Pandemi ruh sağlığını nasıl etkiledi? Prof. Dr. Tarık Yılmaz yanıtladı
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=nB2tSctbfv4.
Bir tür her ikisi de ama yapılan araştırmalarda, Önce Amerika’da yapılan araştırmalarda, depresyon oranında ve bütün psikiyatrik bozukluklarda belli bir oranda artış bekleniyor. Zaten psikiyatrik problemler giderek artan, giderek hem ülkelerin ekonomilerine yük olan, hem de insanın yaşam kalitesini, çalışma hayatını, aile hayatını
çok ciddi şekilde etkileyen problemlerdir. Biz burada bir artış bekliyoruz ama zaten psikiyatrinin bu artış öncesinde de çeşitli sorunları vardı. Hem insanların psikiyatriye bakışı, hem de bizim tıbbın diğer alanlarıyla ilgili kat etmemiz gereken yollar açısından önemli bir dönemeçten geçiyor. Yani bu riskli dönemdir şu anda. Evet.
Peki mesela insan bu riski ne yaparak minimiz edebilirler? Özellikle böyle sıkıntı dönemlerde ne tavsiye eder insanlara da daha az hasar alsınlar diye? Tabii bu çok geniş bir soru. Aslında sormamış olduk. Yoksa sorabilirsiniz. Bölüm bölüm belki anlatmak lazım. Ama insanlar yaşamlarının diğer alanlarına
gösterdikleri özeni kendi ruh sağlıkları ve iyi hissetmelerini de göstermeleri… Hocam nasıl iyi hissetmek? Bana söyler misin? Kolay mı iyi hissetmek? Ülkede bir takım mafya babaları memlekete hizavere uzaktan çekildikleri videolarla, saçma sapan bir sürü olay oluyor. Dolar olmuş sekiz buçuk lira, euro olmuş bilmem kaç lira. Bu ürünlere yansıyor. Benzin, akaryakıt fiyatları. Yani insanların her şeyi perişan vaziyette
ve daha da kötüye gideceğiz söylüyor. Kesinlikle şöyle ki, gerek pandemi toplumsal olarak, global olarak çok ciddi bir kaygı yarattı. İnsanlar ölüm korkusuyla yaşadılar uzun bir süre. Ekranlardan skorlara baktılar. Bugün kaç kişi ölmüş, kaç kişi hastalanmış diye. Özellikle ilk zamanlar bilinmezlikler çok fazlaydı. Nasıl bulaştığını bile bilmiyorduk. Sonrasında gelecek kaygısı, önünü görememe, bütün bunlar tabii ki ruhsal açıdan. Aynı zamanda bütün dünyada ortaya çıkan ekonomik sıkıntılar, işsizlik. Buradaki mesele biz tabii ki şartları iyileştirmek için çaba göstermemiz lazım. Ama şartların zor şartlarda da mümkün olduğu kadar bundan psikolojik olarak nasıl kendimizi koruruz? Bunun için neler yapabiliriz? Bu zararı, bu sıkıntıyı nasıl daha düşük tutarız? Ona da odaklanmamız gerekiyor. Bunun için gerçekten çok geniş bir soru. Aile içerisinde ve herkesin birbirine karşı daha anlayışlı davranması, bütün sosyal ilişkilere önem verilmesi,
mesela Türkiye’de belli gündemler her an sürekli olarak bir televizyonda, olumsuz haberlerdi vesaireydi. Yani burada her zaman kendimize biraz daha alan açıp, biraz daha informasyon bombardımını belki biraz daha azaltmak. Ama tabii olan olaylara kayıtsız kalamazsınız. Bu da bir gerçek. Buradaki mesele psikiyatrinin temel meselesi, mevcut şartlar altında biz neler yapabiliriz ruh sağlığını iyileştirmek için? Çünkü herkesin alanı farklı. Ekonomi alanı, ekonomistlerin işi, enfeksiyon uzmanların işi. Biz de belli şartlar altında sıkıntıyı, zararı nasıl sınırlı tutabiliriz? Nasıl mümkün olduğu kadar en az hasarla atlatabiliriz? Buradaki mesele o nasıl?
Neyse bu konuyu kapatalım boş verin. Bu içinden çıkılacak bir şeye benzemiyor. Dipsiz kuyuya girmeyelim başka bir şeye geçeyim ben burada. Psikiyatriyim. Psikiyatriyumcunuzun aklı sürekli olarak Freud geliyor ve o günden bu günden sanki çok fazla gelişme olmamış gibi hissediyor. İnsanlar işte çocukluk, anılar, bilmem ne, anne sorunları, baba sorunları ve her şeyi sekse bağlayan bir Freud ve her şeyi sekse bağlamayan bir Jung arasında sıkışmış kalmış bir beyin izlenim var insanın aklında.
Buna mukabel nöro science dediğimiz yani beynin mekanik işleyişi ile ilgili pek çok araştırma yapılıyor. Bunlar işte beynin artık neresinde ne hareket olduğunu üç aşağı beş yukarı çok net bir şekilde biliyoruz. Yani biz ne yaparsak beynin neresinde ama bunu biz psikiyatrik tedavide veya işte davranışsal bozulurların tedavisinde henüz sanki daha kullanamıyoruz gibi görüyorum ben okuduğumu anladığım kadarıyla. Tıptaki bütün bu gelişmeler bunca gelişme olması rağmen bunun psikiyatriye yeterince yansıdığını düşünmek mümkün mü yani insanların ruhsal demeyim ama zihinsel bozukluklarını diğer hastalıkları tedavitini göstermiz başarıyla tedavi edebiliyor muyuz yoksa sadece öğrendiğimiz tek şey ilaçlarla bunları basklamak. Şimdi bu çok önemli bir soru. Aslında Freud’tan Jung’dan sonra çok şey değişti psikiyatride.
Çok önemli gelişmeler oldu. Tedavi yöntemleri gelişti, ilaç tedavileri gelişti, diğer ek tedavi yöntemleri gelişti, psikoterapiler ilerledi. Psikiyatrideki belki mesele aslında son 20-25 yıla kadar belli bir gelişme gösterdi. Ama son 20-25 yılda tıbın diğer alanlarının kat ettiği mesafe konusunda bunu ben söylemiyorum. İntihar konuslar arası otoriteler söylüyorlar. Psikiyatri çeşitli alanlarda aynı gelişmeyi göstermekle zorlanıyor. Onun için şu anda ciddi bir arayış içerisinde büyük bir çaba gösteriliyor. Buna mesela tıbda intihar konularında, intihar alanında… Evet, közülörmüşsün değil mi bir tanesi intihar. Evet, yani antik çağlardan beri intihar konusu var. Fakat intihar oranlarında bu kadar çabaya rağmen belirgin bir etki yaratamadık, oranlar düşmedi. Bunun yanında diğer tedavi yöntemlerinde o belli bir başarıya ulaşıldı. Ama bir noktaya geldik bazı konularda sıkıntılar yaşıyoruz. Buradaki meselelerden bir tanesi de son yıllarda nöro sayesinde yani nöro bilimde insan belinin nasıl çalıştığı, nasıl karar verdiği, nasıl seçimler yaptığı, bir davranışı seçtiği, onu değil bunu, bu sözü değil şu sözü, şu davranışı, bunu anlamak konusunda çok önemli gelişmeler oldu. Neden? Çünkü yeni tekniklerle, yeni görüntüleme teknikleriyle, yani işte siz bir matematik problemi çözerken… Beyinlerinde ışık çöküyor görüyorsunuz. Aynen, daha önce beyinde bir bozukluk olması gerekiyordu ki onu anlayalım. Hatta kadın beyniyle erkek beyni konusunda da epey yanıldığımız ortaya çıktık. Çünkü savaşta daha çok erkekler yaralandığı için erkeklerin beynini tarif ettiğimiz anlaşıldı. Sonra bunun farkını kapattık. İki tane çok önemli gelişme oldu. Kadın beyni ve ekibi farklı mı birbiri? Epey farklı. Dil konusunda mesela kadınların dil alanları daha geliş, onlar daha şeyler… Daha iyi konuşuyorlar. Harita bulma konusunda, uzayda mekan bulma konusunda galiba biz biraz daha arttık ama… Evet, hakikaten daha iyi. Şimdi çok önemli iki gelişme oldu nöro bilimde. Son 20 yılda şunu öğrendik. Birincisi yaşantılarımız, yaşadığımız bir an beynimiz de sadece bio kimyasal değişiklik yaratmıyor. Aynı zamanda yapısal değişiklik yaratıyor. Yani eğer bir yaşantımız ne kadar erkense, erken yaşlar, işte ergenlik, daha genç yaşlar… Ve de yaşandığı anda duygusal yoğunluğu çok yüksekse, o yaşantılar da yeni sinaptik bağlantılar oluşuyor…
Ve çok kalıcı öğrenmeler gerçekleşiyor. Birincisi bunu gördük. Ve beyin çalışınca kendini geliştiriyor. Ve de yapısal değişiklikler gösteriyor. Yani diğer organlarımızda bio kimyasal değişiklik ağırlıklı olması da rağmen… İkinci değişimde beynin çağrışımsal bir makine olduğunu anladık.
Yani en bilinçli insan, en eğitimli insan bile zihninde aslında birçok kararı çağrışımların etkisiyle… Çağrışımsal bağlantıların geçmiş ve çağrışımlar bağlantıların etkisiyle otomatik veriyor. Fakat biz bilinçli verdiğimizi zannediyoruz. Yani düşünün ki… Yani aslında biz kararı bilinçsiz veriyoruz. Geçmişten etkilenen pek çok şey bizim karar alan makinemiz etkiliyor. Biz onun farkında değiliz.
Aynen, farkında değiliz. Bilinçsizlik hani bilinçsiz manasında şuursuzluk anlamında değil. Ama otomatik veriyoruz. Düşünün ki siz bugün birçok karar verdiniz. İşte yazı yazdınız, çeşitli kararlar verdiniz. Bunların hepsi bize sonradan mantıklı geldi ama aslında çok otomatik ve hızlı verdik. Hocam beni katmayın, ben şuursuzum çünkü. Bilmiyorum. Ben öyle düşünmüyorum ama… Şimdi buradaki nokta… Beyin, biz çok hızlı kararlar veriyoruz gün içerisinde. Ve bunları da çağrışımsal bağlantılarla veriyoruz. Bu çağrışımsal bağlantılar nedir? İçinde bulunduğumuz bir anda geçmişteki bir yaşantımızla, hafızamızdaki çeşitli bateryallerle…
Oradan durumları benzeterek kararlar veriyoruz.
İlk Yorumu Siz Yapın