"Enter"a basıp içeriğe geçin

Mahya Işıkları 12.Gün | Manideki Sır

Mahya Işıkları 12.Gün | Manideki Sır

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=7vvk9MYEphg.

İNTRO Eski Cami direk ister, söylemeye yürek ister. Benim karnım toktur ama arkadaşım börek ister.
Mahya Işıkları’nda bu bölümde Ramazan davulcuları ve Ramazan manilerini anlatacağım sizlere. Ramazan’ın vazgeçilmezidir. Gece sahura kadar dolaşan davulcular. Aslında bu Ramazan davulcuları eski İstanbul bekçileriydi. Ramazanlarda insanları sahura kaldırmak bekçilerin göreviydi. Bekçiler de o davulları çalanlar.
Ama bekçinin böyle bir marifeti yoksa, yani davulda ritim tutturamıyorsa, olur ya yeteneği yoktur. Bir de mani bilmiyorsa, o zaman bekçiler bir davulcu tutabilirdi. Ve topladığı bahşişleri de o davulcuyla paylaşırdı. 4. Mırat gece sokağa fener sız çıkmayı yasakladığında, o dönemden sonra Ramazan gecelerinde mutlaka bir de fener taşınırdı.
Yani Ramazan davulcusu iki kişiydi. Bekçi kendisi davul çalıp mani söylüyorsa feneri tutamaz. Yanında fenerci olması gerekirdi. Tülat oyununda var olan hani kavuklu ve pişakar ya da Hacıvat ve Karagöz gibiydi aslında Ramazan davulcusu ve yanındaki. Ve davul çalmak bir sefere ait değildi. Sahura ait değildi. Ramazan gecelerinde iki vakitte davul çalınırdı.
Birincisi teravih namazından sonra, ikincisi sahura. İnsanları kaldırmak için çalınan davul. Ve sahurda çalınan davulla teravih namazından sonra çalınan davul da aynı değildi. Sahura doğru çalınan davuldaki amaç belli. İnsanları uyandırmak. Orada mani okunmazdı. Maniler teravih namazından sonra sokak sokak gezilirken çalınan davullarla birlikte okunurdu.
Ve Ramazan manileri bildiğimiz o halk edebiyatındaki maniler de aynı değildi. Hiç ilgisi yoktu. Evet dörtlüklerden oluşuyordu. Ama hani bildiğimiz o sakızdan çıkan maniler ya da bir zamanlar Galata Köprüsü’nde, bir tezgah üstünde, tavşan ağzı ya da güvecin gagasıyla çekilen o küçük kağıtlardaki dörtlükler maniler, onların her dizesi yedi heceliydi.
Yedi hece. Fakat Ramazan manileri sekiz heceli olmak zorunluğundaydı. Ben bugün ne yazık ki pek çok Ramazan manisi diye okunanın aslında düz mani yani o halk edebiyatın manileri olduğunu görüyorum. Ve manilerde dizeler arasında anlam bütünlüğü yok.
Fakat Ramazan manileri sekiz heceli olduğu gibi her dizesi mutlaka dört dizesi arasında da anlam bütünlüğü olmak zorunluluğundaydı. Şimdi size bir örnek vereyim. Düz mani, bildiğimiz mani. Bir mani okuyayım size. Dikkat edin. Her dize yedi hece. Konsol üstünde hıyar, boyu boyuma uyar, sevdiğini yarinden ayırmaya kim kıyar? Her dize yedi hece. Bir de anlam bütünlüğü yok. Yani güzel kardeşim ne güzel başlamışsın maniyi yazmaya. Ne diyorsun? Boyu boyuma uyar, sevdiğini yarinden ayırmaya kim kıyar? İyi güzel de. Yani bunu söylemek için konsolun üstünde hıyarı koymanın ne alemi var? Yani böyle bir aşk manisi olur mu? Konsol üstünde hıyar. Buna maniciler ayak bulmak denirdi. Ya da ayağı ayağa getirmek, uyağı uydurmak. İşte öylesine maniler. Fakat Ramazan manileri mutlaka ve mutlaka sekizece ve anlamlı olmak zorunluluğundaydı. Bir de bu bekçiler davul çalıp mani okurken aynı zamanda gezgin belgeselci gibiydiler. Yani bir sokak gösterisiydi bu. Öyle birbirine okup, anlamsız manileri, arka arkaya söylemek Ramazan kültürü değildir.
Hiç ilgisi yoktur. Bir belgeselci gibi geçerdi. Bir sesli belgesel yapardı. Bir örnek okuyayım sizlere. Çok uzun bir fasıl bu. Kız kulesiyle ilgili. Evet, İstanbul’un o güzel eseri kız kulesi. Bakın gözünüzün önüne getirin. Ramazan gecesi bir davulcu davunu çalıyor ve kız kulesini bütün sokak boyunca anlatıyor.
Uzun birkaç kıt okuyacağım size. Köhne sözleri nidelim, taze edalar edelim. Bu gece size ağalar kız kulesinden vasf edelim. Gayet müferrihtir hele. Zevkini görenler bile ortasında deryanın benzer kafesi birbile. Çok güzel.
Kız kulesi kafesin içinde konmuş bübüle benzetiliyor. Her dizede andan. Her taraf topları hazır, penceresi bahre nazır. Bir dut ağacı da bitmiş, sayesi gayetle kahir. Bakın çok önemli bilgiler var. Her taraf topları hazır. Toplar, evet. O ünlü Ramazan toplarından biri de kız kulesindeydi.
İstanbul’da sefere çıkan gemiler kız kulesinden top atışlarıyla uğurlanırdı. Ramazan geldiğinde o toplar iftarın geldiğini, iftar vaktini haber verirdi İstanbul’a. Bunu işte bir Ramazan manisinden öğreniyoruz. Bir dut ağacı da bitmiş. Bir dut ağacı da bitmiş. Bakın bir dut ağacı varmış kız kulesinde.
Çok eski İstanbul haritalarına baktığımızda o haritalarda kız kulesinde ağacın olduğunu görüyoruz. İşte o eski İstanbul haritalarındaki ağaç bir Ramazan manisinde de karşımıza çıkıyor. Bir tarafı Üsküdar’a karşı etmekte Nezar’a. Ramazan yaz günü oldu giderler onda iftara. Çok önemli bir bilgi daha.
Ramazan yaz günü oldu giderler onda iftara. Eğer Ramazan yaz mevsimine denk gelirse kız kulesine iftara gidilirdi. Evet. Bunu da o Ramazan manisinden öğreniyoruz. İşte İstanbul’un hafızası her bir anlam ve bilgi dolu Ramazan manilerinin özelliği buydu. Zevkine hiç doyulur mu? Gönül arzun alır mı? Kız kulesi oldu tamam, bekçiye ihsan olur mu? İşte Ramazan davulcularının İstanbul bekçileri olduğu gerçeğini de yine bu maniden öğreniyoruz. Tabii bu bekçilerin kimliği kim olduğunu ne yazık ki pek yazıp bilmemişiz. Fakat günümüze kadar gelen bir öykü var. İstanbul’da Nişancada bir Ramazan davulcusu Ali Kuka. Ali Kuka sokağa çıkıp o güzel manileri söylemeye başladığında arkasından onlarca kedi gelirmiş. Ali Kuka kedileri çok severmiş. Zaten evinde kedileriyle yaşarmış. Ali Kuka Ramazan gecelerinde hangisi ufaktan geçse arkasında onlarca kedi gelirmiş. Nasıl bir görüntüdür bu? O ünlü masal Fareliköy’ün kavacısı, bırakalım onu bir kenara, yani kedili mahallenin davulcusu varmış İstanbul’da Ramazan geceleri. Ve ben şu salgın hastalıklar, şu salgınla mücadele dönemi başlarken İstanbul’da bir kedi müzesi kuracaktım. Tam onu hazırlığı için değilim. Başlıyordum. Ama umarım şu salgın hastalığı sıhhatle atlattığımızda o kedi müzesini İstanbul’a kazandırırım. Çünkü Ramazan manilerinde en çok sözü edilen canlılar kedilerdi. O da elbette kedi müzesinde yer alacak.
Kedi müzesinde ilk fırsatta buluşmak dileğiyle. Mahya Işıkları’ndan bu akşamlıkta bu kadar. Yarın yeniden birlikte olalım.
Sürçülisan ettiysem affola.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir