"Enter"a basıp içeriğe geçin

Leyla İle Mecnun Hikayeleri | Mesnevi’den Hikayeler 16. Bölüm

Leyla İle Mecnun Hikayeleri | Mesnevi’den Hikayeler 16. Bölüm

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=BNCW7gIKnEQ.

Bilmiyorum ki benim hasta gönlümde birisi mi var?
Ben susarım ama o feryat eder bağırır çağırır. Öyle söyler Hafız Şirazi. Aslında Hafız’ın gönlünde dolananlar bizim de gönlümüzde. Kimimiz farkındayız kimimiz değiliz. İşte bütün mesele burada. Yani içimizdeki feryatı figanı bastırmakta.
Günümüz insanının en büyük problemi, en büyük derdi. E bunun yolu da merhamette ve sevgide. Eğer kaybettiğimiz merhameti, sevgiyi, muhabbeti tekrar el birliğiyle canlanırsak……o takdirde içimizdeki o hasta ses şifayı bulacak. İnsani ruh ile hayvani ruh birbirine ters mizaçta yaratılmıştır. Bu yüzden hiçbir zaman vicdan ile nefsin mücadelesi asla bitmez. Kim galip gelirse o şekillendirir insanın şahsiyetini. Bir anne babadan doğmuş olmak yetmez insan olmaya. İnsanlık irade ile doğru fiiller işleyerek kazanılan yüksek bir makamdır. Bu mevkiye yükselmekle de bitmez iş. Nefes aldığı müddetçe insan daimi olarak imtihandadır. Dünya bir imtihan dünyası zira. Yani iyi olmak kadar, iyi kalmak da mesele.
Hem de bu diğerlerine göre daha çetrefilli daha zor bir mesele. Kiminin gönlüne nazar ilahi değer, aşkla yürür yolunu. Başkadır hali aşığım. Cunum derler ki adına örtülmesidir aklın. Dünya hapishanesinin sınırlarına sığmaz onun ruhu.
Rabet etmez halkın düşkünlük gösterdiğine. Kalabalıklar unutmuş gibi yaparak yaşasalar da……her an duyarlar aslında yaklaşan ölümün ayak seslerini. Ruhları bu dünyaya ait olmadıklarını söyler. Bunu hissederler ama yine de cesaret edemezler sonsuza doğru yürümeyi. İnsanoğlunun gözü kara olana aşık derler. Aslında herkes tanır aşıkları. Bir tarafları hep onların peşinden gitmek ister. Ama düzen yürüsün diye hemen deli yaftası yapıştırırlar onlara. Ancak böyle koruyabilirler kendilerini aşkın cazibesinde. Vicdan nedir?
Nefis nedir? Kays adlı bir delikanlıyı mecnun eden cevher nasıl bilinir? Aşk yolunun rehberi Hazreti Mevlana’dan dinleyelim mi?
Bakalım mecnunun gönlünde kimler gezinir?
Leyla’dan gelen haberler henüz ulaşmadan malum olur mecnuna. Önce gönlüne düşer yani kulağından evvel duyar kalbi.
Her haber aralarındaki mesafelerin de delilidir aslında. Deliller diken olur, saplanır yüreğine. Sonrası uzun uzun Leyla’yı düşünme saadeti. İşte günlerden bir gün o gül yüzünden yeni bir haber geldi. Leyla’dan bahsettiler kavruk yüzlü tacirler. Bir canlı sevdiğini onların dilinde. Hemen yola düş dedi içlerinden biri. Leyla falanca yerden ayrılmak üzere. Yıllar olmuştu mecnunun sevdiğinin yüzünü görmeyeli. Bedeni eriyip gidiyordu günden güne. Sonra bir kez görmek nasip olur muydu Leyla’yı dünya gözüyle? Bir gölgelik altında sahipsiz dişi bir deve gördü mecnun. Hızla yola düştü deveyle beraber. Her gün ayrı bir seferde kaç yıl geçmişti Leyla’nın peşinde. Daha da hızlandı mecnun vuslatı düşündükçe. Mecnun öyle kendinden geçmiş bir haldeydi ki duymadı devenin iniltilerini. Sadece Leyla’ya kavuşmak sevdi aslında idi. Oysa deve ardında bıraktığı yavrusu için ağlıyordu içli içli. Mecnun Leyla’nın hayaliyle mest olmuştu. Kendini kollamaktan bile aciz haldeydi. Ne zaman gafil bulunsa deve dönüp gerisin geri gidiyordu.
