Mağarada Mahsur Kalan Üç Kişinin Hikayesi – Serdar Tuncer
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=b29DhOEz_80.
Selamun aleyküm Erenler ve dahi Erenlere gönül verenler. Hatta ve hatta darlık zamanında olduğu gibi genişlik zamanında da Rabbini anması gerektiğini bilenler. Sadece bilmek yeter mi? Yetmez. Bunun da hakkını verenler. Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam bir hadis-i şeriflerinde buyuruyor ki,
genişlik zamanlarınızda yani rahat olduğunuz, keyfinizin gücür olduğu, her şeyin tamam olduğu, oh dediğiniz zamanlarda Allah’ı zikretin, Allah’ı an. O anından kasıt nedir acaba? Namazınızı kılın, orucunuzu tutun, zekatınızı verin, tesbihatınızı yapın, emredilenleri yapın, hakkı zikredin ki darlık zamanınızda da Allah sizi ansın.
Allah kulunu nasıl anar? Dara düştüğü vakit imdadına yetişmesi Allah’ın kulunu anmasıdır. Bir sıkıntısı, bir haceti olup da el açtığında Mevla’nın onu lütfedivermesi Allah’ın kulunu anmasıdır. Allah da kulunu anar. فَذْكُرُونِي اَذْكُرْكُمْ Siz beni anın ki ben de sizi anayım. Ayet-i Cellesi belki birazcık da buna işaret etmektedir.
Resul-i Ekrem Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem sahabe-i kiram efendilerimizle oturuyor ve onlara geçmiş ümmetlerden birisinin başına gelen bir hadiseyi anlatıyor. Bu hadise bize de ışık tutup ölçü veriyor. Çünkü bunu anlattıktan sonra size bir soru soracağım. Var mı bizim böyle bir amelimiz diyeceğim. Dönüp şöyle bir kendi hayatımızı yoklayalım. Eğer Efendimizin anlattığı Menkıbe’de mağaranın içinde olan kişilerden birisi biz olsaydık, elimizi açıp hangi amelimizin hatırına yakarırdık ki o kaya birazcık aralanırdı? Sorusunu soracağım. O can kulayledini. Ama üç kişi geçmiş ümmetlerden diyor Peygamber Efendimiz bir yolculuğa çıktılar. Gece vakti olunca bir mağarada istirahat etmek üzere girip yattılar.
Sabah bir uyandılar ki gece kayalardan kopan büyükçe bir parça gelmiş ve mağaranın ağzını olduğu gibi kapatmış. Dışarı çıkacaklar çıkmaya imkan yok. Mağaranın ağzı sıkı sıkıya kapalı. İşlerinden birisi dedi ki sırf Allah rızası için. Burası önemli. Sırf Allah rızası için. Başka bir o bu yan sebepler değil yani. Sırf Allah rızası için yaptığımız amellerimizi öne sürerek Mevla’dan yardım niyaz edelim ki
belki bu kaya açılır. Gençlerden birisi elini açıp dedi ki ya Rabbi benim ihtiyar bir annem ve babam var. Onlar karnını doyurmadan ben ne kendim yemeğimi yerdim ne hane halkına yemek yedirdim. Bir gün hayvanlarımı otlatmaya götürdüm biraz geç vakit döndüm.
Onları sardım elimde sütlerle eve geldim ki ihtiyar annem ve babam uyuyakalmışlar. Ve aç uyumuşlar. Onları kaldırıp süt ikram edeceğim uyandırmaya içimi el vermedi. Kıyamadım uyansınlar. Fakat onlar o sütü içmeden de hane halkına süt ikram etmek de istemedi. Şafak vaktine kadar elimde sütlerle öyle onların başında bekledim. Şafak vakti uyandılar onlara sütlerini ikram ettim. Karınlarını doyurdum ondan sonra da hane halkı çoluk çocuk bizler karnımızı doyurdu. Eğer ben bu işi sırf senin rızan için yapmışsam bizi bu sıkıntıdan kurtar ya Rabbi. Peygamber Efendimiz diyor ki o böyle deyince kaya biraz aralandı.
Fakat bir insan çıkacak kadar değil. Bunun üzerine ikincisi elini açtı ve başından geçen bir hadiseyi anlattı. O adamcağız da amcasının kızına aşıkmış. Bir sene kıtlık olmuş. O kıtlıkta kızcağız da ihtiyaç sahibi onun yanına gelmiş. Demiş ki Allah rızası için bize bir şeyler ver. İmkanı da var. Ona 120 altın vermiş ama bir şart koşmuş. Kendini bana teslim edersen bu 120 altın senindir. Kızcağız da açığa kabul etmiş. Fakat bir ara dönüp demiş ki Allah’ın uygun görmediği bir şekilde beni elde etmeye utanmıyormuş. O öyle deyince adam biraz kala kalmış. Ve elini açtığında bu hadiseyi hatırlayıp diyor ki ya Rabbi ben o zaman ona verdiğimi de geri almadım. Ona bir kötülük de etmedim. Senden korktum. Eğer ben bu işi sırf senin rızan için ihlasla yapmış isem bizi bu sıkıntıdan kurtarırım. Kaya biraz daha aralanmış ama hala bir insanın çıkabileceği gibi değildi. Üçüncü kişi elini açıyor diyor ki ya Rabbi bir zaman yanımda çalışan işçiler vardı. Onlar işlerini yaptılar. Her birinin ücretini ödedim.
Fakat bir tanesi artık o sebepten bu sebepten ücretini almadan çıktı ve gitti. Seneler sonra geri geldi. Tabii ben o adama vermediğim ücreti bu arada ticaret yaptım çalıştırdım. O kadar bereketlendi ki o para. Ondan köleler, tarlalar, hayvanlar, mahsuller pek çok bir servet birikti. Seneler sonra o adam çıktı geldi ve dedi ki ey Allah’ın kulu vaktiyle ben senin yanında çalışmıştım. Ve hak ettiğim bir para vardı. Onu alamadan gitmiştim. Şimdi geldim benim hakkımı ver. Adama döndüm dedim ki senin malın çok bereketli bir malmış. Bak gördüğün bütün bu varlık, o hayvanlar, köleler, tarla, taban, mahsul hepsi senindir. Adam kendisiyle dalga geçtiğimi alay ettiğimi zannetti diyor. Dedi ki ey Allah’ın kulu benimle dalga geçme. Ben senden hakkım olanı istiyorum. O zaman adama dedim ki hayır bu senin hakkındır.
Bu senin malının bereketidir. Bu senin kazancındır. Şaka yapıyor değilim. Al ve bunları götür. Hepsini beraber diyor önüne kattı o hayvanları, malları, melali neyse. Aldı ve gitti. Yarabbi eğer bunu sırf senin rızan için yapmışsam bizi musibetten kurtar. Kaya tamamen aralandı diyor Resul-i Ekrem Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem.
Ve o üç arkadaş çıkıp gittiler. Şimdi bakın, düşünün ki o mağarada mahsur kalan biz kaya kapattı mağaran lazım. Bir şey söylememiz lazım. Elimizi açıp dua edeceğiz ve bir şeyi vesile edeceğiz.
Ya Rabbi hani filan zaman şöyle şöyle bir şey olmuştu ya eğer onu ben sırf senin rızan için yaptıysam beni bu sıkıntıdan kurtar. Hemen sorun kendinize. Var mı böyle bir bahanemiz? Allah-u Teala’ya Allah’ım bunu sırf senin rızan için yaptım diyeceğimiz neyimiz var?
O kaya o mağaranın ağzından hangi yaptığımız güzelliğin hatırına çekilecek ve bir çıkış yolu olacak bize. Burada siz düşünürken bunu anlatayım. Burada dikkat edilmesi gereken bir husus şu diyor ki sırf Allah rızası için. İnsanoğlu böyledir insanız hani hakikaten bir dara düşeriz bir sıkıntımız olur bir perişanlığımız bir musibet olur bir bela olur başımızda def edemediğimiz ama Allah deriz.
Ya ateist bile Allah der yani uçak düşerken değil mi? Sıkıntı anında Allah’ı hatırlar Allah’ın kulları hatırlar Allah’ı ama çok az insan genişlik vaktinde de Allah’ı hatırlamaya devam eder. Keyfi gıcırken Allah diyebilen böyle sıkıntıdaki Allah diyebilene kadar çok değildir. Belki bunun için Allah-u Teala diyor ki insan başına bir sıkıntı gelince Rabbine yalvarır.
Ama o sıkıntı hallolup da nimete erişince vaktiyle yalvardı Rabbini unuttur. Ayet-i Celle. Vallahi bizde bizde neyi biliyor? Buradaki sihirli ölçüşü sırf Allah rızası. Derler diye değil desinler diye değil ne derler diye değil şöyle yapayım ki şöyle desinler diye değil sadece Allah rızası için. İhlas.
Çünkü bir şeyi sırf Allah rızası için yaptığınız anda o hem Allah’ın katında makbul olur küçücük bile olsa aslında çok büyük bir değer taşır. Hem de işe yarar geçer akçedir. İşin içine başka bir şey karıştığında ortalık karışır. Şimdi bir daha düşünelim bir mağaradayız. Kaya geldi ve mağaranın ağzını kapattı. Elimizi açacağız öyle bir dua edeceğiz ki kapı aralanacak.
Üstelik yalnızız iki arkadaş daha yok. En az üç mesele lazım ki bize o kaya oradan ayrılsın ve biz dışarı çıkabiliriz. Hadi kapatın gözlerinizi ve düşünün hangi üç meseleyi bahane olarak hangi üç meseleyi niyazımızın vesilesi olarak Rabbimize arz edebiliriz. Yok mu öyle üç mesele? Eyvah ki eyvah. Zahiden gidip bir mağara da geceliyeceğiz. Çağda değiliz. Bir kaya da gelip o mağaranın ağzını kapatmaz. Ama bir gün mahşer gününde ama bir gün yawmud deyinde ama bir gün hiç kimseden hiç kimseye fayda olmaya o günde bize bir değil üç değil.
Onlarca yüzlerce binlerce bahane lazım ki ebedi saadetin anahtarını elince patıştır versinler. Cehennemin kapısı kapansın da cennet alanın kapısı ardına kadar avanı versinler. Erenler, erenlere gönül verenler, darlık zamanında da, genişlik zamanında da, Rabbini zikretmesi gerektiğini bilenler,
Mevla bahanelerinizi, vesilelerinizi, niyaza aracı edeceğiniz güzelliklerinizi hem artırsın hem de sadece kendi rızası için yapanlardan edilsin.
Ben de vallum.
İlk Yorumu Siz Yapın