"Enter"a basıp içeriğe geçin

Küçük Anne Hayatını Kardeşine Adadı | Bekir Develi ile Peynir Gemisi | Tuğçe Çakır | 4K

Küçük Anne Hayatını Kardeşine Adadı | Bekir Develi ile Peynir Gemisi | Tuğçe Çakır | 4K

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=g977_THYBzQ.

Onlayn alışverişte güven arayanların adresi……Özboyeca Hatun……Bekir Develi ile peynir gemisini sunar. Bayılacağını da anlıyordu bazen Tuğçe kulağım çınlıyor ben bayılacağım diye. Böyle bay bay yaptı bana hani o zaten son bay bay yapıştı. Ondan sonra da zaten daha şey olmadı. Zaten direkt tuğ falan sarıldım annem öldü falan. Yine o an böyle şey yapamam. Şu saatte bayıldı. Bayılmasa işte 10 dakika sürdü. Cennette ablacık. Ne diyor? Annem nerede diyor. Cennet. Evet öyle. Küçüklükten beri öyle şey yaptığım için. Gerekiyorsa kardeşini bir bakım evine yatırabilirsin tatlım demişti. Ben o an doktora bir şiddetli bir şekilde siz ne dediğinizi zannediyorsunuz demiştim yani. Evet.
Nasıl sabretiyorsun Tuğçe bu tarafa.
Şimdi böyle ayrılık hikaye uzayınca bir ay Ramazan’da malumunuz. Bir ayda bizim inşaat işlerimiz stüdyo taşıma işleri vardı. Böyle uzayınca dedi ki böyle çok güzel harika iki kardeşle tanıştıralım ilk bölümde sizi ki iki ay beklediğinize değecek bir hikaye olsun.
Ama hikaye o kadar güzel o kadar tatlı bir hikaye değil hikaye iki yıl yine beklenir ki biz de hemen o kadar bekledik sayılabilir. Sizin bilginiz dahilinde değil onu da paylaşacağız. Bugün dünyalar tatlısı iki kardeşim benimle beraber aslında biz onlarla beraberiz evlerindeyiz şu anda. Küçük anne Tuğçe Çakır ve Tuğfan Çakır namı diğer Tuğçe Merhaba. Merhaba hoş geldin Bekri abiciğim. Nasılsın abiciğim?
İyiyim Allah’a şükür öncelikle çok teşekkür ederim evimizi ziyaret ettiğiniz için. Tuğfan’ın özel durumundan dolayı sen gelmek zorunda kaldın bu konuda hakkını hem helal et size. Helal olsun seve seve. Biz defalarca niyet etmiştik aslında bu programı yapmak için Tuğçe ile üç defa niyet ettik Tuğçe. Tam üç defa niyet ettik her defasında son derece enteresan böyle maniler çıktı. Son dakika gerçekten son dakika.
Sabah yola çıkacak yörende yani ama bugün atladık Bursa’dayız tabi onu söylemeyi unuttuk. Atladık geldik elhamdülillah bir sıkıntı olmadan buraya kadar geldik inşallah. Demek ki bugün için hayırlıymış aynen. Bazen ben inanırım ona her iyi hikaye her zamanda iyi hikaye olmuyor. İyi hikaye iyi zamanda iyi insanlara iyi şekilde anlatıldığında hikayenin hakkını vermiş olursun. Demek ki demi bu denmiş Allah bugüne nasip et. Peki ne yapıyorsun iyi misin Tuğçe? İyiyim çok şükür. Kardeşimle ilgileniyorum genellikle. Evimde hani bütün çoğunluğum bütün vaktinin çoğunluğunu Tufan ile ilgilenerek geçiriyorum. Tam buraya bir gül koyayım aslında bugün burayı ziyaret etmemizin temel sebebi de buydu kıymetli dolusu. Bakıyorsunuz etrafınızda insanlar kardeşlerinden, annelerinden, babalarından, ailelerinden, akrabalarından ve dahi ararak kendilerinden bile şikayetçi oluyorlar. Ben kardeşimle anlaşamıyorum işte aynı odada kalmaya bile tahammülüm yok.
Benim ceketimi giyme, benim kullandığım eşyaları kullanma, ayy oradan çay içtiyse ben o bardağı kullanmam. Böyle ilişkiler ne kadar tanıdık geliyor değil mi? Ben bugün size öyle bir kardeş hikayesi inşallah aktaracağım ki buradan. Öyle büyük bir fedakarlık hikayesi hem çok trajik hem travmatik hem de böyle baktığınız zaman şükre vesile elhamdülillah diyeceğiniz iyi ki böyle insanlar hala var.
Rabbim iyi ki böyle insanlar var etmiş diyebileceğiniz muhteşem bir şükür ve sabır abidesi aslında sevgili Tuğçe. 93 doğumlusun değil mi Tuğçe? Evet 93 doğumluyum Bekir abicim. Bursalı mısınız aslında yoksa Giresunlu? Aslen Giresunluyuz ama ben doğuma büyüme Bursalıyım. Sufi elimi böyle koysan bir şey olur mu? Rahatsız olsan söyle. Bir şey olmaz. Aslen dedim gibi Giresunluyuz ama ben Bursa’da doğup büyüdüm. Bursa’da yaşıyorum hala ve Bursa’yı da çok seviyorum hani bayağı.
93 doğumluyum dediğim gibi. İlkokul, ortaokul, lise burada okudun. Burada ÇEKO ve turizm mi? Evet aslında şöyle Uludağ Üniversitesi’nde iki senelik turizm okudum. Örgün olarak daha sonra onu 4 senelik açık öğretimden ÇEKO okuyarak 4 senelik tamamladım. Ve şu anda yine sosyoloji okuyorum. Üçüncü sınıfa geçtim. Aile danışmanı olmak için sırf sosyoloji. İyi hadi bakalım danışırız sana. İnşallah. Peki iki kardeşsin. Evet iki kardeş.
En büyük abla. Evet. O da. Benden 5 yaş küçük tuğla. Ama abla demek de sana şey olur yani. Çok az olur yani. Sen kendi ismini koymuşsun küçük anne diye. Sen mi koydun takipçilerini mi koydun o ismini? Ya şöyle söyleyeyim. Takipçilerimden birkaç kişi ya sen aynı tuğ falan annesi gibisin küçük anne gibisin demişti. Teyzem de öyle diyordu. Küçük anne, küçük anne diye çağırıyordu. Sonra bir anda hani Rumuz’um ismimi işte öyle yaptım. Küçük anne diye kaldı. Daha da şu an değiştiremiyorum. Değişmiyor bilmiyorum niye o? Yani aslında değiştirip tuğçe çakır falan yapacaktım ama değişmiyor.
Öyle de kaldı. Demek ki hani şey diyorlar artık hani değiştirmene gerek yok. Biz seni böyle benimsedik, böyle sevdik. İleride herhalde Allah nasip ederse yaşlanırsam da küçük anne değişecek. Sokakta bile tuğçe de hani demiyorlar. Mesela okurlarımla takipçilerimle karşılaşıyorum. Küçük anne nasılsın falan yapıyorlar direkt böyle. Peki annem vefat etti. Baban sağ. Ne iş yapıyor baban? Babam şu an emekli ama eskiden özel bir araba fabrikasında çalışıyordu. Kalite kontrolü.
Bu evde baban sen ve tuğfan yaşıyorsunuz. Evet üçümüz yaşıyoruz. Anne ne zaman vefat etti? Annem 2006 senesinde vefat etti. Ben o zaman 13 yaşıma yeni girecektim. Tuğfan da 8 yaşlarındaydı. Annem tiroid ameliyatı sonrası vefat etti. Ameliyat oldu. Ameliyatı aslında çok güzel başarılı geçmiş. Hani doktorların demesine göre. Ama servis odasında çıkarttıklarını annemi babam yanındaydı. Böyle başından aşağı doğru morarmaya başlamış.
İşte ağzından köpükler gelmiş. Kalbi durmuş. Orada müdahale etmişler. Daha sonra yoğun bakıma alındım. Orada yine bir çok kez yani 5 kez falan kalbi duruyor. Çalıştırıyorlar bir daha duruyor. En sonunda hani kurtaramadılar madem. Sen kaç yaşındaydın abi? Ben yok 13 yaşındaydım. 13 yaşındaydın. 2006 senesinde 13 yaşına yani girecektim işte 12.5 gibi bir şey. Daha önceden rahatsızlıkları var mıydı annene? Vardı şöyle.
Annem 99 senesinde şey depremden sonra sol gözü kör oldu annemi birden. Daha sonra da bayılmaları başladı annem durup dururken. Yani bunca zaman hiçbir şey yoktu. Birden annem küt diye bayılıyordu. İşte kulağım çınlıyor. Tuhçe diyordu. Böyle bayılıyordu. İşte bayılmaları git gide sıklaşınca işte doktora götürdük. Hani işte nörolojiye falan. Kimisi epilepsi dedi. Kimisi emes dedi. Ankara, Isparta, İstanbul yani şehir şehir gezdik. Zonguldağa götürdük.
Bak kaç ay boyunca hastanelerde yattı. Ya annem böyle hani doktorlar tabiri caizse böyle kobay hani şifareleri onları kullanıyor. Yani böyle denediler. O ilacı veriyorlar onu veriyorlar. Yok hiçbir şey fayda etmiyor. Annem günde 7-8 defa bayılıyordu. Ya böyle bir de durup dururken nerede bayılacağı da belli olmuyor. Bir bakıyorsun tuvalette. Annem mesela tuvalete gidiyordu affedersiniz hani. Bir bakıyordum annemden ses gelmiyor yani o küçücük yaşında. Sürekli aklım onda yani. Evet benim sürekli onda. Bir bakıyorum.
Tuvaletin kapısını açıyorum annem yığılmış orada hani. Küçücüğüm babam evde olmuyor. Mesela işte var diye çalışıyordu. Üç var diyeydi o zaman. İşte annemi ne yapacağım bilmiyorum. Komşuları çağırıyorum böyle apar topar ağlayarak. Bir bakıyorsun banyoda bayılıyor. Bir bakıyorsun Tulkhan’ı kucağında taşırken dışarıda küt diye gidiyordu böyle. Bayılacağını da anlıyordu bazen. Tulçuk’un kulağım çınlıyor. Ben bayılacağım diyordu. Ama hiçbir şekilde bulunamadı.
Babam bile defter tutuyordu annem için. İşte şu tarihte şu saatte bayıldı. Bayılması işte 10 dakika sürdü. Cennetti ablacığım. Ne diyor? Annem nerede diye. Cennet. Evet öyle. Küçüklükten beri öyle şey yaptım için. Babam bile hani böyle artık hani şey yapıyordu işte şu tarihte şu kadar oldu bilmem ne diye. Doktorlara şey yapıyoruz hani bayılmalarını göstermek için. Yok hiçbir şekilde şey olmadı. Ama annem öleceğini çok hissediyordu.
Yani şöyle söyleyeyim. Arkadaşlarına diyordu en yakın arkadaşlarına şey diyordu. Sürekli işte öleceğim ben öleceğim ben. Ben mesela şimdi en unutamadığım anım. Çizgi film izliyorum şöyle. Oturmuşum işte. Annem de arka koldukta. Tufan da böyle yatıyor yine. Annem şey dedi durup dururken. Tuhçe dedi ben öleceğim dedi. Ben de böyle ne ölmesi ya anne yapıyorum çocuk şeye. Ne ölmesi yapıyorum böyle kızıyorum anneme. 9-10 yaşlarındasın tabi değil mi? Anca yani 11.
Yok annemin ölmesinden birkaç ay önce oluyor. Yine 13 yaşlarında. Ne ölmesi anne ya falan diyorum. Son zamanlarda zaten çok hissetmeye başladı. Böyle ameliyatına son işte 1-2 ay kala falan. Sürekli rüyalar da görüyordum. Öleceğini hissediyordu. Ben öleceğim Tuhçe dedi bana böyle. Sen dedi kardeşine çok iyi bak dedi. Ben öldükten sonra kardeşine çok iyi bakacaksın tamam mı dedi. Ama ben nasıl kızıyorum çocuk haline. Ne ölmesi diyorum. Saçma saçma konuşuyorsun diyorum. Böyle telözonu kapatıp odaya gidip ağlamıştım. Ama annem işte dediğim gibi teyzemlere, arkadaşlarına falan sürekli şey diyordu. Benim duruyor duruyor şey diyor. Benim cenazem var diyor. Herkes birbirine ağlaşıyor ediyor diyor. O kadar hissediyordu. Ve en son böyle işte ameliyat kararı. Evet ablacığım. Ne dedi? Kadriye teyzem diyor teyzemin adını söylüyor. En son da şey ameliyat kararı verdiklerinde doktor eve geldi. Bir hareketi var dedi ki işte. İşte tiroid hani boğazını kesiyorlar ya şurası. Tuğçe dedi kesileceğim dedi böyle buradan dedi. Sonra hiç unutamadım ve hani şey yaptığım anım şu. Annem böyle ameliyat günü. Teyzem, anaannem falan gelmişti bize bakmak için işte. Biz tuğfanla böyle çekyatta yatıyoruz koltukta yine. Annem işte şey ameliyata gidecek. Geldi bir şey böyle başımızın ucunda bizi öpüyor böyle. Seviyor işte saçlarımızı falan okuşadı etti böyle. Sonra anne dedim gözümü açtım böyle.
Uyuyun uyuyun dedi böyle hani ameliyata gideceğim ben dedi. Ama böyle bir öpüyor ki bizi Bekir abi doyamayacakmış gibi. Kalktı böyle onu gördüm. Sonra diz çöktü. Yine tuğfanı öpüyor. Öpüyor öpüyor beni öpüyor. Saçlarımızı okşuyor falan böyle. Sonra Allah’a emanet olun dedi böyle. Kırmızı kaza vardı hiç unutmuyorum. Ben böyle ama kalktım hani uyandım böyle koltukta oturuyorum. Böyle bay bay yaptı bana hani. O zaten son bay bay yapışıydı. Ondan sonra da zaten daha şey olmadı.
Babam aradı sonra annenin kalbi durdu diye. Biz o zaman annenin kalbi vardı onu söyleyemedik. Teyzemle gittik ama ben ne giydimi bile hatırlamıyorum. Body’mi böyle ters giymiştim. İşte yeşil montum vardı o zaman. Montumu giydiğimi hatırlıyorum. Otobüsteyiz onu hatırlıyorum. Yaşlı amca diyor ki teyzime ne oldu niye ağlıyor diyor. Annesin diyor ameliyatta kalbi durmuş falan diyor.
Babam hani iyi falan dedi. Sonra biz hastaneye çıktık işte üst kattalar dedi. Dedi doktorlar. Üst kata çıktık yoğun bakım şeyine. Ondan sonra doktorlar orada şey dedi. Sizi aşağıdan bekliyorlar dediler böyle. Sonra bir baktım ben annemin doktorunu tanıyorum zaten. Böyle şeyden çıktı yoğun bakım şeyinden maskesini çıkarttı. Ama böyle hani böyle hani olmadı der gibi bir yüz ifadesi vardı. Sonra teyze ben inemem aşağı dedim.
O an hissettim böyle. Gel inelim dedi işte indiler. Babam teyzem bir odaya girdi. Baş hekimin odasına girdiler. Ben girmedim. Ben dışarıda oturuyorum giremedim hissettim. Ondan sonra hemşireler falan da yanımda böyle oturuyorlar. İçeride zaten ben teyzemin nazmiye diye böyle hani çığlın duydum. Sonra işte kapı bir açıldı. Baktım babam ağlıyor teyzem ağlıyor. Öldüm mü dedim böyle. Kendim o an hatırladığım şeyi yere attım. Böyle şok etkisindeyim hani yere attım çırpınıyorum.
Anne anne diye inliyorum. Sonra doktorlar geldi işte sedyeyi kaldırdılar. Şey diyorlar hani şoka girmişim ve annemi hala yaşıyor zannediyor. Şey diyorlar bana işte annem bak hani iyi hiçbir şey yok dua et iyileşecek diye. Ben de hala orada oturmuş hani dua ediyorum böyle hani annemi iyileşecek falan diye. Sonra işte orada bana sakinleştirici falan yaptılar. Eve gittiğimizde işte zaten direkt tuvala sarıldım.
Annem öldü falan diye yani o an böyle şey yapamam. Hatta o gün hani öldüğün ilk gecesi hani bütün ışıklar açık olur ya sabaha kadar şey yaparsın. Ben hala annemin morgtan çıkacak gelecek diye bekliyorum. Yani çocukluk hakkımı diyeyim. Tabii ki 13 yaşındasın Tuğçe. Traumatik şey mi diyeyim bilmiyorum. Annem gelecek diye dua ediyordum hala. Ama öyle hani cenaze aracı gelince aslında hani anladım. Deştirelim mi bu konuyu? Sen çok üzülüyorsun ben de kıyamıyorum yani. Olur.
Tuğçe, Tuğfan doğduğundan beri böyle rahatsız mı? Evet. Nedir Tuğfan’ın rahatlığı Tuğçe? Tuğfan, sarabiler parçası hastası olur. Hadi canım. Canım benim. Tuğfan sarabiler parçası hastası. %93 A rengelli. Şöyle şimdi Tuğfan da tam nedeni bilmiyor. Ya anne karnındayken beyni oksijensiz kalmış dedi doktorlar. Ya doğum sırasında ya da doğduktan sonra hani gizli bir havale geçirmiş olabilir dediler.
Beyni hani oksijensiz kalmış. Bir yaşına geldiğinde yürümeyince anlaşıldı. İşte sarabiler parçası teşhisi kondu. Spastik engelli denildi yani o teşhisi kondu. Tuğfan küçükken en azından daha iyiydi. Emekliyordu, dönüyordu kendi başına böyle. Bunları yapabiliyordu doğduğunda. Peki sonradan şu an yapamıyor ama değil mi? Hiçbirini yapamıyor. Niye böyle böyle mi oldu? Ya şimdi şöyle Tuğfan’ın çeşit bu şimdi sarabiler parçasının da çeşitleri var. Kimisinin işte bedenini sadece etkiliyor. Kimisinin zihnini etkiliyor. Kimisi mesela fizik tedavilerle hani daha iyi bir hale de gelebiliyor. Ama Tuğfan’ınki ağır hali yani bayağı bir beyin hücrelerin çoğu doktor ölü falan demişti. Tuğfan küçükken annem varken de özel bir telasyon merkezine gitti işte fizik tedavi, bireysel tedaviler falan. Her şey oldu yani götürmediğimiz Tuğfan’la doktorlar kalmadı. En sonunda hatta annem vefat ettikten sonra Tuğfan’ın okulunda şey demişlerdi. İstanbul’da Amerika’dan hani İstanbul’a bir doktor gelecek.
Tuğfan’ı da hani gösterebilirsiniz ona isterseniz demişlerdi. Biz işte babaannem babam ben falan hepimiz gitmiştik. Orada böyle heyet gibi işte yatırıyorlar sevdiği. Onları bak hatırlıyorum şey yapıyorum. Doktor dedi ki çok isterdim size güzel haber vermek dedi. Ama dedi bu çocuk hani sihirli bir değnek gerekiyor dedi hani yürümez dedim. Güzel olanın sihirli değnek dediğini Allah diyor.
Yani hani şey dedi zekası büyüdükçe gelişir hani kat kat gelişir ama bedenler dedi fizikendeki çok daha ağır hale gelebilir. Yatağı da bağımlı hale gelebilir dedi. Dedikleri de çıktı yani gerçekten hani kaslar artık gün geçtikçe hareketsizleşmeye başladı. Şu an mesela yani yatağı bağımlı halde bir tek yemesini şöyle yapabiliyor. Hani mesela biz şu an oturuyoruz ya dizinin üstüne oturtuyoruz dirseklerini de şöyle yere koyuyor. Zaten instagram takipçilerim hani bilir onu nasıl şey yaptım fotoğraflarını paylaşıyorum. Bir tek o şekilde yemek yiyebiliyor. Küçük böyle çay bardağını veriyorum hani tutup böyle şey yapabiliyor ama onu da artık hani yavaş yavaş şey yapmaya başladı. Hareketsizliğinden düşürüyor ben tutuyorum destekliyorum. Ne böyleyken yemek yiyebiliyor ne biz gibi böyle otururken yemek yiyebiliyor boğulma ve boğuluyor. Genizine kaçırıyor. Doktorlar da zaten bu şekilde yedirmeyin hani küçüklükten beri öyle alışmış ciğerine kaçar dediler.
Tuğfanın boğulma problemleri çok oluyor. Nasıl oluyor yani? Mesela böyle durup dururken tükürünü kaçırabiliyor bakıyorsun. Ondan sonra yemek yerken şu huyunu bir vazgeçiremedik. Nörolojiye götürdük. Epilepsisi de var hani gülme huyu var. Böyle gülüyor ama hani keşke şöyle yatarken gülse. Mesela yemek yedireceğimiz zaman bir gülüyor mu susmak bilmiyor. Susmayınca ne yapıyor boğazına kaçırıyor.
Sonra bir boğuluyor mosmor oluyor böyle dağ bunu ters çevir hemlik manevraları yap. Bir kere yoğun bakımda yattı böyle ambulanslık hani böyle şeylik oluyoruz artık yani. Tuğfanın yedirmesi çok çok büyük bir problem. Onun harcını hani taşıması maşıması bize şey gelmiyor. Hani iki üç kişi de taşırsın böyle tutarsın. Normal mesela bizlerin yediği yemekleri yiyor mu? Hepsini yiyemi yok birazcık yumuşak böyle hani şey tabi tabi evet onları yiyebiliyor. Kaç yılı bakıyorsun sen Tuğfan’a? Yani annem öldü öyle değil yani yine gel. Ama küçüklerim de dediğim gibi ilgileniyordum hani annem varken de ilgileniyordum. Şey ortalıkul liseyi nasıl yaptın Tuğfan varken? Babaannem babaannemde kalmıştık orada o şekilde. Babaannem bakmış. Şimdi babaannen hayatta mı? Evet hayatta. Hayatta ama sen bakıyorsun. Evet artık büyüdüm. Teyze falan? Onların hepsi şehir dışında. Biz burada sadece babaannem var Bursa’da. Onlar da 12 senedir yatalak dedeme bakıyorlardı dedem mideden hortumla besleniyordu. O da bir ocakta işte vefat etti. Hani ikimiz de hani hasta bakan kişilerdik. Birbirimizden öyle faydamız yoktu işte gidip gelelim yardıma koşalım gibisinden şey yoktu. Dediğim gibi teyzemlerin hepsi de şehir dışında. Biz Bursa’da böyle şey teyze kaldık. Dolayısıyla odur budur sen bakıyorsun artık. Tamamıyla sen gözetmen al. Anladığım kadarıyla böyle gideyim birkaç saat turlayayım sonra geri geleyim. Öyle bir imkanın da yok çünkü hani o tüklük kaçırma. Tabii tabii. İşte bu olma sorun. Bir odadan bir odayı bunu yalnız bırakıp da işimi yapamıyorum. Babam yanında duracak yani aniden bu olabiliyor. Bir bakıyorsun tükürürlük uykusunda bile olabiliyor. Yani öyle bir zorluğu var. Burada burada mı yatıyorsun? O sürekli… Yok bizim odamızda yatıyoruz. Çift kişilik yatakta benimle yatıyor. Küçüklükten beri biz beraber yatıyoruz. Çünkü tek başına dönemiyor. Abla dön, abla dön. Sabaha kadar döndürüyorum ben tufanı.
Hani çağırıyor beni uykusunda bacakla bacak mayu, abla bacak mayu diyor. Bir sağa çeviriyorum, bir sola çeviriyorum o şekilde. Hani sosyal hayatımız kısıtlı öyle söyleyebilirim. Yani tufanın uyku saati, yemek saati. Yani her şeyimiz böyle şey programlı bizim. O saatlerde evde olmak zorundayız. İşte tufanı mutlaka gün içerisinde öyle uykusuna yatırmam gerekiyor. Yani şöyle söyleyeyim. Hadi işte tuğçe arkadaşlarım bana hani şu… Kahve içmeye gidelim. Kahve içmeye gidelim şu saatte hani diyemiyorlar.
Gerçi onlar da alıştı artık düzenimize. Hani ne zaman çıkacağımı biliyorlar. Ne zaman çıkabiliyorsun abi mesela? Şöyle söyleyeyim. Şimdi mesela gün içerisinde babam hani kahvaltıdan sonra babam tufanı alıyor.
Arabayla gezmeye götürüyor.
Ben o sırada evimin işte yemeğini yapıyorum. Temizlik yapıyorum. İşte ne yapmam gerekiyorsa işlerimi hallediyorum. Daha sonra tufanlar geliyor işte saat 4 gibi. Azıcık bakıyorum yoruluyor. Yolda çok yoruluyor bunu. Sarsıldığı için. Birazcık şekerleme yapıyor, uyuyor. Sonra uyanıyor, yemek yediyorum. Sonra bir daha uykusu geliyor yemek yedikten sonra. O sıra civarında hani gidebilirsem arkadaşlarımla gidiyorum işte. Ya da akşam çayı içiyor bir de mesela saat 9-10 gibi. Hani o akşam çayı ne kadar?
İşte o vakitler diliminde gezebiliyorum. Ya da babam bakarken hani tufanı o şekilde. Valla tufan işin diş adamı. Ben sana söyleyeyim ya bize böyle bakmıyorlar. Yani kısıtlı evet vaktim ama ben ona severek bakıyorum ya. Ne bileyim ya. Çok zor gerçekten çok zor. Böyle hani insan yıpranıyor yani. Özellikle yemek yedirirken başka türlü beni hani zorlayan bir şey yok tufanın. O yemek yedirirken var ya canımdan can güldü. Ay bu olacak mı? Bir şey olacak mı? Böyle panik atak oldum artık hani.
Bazen hatta böyle boğulduğu zaman. Güngür güngür ağlıyorum, ediyorum hani. İşte boğuldu etti bilmem ne diye. O paniği hiçbir şekilde anlatamam. Hani şey derler ya uzaktan hani herkes kolay zannediyor. Tabii ki hiç kolay mı? Şu anlattığın kolay mı? Senin ne kolay bir çocukluğun. Sen genç bir kızsın Tuğçe. Senin ne genç kızlığın. Yani sen hayatını buraya vakfetmişsin. Abim benim. Sen ne kadar büyük bedeller ödüyorsun.
Bunu hiç kimse şey yapmasın yani azımsa bu azımsamayacak bir şey değil. Ve gözlerinin içi giriyor senin. Ama bir yandan daha ulaşırsın. Yani Allah herkesin imtihanı farklı. Ve herkesin imtihanı kendine zor ama senin yaptığın kolay bir iş değil. Ve sen çok büyük fedakarlık yapıyorsun. Yani ben eminim şu an izleyen herkes ciğerinin en derininden sana Allah senden razı olsun diyordur yani. Az iş değil. Senin kardeşine yaptığını anneler evlatlarına yapmıyor bazı anneler yani.
Sen ne kadar büyük bir fedakarlık yapıyorsun yani. Hani ben çok fazla insanla tanıştım sohbet ettim. Yani cennetlik olabilitesi en yüksek adamlardan biri sensin yani Tuğçe tanıdıklarından. Hiç o gözle bakmıyorum kendim. Allah’ın izniyle Allah sana bu necdini misliyle versin ya. Peki şakalaşıyor musunuz? Konuştuğumuz her şeyi anlıyor mu Tuğman Şah? Evet anlıyor. Ama yaşıtlarına göre değil zekası. Tabii ki anlıyor seni diyorum. Ama yaşıtlarına değil. Şey derler yani aklı var ama fikri yok. Sohbet edebiliyor musunuz? Sohbet etsene Tuğçe. Ama belki şu an hani etmeyebilir. Heyecanlı. Dışarıdayken hiç konuşmaz hiç kimseyle. Herkes Tuğfan’ı şey zannediyor. Tuğfan konuşmuyor mu? Ama evin içerisi bülbül yani yakın arkadaşlarım falan çok bilir. Tuğfan Bekir abiyi sevdin mi? Konuş hadi. Konuşsana. Bekir. Bekir abiyi çağır. Bekir abi de. Çağır bakayım. Bekir.
Bekir diyor burada kameralarında o da çok uyanık. Ben buraya gelene kadar bana deve diyor. Deve diyor. Deve geliyor mu? Deve geliyor mu? Deve ne zaman gelecek? Saz, ost, ost. Saz. Saz. Saldın develi ya. Deveyi aklında tutuyor. Vay be ne kadar ilginç bir hikaye. Peki mesela şey olamaz mı? Sesi düşünüyorum. Saçmalarsa bana saçmalarız. Esnaf olan. Mesela bir destek bir yardım eve alıp o bir süre ilgilense sen bu esnada en azından
ne bileyim işte üniversitede örgün öğretime gitsen, hobin varsa mesela ne bileyim yürü üşüdür yüzmedir. Babam, babam ilgileniyor. Hani evde olduğu için genellikle babam ona ilgilendiği zaman geri kalan vaktinde ben yapmak istediğim her şeyi yapıyorum. Hani mesela. Onun haricinde beni zorlamak. Ya şöyle söyleyeyim. Mesela şimdi bir zamanında bir doktora gitmiştim. Hani doktor şey demişti ileriki yani hayal kur işte kardeşine bağımlı olma gibisinden böyle laflar etmişti. Klasik laflar. Gerekiyorsa kardeşini bir bakım evine yatırabilirsin tatlım demişti. Ben o an doktora bir şiddetli bir şekilde siz ne dediğiniz zannediyorsunuz demiştim. Yani tabii ki böyle çok müşkül duruma şey düşersem ya da yapamayacak gibi olursam evet tabii ki hani bir destek belki alırım. Ama şu an hani öyle bir durum yok. Çok şükür ben bakıyorum. Babam bakıyor. Bel fatuğum da var. Birazcık artık kaldıramıyorum çünkü tufanı bu zamana kadar kaldırmaktan dolayı da bel fatuğum oluştu. Artık kaldıramıyorum. Yasakladı doktor yapmamalısın. Evet. Çünkü ben aynı kül oda gibi bir şeyiz. Yani kendim kadar birisini kaldırıyorum ama mecbur kalınca da kaldırıyorum. Yani yapacak bir şeyim yok. Taşıyorum okulda dışarıdan böyle buradan evden tamirlerde tabi tabi. O zaman neredeyse bütün günüm senin burada bu odanın içinde geçiyor. Yani genellikle evde geçiyor.
Tufana unutalım. Nasıl anlat bakalım. Şu an 4 tane satışta olan kitabım var. 5. Sini yazıyorum. Okuyucularımda çok beklettim. Özür dilerim onlardan. Hangi evin evinden çıkıyor? Son iki kitabım Hay kitaptan çıktı. Diğeri Herdem kitaptan çıkmıştı. Şu an yine işte yazıyorum. İki tane daha kitap. İsimlerini söyle reklam yapalım. Birinci kitabım Senalla için Sevdim.
O benim ilk acemice ama ilk hani ilk özarım dersin ya öyle bir kitabım. İkincisi şey Cennet kuşu. Bizim gerçek hayat hikayemiz. En çok sevilen kitabımı. Üçüncüsü pardon ikincisi tövbe ile karıştırdım. Üçüncüsü Cennet kuşu. En son çıkan kitabım da son rüyam kitabı. Öyle şimdi yeniden yazıyorum kitabı. Kitap yazıyorum. Eğitimler alıyorum. Kendim böyle işte aile danışmanı olmak için şu andan başladım eğitimler almaya. Yaşam koçluğu eğitimi aldım. Onu yapıyorum. O şekilde yani kendimi evin içerisinde de olsam. Ne kadar zor bir yaşantım da olursa olsun. Bir şekilde yaşamam gerekiyor yani bu hayatı ve kendimi geliştirmek için de elimden geleni yapmaya çalışıyorum diyebilirim. İnsan böyle birine baktığında o battığınız insan baktığın kişi sende bir his uyandırır. Tufan’a baktığında kardeş isim uyanıyor evlat isim. Evlat. Kardeşlerim artık çok öte oldu benim için Tufan evlat. Sanki kendim hani doğurmuşsun gibi böyle bilmiyorum evlat gibi oldu. Zaten şey diyorlar herkese annen hani Tufan’ı senin için sanki doğurmuş hani senden sonra görevin sana teslim etmiş vefat ettikten sonra. Ya Tufan’ı kardeşten öte görüyorum. Canım ciğerim gidiyor ona bir şey olacak bilmem diye aklım çıkıyor. Eskiden şöyle söyleyeyim çok daha şey böyle düşüncelerim vardı işte Tufan’ın ağzında bir lokma koymadan kendi ağzıma koymazdım tabi. Önce o yiyecek hani sonra ben yiyeceğim diye şeylerim vardı böyle sonra onlar tabi biraz daha hani normal düzeye şey yapsa da hayatımdaki en önceliyim hep odur yani. Yani ne karar alıyorsam ne adım atıyorsam hep Tufan’a göre alırım. Ağlamayacaksan bir şey söyleyeceğim sen ağlayınca ben üzülüyorum çünkü yani. Tamam. Normalde televizyoncular ağlatacağım diye uğraşır. Ben hep ağlam ya çok duygusam. Ben de ağlam. Sen yine ağlayıp duruyorsun kadınlar kızlar bunu beceriyor ben beceremem ben ağladım sonra bayağı ağladım yani. Şimdi bak bir şey soracağım ne soracağımı unuttum. Dur bir düşüneyim ne soracaktım. Vallahi unuttum neyse demek ki Allah senin üzülmeni isterim demek bunu sordum. Neydi dur bir düşünelim hele dur evladım gibi dedim.
Çok da güzel bir şeydi aklıma gelmişti ama unuttum. Neyse hayırlısı böylemiş. Peki şu an kaç yaşındasın? 28 29’a gireceğim Temmuzda yani nasıl hepsi. Nasıl olacak bu işler? Yani bir talip çıkan biriyle yaşamını birleştirmek istiyorsun. Herkesin sorduğu merak ettik. Ben de zaten herkesin sorduğuna o kadar eminim ki. O yüzden direkt üst başlığı söyledim yani.
Yani hayatım %90 soru sorulacaksa %90’ı bu oluşturur. Şimdi şöyle söyleyeyim Bekir ağabey tabii ki zaten Allah emretmiş evliliği yani öyle şeyim yok. Benim de kalbim var tabii ki sevmek, sevilmek isterim ama mesela normal insanlar hani bir kez düşünüyorsa da beş kez düşünüyorsa biriyle tanışırken evleneceği kişiyi ben on kez düşünüyorum çok detaylı. Neden? Çünkü şöyle bir şey var. Tuğfanın yeri benim yanım ben nereye tuğfan oraya ben tuğfanı bırakmaya niyetli değilim. Evlensem dahi alır mıyım? Tabii ki de baktığımız zaman şimdi herkes ne diyor? İlk başta aaa tamam ben bakarım ederim destek olurum şöyle böyle diyorlar. Örnek veriyorum. Ama sonra insan eti ağır. Ben güvenmiyorum öyle söyleyeyim. Şimdi ne yapıyorlar? İlk başta tamam bakarım ederim bilmem sana destek olurum cacur derler. Ama sonradan ne olur sıkılır, bıkar çünkü insan eti ağırdır. O benim canım kardeşim ben hani ölene kadar Allah nasip ederse gücümü kuvvetimi anladıkça bakacağım.
Ama karşı taraftaki bir birey ne yapacak? Sıkılabilir, edebilir, bıkabilir. Yani en ufacık bir şeye batabilir sorunlar olabilir. Ama bu ihtimal her zaman da herkes için geçer gibi. Olabilir ama yani diyorum ya bilmiyorum benim için çok sevimli. Yani sana talip olan senin ömrünü hayatını birleştirmek isteyen insan senin bir konuda nasıl ikna edebilir ki? Çok zor işte yani ben bilmiyorum. Bilmiyorum gerçekten. Benim için çok çok zor bir şey.
Yani güvenmen birisine falan. Soruyu aklıma geldi. Bu muydu? Yok şimdi geldi aklıma soracağım. Hani günün çoğu burada evlilikle alakalı yani çok aslında doğal bir süreci bile sen başkalarına nispeten 100 defa düşünmekte nasıl kalıyorsun? Her şeyi tartıyorsun. Evet. Nasıl altı taşı tutacaktın bunları? Yani böyle çıkendiğini hissettiğinde o tevekkülünü bize anlat da biz de oradan nasıl kime?
Ya şöyle söyleyeyim tabi ki de oluyor bana soruyorlar nasıl bu kadar güçlü kalabiliyorsun? Nasıl bu kadar güçlü duruyorsun? Hiç mi ağlamıyorsun ya da hani bu kadar dertlerin içinde boğuluyor musun? Şöyle söyleyeyim ben de insanım benim de nefsim var. Ben de aciz zayıf yaratılmışım. Yani hani libe battığım hani böyle bunaldığım Allah’ım hani böyle bir nefes ya dediğim zamanlarım elbette oluyor. Yani böyle her şey üst üste geldiği zamanlarım oluyor. Ama şöyle bir şey var şuna inanıyorum.
Yani bir insan ben bunu hep söylerim yüzüne bilmediği için boğulmaz. Hani çırpındıkça o panikle boğulur denizin dibine batar. Ben de şunu fark ettim belki bunu bu yaşında daha yeni fark ediyorum. Duygularımı hiçe saymamayı artık hani fark ettim. Yani tamam ben o an belki evet bunu aldığım sıkıldığım bu çok normal bir süreç diyorum. Peki ben neden bu duyguyu hissettim? Buna sebep olan şey neydi? Hani diyelim ki bir olay yaşamışımdır.
Belki tuğ fan boğulma problemi geçirmiştir ve artık hani ya yeter hani boğulmasın demişimdir. Tamam boğuldu bunu sende hissettirdiği duygun adı ne diyorum. Hani ne o? Bunalmışlık istimli tamam şu an bunalmış olabilirsin. Şu an ne yapmak istiyorum diyorum mesela ağlamak istiyorum mesela. Ağlıyorum gülmek mi istiyorum örnek veriyorum? Gülüyorum yani ben de oluşan o duygu neyse ben onu tatmanın taraftarıyım. Yani halı altında süpürmeyi sevmiyorum. O birikiyor. Yani onu tadayım evet onu ben yaşayayım. Ama daha sonra da hani Rabbimin verdiği güç kuvvet imanla işte kalkmayı biliyorum. Zaten hani buradaki belki de ince çizgi budur. Yani dipte evet her insan dibi batabilir. Ama o dipten çıkmayı da bilmek gerekiyor. E ne yapıyorum? Bunun bir imtihan olduğunu elbette bilincindeyim. Gidiyorum sanıyorsunuz böyle Rabbimle dertleşiyorum ağlıyorum böyle hıçkırı hıçkırı ama artık secdeye kapanıyorum.
Sanki hani hani haşa tabi ki karşımıza nasıl nasıl sen varsın böyle dertleşiyorum. Sen Bekir abi işte şöyle oldu böyle oldu gibi. Aynen böyle dertleşebilir. Rabbimle bildiğinle öyle dertleşiyorum. Ağla ağla ağla sonra böyle bir tüy gibi kalbimi hafifletiyor ya tamam diyorum hani yüklerim kalktı şey gibi hissediyor. Ya Rabbim bana güç kuvvet veriyor benim yaptığım bir şey yok ki. Bazen bu konuda sana bir şeyler söylediği oluyor mu Tufan’a? O Tufan var namazımı geçireyim ezan okundu ya kalk namaz kıl direkt böyle der yani.
Tufan’la şöyle Kur’anı Kerim mesela ben okurum İhlas suresini ezbere biliyor Yasin’in o ilk 3-5 ayetini ezbere biliyor. Öyle mi Tufan? Artık hani ezberledi. Ya şey Tufan da böyle hani engelli olmasına rağmen şey var nasıl desem Allah aşkı var Tufan da bilmiyorum. Böyle sürekli cennet hayali kuruyoruz onunla dua ediyoruz. İşte geceleri böyle sürekli ona masalları anlatıyorum.
Yani normal bir birey hani değil evet günahtı hani şey mesudu değil Allah’ın izniyle direk cennete girecek inşallah. Ama ben işte peygamberlerinizi tanısın bilmem Rabbimizi tanısın melekleri tanısın diye böyle hani masal tadını da anlatıyorum. Öyle o şekilis yapıyoruz bir de şuna çok şahit oldum ben ne zaman mesela böyle dua ediyorum hani dalmışım artık duaya böyle. Tufan amin diyor mesela ama onu her zaman demez böyle bazı noktalarda amin diyor. O amin dediği an diyorum ki tamam benim duam kabul oldu.
Yani bunu hissediyorum ve gerçekten de ee oluyor bacağı uyuşmuş olabilir. Ne yapayım oğluyum mu? Şuraya böyle böyle mi yapayım? Bir şey olmaz tamam şey yaparız. O yüzden hareket ettim. Bütün ihtiyaçlarını sen görüyorsun. Evet ben hani gözüne baktığım zaman ne hissettiğini ne istediğini neyi neresi ağrıyor falan onu şey yapabiliyorum. Bak mesela o da şey zor hani bir yerin ağrıdığını söyleyemiyor. Yani işte engelli çocuklarında. Onu senin hissedip anlaman lazım.
Tabii ki mesela huysuzlanıyorsa çok böyle çok gülüyorsa ediyorsa diyorum ki kesin bunun bir yeri ağrıyor. Hani ara kezici falan işte vermeye çalışıyorum. Mesela bir yere kaşınıyor. Biz insan oldu değil mi kaşınıyoruz ediyoruz. Kaşıntısını söyleyemiyor. Ben her gece ya da günün belli dakikalarında bütün vücunun her yerini tek tek böyle kaşıyorum. İşte özlü bakımına işte yapıyorum. Onu yapamadığı her şeyi ben yapıyorum. Eli ayağı gözlü kulağı gibiyim. Allah senden razı olsun. Amin cimri zimri zimri.
Yani şey olsaydın mesela Tuğçe tufan sağlıklı bir çocuk olsaydı ne yapmak isterdin ondan en çok. Yani hiç böyle eminim düşünmüşsündür. Yani şunu tufanla yapsaydın ne güzel olur. Ya dağda bayırda koşmak mı ne bileyim işte balona binmek mi ülke ülke gezmek mi ne isterdin? Ben Kabe’ye gitmek çok istedim. Umre’ye beraber. Hiç bu şey yapılamaz mı? Ayarlaramaz mı? Ya işte boğulma problemleri çok oluyor dedim ya. O yüzden mesela İstanbul’a da gelemedik. Ben diyeceğim bu program milyonlarca insan tarafından izlenecek. Diyanet’den mutlaka Kadir Şinas böyle sorumlu. Ya işte korkuyoruz hani. Yetkililer de izleyecektir belki derler yani böyle bir imkan olabilir mi acaba? Ama nasıl götüreceğiz o var yani bizim için çok zor. Diyorum ya Tuğfan böyleyken yemek yiyemiyor ben onu oturtacağım. Nasıl yani orada nasıl oturtacağım edeceğim milletin içinde böyleyken yemek yiyemiyor. Oturduğu yerden biz gibi yemek yiyemiyor. Çok şey var uçakta boğulduğunu düşünüyorum şimdi.
Ne olacak? İşte benim o kadar ince ayrıntılı düşünüyorum ki. O istemi o gitme isteğini veren Allah. Bunun mutlaka şeyini yaratmıştır. Arayıp bulacağız ya da zamanını bekleyeceğiz yani inşallah. Yani rüyalarımda çok gidiyorum onu Tuğfan’la falan. Ya da hayal kuruyoruz. Şey diyorlar hani Tuğfan normal bir çocuk olsaydı nasıl olurdu aranız? Ben bunu da çok düşünüyorum. Belki de diyorum hani bizim bilmediğimiz. Böyle bir bağınız olmazdı. Evet göremediğimiz nice hikmetler var işte.
Belki Tuğfan ya da normal hani birey olsaydı belki çok çok daha farklı bir çocuk olacak. Yani belki böyle nasıl desem belki kötü yollarda olacaktı. Ya bilemiyoruz işte hiçbir şey bilemiyoruz. Belki benim hidayetime vesile olan Tuğfan ben hep öyle diyorum. Nasıl hidayete? Yani beni Allah’a daha çok yaklaştıran şey yapan hep Tuğfan. Şükrü Tuğfan mı diye. Evet Tuğfan. Beni Allah’a daha çok yaklaştıran Tuğfan öyle söyleyeyim.
Peki çevrende mesela böyle oturuyorsunuz kız sohbetlerinde, arkadaş sohbetlerinde çay kahve içerken. Arkadaşların kardeşlerinden şikayet ettiklerinde benim farımı kullanmış, benim başörtümü takmış, eşarımı izinsiz ayakkabımı giymiş. Sana çok komik geliyordur bunlar değil mi? Yani aynen. Senin yanında da yapmayı utanıyorlardır zaten yani. Her türlü yapıyorlardı. Yani aynen biz arkadaşlarımızın şeyiyiz böyle çok açığız birbirimize karşı. Demiyor musun şu şikayet ettiğiniz şeye bakın.
Yani diyorum tabii ki arada ama herkesin dediğim bende şey vardır. Hani herkesin hayatına müdahale olmayı, karışmayı pek sevmem. Çünkü herkes o evin içerisinde ne yaşıyor ben bilemem ki yani. Tabii ki ama şey diyorum hani böyle yapma işte kardeşine bak Tuğfan’a bak ben nasıl bakıyorum falan diye. Bir de şuna inanıyorum hayatta herkesin birbirinden öğreneceği bir şeyler mutlaka vardır. Yani ben hani işte kardeşim engellediği onlardan kendimi farklı yani hissetmiyorum şey yapmıyorum böyle.
Bursa haricinde hangi illeri gezme imkanı oldu? Nereleri gördün Tuğçay’a? Fuarlara İstanbul’a gittim. İzmir’e gittim, Kocaeli’ye gittim. Yakın yerler olduğu için onlar da. İstanbul’a giderken yine işte bu oldu çok uzakta çünkü fuar alanı. Zonguldağ’a gidiyoruz teyzemler orada hani. Senede bir kez falan oraya gidiyoruz. Onun dışında hiç öyle yerlere gitmedim. Yani başka şehir dışında falan gitmedim. Gidemiyorum yani Tuğfan’la dalayı. Mesela Halam, Trabzon’da gidemiyoruz.
Tuğ en son işte annem ölmeden önce çok küçüktü Tuğfan. O zaman gitmiştik o zaman böyle şeyleri yoktu. Şimdi dağda ağırlaştığı için. Genellikle vaktimizi hep evde, evimizin yakınlarındaki işte gezme yerlerinde falan geçiriyoruz. Şikayetim yok alıştım artık babam da alıştı. Yani. Babasına dedim ki içeriye girdiğinde sen nasıl bir sevap işlemiş olabilirsin ki? Allah sana böyle bir kız çocuğuna sevmiş. Estağfurullah.
Bu aslında şunu da çok iyi biliyorum bazı şeyler çalışarak kazanmaz. Bazı şeyler tamir ile ikramı ilahi yani. Ne kadar güzelsin Tuğçe ya. Allah senden razı olsun. Amin cümlemizden inşallah. Ne çok şey öğreniyorum sizlerden ben yani. Estağfurullah. Tuğfi’deki kemik de paşadan. Onu da söyleyelim yani öyle çok da. Tam üzülüm diyorum yani. Tuğfan geziyor, eviyor. Çaylar, akşam çayları, uykular, şekerlemeler. Tabii tabii ne istiyorsa yemek meselesi olmuş.
Ben de bunu söyleyeyim. Menemeni çok seviyorum. Menemeni istiyorum diyor. Çay manyağı, çay kiriyakisi yani. Gittiğimiz her yerde ben çay istiyorum, çay istiyorum diyor. Takipçiler en çok neyi merak ediyorlar Tuğçe? En çok ne soruyorlar? Evlilik sorusu. Hep bu değil mi? Ama bu çok normal. Dünyalar güzeli bir kızsın Tuğçe. Bu çok normal. Ya ben şeyi soruyorlar. Bu sıkıntılarını nasıl baş ediyorsun? Nasıl bu kadar hayatta olursun? Nasıl bu kadar enerjiksin, pozitifsin?
Nasıl böyle kendini geliştirdin? Mesela eğitim alıyorum, devam ediyorum diyorum ya. Ama hayat bir şekilde devam ediyor elbette. Ben de bu hayatta kendim için de bir şeyler yapmak istiyorum elbette. Niye istemiyorum? Böyle çok televizyon kanalıydı, YouTube’du falan çok teklif geldi değil mi? Çekelim hikayenize, şahit edelim diye. Daha önce bir ÜLKE TV’de mi? Evet, evet. Kaç yıl oldu? Geçen sene çekmiştik. Ondan başka? Yok. Ben mi geldim? Evet.
Ben hatırlıyorsan sen de ilk mesaj attığında beni işletiyor musun? Selam demiştin. Evet, evet. Bana inanmamıştı. Tuğçe Çakır ne haber? Seni çekmem gerekiyormuş dedim. Çünkü şöyle sizler yazıyorsunuz. Abi şunu da çek bak. Bunda çok güzel bir hayat hikayesi var şöyle. Tuğçe Çakır yazdı. Ben tanımıyordum Tuğçe’yi. Sonra baktım. Aa çok ilginç bir hikaye. Sonra mesaj yazdım Instagram’dan. İnanmadım. Sonra fotoğrafını atmıştım. Bak ben bekle. Allah Allah ve hatırlamıyorum. Nasıl oldu? Ne yazdım ben sana? Selam Tuğçe yazdı.
Seni de konuşabilir miyiz felan dedi. Ben de gerçek misin sen gibisinden bir şey yazmışım. Yani inanmadım. Abla böyle diyor. Kardeş deve diyor. Nasıl bir iletişim. Sonra sen arabanın içerisinde bana fotoğraf attın. Bak benim Bekir abin yazdın. İşte numaranı vermiştin. Öyle aramıştın. Doğru şimdi hatırladın. Evet öyle bir şeyler olmuş. Vay be. Peki şimdi birkaç yüz bin takipçin olacak. Buradan seni takip alan müstakbel hayranlarına ne söylemek istersen. Sağ ol bir şey. Bir şeye ihtiyacınız var mı Tuğçe? Yok estağfurullah. Yok yok. Yani mahluk bir sıkıntı yaşamıyorsunuz. Yok yok çok şükür. Elhamdülillah. Sadece dua istiyorum. Ben öyle der. Siz kitaplarını alın lütfen. İsimlerini söyle. Seni Allah için sevdim. Çitapyurdudu.com’a girin. Evet bütün her yerde var. Kaç tane kitabı varsa lütfen satın alın. O söylemez. Böyle densizlikleri benim yapmam. Böyle bir proje.
Sunucusu olarak sizden rica ediyorum Tuğçe’ye kitap almak. Ben alacağım mesela gittiğimde Allah için. Bu akşam bütün kitaplarını alacağım. Teşekkür ederim. Ama gerçekten dua istiyorum en çok. Duaya çok ihtiyacım var çünkü. Beyefendi hiç sohbete katılmadı yalnız. Nasıl olacak? O konuşma bizi dinliyor. Bizi dinliyor mu? Evet. O var ya sen gittikten sonra. Bu da bu da konuşacak ama benimle konuşmaca yok. Peki Tuğçe teşekkür ederim.
Allah’a veb’e razı olsun. Canım kardeşim benim. Hepimizden inşallah. Asıl ben çok teşekkür ederim. O kadar yol bizim için geldiniz. Beni programına davet ettin. Bizim de. Bizim de imtihanımız bu. Tuğfan sana da çok teşekkür ederiz. Programımıza katıldığın için. Allah senden razı olsun. İnşallah bir gün daha güzel böyle yine gelir. Belki de siz gelirsiniz. İnşallah. Çok teşekkür ederim. Ben teşekkür ederim. Kıymetli dostlar Allah’a veb’e razı olsun. İzlediğiniz için kıymetli yorumlarınızı bekliyorum. Bir daha bir videoda görüşmek üzere. Bir daha bir videoda görüşmek üzere. Bir daha bir videoda görüşmek üzere.
Bir daha bir videoda görüşmek üzere. Bir daha bir videoda görüşmek üzere. Bir daha bir videoda görüşmek üzere.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir