Mahya Işıkları 15.Gün | Resim ve Mahya
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=DscTDy9sZRg.
Müzik… Ramazan ayında, mahyalarda ilk 15 günü yazı yazılırdı. Ramazanın ikinci 15 günü resim yapılırdı. Peki soru şu. Acaba resim sanatımızda mahyalara rastlıyor muyuz?
Yani tuvalelerine mahyaları taşıyan ressamlarımız var mı? Varsa kimlerdir? Bu sorunun yanıtını bulmak üzere, tarihin derinliklerine gidiyoruz. Ve uzaklara fırtınalı bir gece. Okyanus’ta büyük bir fırtına. Tarih 16 Eylül 1890. Ertuğrul Fırkateyi’ni Japon denizinde batmak üzere. Ertuğrul, tarihimizde Okyanus açılan ilk gibimizdir. Sarayın armağanlarını Japon İmparatoru Mezi’ye götürür. Ama ne yazık ki, geri dönüş yolunda fırtına da batar. 69 denizcimiz kurtulmayı başarır Ertuğrul’da. Ve şehit olanlardan biri Çakçıbaşı. Ertuğrul’un acı haberi İstanbul’a gelince, ki kurtulan sadece 69 kişidir, ama ölenlerden biri de Ertuğrul’un Çakçıbaşı’dır. Buna çok üzülüyor, Çakçıbaşı’nın 14 yaşındaki yeğeni Hüsnü. 14 yaşında bir çocuk Hüsnü, dayısına hayrandı. Dayısı denizciydi. Okyanus’a ilk sefer düzenleyen gemideydi dayısı. Ama onu kaybediyor. Ve Hüsnü, dayısının hâltirasına, onun anısına, denizci olmaya karar veriyor. Bahriye Mekkemi’ne kaydoluyor. Resme büyük bir yeteneği var Hüsnü’nün. Bu öğretmenler tarafından keşfediliyor. Ve Sanayi Nefise Mekkebi’ne de gönderiliyor güzel sanatlara. 3 yılda orada okuyor, resim eğitimi alıyor. Ve Hüsnü Tengüz bir nesam olarak Bahriye Matbaası’nda göreve başlıyor. 1905 yılında Mahmut Şevket Paşa, Avrupa ve Fransa’da görev yapmış, geri gelmiş. Orada müzeleri görmüş. Çok etkileniyor. Ve diyor ki saraya bir eski eserler müzesi kuralım. Peki deniliyor. Başına sen geç. Ama müzenin kuruluşundan estetiğinden, sarayın baş ressamı Zonaro sorumlu olacak. İşte 1905 yılında kurulan eski eserler müzesinde, katip olarak da Hüsnü, Hüsnü Tengüz görev yapıyor. Bir başka ressamımız, Hoca Ali Rıza Efendi ile birlikte. Hüsnü Tengüz, Bahriyeli ressamlar olarak bilinen gruptandır.
1919 yılında İstanbul’u işgal edildiğinde, Hüsnü Tengüz İstanbul’un camilerini resmediyor. Resim sıratına taşıyor. Ve biz o tablolarda Ramazan gecelerinde kurulan, işgal sırasında Ramazan gecelerinde kurulan mahyaları görüyoruz. Hüsnü Tengüz, mahyaları resim sıratına taşıyan ilk ressamımızdır.
Sonraki dönemlerde Cihat Burak çok iyi bir mimar ve ressamımızdır. Onun tablolarında da biz mahyaları görürüz. Hüsnü Tengüz’ün hayatı ne yazık ki, öyle varlıklı bir şekilde sona ermiyor. Kasımpaşa’da kalıyor Hüsnü Tengüz. Ve ressam yaşayabilmek için, geçinebilmek için hayatının o son yıllarında bir sinemanın afişlerini boyuyor.
Mahyaları resim sıratına taşıyan ressam, hayatının son dönemlerinde sinema afişleri boyuyor. Müzelerden süslettik ve ressamlarımızdan. Müzeci ressam Osman Hamdi’yi anmamak olmaz. Acaba mahyalara Osman Hamdi’de rastlar mıyız? Hayır, mahyayı görmeyiz Osman Hamdi Bey’de. Fakat Ramazan kültürüne Osman Hamdi’nin tablolarında rastlıyoruz. Osman Hamdi’nin iftar sonrası adlı bir tablosu vardır. Bu tabloda bir adam oturmuş, karisona kahve sunuyor. Tablonun yapıldığı mekan hayali bir mekan, öyle bir yer yok. Şunu biliyoruz ki Osman Hamdi, gerçek mekanları resimlerine taşımıştır. İftar sonrası adlı tablodaki, o duvarda görülen çiniler, Rüstenpaşa Camii’nin çinileridir.
O çinileri tablosuna taşımıştır Osman Hamdi Bey. Ve dikkat edin tabloda yerde bir halı. O halı da gerçek bir halıdır. Bir kavgas halısıdır o. Ve Antalya Şehir Müze’sinde sevgilenmektedir. Geldik bir mahya ışıklarının daha sonuna. Yarın yeniden birlikte olalım.
Sürçülisan ettiysek, affola.
İlk Yorumu Siz Yapın