Yuları birazcık gevşemeye görsün hemen değiştiriyordu istikametini. Başlıyordu gerisin geri saymaya. Aşığın kendinden geçtiği anlarda hasretle yavrusuna koşuyordu.
Analık başka bir şey yavrusunu yanında ister.
Mecnun kendine geldiğinde bulundukları mevkiden fersah fersah geriye gitmiş olduklarını anlıyordu. İki gün bu yolda yürüdüler. Dolaştılar dolaştılar dolaştılar ama bir türlü yol alamıyorlardı. Mecnun sanki aylarca yol almış gibi şaşkınlığa düşmüştü. Mecnun’un aklı sonunda başına geldi. Kalbi cızz etti. Her an biraz daha yaklaştığını zannediyorken sevdiğini bir arpa boyu yol bile kat edememişti. Heba olmuştu onca zaman. Kervana yetişemezse şayet bir daha hiçbir zaman göremeyecekti Leyla’yı. Devenin halinde de bir farklılık hissetti Mecnun. İniltisindeki acıyı hissetti. Yavrusundan ayrı kalmış olduğunu anladı. Ey deve dedi ikimiz de aşığız fakat birbirine zıt ve aykırı aşklardayız. Senin sevgin de yuların da bana bundan böyle uygun değil.
Velhasıl biz birbirimize yolar kadaşı olamayız.
Aşkları ve yönelişleri icabı iki yol arkadaşının yolculuğu böylelikle sekteye uğradı. Ruh yücelere yükselmek için kanat çırparken bedenin pençeleriyle yere sarılması
için birbirini engellemişlerdi. Eskilerin at üzerinde oynadıkları bir oyundan bahsedilir. Ağaçtan yapılmış ortası delik yuvarlak bir topa Çevgen denilen ucu çengelli sopalarla vururlar. Bu arada aralarında topu çevirirlermiş. Mecnun da bu oyun misali bir top olup ilahi çevgene teslim etmişti kendisini. Candan bir bağlılıkla vuru la vuru la yuvarlana yuvarlana sonunda varacaktı Leylasına. Ama vardığı yerde Leyla olacak mıydı dersiniz?
Duydum ki bizi bırakmaya az mı diyorsun? Etme başka bir yer başka bir dostam eyle diyorsun. Etme sen yadaller dünyasında ne arıyorsun yabancı? Hangi hasta gönüllüyü kast ediyorsun? Etme çalma bizi bizden gitme o ellere doğru çalınmış başkalarına nazar ediyorsun. Etme ey ay felek harap olmuş altüst olmuş senin için bizi öyle harap öyle altüst ediyorsun. Etme ey makamı var ile yokun üzerinde olan kişi sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun. Etme sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan.
Sen ayın da evini yıkmayı kast ediyorsun etme bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan. Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer. Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme.
Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme. Şekerliğinin içinde zehir olsa zarar vermez bize sen zehri şeker şekeri zehir ediyorsun etme.
Karama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı ey hırsızlığa da diyen hırsızlık ediyorsun etme. İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme. Mecnun uzun yolculuklar sonunda Leyla’nın bulunduğu kervanın konakladığı yere ulaştı. Ama yeller esiyordu kervanın yerinde. Mecnun ıssız çölde yapayalnız kaldığını düşünerek hayıflandı. O sırada bir mektup buldu kumların arasında açıp heyecanlı okumaya başladı. Bu yolculuk her kula nasip olmayan bambaşka bir yolculuktur. Gayret ile elde edilmez yazıyordu kağıtta. Mecnun yazılanları okudu bir damla yaş süzüldü gözünde.
Mektubu kalbinin üzerine koydu yola revan oldu. Efendim Mesnevi’deki hikaye bu şekilde ama biz mecnunun bir kıssasını daha anlatacağız. Ona geçmeden önce biraz önce anlattığımız hikayede daha başka ne sırlar var.
Gelin isterseniz işin ehlini bir dinleyelim. Hazreti Mevla’na Leyla ile Mecnun hikayesini Mesnevi’sinde bir bütün olarak ele almaz. Onu zaman zaman güzellik ve aşkın izahı bakımından değerlendirir.
Yine Hazreti Pir Mesnevi’sinde bu hikayede Mecnunun Leyla kesilmişliğini bir diğer yerde Züleyha’nın Yusuf kesilmişliği olarak anlatır. Zira güzeli güzellik haline getiren şey aşktır. Leyla’ya da bu gözle yani Mecnunun gözüyle bakmak lazım gelir. Mecnun’a Leyla’ya dair haberler ulaşır. Mesafe bildiren her haber aslında Mecnun’un yapması gerekenleri bildiren birer unsurdur. Mecnun devesine biner ve yola düşer. Aslında çetin bir imtihanın başlangıcıdır bu. Zira Mecnunun deve ile kavgası akıl ile nefsin mücadelesidir aslında. Mecnunun meyli Leyla’ya, devenin meyli ise yavrusuna aslında yavrusu hükmündeki heva ve hevesinedir.
Yol konusunda ihtilaf vardır aralarında ve adeta birbirlerinin yolunu kesen iki yolcu gibidirler. Mecnun’un temsil ettiği insani ruh, kişiyi aşk alemine, malifete, hakkın huzuruna yöneltirken, devenin temsil ettiği hayvani ruh kin ve gazapla şehvete, hazza ve süfri aleme doğru çeker. Mecnun gidişatını hiç değiştirmedi. Devenin bütün ısrarlı geri dönüşlerine, onu yolundan alıkoyma gayretlerine rağmen o sıra tümstakiğinden hiç ayrılmadı. Hazret-i Pir’in deyişiyle gözünü ve kulağını dışarıdan gelen unsurlara kapattı. Zira âşık bu anlamda kör ve sağır olmalıydı. Vuslat için sadece gayretin yeterli olmadığını bilen ve Ayet-i Kerime’de buyrulan kul tealev de ki gelin hitabına mazhar olan âşığı. Bu hikaye aslında bir hak yoluna revan oluşu, bir tarihe sülü oku ve bu uğurda yapılan nefis mücadelesini ifadelendirir. Hazret-i Mevla’nın şöyle buyurur. Elbisesi aşkın elinden yırtılana ne mutlu. O bütün hırslardan ve ayıplardan kurtuldu gitti.
Zira Mecnun yine onun deyişiyle kaybolmayacak bir sesi arıyor, batmayacak bir güneşin ardından koşuyordu. Efendim bir gün Mecnun bir köpeğin önünde eğilmiş, onu öpüp okşuyordu. Hürmet de bulunuyordu. Boş bağzın biri görünce bu hali dayanamayıp sordu.
Ey Mecnun yaptığın bu çılgınlık da nedir? Bilmez misin ki köpek necistir? Mecnun cevap verdi, ruh alemine dal da onu bir de benim gözümle gör. Sen surette kalmışsın, sözlerin şekilden ibaret.
Allah şu köpeğin gönlünde sahibine karşı duyduğu bağlılığın, sevginin ve vefanın hazinesini gizlemiştir. Köpek deyip geçme efendi, o Leyla’nın mahallesinin bekçisidir. Hâlâ anlamıyorsan sözlerimin maksadını, köpeğin yurt olarak kendisi için seçtiği yerden anla irfanını. Söyle ey gafil kişi, Leyla’nın mahallesinde oturan bir köpeğin kılını ben nasıl olur da arslanlara değişirim? Derdimi ona açarım ben, hüznümün ortağıdır o benim. Mecnun, kınayıcıların kınamasına aldırmadan devam etti Leyla’nın köpeğine ikram etmeye.
İnsanlar başına toplandı, o anda gönlü coştu, dile geldi, söylemeye başladı.
Beni candan usandırdı.
Cefadan yer usanmaz mı? Felekler yandı ahımdan, muradım şem’i yanmaz mı? Kamu bimarına canan devayı dert eder ihsan. Niçin kılmaz, bana derman beni bimar sanmaz mı? Sevgili beni canımdan usandırdı, acaba kendisi bana cefa etmekten usanmaz mı?
Ahımdan çıkan ateşle gökler tutuştu, yandı, dileğimin mumu hâlâ yanmaz mı? Sevgili, tüm sevenlerinin derdine deva bağışlar. Niçin benim derdime derman olmaz, yoksa beni hasta sanmaz mı? Gül’i ruhsarına karşı gözümden kanlı akar su.
Habibim faslı güldür, bu akar sular bulanmaz mı? Güle benzeyen yanağına karşı gözümden kanlı yaşlar dökerim. Ey sevgili gül mevsimidir, bu mevsimde akan sular bulanmaz mı? Gamım pinhan tutardım, ben dediler yârek, kıvr-ü üşen. Desem ol bir vefa bilmem inanır mı, inanmaz mı? Ben gamımı kimseye söylemedim, bana gamımı sevgiliye söyle dediler. Derdimi ona söylesem, o vefasız acaba inanmaz mı?
Evet sevgili dostlar, ruha şifa mesneviden bugünlük de bu kadar.
Aman kalın sağlıcakla ve muhabbetle, darlanmayın bahar çok yakın.
Altyazı M.K.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir