"Enter"a basıp içeriğe geçin

Kocaman Kavuklu Hoca | Mesnevi’den Hikayeler 25. Bölüm

Kocaman Kavuklu Hoca | Mesnevi’den Hikayeler 25. Bölüm

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=xlI1y0pn40g.

Gece olduğunda gündüzü, gündüz olduğunda da geceyi özleriz.
Hep uzaktakini özleriz. Vuslat bir niyettir. Bizim aşkımız, bizde olmayana. Hoş geldiniz. Safalar getirdiniz ekran başına. Bizleri evlerine buyur eden güzel dostlar, muhabbet olsun size. Bu Ramazan ayında sofranızda yer bulduysak ne mutlu bize. Selam ve muhabbetlerimle. Eskiler insanoğlu bir terazidir. Kefesi göz, ibresi akıl demiş. Yani her insan etrafını gözleriyle tartar, gördüğüyle muhakeme eder.
Aklıyla da karar verir. Karşımızdakini ne yazık ki kıyafetiyle, makamı, mülküyle değerlendirir olmuşuz. Ne acı. Siz hiç ipek şal ile gezen fakir, yamalı çul ile gezen zengin gördünüz mü?
Oysa ki hadisi şerifte Allah sizin ne dış görünüşünüze, ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar buyrulmuştur. Hakikat çeşmesi Pir Hazreti Mevlana ise bu konuda acı suda, tatlı suda berraktır. Sakın görünüşe aldanma. Görünüşte herkes insandır ama gerçek insan hal ehli olandır demiştir.
Lakin bir kişinin kalp gözü kör olduktan sonra içerideki hazineyi görmesi asla mümkün değildir.
Hazreti Mevlana’nın fikir ve heybesinden sizler için bugün de hoş bir hikaye seçtik. Fakat asıl hikayemize geçmeden önce izninizle her dinlediğimde tebessüm ettiğim tuğt-i nâme den bir kısa ile başlamak isterim. Köylünün birisinin bir eşeği varmış. Yağmurda ıslanıp üşümesin diye bu hayvancı ağzın üzerine bir aslan postu almış.
Hayvandır bu. Ne yapacağı ve ne iş göreceği belli olmadığından ormanın kenarına kadar otlanarak gitmiş eşeği. Artık ben de bir aslanım diyerek ormanda gerine gerine tur atmış. Postundan cesaret alıyor ya.
Ormanın kenarında otlarken bir kurt bu eşeği görmüş ve işte bize bir av demiş. Ama eşeğin sırtındaki aslan postunu görünce birden irkilerek ya bu aslan ise demiş ve o zaman beni paramparça eder diyerek saldırıdan vazgeçmiş.
Ama eşeğin uzun kulakları dikkatini çekmiş ve kendi kendine bu aslan olsaydı kulakları bu kadar uzun olmazdı demiş. Derken kurdum bir aklı arslandır bu derken bir aklı da eşektir bu demiş ve çelişki içerisinde bir süre orada kalakalmış. Sonra birden eşeğin eşekliği tutmuş ve anırmaya başlamış. Yere yatmış eşek bir öyle bir böyle yerde yuvarlanınca sırtından arslan postu düşüvermiş. Kurt kendi kendine şöyle söylemiş ben senin eşek olduğunu daha ilk başta anlamıştım ama şu sırtındaki post aldattı beni diyerek atlamış üzerine.
Gariban eşek canını zor kurtarmış. Bir mahcup ırmak iken deniz olmaya çalışmak ne diye?
Zat-ı Hak’ta mahrem-i irfan olan anlar bizi. İlmi sırda bahri bi payan olan anlar bizi. Bu fena güczarına talip olanlar anlamaz veçhi baki hüsnüne hayran olan anlar bizi.
Dünyavu ukbayı tamir eylemekten geçmişiz. Her taraftan yıkılıp viran olan anlar bizi. Biz şol abdalız bıraktık eynimizden şalımız.
Varlığından soyunup üryan olan anlar bizi. Kahru lütfu şey-i vahit bilmeyen çekti azap. Ol azaptan kurtulup sultan olan anlar bizi. Zahide ayak dururken anlamazsın sen bizi. Cürayi safi içip mestan olan anlar bizi. Arifin her bir sözünü duymaya insan gerek.
Bu cihanda sanmamız hayvan olan anlar bizi. Ey Niyazi, katremiz deryaya saldık biz bugün. Katre nice anlasın umman olan anlar bizi.
Haklı koyup la mekan elinde menzil tutalı, Mısır’a şol canlara canan olan anlar bizi. Ey gönül, dikkat et ahir zaman bu. Nefsine uyup da suretlere aldanma. İblisin bile maşallah dediği kullar var.
Seveceksen sev, vefa nedir, takva nedir bileni sev. İçinde cennet saklayan virane kullar var. Efendim, Hz. Mevlana sözüyle başladık, hikayesiyle devam edelim. Zamanın birinde hocanın biri durumu olmadığı halde sürekli zengin ulemaya özenirdi. Onların sarığına, kaftanına bakar iç geçirirdi.
Bir akşam evde bulduğu değersiz ne kadar bez parçası varsa toplayarak kavuğunun içini doldurdu. Başına da sarığını sardı. Kavuk öyle kocaman oldu ki sadrazam kavuğu yanında yavrusu gibi kalırdı.
Hoca kavuğu büyük ve ihtişamlı görünce girdiğim meclislerde itibar etmişti. Kavuk’un yanında yavrusu gibi hızlı yavru gösterdi.
…karığını sardı. Kavuk öyle kocaman oldu ki……sadrazam kavuğu yanında yavrusu gibi kalırdı. Hoca, kavuğu büyük ve ihtişamlı görünce……girdiği meclislerde itibarı artacak diye düşündü. Kocaman kavuğa……insanların daha fazla saygı göstereceğini hayal ederek……mutlu bir şekilde uykusuna daldı.
Kavuğunun görünüşü cennet elbiselerinden farksızdı. Fakat içi münafıkların……gönlü gibi çirkin ve rezil bir haldeydi. Aya öfkelenmişim ben. İşte böyle kapkaranlık bir gece olmuşum. Padişaha kızmışım…
…çırılçıplak bir yoksul olmuşum. Güzeller Sultan’ı gel demiş……evine çağırmış beni. Ben bir yolunu bulmuşum……yola baş kaldırmışım. Bir bakarsın altınla aldatırlar beni. Bir bakarsın şanla şerefle aldatırlar beni. Oysa altın falan istemiş değilim ondan.
Şanla şerefe hele çoktan boş vermişim. Ben bir demirim, mıknatıstan kaçıyorum. Bir saman çöpüğüm ben. Mıknatıslara yan çizmişim. Ben öyle bir seyreyim ki……bütün âleme isyan etmişim. Havaya toprağa isyan etmişim. Ateşe suya isyan etmişim. Altı yöne isyan etmişim. Beş duyuya isyan etmişim. Hoca gösterişli kıyafetiyle sabah erkenden medresenin yolunu tuttu. Alaca karanlıkta adam soyan bir hırsız da……hünerini göstermek için yol üzerine pusu kurmuştu. Birinin geçmesini bekliyordu. Hoca’nın başındaki ihtişamlı kavuğu gören hırsız……bunun çok para edeceğini düşündü. Kavuğu Hoca’nın başından kapıp koşmaya başladı. Hoca hırsızın arkasından bağırdı. Oğlum sarığı aç da öğle götür. Önce bir kontrol et, içine bak. Beğenirsen al götür, o zaman sana hakkımı helal ederim. Hırsız kaçarken bir yandan da kavuğun sarığını çözdü……çözer çözmez yolun her tarafına bez parçaları dökülüp saçıldı. O kocaman kabuktan hırsızın elinde bir arşınlık eski bir bez parçası kaldı. Hırsız bu bez parçasını hışımla yere çalıp…
…ey ayarsız kişi bu hileyle beni işimden, gücümden, kazancımdan alıkoydun diye bağırmaya başladı. Hoca hile yaptım, seni aldattım ama ikaz da ettim. Sarığı çöz de öğle götür diyerek seni uyardım dedi. Dünya böyledir işte.
Bir hoşça açılır, saçılır çiçek gibi ama vefasızlığını da bağıra bağıra söyler. Ey baharın güzelliğinden, dudağını ısırıp hayran kala. Son baharın o soğukluğuna ve sarılığına bak. Gümüş bedenlilerin bedeni seni avladıysa da……yarşılık sonrasında pamuk tarlası gibi bir bedeni de gör. Aslanların safından giden yiğit sonunda bir fareye mağlup olur. Akıllar alan, miskler kokan, simsiyah kıvırcık saçlar……nihayet boz eşeğin kuyruğuna döner. Kim daha ziyade sonu görürse o daha kutludur.
Dünyayı daha iyi gören kişi, daha çok kovulan olur.
Mesnevi’den bir hikayeyi daha birlikte paylaşmış olduk. Yırtık çulada, çuldaki yamaya da, kuldaki yaraya da bin şükür. Dış görünüş gözümüzü boyamasın dostlar. Hazineler her zaman sandığın içindedir. Bakalım bu konuda işin ehli bize neler anlatacak.
İzninizle sözü ona bırakalım. Hazreti Mevla’na bu hikayesinde yine bizi işaret etmeye devam ediyor. Hikayede başlıca üç temel unsur var. Biri kavuklu adam, adamın kavuğu ve kavuğu çalmaya çalışan hırsız. Sarığın kocaman olması ise……sarığın kocaman olması ise…
…adamın sarığını ve kavuğunu büyütmeye çalışması……hak etmediği halde……layık olmadığı yerlere gelmek isteyenleri ifade etmek için anlatılan bir sembol. Biz hak etmediği yerlerde olmayı kendisinden……olduğundan farklı göstermeye çalışanların durumunun anlatıldığı bu hikayede…
…dıştan güzel ve büyük görünüp içi boş ve kof olan insanların durumunu öğreniyoruz. Dışı başka, içi başka olma durumu aynı zamanda bir münafıklık alameti. Bundan Allah’a sığınırız. Kavuğun büyük olmasının bir başka nedeni daha var.
Kavuğu büyütmeye çalışan adam kendisini büyük bir kavuk sahibi göstermekle birlikte……büyük bir mesleğe, yüce bir makam ve mevkiye sahip olduğunu da göstermeye çalışıyor. Eskiden kişilerin giydikleri serpuçlara bakarak……onların meslekleri ve makamları hakkında bilgi sahibi olunabilirdi. Hatta daha da ileriye götürelim. Bu ilgiyi ve bilgiyi mezar taşlarından da okuyabilirdik. Kişinin hâlâ hayatındaki mesleği, mezhebi, meşrebine göre……mezar taşı inşa edildiği için, yapıldığı için……Mevta’nın hâlâ hayatta ne işle meşgul olduğunu anlamak çok da güç değildi. Bizim hikayedeki kahramanımız kendisinin hâlâ hayatta olamadığı büyük adamlığı……sarık sararak ve kavukla halletmeye çalışmış. İkinci bir husus daha var, hırsızın sarığı çalması. Çalarken de adamın peşinden sarığın bezlerini çöz……içinde bir şey var diyerek onu kandırması. Sarık çalındıktan sonra hırsız bir köşeye gider……ve tabii o anda adamın dediklerini de aklından çıkarmayıp……hem koşup yakalanmamak için hem de sarığı çözdüğü için……kavuk artık değerini kaybeder. Kala kala bir de adam kavuğu çaputlarla ve usulünce sarmadığı için……önemsiz, değersiz bez parçalarıyla doldurduğu için……onu büyük göstermesi için bir anlamını kaybeder kavuk. Ve hırsız elinde kala kala bir metre işe yaramaz bez kalınca……bu sefer hayıflanır ve adama kızar. Der ki benim hem beni vermiş olduğum akıl işe yaramadı……hem de benim bir gecemi mahvettim. Oysa ben bu gece senin yerine bir başka hırsızlık yapsaydım……değerli bir şey alacaktım. Sen bana iki defa zararın dokundu diye adama sistemde bulunur kızar. Burada hikayede aslında kavuk bizim için……ömrünü uğruna tükettiğimiz bu dünyadaki makam, mevki, servet……oyun, eğlence ve benzeri işleri temsil ediyor. Kavuk aslında bizim için bir yem. Öyle ki bizi tuzağa düşürmek için önümüze dökülen……tanelerden başka bir şey değil. Biz o tanelerin peşine düşmeye başlayınca……yolumuzdan çıkmış oluyoruz. Oysa hırsızın bir gecemi mahvettin……daha değerli şeyler kazanmama mani oldun derken……duyduğu pişmanlığı aslında kişinin ahir ömründe…
…boşa geçen, beyhude geçen, kimseye faydası olmayan……zevk, sefa ve eğlence içinde geçen hayatı için……duyduğu hayıflanmaktan başka bir şey değil. Yol yakınken Mevlana Hazretleri bizi uyarıyor. Bu kavuk için, kavuğun sarığı için…
…bu dünya hayatını harcamaya değmez.
Bu dizinin betimlemesi TRT tarafından Sesli Betimleme Derneğine yaptırılmıştır.
Erişim www.seslibetimlemedernegi.com
Evet sevgili dostlar, Ruh-a Şifa Mesnevi’den bugün de nasiplendik. Allah her daim nasiplenmeyi nasip etsin. Sağlıkla ve muhabbetle kalın.
Ama sakın unutmayın, bahar çok yakın. Erişim www.seslibetimlemedernegi.com

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir