"Enter"a basıp içeriğe geçin

Psikoloji ile psikiyatri arasındaki farklar neler? Prof. Dr. Hakan Türkçapar yanıtladı

Psikoloji ile psikiyatri arasındaki farklar neler? Prof. Dr. Hakan Türkçapar yanıtladı

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=9ykgTS11DdM.

Psikoloji ruh bilim demek bir temel bilim aynen biyoloji gibi. Psikiyatri ise tıp fakültesi eğitimi sonrası 4 yıllık ihtisasla kazanılan, ruh hastalıklarıyla uğraşan uzmanlık alanı. Dolayısıyla psikoloji bir temel bilim yani psikiyatrik rahatsızlıklar
ya da psikolojik bozukluklarla uğraşan psikoloji dalına klinik psikoloji diyoruz. O ikisi de tabi birbiriyle karıştırılıyor. Yani biz her psikoloji mezununu klinik psikolog zannediyoruz. Böyle değil. O da bir yüksek lisans ve doktora sonrası edilen bir özellik ya da nitelik. Bu anlamda da daha çok birbirine yaklaşan klinik psikoloji ve psikiyatri birbirine yaklaşıyor. İkisi de ruhsal rahatsızlıklarla uğraştığı için.
Bu arada tıp fakültelerinde psikoloji dersi, temel dersi olarak verilir. Davranış bilimleri adı altında. Her tıp fakültesinde verilir. Yani aynı zamanda o konuda da bir eğitim alınır. Ama oradaki şey ağırlıklı olarak yani psikiyatrların odağı, ruhsal rahatsızlıklar nasıl ortaya çıkıyor ve nasıl tedavi edilebilir. Bu anlamda da klinik psikoloji ile örtüşen bir çalışma alanımız var.
Şimdi ben şunu söyleyeyim, psikiyatride ya da klinik psikolojide evet sorunlar var çünkü dirençli hastalar var. Ama bir genel tıbı düşündüğümüzde, örneğin bir dahiliyeye göre bizim tıbbi başarımız çok daha yüksektir. Hani o kadar da enseyi karartmamak lazım. Diyelim bir bizim ilaçlar dışında ayrıca psikoterapi dediğimiz, işte Tarık hocamın belirttiği gibi insan beyni etkileşimden de değişiyor, dönüşüyor.
Şu anda bu programı izleyen herkesin beyni program sonrasında farklı olacak. Çünkü hafıza oluşumu olacak, bu programı hatırlayacaklarsa bu ne demek? Beyinlerindeki sinaptik bağlantılarda değişiklikler olacak. Yani yaşantı, deneyimler de insan beynini değiştirir, şekillendirir. Psikoterapi dediğimizde de biz bunu bir anlamda ruhsal sorunları azaltacak şekilde beyinde değişiklikler yapmak için sözel teknikleri kullanıyoruz.
İşte psikiyatri ve psikoloji, klinik psikoloji bu anlamda da birleşir. Çünkü psikiyatrlar da psikoterapiyi kullanır kendi çalışma alanları içinde. Klinik psikologlar da yine psikoterapiyi kullanabilir. Buradan gelen bir belki de işte birbirine karıştırılabiliyor. Ama sonuçta aynı şey için çalışan bir iki meslek dalı diye düşünebiliriz. Ama psikoloji temel bir bilim.
Yani psikoloji fakültesini bitiren bir kişi klinik psikolog değildir. Genel olarak psikolojiyle ilgili yani duygu düşünce davranış bilimi, diyelim biyoloji bölümünü bitiren birisi nasıl hani insan biyolojisiyle ilgili bir temel bilgisi varsa öyle düşünmek lazım. Peki hocam şimdi bir şey merak ederim ben hep.
İşte bu travma, gerginlik, stres bilmeyene falan filan bütün bunların psikolojik veya psikiyatrik bozukluklara sebep olduğu ile ilgili tezler var. Bunun için de kültürel bazlar ya da sosyolojik bazlar ne kadar önem taşıyor? Şöyle söyleyeyim mesela Türkiye’de atıyorum, atmıyorum doğru söylüyorum bir çocuk kurban barında koyun kesilirken gördü diye
eyvah çocuk büyük travmaya girdi mahvoldu hayatı kaydı muamelesi yapılırken aynı çocuk Irak’ta önünde adam kesilirken onu görüyor ve dönüp gidiyor. Yani toplumların yaşam biçimlerini veya toplumun içinde bulunduğu ahvalin çocukların ya da herkesin travma algısını değiştiriyor. Yani bizim çocuğun travmasıyla Iraklı bir çocuğun travması arasında büyük fark var. Veyahut da Türkiye’de bölgesi olarak düşündüğünüz zaman bile terör tehdit altı yaşanan bir bölge ile İstanbul’daki çocuğun travma veya insanın travma algıları ya da travma düzeyleri birbirinden farklı. Öyle baktığınız zaman ise Irak’taki bütün çocukların sosyopat, psikopat ve her türlü obsesif komponsif veya bildiğimiz her türlü hastalığa yakalanması gerektirirken bizim çocuklar daha çok yakalıyorlar hastalıklara. Bu neden kaynaklanıyor ya da kaynaklanıyor mu?
Şimdi çok güzel bir soru şöyle, şununla başlayayım. Bir kere herhangi bir çevresel olay psikolojik bir bozukluğa neden olmaz. Etkiler, oluşumuna etkiler çünkü psikolojik bozukluklar tekrar altını çizeyim tek nedenli değil.
Yani bizim en biyolojik etkenle düşündüğümüz işte şizofreni bir polar bozuklukta bile çevresel etkenler söz konusu en çevresel etkenlere bağlı olduğunu düşündüğümüz post travmatik stres bozukluğu ki hani bir travmaya maruz kalan kişide ortaya çıkan bir ruhsal bozukluk. Orada da her travmaya maruz kalan da ruhsal bozukluk gelişmiyor dediğiniz gibi az önce.
Şimdi bir kişi de travma bir de bizim açımızdan ikiye ayrılır. Bir gerçekten kişinin beden bütünlüğünü tehdit eden yani var kalmasını tehdit eden işkence işte cinsel saldırı bu tür şeylere biz travma diyoruz. Ya kişinin buna bizzat maruz kalması veyahut da bir başka kişinin maruz kaldığına tanıklık etme durumu da travmadır psikolojik anlamda.
Bu tür travmalar sonrası kişinin post travmatik stres bozukluğu yani travma sonrası bir bozukluk gelişip gelişmeyeceğini belirleyen çok değişik etkenler var. Örneğin kişinin önceki yaşantılar örneğin biyolojik yapısı örneğin o travmanın ne şekilde olduğu diyelim bir savaş ortamında olan bir travmayla barış ortamında olan bir travma aynı etkiyi yaratmıyor.
Yani bir bombalama neticesiz bir savaşta yaralandığınızda oluşanla sivil bir ortamda size denk gelmesiyle oluşan travma aynı değil.
Mesela öyle travmatik hastalar var ki işte bomba patlayıp bir işte ne bileyim 17 18 kere ameliyat geçiren ve travmatik stres bozukluğu olmayanlar var ama bir bacağından kurşun girip çıkıp belli belirsiz bir hasar bıraktığında post travmatik stres bozukluğu geliştiren var. Dolayısıyla sizin söylediğiniz şey çok önemli kişinin önceki travmaları psikolojik yapısı kişilik yapısı daha önceki psikolojik bozuklukları ailenin tutumu bunların hepsi o olayı nasıl gördüğü mesela kurban kesilmesi olayında aile onu bir tören şeklinde ne bileyim bir pozitif bir yaşantı olarak sunduğunda çocuk küçük yaşta çocuk çok etkilenmeyebilir.
Ama çocuk bazı çocuklarda çok etkilenebilir yani burada standart bir şey çıkarmamak lazım. Sadece bizim kültüre özgü değil kültür içinde de varyasyonlar var yani bir efendim köpeklerle güreşen çiftlikte büyümüş bir çocuğu köpek ısırdığında fobi gelişmesiyle olasılığıyla hiç köpek görmemiş apartmanda büyümüş bir çocuğu köpek ısırdığında fobi gelişme olasılığı farklıdır.
Annesi köpeklerden korkuyorsa çocuğun o çocukta fobi gelişme olasılığı daha yüksektir gibi çeşitli parametreler var. Genelde ruhsal rahatsızlıklarla ilgili en çok düşülen hata tek bir etkene bağlı olarak düşünmek ve açıklamak beyinle ilgili de onu söyleyeyim. Sonuçta her şeyin beyinle ilgisi var yani şu anda konuşmayı yaparken de benim beynimde değişiklikler oluşuyor.
Sizin beyninizde değişiklikler oluşuyor ama burada hani neden sonuç veya hani bir şeyin bir şeye eşlik etmesi onun ona neden olduğunu göstermez. Bunu da dikkate almamız gerek örneğin yaz aylarında dondurma satışı artıyor boğulmalar da artıyor o zaman dondurma satışlarıyla boğulmalar arasında bir ilişki var diyemeyiz.
Yani her korrelasyon yani birlikte artan şey nedensellik ilişkisi göstermez. Onun için aslında psikoloji biliminde klinik psikolojide psikiyatride herhangi bir kuram görüş ortaya atıldığında çok ciddi şekilde biz onları araştırırız. Denemelerde bulunuruz klinik araştırmalar yaparız. Ondan sonra onları kullanmaya başlarız.
Örneğin işte bu salgın döneminde depresyon artıyor diyoruz. Şimdi bunu derken biz yine çalışmalara dayanarak demek durumundayız. Yani diyelim şu anda benim gördüğüm depresif hasta sayısı arttı. Demek ki depresyon artıyor diyemem. Nasıl diyebilirim? Örneğin 2017’de yapılan bir çalışma var. Aynı grupla işte 2021’de yapılan bir çalışma var. Orada görülüyor ki bir meta analiz bu. İşte depresyon oranı dört kat artmış. O zaman diyoruz ki bu mesela salgın dönemi depresif durumları arttırıyor olabilir gibi bir sonucu ulaşıyoruz. Yoksa hani bir iki küçük gözlemle veya bunlar çok yanıltabilir bizi. Genelde bizim klinik psikolojide de, bizim psikiyatride de dayandığımız yöntem bilimsel yöntem.
Bilim nedir? İşte gözlem, hipotez ve test edilmesi. Aynı şekilde tedavilerde de öyle. Obsesif kompüs, bozukluk evet tedavisi bazı olgularda zordur.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir