah. İyiyim. Gayet iyiyim. Allah’ım ne sonsuz şükürler olsun. Allah iyilik sağlık versin. Şimdi ben aslında bunu benim izleyenlerim bilir. Her defasında da söylemekte fayda görüyorum. Yayın öncesi bile konuşmadık değil mi? Evet. Yani çünkü ben bütün hikayeyi burada öğrenmek istiyorum ki şaşıracaksak beraber şaşıralım, ağlayacaksak beraber ağlayalım, güleceksek beraber gülelim diye. Ben sizin hikayenizi baştan sona dinlemek istiyorum. Bildiğim kadarı engellisiniz, yürüyemiyorsunuz.
Şöyle diyelim bu imtihanınız içinde Cenab-ı Allah size hayırlı bir kapı açmış aslında. Ve siz de bu hayırlı kapıdan en hayırlı bir şekilde geçmiş ve bu fırsatı değerlendirmişsiniz. Hani deriz ya bazen şer bilinen şeylerin arkasında hayır, hayır bilinen şeylerin arkasında şer vardır değil. Aslında bunun canlı bir tanığısınız. En baştan başlayalım. Siz buralısınız, geredelisiniz. Evet buralıyım, geredeliyim ağabey. Kaç kardeşsiniz? 3 kardeşiz. Ben 3 kardeşin en son kızıyım. En küçüğüsünüz. Tek kızıyım.
Ne yaparlar? Diğerleri de öğretmen ikisi de birisi Sakarya’nın Pamukova ilçesinde şu an şubu müdürlüğü yapıyor. Diğeri yine Sakarya’nın Karasöğütçesi’nde okulda müdür yardımcılığı yapıyor. Elhamdülillah. Siz de burada anne babayla. Evet, annem babamla geredel yaşıyoruz. Anne babayı da görmelisiniz. Bakın şu anda arkadaşlar gösteriyorlar size babayı ve anneyi. O kadar tatlı, tertemiz insanlar. Allah selamet versin. Baba sadece sizinle daha iyi ilgilenebilmek için emekliye ayrılmış ve artık tüm vaktini burada evde geçiriyor. Evet beraber vakit geçiriyoruz. İyi elhamdülillah. Ne müzesiniz bu durumda? Kesinlikle. Tabi zaman zaman bazı çatışmalar yaşasak da bu durum ziyadesiyle onun varlığı yetiyor. Değilmiyor. Bir yere gittiği zaman onun yokluğunda bile cesaret alamıyorum birçok şey. Değil mi? Onun gülmesiyle güçlü kaldığımı hissettim birçok şeye. Elhamdülillah. Sizin belgeseliniz çekilmiş. Evet. Kitabınızda var. Kaç tane kitabınız var? Şu an iki tane kitabım var. Ne isimleri? Biri Taçlandıran Hastalık. İlk kitabımın ismi. İkinci kitabım Ves Selam. Aslında böyle bir hani yazarlığa soyunmak gibi bir şeyim de yoktu. Zira bir iki satır bir şey yazılmakla hani yazarlık olumayacağını da pek hala biliyordum.
Ama ilk hafız olduktan sonra belgeselim yayınlandı ve bundan sonra da hani dinleyen kesim olduğu kadar okuyan kesim de var. Bambaşka bir kit de var sanki değil mi? Onu ben de keşfetmiştim. O yüzden denildi ki evet dinleyen kesimler belgeseli izledi ama okuyan kesimlere de bunu anlatmalıyız. Ama dedim ben hani daha önce hiç yazmadım, bir eğitim almadım. Yani bir yazarlık hayalim de yoktu benim. Hani bunu nasıl yapabiliriz?
Düşündüm hayır dediler zaten çok kitap okuyan birisin bunu yapabilirsin. Vakti varmış zamanı varmış. Gene bak 2019 yılının çubat ayıydı. Çubat ayının biriydi hatta. Bir anda yazmaya başladım ve ben kendi hayatımı yazdım. Yani yaşamıyor öyküsüydü benim yazdığım kitap. Evet hafızlık başarısıydı daha çok anlatmak istediğim ama en baştan yazmam gerekiyordu birçok şeyi. Bu esnada aslında bu kitabı yazarken benim hayatımın muhasebesini de yaptığım oldu. Zaman zaman canım dayandı kitap yazarken. Çünkü önceye gittiğimde yaşadıklarım, hastanede yaşadıklarım, hastalıkla ilgili ilk tanışmam gibi o şeyleri hep tasavvur ederek düşünerek yazdım. Tabi bu hani flashback diyorlar geri döndünüz ve o anları bir daha an daan yaşadınız. Siz de o yazdıklarınızı bize anlatın. Siz bu ailede doğdunuz bu ailenin en küçük kızı olarak. Sonra ne oldu? Ben normal babamın en çok istediği evladım. Neden? Daha çok kız çocuğu çok seviyormuş sanırım. Büyüğünüz iki erkek çocuğu. Evet ben doğmadan önce yani çok inanılmaz bir istekle. Bu arada şunu da söyleyeyim mi? Kıymet dostlar bu elimizdeki yastıkları merak ediyorsunuzdur. Biz tam yayına gireceğimizde ben bunu gördüm. Ya dedim merak kardeşim ben bunu böyle yapmaya bayılırım. O da dedi ki abi bende hadi dedim alalım o zaman yastıkları da rahat olun.
Özel bir mesaj vermiyoruz yani sadece böyle daha rahat olduğu için. Aynen. Baba çok istiyordu kız çocuğu olsun siz dünyaya geldiniz. Aynen ben dünyaya geldim. Ve o kıymet de ortaokul dönemine kadar o kıymet de yani bir evin tek kızı hiç kimse bir şey söyleyemez. Yani babamın şeyinde hep öyleydim. Hep de öyle gitti. Ta ki artık ortaokul dönemine yaklaşırken hastalığım kendini gösterene kadar. Ne hastalığı?
Tıp dilinde muskulat distrofideye geçiyor. Normalde kas erimesi hastalığı bu. Yani zamanla güçsüzlük oluşturan kas güç demek biliyorsunuz. Zamanla bazı güçlerinizi kontrol edemiyorsunuz. Bu gerek kol gerek bacak bir çok gücünüzü kaybediyorsunuz. Evet ama çocukluk dönemlerinde bu oldukça yavaş ilerliyor. Benim sosyal hayatımı etkilemedi yani çok ciddi bir şey olmamış. Böyle bir hastalıkla imtihan olunduğunuzu ne zaman anladınız ne zaman öğrendiniz ilkim? Ben ilk gün olarak hatırlamıyorum da abi yani doktorlara gitmeye başladığımda 11-12 yaşlarımdaydı. 10-12 yaşlarına kadar her şey aslında mecran da akmış. Aynen normal gitmişti çünkü anlayamamıştık hani. Ama hastaneye başlayınca işin ciddiyeti anlaşıldı. O süreçte de yine bir çok sıkıntılı dönemlerden geçildi. Ama ben çoğunu daha sonra öğrendim.
Annem ve babam işin asıl ciddiyetini onlar bildi. Yani hastalığa çok değişik teşhis konuldu. 13-14 yaşında tekerlek sandalye düşer 16-17 de yatalık olur 21 yaşında ölür. Şeklinde babama o şekilde kurul raporu verildi. O rapordan sonra hatta ben onu hiç bilmedim. Ta ki 27 yaşıma gelene kadar.
27 yaşımda hatta doğum günü şeyinde o esnada biraz konuşurken o zaman ağlayarak o zaman anlattı baba. Ben de o zaman öğrendim. Ama işin öyle olmadığını doktorlar yanıldı mı hayır değil. Sadece biraz daha farklı bakıldı. Orada asıl imtihandan geçen babamdı. O esnada pes edebilirdi. Çünkü hiçbir şey yapmanıza gerek yok bir tedavisi yok bu hastalığında. Orada pes edebilirdi. Orada hem ağladım dedi daha sonrasında pes etmedim dedi. Benim bir şey yapmam lazım. Şimdi bana ihtiyacı var dedim. Artık başka doktorlar aramaya başladı. Yani onlar öyle halbuki denilen küçük bir yer de değil. Ben Ankara’da tedavi görüyorum. Ve hala da orada devam ediyor benim tedavim. Ona rağmen başka doktor arayışlarına giriştiler. Ve en sonunda şu anda benim kontrolüm altında olduğum doktorumu buldular.
Doktorum da bir nebze olsun bizi rahatlatmıştı o zaman daha doğrusu annemle babam. Çünkü ben işin ciddiyetinin farkında değilim. Ben normal hayatım devam ediyor. Evet meral kas hastası ama anlattıkları şekilde değil seyri. Evet ciddi bir rahatsızlık. Ama seyri o şekilde değil. İleriki yaşlarına kadar yürüyebilir şekilde. Elhamdülillah ben şu anda hiç yürüyemiyor değilim. Evin içerisinde zor da olsa elime değineğimi alıp yürüyebiliyorum. Öyle mi? Öyle değil ki bazı alanlarda dışarıda bazı alanlar var benim yürüyebildiğim. Mesela bir tenis koğutu var. Allah razı olsun bu hususta bana belediyemiz olsun çevreler olsun çok destek oluyorlar. Ben ne yapmak istiyorsam ya da nasıl rahat ediyorsam isteğimi dile getirdiğimde bana karşılık veriliyor. Oraya gittiğimde orada zor da olsa annemle babamla çünkü hareket halinde olman gereken bir hastalık. Çok zor yürüyorum. Tamamen salsanız bu daha kötü. Evet.
Sürekli hareket etseniz o da doğru değil orada doğru bir karar bulmanız gerekiyor. Aynen orta yolu bulmak için ben hastalığımla bildiğiniz böyle bir kardeş şeyini. Anlaştınız yani. Kesinlikle. Yani evet küçük bir anlaşma. Ben işin ciddiyetinin anlayınca o 25 yaş ya da 27 yaş itibariyle artık kendimle daha şey olmaya başladım. Ne diyeyim ne zarar veriyor ya da ne fayda sağlıyor. Buna göre hareket ediyorum. Ama ailem de bu hususta destek.
Ama anladığım kadarıyla artık bunun ciddiyetini öğrenmeye başladıktan sonra aşama aşamada artık sokaktan caddeden dışarıdan yani sosyal hayattan artık yavaş yavaş çekilme durumunda kalıyorsunuz. Çünkü eskisi gibi çıkıp arkadaşlarınızla caddede gezemezsiniz parklarda hani kontrolsüzce akşama kadar arkadaşlarınızla takılamazsınız artık bir anlamda eve doğru çekti bu hastalık. Doğru değil mi? Evet aynen. Ne zaman artık daha çok vaktinizi evde geçirmeye başladınız yani.
20 yaşımdan sonra 25 yaşıma doğru artık eve doğru yani evde vakit geçirmeye başlayınca o sıralarda zaten benim hafızlık fikrim bu ya. Tamam. Okul ne alemdeydi bu esnada okul ne yapıyordu eğitim ayakınız? Ben ortaokuldan mezun olduktan sonra ciddi bir ameliyat geçirdim. Ameliyatımdan sonra tekrar hani liseye gidebilecek durumdaydım.
Ama o dönem engeller için olsun ya da yaşlılar için olsun bu kadar tetizlik yoktu ki biz küçük bir ilçedeyiz yani imkanlar o kadar değildi. Okulda mesela bir merdiven çıkma olayı yoktu merdiven çıkamazdım o yüzden zemin katı olmalı ya da sansör olmalıydı. Bunları sağlayabilecek imkanlar yoktu. Buna binaen babam çok üzülmemi istemedi yani biliyorsunuz başta da dedik yani babam bana gittiği ciddi hala da o düşkünlüğü var.
Üzülmeni istemiyorum sen çok derslerine adapte olacak. Yalnız bir şey söyleyeceğim dikkatimi çekti şimdi ikisi de burada bizi izliyor. Ailenle ilgili 10 cümle kurduysan 8 tane babam vardı anne iki defa ya geç dedi niye babam? Aslında babam daha fazla hayatımın içinde desem değil aslında annem 7.24 o benim mesela gece de o benim yazımı oraya ama dışarı hayatını anlatıyorum ya şu anda.
Orası daha çok babayla alakalı oldu işte anlaştık hadi bakalım. Aynen yoksa hani herkes biliyor daha çok. Eğitim o durum kat asansör senin gidip gelmen çok uygun olmadığı için ne yaptın neye karar verdiniz okula alakalı? Okula gitmemeye okula gitmemeye karar verdik ve o dönem için öyle bir karar aldım hiçbir şimdiden olmadım. Çünkü aslım okumayı çok seven bir insandım benim çok farklı hayallerim vardı. O noktada ben başarılı olmayı çok istiyordum. Meslek olarak çok değişiyordu işte bir gün öğretmen olmak istiyorsa Mert Üskün doktor olmak istiyordum ama bir şeyim vardı başarılı bir insan olmak. Yani ne olursa olsun başarılı olacağım o mesleğimde onu çok şey yapardım işte o noktada hayallerim yıkıldı olarak bakmadım. Çünkü okul olmayınca dışarı ile irtibatınız geçiriyor biraz daha eve yöneliyor.
Orada yörün gemi değiştirdim artık yani bu kısım hani A noktası olmadıysa B noktasına geçiş yaptım diyelim. Orada elhamdülillah güzel karar verdik evde ben Kur’an-ı Kerim küçük yaştan beri çok okumayı çok seven bir insan. Yani okul derslerinizde nasıl eğitim ağa özen gösteriyorsanız aynı şekilde Kur’an-ı Kerim de öyleydi benim için.
Yaz dönemi geldiğinde ben can atardım gitmek için ve o dönemlerde mesela çocukluk dönemlerinde güz mevsim olduğunda biz köye gideriz ve burada yarıda kalır. Burada köyünüz de güzeldir yalnız yani güzel mi köyünüz? Elhamdülillah güzel evet çok güzel. Evet bu Bulu Geride tarafında köy dediğinizde yani böyle olağanüstü şeyler düşünebilirsiniz yani öyle çorak morak değil orman ırmak dere falan ne ararsanız vardır buralarda.
Yani o şekilde köye gittiğimizde de ben hiç annemle babamın hadi Kur’an oku şeyine bu hantam olmadan kendim gider Cami’nin hocasıyla görüşürdüm. Beni okutur musun gidene kadar biz burada geçeceğiz. Hay hay hemen o şey yapardı başlardık ve yanıma arkadaşlarımı da alırdım. Bu hususta beni şu anda dinleyecekler de zaten kızarlar da yani ne işin var şimdi hani tatile geldik gezmeye geldik gibi öyle severdim. O sevgi daha da katlandı diyelim artık eve çekilince ben Kur’an-ı Kerim’den program yaptım abi kendime. Bunu sonra anlatalım önce önceki mevzuyu bitirelim çünkü final kısmı onu finali ben en sonunda anlamak istiyorum. Şimdi bu rahatsızlığınızla alakalı evi kapandıktan sonra bununla ilgili hani doktorlara gittiğiniz müracahta bulundunuz. Şu anki durumu ne bu iyileşebilir mi ya da nedir seviye yani şu an geldiğiniz noktada tam neredesiniz önce bunu bir anlayalım ki. Anladım şu anda aslında ilk duruma göre çok daha kötü çok daha zor bir durum. Ne ne ne? Fiziken çünkü güç zamanla azalan bir güç şeyi var ilaç kullanıyoruz fizik tedavi alıyoruz. Bunlar sadece hastalığı yavaşlatan yani hastalığın ilerlemesini yavaşlatan unsurlar. Şu an siz bu ilerleme aşamasının içinde misiniz yani? Evet evet.
Yarın neyle karşılaşacağım ben de bilmiyorum ya da gelecek seneye diyelim o kadar yakın şeyde hani tahlil edemez insan kendine ama gelecek seneye ben neyle karşılaşacağımı bilmiyorum. Mesela bir örnek vereyim mi size geçen seneden bugüne ne fark var mesela bu son bir yılda? Geçen sene mesela daha rahat yürüldüm cesaretim daha çoktu. Bu yıl güç kaybını daha ciddi hissediyorum. Böyle cesaret edemiyorum bazı noktalarda cesaretim kalıyor yürümek istemiyorum.
Peki bu durdurulamıyor muymuş yani bunun bir net bir tedavisi yok mu? Şu anda uğraşılıyor. Ha teknolojinin gelişmesi. Ben ümit ediyorum mutlaka durdurulacaktır. Öyle bir umut var ki abi benim içinde yarın koşup oynayabilecek kadar hani kalkıp koşabilecek kadar. Bu umut insanı iyileştiriyor biliyor musun Allah’ın izniyle. Belki de o diri tutuyor yani bunu söyledim bunu ilk defa burada söylüyorum. Çok fazla söylemiyorum. Bu umudum gerçekten var. Ben her gün hayal ederim, iyileştiğimi de hayal ederim ve iyileştiğimde neler yapacağımızı da annemle babamla konuşuruz. Neler yapacaksınız mesela ya da bahsedin planlardan biz de dahil oluruz belki. Böyle gezmek Türkiye’de birçok şehirde özellikle kitabım çıktıktan sonra birçok insanlarla tanış olduk sosyal medya aracılığında. Fuharlara falan katılabiliyor musun? Fuharlara katılamıyorum ama online olarak bu pandemi süreci bize onu kazandırdı. Konferanslar yaptık yurt dışı da dahil buna mesela. O insanları görmeyi çok isterim. Onlara gitmeyi çok isterim. Çok ziyaretçiyim geliyor mu buraya? Evet ama pandemiden sonra biraz azaldı. Çok çok geliyordu. Çok iyiydi yani insan insana şifaymış. Evet kesinlikle. Biz onu covid döneminde daha iyi anladık ama artık yavaş yavaş başladı inşallah. Peki gerçekten böyle bir şey çıksa, ilaç vesile olsa, Allah şifa verecek olsa ilk yapacağın şey ne? Kudüs’e gitmek.
Oraya gitmeye çok istiyorsun. Evet orayı gerçekten hayalimde. Çünkü daha çok şöyle ben Kudüs’ü bilmiyordum ve hala da tam olarak bilmiyorum. Bunu öğrenmek için de ikinci kitabımda özellikle bir başlık açtım. Sırf Kudüs’ü öğrenmek için araştırmalar yaptım ve bunu yazıya döktüm. Ben öğrendim bir şeyler insanlara da aktarayım. Bunu çok istiyorum Kudüs’e. Şu anda bile gidebilirsin deniyor ama birçok şeyi düşünmek gerekiyor.
Belki dene bak nasip eder onu da bilemem. Allah’ın ol deyince… Allah orada ayakta gitmeyi nasip etsin inşallah. Şöyle din dik durarak gitmeyi nasip etsin sana inşallah. Bir şey bu olur. Orada çünkü oraya gidip dik durmak önemli. Allah sana onu nasip etsin. Sırf orada dik durma niyetinin üzerine dek şifa başlayacak. Peki şimdi rahatsızlık ilerledi ve bu devam eden bir süreç ama Allah’tan umut kesilmez. Biz o kapının her zaman açık olduğunu biliyoruz.
Sonra evde daha fazla vakit geçirmeye başlayınca bu işten bir hafızlık çıkarma fikrine nasıl ulaştın? Aslında şöyle birden bire oluşan bir şey değil. Süreç. Evet ben 13-14 yaşımda ortaokul bittikten sonra ta ki 25 yaşıma gelene kadar ben hep Kur’an-ı Kerim ile hemhal olan birisiydim. Yani benim bir programlarım vardı gün içerisinde. Dört sayfa normal Arapça’sını okuyorsam misal dört sayfa mealeni okuyacağım.
Kendime programlar çizdim. Mesela Risale-i Nur kitapları. O kadar çok hoşuma gider ki benim hastalığımı sevmeme sebep olacak unsurlardan bir tanesi. Hastalığa risalesi mesela ne kadar kıymetli. Her doktora gittiğimde onu okurum abi. Her doktora giderken önce onunla o 25 devayı okuyarak bir şifa bulurum. Sonrasındaki yıkımı ve psikolojik çöküntüyü önlüyor. Çünkü bir beklenti içinde gidiyorsun. Tam bu noktada bir şart düşelim.
Üç şey öneriyim size kıymetli dostlar çünkü bu Risale-i Nurlardan fazlaca bahsediliyor. 23. Söz, İhlas Risalesi ve Hastalar Risalesi. Mutlaka yani böyle bütün külliyeti alamazsınız belki. Muhakematı okursunuz hiçbir şey anlayamazsınız belki. Ama lütfen bunları kendiniz okuyup anlamayı deneyin. Kendinizi bilerek de isteyerek söylüyorum. Kendiniz muhatap olun. Bir başkasından, bir başkasından dinleyerek değil de. Önce kendiniz açın ve kendiniz birebir muhatap olmaya çalışın.
İnşallah çok istifade edeceksiniz. Yine böyle bir Ramazan ayındayız. Ben Kur’an-ı Kerim’in sesini okumayı çok severim. Küçüklüğümde de öyleydim hala. Ramazan ayında da kendim yine hatmimi yapıyordum. Sesim kulağım hoş geldi ya da seri okuduğumu fark ettim. Acaba hafızlık yapabilir miyim? Burada parantez atalım. Öncesinde aslında birkaç kişi söylemişti. Hani sen Kur’an-ı Kerim’le sürekli hemhatsin hafızlık yapsan gibi. Ama hep bir sorumluluğundan korktum. Daha doğrusu bu hep aşılandı bize.
Yani sorumluluğu çok ağır. Hani önemli olan hafız olmak değil, onu tutmak gibi. Bu beni çok korkutuyordu. Sanki hafız olanların sorumlu olduğu şeylerden hafız olmayanlar sorumlu değilmiş gibi. Halbuki hafızlar neyden sorumluysa hafız olmayan sıradan Müslümanlar da ondan sorumlu aslında yani. Aynen kesinlikle bir korku vardı yani bir korku vardı. Ama belki de vakti o zamanmış.
Dene bak vaktini o zamana tayin etmiş.
Ben o düşünceyi öyle bir geldi ki zihnime yine burada ilk paylaştığım kişi babam oldu. O bana sen yaparsın dedi direktman. Sen yaparsın ama demiş olsa o ama var ya benim cesaretimi kırmaya yetecek. Çünkü amanın arkası çok dolu. Ama hastasın ama kursa gidemiyorsun. Ama işte evde olmaz gibi birçok. Amanın arkası dolar yani sırasıyla gelir. O yüzden sen yaparsın öyle bir cesaret ki benim için. Ramazan ayını bitmesini zor bekledim. Ramazan ayı bitti ve ben hafızlık hocam Safiye Yiğit hocamızı aradım. Safiye Yiğit kimdir? Benim çocukluktaki Kuran-ı Kerim öğreneninde emeği geçen insan. Gönüllü olarak camilerde Kuran-ı Kerim öğretiyor. Ama herkes onun gibi gönüllü olsa keşke gerçekten gönül vererek öğretmiştir. Şunu bak gönüllü olarak camilerde Kuran-ı Kerim öğretiyor diyor. Çocukluğunda ona Kuran-ı Kerim öğretmiş. Yaş olmuş 25-26. Hafızlık öğrenmek için tekrar aynı kişi arıyor ve o kişi halen camilerde gönüllü olarak Kuran-ı Kerim öğretiyor. Arada düşünün bakın 30 sene saysanız kaç talebe geçmiştir elinden? Kaç kişi Kuran-ı Kerim ile tanıştırmıştır? Vay sevabı. Sevaba bak sevaba. Böyle bir şey olamaz yani. Elhamdülillah evet.
Onu aradım. Onun da tek cevabı. Sen yaparsın herhalde. Çünkü ben senin ezberlerini de biliyorum. Telif surelerden küçük yaşta ezberlemiştim ben Yasin Tebareke Amne gibi sureleri. Ezber vermiştim. O benim hani ben senin dediğin neler yapabileceğini neden neler yapamayacağını biliyorum. Bu yüzden sen yaparsın diyorum. Kapesten de buna müsait. Peki dedim bu noktada nasıl yapabiliriz? Ben dedim kursa gidemem biliyorum.
Yani dedi kurslarla istişare edelim. İllaki dedi bir çözümü vardır. Birçok dedi hani fiziken olmasa duymasak böyle görme engelli olup da hafızlık yapan var. Yani bunların bir sistemleri var belli ki. Tabii tabii hepsinin bir sistemi var. Bunu dedi öğrenebiliriz. O zaman için İstanbul’dan ünlü bir kurs adı vermiş. Şehri Tuvağ diye geçiyor galiba. Buradan dedi bir hocayla görüşelim. İnterneti dedi kullanıyorsun.
2013 yılı abi bunu söylediğinde. İnternette belki bu kadar da hızlı ve yaygı. Değil daha. Öyle zoom’um hak getirecek yani. Hiç hiç yok yok. Aynen modem var. Telefondaki internetle değil modemle evi bağlanıyorsun. Ben hemen girdim laptopumdan. Orada baktım Şehri Tuvağ’ın telefon numarasını aldım. Aradım. Dedim ki beni herhangi bir hafızlık yaptıran, hafızlık eğitimi veren hocamızla görüştürebilir misiniz? Bayan olsun.
Derdimi daha rahat anlatabileyim. Tabii dediler verdiler. İnanın o hocamızın en çok eksiği bu. O hocamızın ismini bile hatırlayamıyorum. Kimdi? Halim Hediye aklımda kaldı. Ama sonra bir türlü bulamadım. Kimdi? Eğer bu programı izliyorsa bulsun bizi. İnşallah evet. Onunla görüştük. Durumu anlatın dedik ki bizim hani engeller için kurslarımız da var. Seni buraya alabiliriz. Ama dedim ben annemle babam olmadan olmam.
Yani yeri geliyor yemek yerken bile onları ihtiyaç hissediyorum. Yani onların yanımda olması lazım. O yüzden ben kursa gelemem hocam. Ben evde yapacağım ama evde nasıl olur? Yani olur mu bu iş? Elbette ki olur dedi. Ama dedi evde de yapılsa bir sistemi var bunun. Bir şeyi var. Biz sana onu anlatacağız. Ancak dersi yaptıktan sonra ben dersimi ezberledim bitti değil. Mutlaka bir hocanın dinlemesi lazım. Gönüllü olarak mutlaka sana bir hoca gelip senin ezberini günlük dinlemesi lazım.
Zaten dedi ilk etapta bir hazırlık sürecine girmen gerekiyor dedi. Bu hazırlık sürecinde de 30.düz, muhtelif sureler bunları ezberletiyorlar. Ve sizin ezber kapasitemize bakıyorlar. O esnada yapabiliyorsanız devam yapamıyorsanız uygun bir dille size yapamayacağınızı veritiyorlar. Zaten teste yiyorlar. S.A. – Ya da diyor ki sen şuradan aşağıya öğren hafızlı şey. H. – Evet o şekilde. Ama dedi hani gönüllü hoca bulamazsanız bile dedi.
Şimdi dedi telefonlar dedi gayet rahat telefonla arayıp ezberinizi verebilirsiniz dedi. Bunu ilk defa duymuş. Çok da önemsemedim açıkçası. Hani ben gönüllü hoca bulayım. Telefonunu kimse yapmadığı için yani duymadım ya da. Kapattım oradaki asıl önce şey abi bir parantez açalım. Ben olduğum yerdeyim. Yani hiç kımıldamadan. H. – Ha yerinden hiç kımıldamadan. H. – Ha yerimden hiç kımıldamadan. Hocamı aradım. Görüşme bitti. Daha sonrasında internetten buldum numarayı. Hiç yerimden kımıldamadan yaptım bunları. Ve daha sonra orada o hoca ile görüştüm. Hemen ardından Safiye hocamı aradım. Yani ertelemeden yularağım olmak. Belki yerimden kalkmış olsam. Belki birileriyle görüşsem ya da. H. – Dur bir çay içsen biraz bir düşünün. İyice zihinimde otursun desen. H. – Evet orada o noktada şeytan belki de bir çok bahaneler sunacak. Bir çok benim önüme engeller koyacak zaten. Fiziken engelli olmuş olmak ya da olmamak.
Bunu çok fazla şey yapmıyor. Ama işte buna mahal vermeden. Efendimiz Aleyhisselatü Vestelan’ın hadisi şerifindeki söylediği gibi. Erteleyenler yani yarıncılar helak olmuştur. Orada vücut buldu bana göre. H. – Ve ne yaptınız ondan sonra? H. – Hemen hocamı aradım ve söyledim. Gönüllü hoca dedim isteniliyor. Ama gönüllü hoca bulamazsanız telefonla yapabilirsiniz deniliyor dedi. Telefonla bir deneyelim o zaman dedi. Ama dedim olur mu? Neden olmasın? En azından deneyelim. Çünkü dedi gönüllü gün. Bana dedi belki her gün gelmeye söz veremem. Bir meşguliyetim çıkar, sorumluluklarım var. Ama telefonla dedi belli bir saat ayarlarız. Orada dedi dinleyebilirim rahat olur. Biz başladık abi. Aynı kurş sistemi üzerine. H. – Telefonu da entegre edip. H. – Evet aynen. Telefon belli bir saatçe söyledi hocam bana. Günün şu saatinde dedi müsaitim. Bu saatine kadar dersini yapıyorsun. Hangi dersleri yapacağımı da o söylüyor zaten. Şu sureden şuradan gibi.
Ben sadece o saate göre kendimi ayarlayıp gözlerimi kapatıp telefonumu alıyorum kulama. Bazen kulaklık başlıyordum dersi vermeye. S. – Soruyor muydu önünde Kur’an-ı Kerim açık değil mi falan diye. H. – Açık oluyordu. S. – Ama bakmıyordun. H. – Yok. Abi o anlaşılır. S. – Allah Allah öyle mi? H. – Tabii ki. S. – Nasıl anlaşılır? H. – Kekeler yani. S. – Ezberin içinde o fark edilir değil mi? H. – O kesinlikle fark ediyor. S. – Doğru doğru. H. – Çünkü ezber esnasında gözlerimizi kapatarak ezber veriyoruz.
Mesela birçok hafız böyledir gözünüzün önüne gelir ayetler. Gözünüzün önünden gittiğince bir durursunuz. Tekrar hoca sizi hatırlatır oradan. Oradan almaya başlarsınız. Orada işte bir iki takıldınız, bir şey yaptınız ya bakmaya çalışsanız orada anında adapt, motivasyon bozuluyor zaten. Öyle olunca o anlaşılır. S. – Ne kadar süredir bu süreç? Bu telefonla hafızlık yapma süresi. H. – 18 ay.
S. – Evet, 1.5 yıl sürdü bu süreç. H. – Sonra? S. – 1.5 yıl sonra 6.6. H. – İstediniz mi ya bu iyi bir fikir miydi acaba ne yapsak artık? İyi de ezberim oldu bu vesileyle deyip bırakmayı vazgeçmeyi hiç düşündünüz mü? S. – Vazgeçmeyi istemedim de hiç hiç düşünmedim. Ama çok kolay olmadığını anladım. H. – Şimdi ben bazen bazı hafızlık kurslarına gidiyorum. Talebeler gömme olsun diye çay yapıyorlar, poğaça yapıyorlar sohbet ediyoruz onlarla.
Şöyle şeyi çok diyorum mesela imzaya gelen kardeşlerimden de çıkıyorum. Abi hafızlık yapıyorum ne olur dua et bana çok zorlanıyorum diye. Yani gerçekten zorlandıklarını gözlerinden okuyabiliyorum. Ne zorlanması bu? Yapıp yapmamı yapmayı isteme ama hafızlık yapma çok zor mu? Nefisle mi mücadele? Zor olan kısmı tam olarak neresi burası? H. – Hepsi diyebiliriz. H. – Hepsi beraber hepsi. H. – Hepsi diyebiliriz. Ama şu gerçek anne babasının hayali olup da çocuğu hafızda oturttuklarında o emin olun gitmiyor. Bir yerde tıkar. Aynen normal bir ders için çocuğu zorlayabiliyorsunuz. Ama bu ezber olduğu için ezberi kendi içinden gelerek yapması lazım. Zihin onu nasıl kabul edecek içinden gelmedi. O yüzden kendi isteğiyle başlayanlarda da bu sıkıntı bu zorluk olur. Hafızın gözyaşı çok olur. Ben de döktüm ama diyorum ki şimdi keşke daha fazla aulasaydım.
Şöyle düşünüyorum ve inanıyorum. O gözyaşlarımızın da şahitlik edeceğine inanıyorum. Yani inşallah öyle de olur. O yüzden zorluk oldu. Evet çok oldu. Bazı zamanlar benim hocam bu hususta esnaktı. Yani biz bir kurs değiliz. Hani ikimiz baş başa yapıyoruz. O yüzden zorlandığında bırakabilirsin. Yani bırakabilirsin dediği en azından bir gün ara veririz. Dinlenirsin daha sonra.
Ben istiyorum ki bu isteğin bu şevkine çıkarılmasın. O şevki o şeyi… O ateş sönmesi. Aynen o sönmesi. Ben bunu bildiğim için sonlara doğru artık bazı zorlandığım şeylerde… Orada tekrar bir parantez açalım. Hafız ezber yapmaya zorlanmıyor artık. Hafız toplamaya zorlanıyor. Ha eskiden biri. Ha hafız toplamaya zorlanıyor ve bütün birçok ayet birbirine benziyor. Bakmışsın birinci sayfadan altıncı sayfaya da diğer bir düze geçebiliyor. Onlar toplaması bu şeylerde zorlandığımda derdim. Bu dersi vereyim ertesi gün ders yapmayacağım. Hocama söyleyeceğim. Allah-u Teala’nın bir ikramı. Yani sizi zaten ezberi yaptıran da o. O ayetleri dilinize veren de o. Öyle bir ders verirdim ki o gün. Yani hani sular seller gibi denilir ya tabiri caizse. Öyle bir ezberim olurdu. Ve ben ertesi gün aynı şekilde başladım. Acaba Cenab-ı Allah sizi bu hastalıkla imtihan etmeseydi. O sosyal yaşantı, renkli yaşantınız, bir evin bir kızı, balısının gülü olma özelliğiniz size her gün bu kadar zorlu bir şeye katlanma sabrı verir miydi acaba? İsteyiverir miydi? Belki de veremezdi çünkü. Veremeyebilirdi değil mi? Evet. Çünkü ben hastalığım sayesinde taçlandım. Hastalığım sayesinde sabrı öğrendim. Hafızlık aşamasına gelene kadar çok merhalelerden geçtik. Ve bu merhaleleri hep sabır.
Yani ardında hep bir sabır şeyi vardı. Sabretmeseydik belki de hani bu noktaya gelemezdi. Yani hafız çok sabırlı olmalı. O çocuğu hafızla oturttunuz ama öncesi Kur’an-ı Kerim’e muhabbeti duyurmadan önce sabrı çok iyi öğretmemiz gerek. Sabretmesine o kadar kolay olmayacağına bilakis Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam her Ayet-i Kerim’e indiğinde vahiy geldiğinde titrermiş ve terlermiş. Devesinin bile çöktüğünü biliyoruz. Ki bu çocuk zihnine ayetleri nakşediyor. Kalbine nakşediyor. Elbette ki zorlanacak. O yüzden ezber yapmayı Kur’an-ı Kerim’e hafız olmayı düşündürmeden önce sabır kontrolünü de bence gözden geçiriyor. Bu çok önemli. Peki şimdi hafız olduktan sonra da bitmiyor. Bir de bunu hani topladıklarınızı zihninizde deveran etmeniz gerekiyor. Şu an halen günlük buna vakit ayırıyor musunuz?
Hani hafızlarınız düşmesin zarar görmesin diye. Evet evet zaten mühim olan hani hafız olmak değil muhafız olmak demekte ilahi kelam. İşte burada da hafızlığımın sonuna doğru artık hocam her sohbetinde yani biz dersten sonra bana çok kısa iki üç dakikalık bir motivasyon konuşması yapardı. Yani ertesi günlükü derse hazırlık için artık sonlara doğru dediği şey hafız olmak değil asıl mesele onu muhafaza edebilmek. Bundan sonra görevin sorumluluğun daha da arttı. Onu muhafaza edebilmen gerekir gibi bu konuşmaları hep şahittim. O yüzden zaten hafızlık bittikten sonra da hafız eğer gerçekten bunu kıymetini bilerek yaptıysa onu kaybetmek istemez istemiyordu. Ben kurslarda normalde zaten şey hafızlık biter arkasından birçok has yaptırılıyor yani tekrar yaptırılıyor. Aynı ben de öyle devam ettim kursda nasıl oluyorsa öyle devam ettim.
Bir iki yıl çok sık olarak bitti tekrar başladım bitti bütün Kuran-ı Kerim’i ezberledim tekrar başladım ezberledim tekrar başladım. En sonunda bir hafız kardeşimiz de yine hafızlığını bitirmiş benim hafızlığımı tekrar etmem lazım beni dinler misiniz abla dedi. Evet dinlerim ben hani sınava girmek istiyorum en azından belgelendirmek istiyorum. Bir yıl boyunca onu dinledim ama o esnada ben de ona ders verdim. Fırsat hani ayağıma gelmişken o her gün geldi çünkü bana dersini verdi ben de ona ders verdim.
En sonunda o sınava girerken abla sen de girsin hani benim sınavla bir işim yok ki gibi olsun girelim girdim. Elhamdülillah Cenab-ı Hak hafızlık belgesini almaya da nasip etti. Ve o benim başucumda hani ahiret pasaport olarak görüyorum. Peki şimdi kaç yaşında hafızlık bitti? 27. Plan ne? Yani bir hastalıkla imtihan olmuşuz uzunca bir süremiz elhamdülillah çok hayırlı geçirmişiz.
Ama hani benim anladığım kadarıyla sizin yapınızda biri tamam artık hafız oldu. Bundan sonra televizyon izleyelim ya da bunu yapmazsınız herhalde. Şimdiki hedeften ne var? Asıl hafızlık. Hani en azından bunu ya evde oturuyorsunuz çok sıkıyız bıktık ya falan diye videolar var. Hani böyle instagramda yemin ederim bıktık yani evde vakit geçirmeyi bilmiyoruz aslında. Gençlerimiz bilmiyor biz erişkinler de bilmiyoruz. Hani siz çok hayırlı bir şeyle doldurmuşsunuz o zaman şimdiki hedef.
Abi bu hafızlık bittikten sonra başladı asıl benim yaşandım. Evet fiziken güçsüzlüğüm daha da güçsüzüm artık ama hiç durmayan bir şeyim var. Tekerlekli sandalye deyip koşanlardanım. Öyle yani koşmak gerekiyor. Çünkü ölüm geliyor ve çok hızlı geliyor. Bir şeyler yapmam lazım benim. Ne işte ben de onu merak ediyorum. İşte orada ben Kur’an hafızlığı yaparken meanine de çok merak sarmam. Yani ben bir şey ezberliyorum ama ne anlatılıyor anlayamıyorum. Sadece lafını ezberledik. Manasına da amel olmak çok istedim. Bu yüzden meal okudum, tefsir okudum ve özellikle de bu covid aşamasında dersler online olunca bazı hocalarım vardı beni takip eden. Allah razı olsun. Onların yönlendirmesiyle ben şu anda iki yıllık Arapça öğrencisiyim.
Tepsir dersi alıyorum, hadis dersi alıyoruz. Siyer dersleri de keza öyle ve bu minvalde siyer derslerinde teklif edildi. Muhammed Emi Yıldırım hocamızın sufa meclisi grubunu aldılar. Bolu ilinde bir sufamız yok. Siz siyer muallimesi olmak ister misiniz? Sahabe hayatını anlatmak ister misiniz? Sahabe hayatı zaten benim en çok merak ettiğim bir hayat ama bilmediğim bir hayat. Evet dedim. Neden? Çünkü öğrenmek, anlatmak için insan daha güzel ölür.
Öğrenmesi gerekiyor, bir mesuliyet bilmiyor. Evet dedim. Bu yorucu mu oluyor? Yorucu oluyor ama haftada bir gün sahabe hayatı anlatıyoruz. Bir grup kurduk. Nasıl yapıyorsunuz bunu? Toplanıyor musunuz? Evet, Zoom yok Zoom online. Ben online yapıyorum. Şimdi artık açıldı bazı hocalarımız. Kaç kişi oluyorsunuz mesela? Ben de hani emniyet teşkilatından sonra kaç kişisiniz tam olarak söyle bakalım kimler bunlar? İlk etatta böyle 40-50 vardı. Maşallah iyiymiş.
Sonra 30’a düştük, sonra 20. Şu anda 15-20 arası gidip geliyoruz. Ama devamlı eden bir o. Ben de 40-50 deyince ben de artarak gidecek zamanı. 100 olduk, 150 diye öyle olmadı. Yok yok. Ne yazık ki öyle olmuyor. Ne yazık ki öyle olmuyor. Keşke öyle olurdu. Evet. Ama o çok samimi bir ortam var. O 15-20 kişi gerçekten çok samimi bir ortam. Birlikte öğreniyoruz. Ben anlatıyorum. Onlardan ders sonunda bir şeyler söylemesini istiyorum.
Çok hoş oldu. Bana terapi gibi geliyor abi. Yani bir şeyler öğrenmek zaten çok hoşuma giden bir durumdu. Ve bunu anlatmaya çalışmak daha da işi güzelleştirdi. O yüzden şu anda artık Kur’an yolunda o ne şekilde yaşamamızı istiyorsa öyle devam etmek diyelim. Hani Taha suresinde bir ayet-i kerime vardır o akrama geldi.
Taha suresinde tamamen birçok ayet-i kerimeler var ama 13. ayet-i kerimesinde Musa aleyhisselam’a sessinin Cenab-ı Hak. Ben seni seçtim. O ayet her geldiğinde. Cenab-ı Hak beni seçmeseydi ben bunu ezberlemeye muktedir olamazdım. Anlamaya muktedir olamazdım. Seçildiysen seçilmişlik bedel ister. Evet bu bedel ödüyorum. Öyleyse bu seçilmişlik ne yapmam gerekiyor? İşte bu seçilmişlik beni düşündürmeli. Musa aleyhisselam’da kalmadı Kur’an-ı Kerim evrensel bir mesaj.
Ve bu aynı zamanda şeye de gitsin değil mi? Hafızlık yapan okullarda şu an kendini kötü hisseden, ağlayan, bırakmak isteyen ya da devam etmekte zorlanan tüm arkadaşlarıma. Ne kadar güzel bir mesaj bu. Mesela yaşı kemaliyaymış ya da belli meşguliyetleri var işleri çok ama hafızlık yapmayı çok istiyorum diyenler oluyor mesela. Ben yapabilir miyim diye. Ben hiç kimseye yapamazsınız demiyorum. Evet çok zor. Hani zor mu kolay mı diye de soruyorlar.
Zor diyorum kolay bir iş değil ama imkansız değil. Her gün dert yapamayacak insanlar var. Mesela bir annedir veya bir çalışan bir hanımdır. Her gün dert yapamaz. Ben bu noktada şu tavsiyeyi veriyorum. Sure sure ezberleyin. Yeter ki içinizdeki o ateş sorması. Gerçekten istiyoruz. Ya da Kur’an’la hemhal olayım. Aynen yani kısa surelerden başlayın buna. Yapabildiğiniz yere kadar vaktiniz oldukça ezberleyin.
Çünkü Cenab-ı Hak oku ve yükseltebiliyiz. Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam’ın o şerifi var ve en sonunda şöyle bir tabir geçer. Senin merteben okuduğun ayetin son noktasındadır. Yani ne kadar ayet ezberinde olursa o kadar mertebenin yükseleceği bir müjde var. Bu müjde bence ıskalanmamalı. Yani tamamına muvaffak olamasa bile birkaç tane sure ya da yarısını ezberlemiş olmak hiçbir kayıp değil. Aynen. Yapılabilir yani bununla.
Ne güzel ya harika. Çok teşekkür ederim. Çok güzeldi yani. Yani gerçekten hem benim için yani Rabbim birazcık da sizi bana konuşturdu bugün. Hem bundan nasibi olan şu an ekranın başında olanlar kim bilir hangi gönüllere tesir etti. Çok teşekkür ediyorum. Çok kıymetli bir hikayeydi. Ben teşekkür ederim. Aslında daha uzun devam etmek istiyordum kıymetli dostlar bu güzel sohbet ama teyze börek yapmış ve burası şu an fena halde börek kokuyor. Ben odaklanamıyorum şu an.
Buradaki kokuyu göremezsiniz yani Allah aşkına. Ama dostlar bu evde çekme işini iyi ya daha bu hoş. Produksiyon maliyetleri çok hoş. Yani biz de bundan sonra evden yapacağız. Teşekkür ederim. Merak kardeşim. Allah’a ebeden razı olsun. Amin. Sizin için yapabileceğimiz bir şey var mı? Çok teşekkür ederim. Kitaplar hangi yayın evinden çıktı? İlk kitabım Taçlandıran Hastalık kutlu yayın evinden ve şu anda Esra yayınlarıyla devam ediyor.
İkinci kitabım Ateş yayınlarında. Ateş yayınlarında. Onun adı ne? Ves Selam. Bir sırada kitap var mı? Şu anda yok ama bilemeyiz sürpriz bir şeyler. Yazmaya devam çünkü. Bu iki kitabını Hafız Merak kardeşimin bütün internet seyirlerinden Allah’ın izniyle temin edebilirsiniz. Bizi izlediğiniz için çok teşekkür ediyoruz. Ahiriniz evvelinizden hayırlı olsun.
Hoşçakalın.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir