"Enter"a basıp içeriğe geçin

Travmaların anılarla ilişkisi ne? | Teke Tek Bilim – 30 Mayıs 2021

Travmaların anılarla ilişkisi ne? | Teke Tek Bilim – 30 Mayıs 2021

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=4kcRM-W9wxo.

Tek bir tek! BİLİMİN TARTIŞMA Tek bir tek! Tek bir tek! Tek bir tek! Tek bir tek! Tek bir tek!
BİLİMİN TARTIŞMA
Tek bir tek! Tek bir tek! Tek bir tek! Tek bir tek! Tek bir tek! T gayi Tek bir tek! Tek bir tek! Tek bir tek! Tek bir tek! Tek bir tek! Tek bir tek! Tek bir tek!
Hocam siz de hoş geldiniz. Hoş bulduk. Hemen başlayalım vakit kaybetten. İki saat çok çabuk geçen bir süre çünkü konu iyi olduğu zaman ııı ben İstanbul’da Tarık Hocam’la bir ııı giriş yapmak ııı isterim. Hocam özellikle bu içinde bulunmuş pandemi. Üstüne gelen ekonomik ııı zorluklar. Bu kapamının getirdiği sıkıntılar. Kapamının sonrasında ve sırasında ortaya çıkacak olan, çıkmış olan
ekonomik durumlar muhakkak ki ııı davranış bozukların beraberinde de ııı getirecek insanlar da zaten var olan bazı şeylere tetikleyecek bazılarında ise var olmayanları ortaya çıkaracak deniyor. Hakikaten bu dönem insanları Rus saldırısından söylendiği kadar negatif bir ııı dönemi ııı yoksa pandemi sadece olanı mı ııı ortaya çıkaracak? Aslında bir tür her ikisi de ama ııı yapılan araştırmalarda eyleyin Amerika’da yapılan araştırmalarda depresyon ııı oranında ve bütün psikiyatrik bozukluklarda belli bir oranda artış bekleniyor. Zaten psikiyatrik problemler giderek artan, giderek hem ülkelerin ekonomik ııı ekonomilerine yük olan hem de insanın yaşam kalitesini ııı çalışma hayatını, aile hayatını çok ciddi şekilde
etkileyen ııı problemlerdir. Iıı biz burada bir artış bekliyoruz ama zaten ııı psikiyatrinin bu artış öncesinde de ııı çeşitli sorunları vardı. Hem ııı insanların psikiyatriye bakışı hem de bizim ııı tıbın diğer alanlarıyla ilgili ııı kat etmemiz gereken yollar açısından önemli bir ııı süreçten dönemeşten geçiyor. Yani bu riskli dönemdir şu anda. Evet. Iıı peki mesela bu riski ne yaparak minimiz edebilirler? Yani ııı özellikle böyle sıkıntı dönemlerde ne tavsiye eder insanlara da daha az ııı hasar alsınlar ııı diye? Tabii bu çok geniş bir soru. O zaman sormamış. Yoksa sorabilirsiniz. Iıı bölüm bölüm belki ııı anlatmak lazım. Ama ııı insanlar yaşamlarının ııı diğer alanlarına gösterdikleri özeni kendi ruh sağlıkları ve ııı iyi hissetmelerini de ııı göstermeleri. Hoca nasıl iyi seçecekler? Bana söyler misin? Kolay mı iyi hissettim ki? Yani böyle ülkede bir takım mafya babaları memlekete hizaya veriyor uzaktan çektikleri videolarla. Böyle saçma sapan bir sürü olay oluyor. Iıı dolar olmuş sekiz buçuk lira. Ero olmuş bilmem kaç lira. Bu ürünlere yansıyor. Benzin ak hareket fiyatları. Yani insanların her şeyi perişan vaziyette ve daha da kötüye gideceğiz söylüyor. Kesinlikle şöyle ki ııı yani gerek pandemi toplumsal olarak, global olarak çok ciddi bir kaygı yarattı. Insanlar ölüm korkusuyla yaşadılar uzun bir süre. Iıı ekranlardan ııı skorlara baktılar. Bugün kaç kişi ölmüş, kaç kişi hastalanmış diye. Özellikle ilk zamanlar çok o bilinmezlikler çok fazlaydı. Nasıl bulaştığını bile bilmiyorduk. Sonrasında ııı gelecek kaygısı önünü görememe bütün bunlar tabi ki ııı ruhsal açıdan aynı zamanda bütün dünyada ortaya çıkan ekonomik sıkıntılar, işsizlik ııı bu buradaki mesele ııı biz tabi ki şartları iyileştirmek için çaba göstermemiz lazım. Ama şartların zor şartlarda da mümkün olduğu kadar bundan psikolojik olarak nasıl kendimizi koruruz? Bunun için neler yapabiliriz? Bunu bu zararı bu problem bu
sıkıntıyı nasıl daha düşük tutarız? Ona da odaklanmamız ııı gerekiyor. Bunun için ııı işte gerçekten çok geniş bir soru. Aile içerisinde ııı ve herkesin birbirine karşı daha anlayışlar var olması ııı bütün ııı sosyal ilişkilere önem verilmesi mesela ııı işte Türkiye’de ııı belli gündemler her an sürekli olarak bir işte televizyonda olumsuz
haberlerdi vesaireydi. Yani burada her zaman kendimize biraz daha alan açıp biraz daha enformasyon bombardıvanı belki biraz daha azaltmak. Ama tabii olan olaylara kayıtsız kalamazsınız. Bu da bir gerçek. Buradaki mesele psikiyatrinin temel meselesi ııı mevcut şartlar altında biz neler yapabiliriz ruh sağlığını iyileştirmek için? Çünkü herkesin alanı farklı. Ekonomi alanı, ekonomistlerin
işi, ııı enfeksiyon alanı, ııı enfeksiyon uzmanların işi. Biz de belli şartlar altında ııı sıkıntıyı, zararı nasıl sınırlı tutabiliriz? Nasıl ııı mümkün olduğu kadar en az hasarla atlatabiliriz. Çocuğum oradaki mesele o nasıl? Evet. Neyse bu konuyu kapatalım boş verin. Bu ııı içinden çıkılacak ııı bir şeye benzemiyor. Iıı dipsiz kuyuya girmeyelim ııı başka bir şey geçeyim ben ııı burada. Şimdi psikiyatriyim. Psikiyatriyim için zinakta sürekli olarak Freud geliyor ve o günden bugüne de sanki çok fazla gelişme olmamış gibi hissediyor ııı insanlar işte çocukluk, anılar, bilmem ne, anne sorunları, baba sorunları ııı ve her şeyi sekse bağlayan bir Freud ve her şeyi sekse bağlamayan bir Jung arasında sıkışmış kalmış bir beyin ııı izlenim var insanın ııı aklında. Buna mukabili nöro saines dediğimiz yani beynin beynin mekanik işleyişiyle ilgili pek çok araştırma yapılıyor. Bunlar işte beynin artık neresinde ne hareket olduğunu üç aşağı beş yukarı çok net bir şekilde biliyoruz. Yani biz ne yaparsak beyninleriz. Ama bunu biz psikiyatrik tedavide veya işte ııı davranışsal bozulukların tedavisinde henüz sanki daha kullanamıyoruz gibi görüyorum ben okuduğumu anladığım ııı kadarıyla. Tıptaki bütün bu gelişmeler bunca gelişme olması rağmen bunun psikiyatriye yeterince yansıdığını düşünmek mümkün mü yani ııı insanların ııı ruhsal demeyeyim ama zihinsel bozuluklarını ııı diğer hastalıkları tedavitli göstermiz başarıyla tedavi edebiliyor muyuz yoksa sadece öğrendiğimiz tek şey ilaçlarla bunları baskılamak. Şimdi bu çok önemli bir soru. Aslında Freud’tan Jung’dan sonra çok şey değişti psikiyatride. Çok önemli gelişmeler oldu. Iıı tedavi yöntemleri gelişti. Ilaç ııı tedavileri gelişti. Diğer ııı ek tedavi yöntemleri gelişti. Psikoterapiler ilerledi. Iıı psikiyatrideki belki mesele aslında son yirmi yirmi beş yıla kadar belli bir gelişme gösterdi. Ama son yirmi yirmi beş yılda tıbbın diğer alanlarının kat ettiği mesafe konusunda bunu ben söylemiyorum uluslararası otoriteler söylüyorlar. Psikiyatrik çeşitli alanlarda aynı ııı gelişmeyi ııı göstermekle zorlanıyor. Onun için şu anda ciddi bir arayış içerisinde büyük bir çaba gösteriliyor. Iıı buna ııı mesela tıbda ııı intihar konularında intihar alanında evet. Bir tanesi intihar. Evet yani ııı antik çağlardan beri intihar konusu var. Fakat intihar oranlarında ııı bu kadar çabaya rağmen ııı belirgin bir etki yaratamadık. Oranlar düşmedi. Iıı bunun yanında diğer tedavi yöntemlerinde o belli bir başarıya ulaşıldı ama bir noktaya geldik. Bazı konularda ııı sıkıntılar yaşıyoruz. Buradaki meselelerden bir tanesi de son yıllarda nöro sayesinde yani nöro bilimde insan beyninin nasıl çalıştığı, nasıl karar verdiği, nasıl ııı ııı seçimler yaptığı, bir davranışı seçtiği, onu değil bunu, bu sözü değil, şu sözü, şu davranışı, bunu anlamak konusunda çok önemli gelişmeler oldu. Neden? Çünkü yeni ııı tekniklerle, yeni görüntüleme teknikleriyle yani işte siz bir matematik problemi çözerken meyzelerde ışık çakıyor görüyorsunuz. Aynen. Eee daha önce beyin de bir bozukluk olması gerekiyordu ki hat eee onu anlayalım. Hatta kadın beyniyle erkek beyni konusunda da epey yanıldığımız ortaya çıktık. Çünkü savaşta daha çok erkekler eee yaralandığı için eee erkeklerin beynini tarif ettiğimiz anlaşıldı. Sonra bunun farkını kapattık. Iki tane çok önemli gelişme oldu. Kadın bir ekibini farklı mı birbiri? Eee epey farklı. O ne? Dil konusunda mesela kadınların eee dil alanları daha geliş. Daha geliş. Eee onlar daha şeyler. Daha iyi konuşuyorlar.
Eee harita bulma konusunda uzayda mekan bulma konusunda galiba biz biraz daha dörtlüyüz ama eee şimdi eee çok önemli iki gelişme oldu nörobilimde. Son yirmi yılda şunu öğrendik. Birincisi yaşantılarımız yaşadığımız bir eee an beynimizde sadece bio kimyasal değişiklik yaratmıyor. Aynı zamanda yapısal değişiklik yaratıyor. Yani eğer bir an bir eee yaşantımız ne kadar erkense, erken yaşlar işte ergenlik, genç yaşlar ve de yaşandığı anda duygusal yoğunluğu çok yüksekse o yaşantılar eee de yeni sinaptik bağlantılar oluşuyor ve çok kalıcı öğrenmeler gerçekleşiyor. Birincisi bunu gördük. Yani beyin çalışınca kendini geliştiriyor. Ve de yapısal değişiklikler gösteriyor. Yani diğer organlarımızda bio kimyasal değişiklik
ağırlıklı olması rağmen eee ikinci değişimde beynin çağrışımsal bir makine olduğunu anladık. Yani eee en eee bilinçli insan, en eee eğitimli insan bile eee zihninde aslında birçok kararı çağrışımların etkisiyle çağrışımsal bağlantıların geçmişle çağrışımlar bağlantıların etkisiyle otomatik veriyor. Fakat biz bilinçli verdiğimizi zannediyoruz. Yani düşünün ki.
Yani aslında biz kararı bilinçsiz veriyoruz. Evet. Geçmişten etkilenen pek çok şey bizim karar alan mekanizmimizi etkiliyor. Evet. Biz onun farkında değiliz. Aynen. Farkında değiliz. Bilinçsizlik hani bilinçsiz manasında şuursuzluk anlamında değil. Ama otomatik veriyoruz. Düşünün ki siz bugün birçok karar verdiniz. İşte yazı yazdınız, çeşitli kararlar verdiniz. Bunların hepsi bize sonradan mantıklı geldi ama aslında çok otomatik ve hızlı verdik. Eee hocam beni katmayın. Ben
şuursuzum çünkü. Eee bilmiyorum. Ben öyle düşünmüyorum ama şimdi buradaki nokta eee beyin eee biz eee çok hızlı kararlar veriyoruz gün içerisinde ve bunlara da çağrışımsal bağlantılarla veriyoruz. Bu çağrışımsal bağlantılar nedir? Içinde bulunduğumuz bir anda geçmişteki bir yaşantımızla, hafızamızdaki çeşitli eee bateryallerle oradan durumları benzeterek kararlar veriyoruz. Ama bunun farkı ne varmıyoruz? Farkı da bile varmıyoruz. Neyin bunu kendi içinde yapıyor, size haber bile vermiyor. Aynen aynen. Şimdi eee mesela işte eee bir eee ne tür insan portrelerine bakılıyor? Ayakta insanlar bir elinde içecek bir el de de o insan cana yakın mı soğuk soğuk mu soğuk bir insan mı karar verirsiniz. Ya ona, ya ona. Elinde sıcak kahve olan insanlar aynı fotoğraflara daha cana yakın diye eee basıyorlar.
Diğerleri soğuk, ııı işte içecek olanlar ııı daha mesafeli insan olarak bakıyorlar. Yani elinizdeki ıh sıcaklık sizin karşıtaki insanla ilgili algınız etkiliyor. Sıcaklık çağrışımda eee ve sorduğunuzda da o kimselere ııı neden? Çünkü öyleydi diyor. Bu bağlantının çoğu farkında. Bunun gibi bir çok örnek var. O zaman mesela biriyle kahvede karışmak daha iyi bir şey. Kokteylde elinde içi soğuk içki olacağına sıcak çay olması daha iyi bir şey. Evet. Eğer böyle daha önce kokteylde güzel bir adı çağrıştırıyorsa avantaja dönüşüyor. Kişisel çağrışımlarla. Şimdi bu niye önemli bizim için? Biz psikiyatrinin belli bir bölümünde özellikle travmalarda geçmişteki yaşantılarla insanların problemli davranışları arasında bağlantıyı kurduk. Travma işte bir kimse köpekten korkuyorsa ııı daha önce köpek saldırmış olduğunu görürüz. Bir kimse otomobile binemiyor çünkü bir otomobil kazası geçirmiş. Bu normal ama. Bunun
için psikiyatrist olmaya gerek yok. Eee aynen. Zaten aslında bizim derdimiz o. Psikiyatrinin önemli bölümünde psikiyatrist olmaya gerek olmadan herkesin eee problemini anlayabilmesini sağlamaya çalışıyoruz. Burayı burasını çözdük. Burası güçlü. Bütün terapi yöntemleri bununla ilgili yöntemler geliştirirler. Ama gerek takıntı, gerek intihar konusu, gerek eee psikotik durumlar. Yani hezeyanlı durumlar, bipolar gibi. Psikiyatrik önemli bir alanda bu bağlantıları nörobilmin getirdiği bu bağlantıları ortaya eee konamadı henüz. Daha doğrusu biz bunun tabii eee bu bağlantıları eee koyduğunu yani bir insanın eee türlü türlü eee psikiyatrik bozukluk var. Evet. Dediğiniz gibi bipolar var. Işte sosyopat var. Psikopat var falan gibi. Siz bilmişsiniz. Şöyle sayılır. Bunların beynin neresindeki hangi fonksiyon bozukluğundan kaynaklandığını bilemiyoruz henüz bari. Şimdi şöyle aslında bilmeye başlıyoruz bizim çalışmanımız da şöyle ki diyelim bir eee bir hastamız eee belli bir yaştan sonra bu arada anlattığım verileri eee bir kısmını değiştiriyorum. Benzetenler varsa onlar değildir. Eee bir hasta mahrimiyet açısından. Nokta virgül nokta virgül koyuyor sürekli. Uzun uzun. Biz şimdi ve saatleri buluyor ve iş hayatını etkilemeye başlıyor. Biz bugün geçmiş teorilerle klasik, tradisyenal teorilerle neden bu kişi bunu yapıyor bilemiyoruz. Eğer bununla ilgili bir travması yoksa. Kendisi de anlayamıyor konuyu. Şimdi enteresan olan psikiyatri eee psikiyatrik bozuklukların önemli bölümünde obsesif, komposis bozukluk vesaire işte bipolar bozukluk, diğer şizofreli vesaire buralarda bütün açıklama yollarımız hep
geçmişteki stres olumsuz yaşantılarken beyin de baktığımızda daha ziyade motivasyon, ödül, pozitif yaşantılarla ilgili bölümlerin daha aktif olduğunu görüyoruz. Yani bir bölümünde açıklama modelleriyle açıklama modelleriyle yeni eee bulguların hastalığı tetikleyen unsur eee kötü travolar değil, pozitif. Eee şimdi anılar mı
oluyor? Şimdi şöyle eğer eğer olumsuzlar olsa mesela işte otobüle binmekten korkan travma yaşadığı için insan beyninde o anda o korku sırasında aktive olan bölge daha ziyade korkuyla ilgili merkezler. Ama önemli bir bölümünde psikiyatrinin daha ziyade pozitif ödül sistemi, motivasyonla ilgili pozitif merkezler çalışıyor. Bu da hocam tam anlamadım mesela pozitif bir şey nasıl insanı şöyle yapar veya başka bir şey yapar? Şöyle düşünebilirsiniz. Beynimizde iki ana sistem var. Bir tanesi bizi tehlikelerden koruyor. Yani korktuğumuz zaman ııı ııı bir işte kaçmamızı sağlıyor, kaçınmamızı sağlıyor. Amigdala, alt beyin. Aynen. Amigdala ııı ve alt beyin. Ve burada bir herhangi bir şey olduğu zaman burası aktif oluyor. Diğer mekanizmada biz bir isteğimizi, motivasyonumuzu, arzumuzu belirliyor. Bu işte ne bileyim bir yemek, diğer işte
üreme vesairenin yanında diyelim bir başarı. Çok iyi bir müzik dinlediniz. Çok başarılı ııı o o oldunuz. Olumlu durumlarda yemek yesiniz çok lezzetli atı, damarızda kaldı. Evet. Gittiğiniz ders sana çok beğendiniz. Evet. Bir şey istiyor olmak, ödülü öngördüğümüz onlar. Bu da ııı dopaminerjik sistem diyelim tıbbi terim kullanmak istemiyoruz ama olumlu ve pozitif bir sistem. Yani dopamin salgılatan evet. Olaylar. Aynen aynen dopaminerjik veya şey. Şimdi ııı burada problem şu karşınıza çıkan. Mesela bir money sırasında kişinin beyninde aşırı derecede dopamin salgılanıyor. Şizofren de öyle. Yine takıntıda yine ııı bu ödül merkezleriyle ilgili pozitif ııı beyin alanlarıyla ilgili aşırı aktivite görüyoruz. Yani bizim şimdiye kadarki açıklama modellerimizle örtüşmüyordu. Diğer yandan da bir. Resimler açıkladı. Bu şimdi nasıl açıklanıyor? Şimdi eskiden aslında çok iyi açıklayamıyorduk. Şimdi yeni açılımlarla biz geçmiş yaşantıların yani beyin de yapısal değişiklikler yaratan sadece eee en olumsuzların değil aynı zamanda en pozitiflerin de eee bir travma yaratıyor. Semtomları hastalığın şeklini eee ortaya koyduğunu belirlediğini görüyoruz. Mesela o sürekli nokta bir gül koyan eee kişinin ilk
okul birinci sınıfta eee öğretmen yanına geliyor böyle sahnesi olan bir yanı ve eee diyor ki yazdığı bir şeye bakıyor. İnanmıyorum diyor. Sen diyor birinci sınıfta noktalı bir gül kullanmışsın ve doğru yerde senin bir sınıfa geçmen lazım. Ve bu takıntı hani göre ileride her yanısında noktalı bir gül kullanmaya başlıyor. Bunu şöyle düşünebilirsiniz. Yani ileride bir problem ortaya çıktığında o şekilde çıkıyor. Şimdi çok pozitif yaşantıların nasıl insanda problem yaratabileceğin bir
örneği kokain kullanmaktır. Kendisini çok çok iyi hissetmeden kimse kokain bağımsı olmaz. Hep sahnesi vardır. Yani çok pozitif hissettiği için tekrar tekrar o anı o o o duyguyu yaşamak istiyorlar. Burada da biz şimdi şunu görmeye başladık. Aslında eee ortalama olumlu olaylar değil. En pozitif, en uç pozitif anıların öğrenmelerin eee kişinin eskisi eee önceden kendisi çok çok iyi geldiği için, çok başarılı hissettiği için hayatının ileri bir döneminde karşısında zorluklar çıktığında bu bunun kullandığını, bunu kullanırken de bunun çok ciddi bir basıncı ve motivasyon. Bu komposisif dizordur da etkili olan bir şey. Bunun bunun eee semtomu şekillendirdiğini eee ortaya koyduk. Ya bu takıntıların tetikleyicisi. Evet. Bu neye yaradı? Şimdi biraz önce çok güzel bir şey söylediniz.
Traumayla bağlantısını hepimiz biliyoruz. Şimdi artık obsesif komposis durumların da eee o bağlantısı görüldüğü negatif değil, pozitif travmayla bağlanılıyor. Ve de herkesin anlayabileceği ve eee çünkü bunu anlayamadığı zaman insanlar kendileri çok yabancılaşmış hissediyorlar. Çok böyle iyi eğitimli eee çok eee hayatın diğer alanlarında çok mantıklı, makul insanlar birden ben niye böyle bir acayip bir şey yapıyorum diyorlar. Bu bağlantıyı görüyor olmak çok ciddi bir sıkıntıyı azaltan ve eee hocamla bir de Hakan Hoca’yla konuşalım mı? Evet. Hakan Hoca’yla herhalde dinlediniz eee Tarık Hoca’nın söylediklerini. Evet. Eee pozitif eee anıların da eee güçlü pozitif anıların da eee ileride takıntıya dönüşebileceğini, davranış bozukluğuna dönüşebileceğini söylüyor. Siz eee beynin daha software kısmıyla eee ilgili bir
mesleğin eee icra ediyorsunuz bildiğim kadarıyla. Bu bu ne kadar geçerli bir eee yaklaşımdır? Bu hakikaten doğru mu o zaman? Iyi şeyler de kötü şeyler mi oluyor? Anlayamadım ben. Evet. Eee Tarık Hocam’la bu konuyu daha önce de eee görüştüğümüz için çalışmalarını bildiğimden. Şimdi eee klasik olarak bildiğimiz şey ruhsa rahatsızlıklar işte bir takım olumsuz travmalar ya da olumsuz olaylar ya da stresle bağlantılı ve bu ııı kişide bir sıkıntıya yol açıyor. Işte o sıkıntı anlarında ııı Tarık Hocamızın söylediği şey kişi daha önce kendisinde pozitif, olumlu etkiler yaratan bir takım ııı davranışları fazla fazla yaparak sıkıntısını gidermeye çalışıyor. Iıı şöyle de düşünebiliriz hani kokain örneğinde ya da madde bağımlılığı örneğinde tabii tamamı ııı sadece haz için başlamıyor belki bir kısmı
sıkıntılı dönemlerde sıkıntıyı gidermek için ııı başlıyor. Daha sonra o maddenin kendisi alınmadığında tekrar sıkıntı oluyor. Tekrar ııı o sıkıntıyı gidermek için almaya başlıyor. Biz buna başlangıçtaki dönemine madde bağımlılığında olumlu pekiştireştiriyoruz. Yani pozitif bir şeyler hissetmek için. Ama artık ııı bağımlık haline dönüştüğünde o bir zorlantı haline geldiğinde ııı kişi haz için keyif için değil sıkıntıyı gidermek için bunu yapıyor. Dolayısıyla ııı aslında Tarık hocamın söylediğinde de hani kişi o pozitif yaşantıyla bir ııı haz almaktan çok kendi sıkıntısıyla yine baş etmek için stresle baş etmek için bir ııı göntem olarak bellekteki daha önce işe yaramış birtakım stratejilere ııı başvurduğunu ııı söylüyor Tarık hocamız. Bu tabii ııı psikiyatrinin daha önce imal ettiği bir alan. Çünkü bu yeni bir tez değil işte travmaları biliyoruz. Evet yeni bir şey bu ııı çalışmaları da yapılıyor ııı Tarık hocamız ııı o konuda epeyce uğraşıyor. Bizlere de aktardı yine görüşlerini. Şimdi bizim çok iyi bildiğimiz bir şey var. Travmatik yaşantılar özellikle erken çocukluk döneminde olan travmatik yaşantılar bizim stres sistemimizi aşırı aktif hale getiriyor. Şimdi insan ııı hani psikiyatride zorlanılıyor. Evet birtakım zorluklar var. Ama bu psikiyatrinin doğasından ileri geliyor. Çünkü psikiyatride hiçbir rahatsızlık tek nedenli değil. Sosyal etkenler, çevresel etkenler, biyolojik beyinle ilgili etkenler, genetik etkenler, kişinin duygusal özellikleri ve davranış tepkileri, davranış repertuvarı birlikte durumu ortaya çıkartıyor. Iıı zaten bir şeyin mesela beyinle ilgili nedeni bulunduğunda örneğin bin dokuz yüzlerin başında pek çok tırnak içinde deli denilen tımarhanede işte yatırılan, kapatılan insanların daha sonra sifiliz mikrobunun beyni tutmasıyla ortaya çıkan nöro sifiliz dediğimiz bir durum var. Öyle olduğu anlaşıldı. Insanların yarısı ııı psikiyatriden çıkıp nörolojinin ııı alanına girmiş oldu. Yani bir şeyin beyinle ilgili nedeni bulunduğunda aslında iş ııı nörolojiye kayıyor. Psikiyatri daha çok aslında beynin fonksiyonlarıyla
ilgileniyor. Böyle bir daha karmaşık, daha zorlu bir ııı açıkçası alanla uğraşıyoruz. O alanda tabii belleğin çok önemi var. Ve bugüne dek bellekle ilgili daha çok üzerinde durduğumuz travmatik anılar, travmatik durumlar iken Tarık hocanın ııı söylediği yenilik pozitif yaşantıların da patolojide bir rol alabileceği. Yani pozitif bir şeyi de aşırı yaptığınızda o da patolojiyi sürdüren ııı bir durum ııı
haline geliyor. Daha çok ııı bu yeni kuramla ilgili söyleyebileceğim şey bu benim. Eee peki bunun daha önce farkına varılmamış olması ııı sevinedir yani ııı bunu farklamamış için psikiyatri mi önemli değil, psikolojim önemli değil. Yani hangi taraf bunun daha çok farkına verebilir ve bunun hangi niye şimdi eder böyle bir ııı deneyim ııı den kaynaklandığına ilişkin bir bulgu elde edilmemiştir bugüne
kadar. Buna bakılmadığı için mi yoksa Şöyle ııı deneyimden kaynaklanıyor gibi değil aslında. Hiçbir şey tek nedenli değil. Şimdi ııı travmayla ııı psikopatolojinin ilgisini biliyoruz. Diyelim erken dönemde işte bir çocuk ailesinden ayrıldı, kötü muamele gördü. Iıı bu stres karşısında aktive olan kortizol sistemi ııı daha ileriki yaşlarda da daha hızlı aktive oluyor ve daha zor duruma geçiyor. Bu da ııı depresyona ııı yatkınlık getiriyor. Örneğin bu bildiğimiz bir şey. Peki bu her insanda aynı oluyor mu? Hayır, aynı travmayı yaşayan herkes de aynı değil. Yani insanı işte dünyaya geldiğinde ııı davranışlı psikologlar işte boş bir levha gibi ııı düşünür. Oraya yazılan şeyler insanın kişiliğini öğrenmelerini oluşturur ve insan bir hamur gibi çevre tarafından yoğrulur derler. Daha genetik ve biyolojik ııı yaklaşım yanlısı olan kişilerse yapıyı önemser. Aslında her ikisi de sadece biri ya da öbürü değil. Bazı insanların ama o ııı üzerine yazılan kağıt bir peluş gibi ince oluyor ve ufak bir travma onu incitebilirken hani bazı kişilerde o mukavva gibi oluyor ve çok travmatik olaylara rağmen kişide ııı gerek beyindeki o biyolojik değişiklikler daha az ortaya çıkabiliyor. Yani hem evrensel olan özelliklerimiz var hem genetik olarak, yapısal olarak her birimizin farklılıkları var. Peki hocam. Yani bizim anlayamadığımız. Hocam bir şey merak ettim şimdi. Dediniz ki ııı insanın insan doğduğunda boş bir kağıt ve bunun üstüne yazılıyor. Ancak ııı genetik olarak ya da biyolojik olarak önemli olan buradaki etken şu. Iıı bu kağıt bazılarına çok ince hemen yırtılıp ııı bozuluyor. Diğeri ise karton gibi ne yaparsa hep travmalardan kolay etkilenmiyor.
Peki genetik olarak ııı genetik materyalar ince kağıdı kalınlaştırmak mümkün müdür? Yani daha dayanıklı hale getirilen yoksa böyle doğduysa yapacak bir şey yok mudur? Biz bu modele ııı stres diyathez modeli diyoruz. Diyathez yatkınlık, genetik ııı biyolojik yatkınlık, beyinsel yatkınlık, stres de onun üzerine eklenen gerek biyolojik, gerekse ııı psikolojik stresler. Biyolojik stres derken şunu kastediyorum. Örneğin esrar kullanımı işte psikoz gelişme riskini dokuz kat ııı arttırabiliyor. Psikolojik stres ne demek? Mesela çoğu kere bizde işte okula başladı, üniversiteye başladı, rahatsızlandı, askere gitti, rahatsızlandı denir. Aslında o hem biyolojik stresin arttığı, ergenlik döneminden yetişkinliğe geçiş hem de psikolojik streslerin ııı arttığı dönemdir. Şu anda bizim
bu genetik yatkınlığın getirdiği ııı yapıyı şu an için modifiye edebilecek, değiştirebilecek bir yöntemimiz yok. Zaten aslında tıbbi etik açısından da hani genetik olarak efendim daha uygun kişiler ııı işte hayatta kalsın veya öyle çocuklar dünyaya getirsin. Bu zaten öjenizm ııı denilen bir şey. Yani o çok zor. Ama var olan genetik materyali manipüle etmek için aslında elimizde var olan
nedir? Iıı çevresel etkenleri manipüle etmek. Yani bir çocuk ııı diyelim doğuştan ııı işte utangaç ya da insanların yaklaşık yüzde ellisi doğuştan depresyona eğilimli daha karamsar. Insanların yaklaşık yüzde otuzu kırkı yine doğuştan kaygılı, kaygıya eğilimli. Şimdi eğer bunun üzerine bir de ııı çevresel olarak bunu daha da besleyecek, daha da arttıracak bir takım ııı şeyler eklenirse işte maalesef o
zaman ııı o daha kolay ortaya çıkıyor. Fakat burada şöyle bir ııı zorluk da var. Iıı şimdi kaygılı yapı olarak kaygılı bir çocuğun ebeveyni de yine kaygılı olduğu için psikolojik anlamda da o ııı yatkınlığı destekliyor. Çünkü ııı kaygı bozukluklarında yapılan çalışmalar şunu gösteriyor. Çok detaylı ııı daha çok tek yumurta ikizleriyle yapılan
yüzde otuz kırk oranında genetik belirleyici, yüzde altmış yetmiş oranında ııı çevresel etkenler belirleyici. Ama bir ııı bipolar bozukluğa gittiğimizde yüzde seksen doksan genetik etkenler önemli, yüzde on yirmi çevresel etkenler. Işte şizofreni de yüzde altmış yetmiş civarı ne bileyim depresyonda yüzde altmış civarı gibi. Iıı dinamik bir denge söz konusu şu an için elimizden gelen şey o
eylemde olan ııı kişilerin işte eğer tespit edilirse veya aileler o konuda bilinçli davranırsa çocuktaki o eylemi yükseltecek değil de azaltacak yönde bir ııı erken yaşam ortamı ııı çocuklu olan ilişkide onun o eylemlerini ııı köreltecek, güçlendirmeyecek bir takım tepkiler verirlerse şu an için yapabileceğimiz şey o tabii bunun için de ailelerin o konuda bilinçli olması gerekiyor. Sağ olun hocam ııı Temel hocam bir şey sorar mı? Tarık. Tarık hocam ııı ne karıştırıyorum? Niye karıştırıyorum? Çünkü eee Temel Yılmaz var biliyorsunuz. Bizim aynı zamanda yazarımız. Bir an karıştırdım. Çok özür dilerim. Iıı şimdi arkadaşlar altında psikiyatrist yazıyorlar. Doğrusu psikiyatr mıdır, psikiyatrist midir? Yani nece konuştuğunuza bağlı Fransız ekolo psikiyatrist, psikiyatrist bence bu çok önemli bir bazı izleyicilerden şey ilgili de yanlış yazıyorsunuz diye. Yani. Ben de karar veremedim o yüzden ııı sözleri de baktım. En güzel doğru. Hastalıkları uzmanıdır. Iıı. Bu ııı şey konusunda bu genetik konuda bir ııı Hakan hocanın söylediklerine bir ııı kartta bulunmak isterim. Çok güzel özetledi. Şimdi yeni bir kavramda epigenetik değişiklikler. O ne demek? O şu demek yani bir kimsenin genetik olarak bazı yatkınlıkları ve ııı farklılıklar oluyor. Bir de yaşam olaylarıyla beraber genlerin ııı şimdi çok ııı tıbbi şeyine girmeyeyim. Iıı görüntüsünde bir şeklinde bazı değişiklikler yaratılıyor. Mesela işte bir ııı belli kimseler ııı diyabetle ilgili bir genetik şeysi yok. Fakat yaşam olayıyla ııı yine biraz önce söylediğimiz gibi o ııı nöroplastik değişiklik beyin deki ııı kalıcı değişikliklerle epigenetik değişiklik olduktan sonra bir
süre sonra genetik yatkınlıklar oluşturabiliyorlar. Yani sonradan değişmiş gen yapısı. Evet. Yani ııı çocukluk ergenlik çağında çok ııı duygusal yoğunluğu çok ııı kuvvetli yaşantılar kişi de epigenetik değişiklikler yaratarak sonraki nesillere de etki yaratma eğilimi ııı gösteriyorlar. Şimdi belki biraz önce söylediklerimizin daha iyi anlaşılır olması açısından bugün psikiyatrik problemler
insanlar çok pozitif çok çok olumlu yaşantılar yaşadığı için ortaya çıkmıyor. Psikiyatrik semptomları bu anılar şekillendiriyor. Psikiyatrik problemi olan psikiyatrik rahatsızlığı olan her insanda baktığımızda belli bir oranda stres, olumsuz yaşam olayları ııı gelişiminde ııı temel ihtiyaçlarının karşılanmaması gibi belli bir oranda stres oluyor. Bizim şimdiye burasını biliyorduk. Bizim şimdiye kadar
ııı ortaya koyamadığımız şey bu kimselerin hiçbirinde spesifik bir risk faktörü bulamadık. Ne oluyor da A kişisi ııı bir işte ııı takıntı problemi oluyor. Obsesif komposis bozukluğu B kişisinde yeme bozukluğu oluyor. Niye birçok işte sıkıntısı olan insan intihar etmiyor da bu kişiler intihar ediyor. Bunların semptomları şekillendiren ve de semptomların o basıncını devam etmesini ve kişinin yanlış olduğunu bile bile bunu değiştiremiyor olmasını ııı bu bu yaklaşımda ek olarak açıkladık. Ki bu bizim tedavimiz açısından çok önemli. Peki mesela bir vatandaşımız izleyicimiz ııı şöyle bir şey diyor ki ııı eşim yaklaşık otuz yıldır obsesif komposis bozukluk hastası. Evet. Beyin elektrisel akım şeması ve buna göre ilaç dergileri, hipnoz, grup
terapi ve tabii ki pek çok çeşitli ilaç ııı tedavisi yöntemlere başvurdu. Bu tedavilerden elde ettiğimiz kazanç yani psikiyatrik ııı kazanç yüzde onu yirmi iyi geçmedi. Çok çaresiz bir süreçte otuz yıl geçti diyor. Bilim çaresiz mi hakikaten bu ııı psikiyatrik bozukluklar karşısında? Yani şöyle söylemek lazım ııı obsesif komposis bozuklukların belli bir oranda tedavi ediliyor. Bu altmış yetmiş seksenlere varan ııı kişi ne kadar erken başvurursa
ııı belli bir bölümünde zaten ııı yetersiz kalıyoruz ve bunun için ııı semptomları oluşturan beynin kodlarını çözüyoruz. Peki mesela küçük takıntıyla obsesif komposis bozukluk arasındaki fark nedir mesela? Mesela ben çocukluğundan beri yolda yürürken çizgilere bastırmaya gayet ederim. Evet. Şimdi bu bu zararsız bir takıntı. Aynen. Iıı ama bunu abartabilirim de. Buradaki çizgi nerede ayrılır yani ne zaman anlaşılır o? Eğer kişi bunu ııı yaşantısında ciddi bir sorun
çıkarmasına rağmen kontrol edemiyorsa durduramıyorsa ve artık yaşamının çeşitli alanlarında ııı işlevsel bozukluklar yapıyorsa yolda çok çizgi var. Ben o odadan yürüye mesela giriyorsam eğer. Evet yani o saati o da bir saatte yürüyorsanız iki dakikalık yolu ya da bunun için artık ııı çok ııı bunu yapamadığınız için yolda çok çizgi var ben yola çıkmayayım diyorsam. Eğer çıkmamaya başlıyorsanız o zaman ııı bir problem haline geliyor. Zaten psikiyatrik problemle
sağlıklı davranış böyle bir noktadan sonra artık problem değil bir geçiştir. Biz onun için eee bu tür problemli davranışları anladığımızda belirli nasıl çalıştığını da çok daha iyi anlayabiliyoruz. Eee nelerden hangi davranışları eee ortaya koyduğunu anlıyoruz. Eee Peki mesela geçmişinde hiç reklam arasın çocuklar soruyu söyleyeyim sonra eee reklam ederiz. Geçmişinde hiçbir
travmatik ııı bozukluk olmayan hiçbir travma yaşamış insanlarda da psikiyatrik psikolojik rahatsızlıklar olabiliyor diye ııı biliyoruz. Mümkün müdür bu yoksa ııı bilmediğimiz ve keşfedilemeyen bir travma muhakkak var mıdır? Zaten zaten bizim en zorlandığımız alanda burası. Travma ile semptom arasında bağlantıyı kurduğumuz zaman bunu anlıyoruz. Ama travma belli bir şiddette olmayan ııı ama
yaşantısında çocukluk ergenliğinde belli bir oranda stres yaşamış kimseler de ııı psikiyatrik problem çıktığı zaman o bağlantının neden o kişiyle tam da o çıktığını anlamakta zorlanıyorduk. Şimdi burada şöyle de anlamak lazım. Şimdi bizim pozitif bir yaşantı kişinin o andaki durumuyla çok iç içedir. Siz diyelim bütün derslerden hep ııı yüz alıyorsunuz. Iıı bir sonraki sınavdan da yüz alıyorsunuz. Bunun sizin için ödül değeri veya pozitif yaşantı değeri çok yoktur. Çünkü beklediğinizle aldığınız arasındaki farka bakıyoruz. Ama diyelim bir başka arkadaşınız işte kırk alıyor eğer elli almazsa işte okuldan atılacak tamirciye gönderecek vesaire gibi o tamirci çırağı olacak tamirciye benziyor tamirciye gönderemeyecek. Aynen. Eee o kişi elli beş aldığında siz yüz aldınız o elli beş aldı aradaki fark aradaki fark aslında o sizin ödülünüz daha yüksek ama onun ödülü çok daha yüksek. Çünkü onun için hayati önemi var. Daha fazla. Kaygısı var. Onun için o yaşantı onda çok daha güçlü bir etki yaratıyor. Çok güçlü bir öğrenme yaratıyor. Eğer o öğrenmeyi hayatının ileriki döneminde ııı başka problemleri çözmek için kullanabiliyorsa bu bir semtoma dönüşmüyor. Ama o öğrenmede diyelim işte bir futbol karşılaşmasında veya herhangi bir yaptığı bir şeyde sadece o davranışını tekrarlıyorsa bu zaman takıntılı davranış ortaya çıkıyor. Veya işte yeme bozukluğunda ııı çocuklar ııı her çocuk birçok genç kız kilo vermeye çalışıyor. Kilo veremeyenler de yeme anoreksiyo olmuyor. Kilo verebilenlerin de bir kısmında anoreksiyo oluyor. Onun da etkisi o anda eğer o kiloyu verme onun hayatı için kendini gerçekleştirmesi için çok aşırı bir önem kazanmışsa hayatın diğer alanlarında ortalamadan daha fazla stres varsa o yaşantı aşırı bir olumlu etki yaratıyor ve sonra o davranışını kilo verme davranışını yemeyi reddet yemeği reddetmeyi durduramıyor. Yani pozitif yaşantılarda A çok güçlü yaşantı olacak B bunu yaratan o zaman o pozitif yani ne kadar travmanın illa da çok belirgin çok yüksek düzeyde olması gerekmiyor. Çok küçük ııı bir şey de olabilir farkına varamayacağımız. Ama hayatında da belli bir oranda o kişiyi
olanlar da önem önem taşıyor sadece. İleride problemi var. Peki bir reklam arası mı der ya? Bir reklam arası sonra devam edeceğiz. Evet Hakan Hocam’a hemen ııı bir dönmek istiyorum. Hocam şimdi birkaç şey merak ediyorum. Birincisi ııı bu konuştuğumuz
şeylerde. Iıı herkesin merak ettiği ya da tam anlamakta zorlandığı mesele şu belki de. Iıı psikolojiyle psikiyatri arasındaki sınır nerede başlıyor, nerede bitiyor? Iıı tıp fakültelerinde psikoloji bildiğim kadarıyla öğretilmiyor. Öğretiliyorsa ııı demek ki ben yanlış bilmiyorum ama bildiğim kadarıyla böyle bir ders yok ııı tıp fakültelerinde. Iıı psikolojiyle psikiyatrinin bağlantısı nedir? Ayrıldığı noktalar nedir? Iıı psikiyatri ııı neye bakar, psikolojiye neye bakar? Iıı yoksa bu bir ortak
çalışma önümü müdür bu? Iıı çünkü buradan ııı Tarık Hocamın yeni geliştirdiği mesele eee dönmek istiyorum biraz. Iıı nedir farkı ve neye göre ııı ayrılırlar? Iıı psikoloji ruh bilim demek. Iıı bir temel bilim. Aynen biyoloji gibi tıp ııı psikiyatri ise tıp fakültesi ııı eğitimi sonrası dört yıllık ihtisasla kazanılan ruh hastalıklarıyla uğraşan uzmanlık alanı. Dolayısıyla ııı psikoloji bir
temel bilim yani ııı psikiyatrik rahatsızlıklar ya da psikolojik bozukluklarla uğraşan ııı psikoloji dalına ııı klinik psikoloji diyoruz. O ikisi de tabii birbiriyle karıştırılıyor. Yani biz her psikoloji mezununu klinik psikolog zannediyoruz. Böyle değil. O da bir ııı yüksek lisans ve doktora sonrası edilen bir ııı özellik ya da nitelik. Bu anlamda da daha çok birbirine yaklaşan klinik
psikoloji ve ııı psikiyatri birbirine yaklaşıyor. Ikisi de ruhsal rahatsızlıklarla uğraştığı için. Bu arada tıp fakültelerinde psikoloji dersi temel ders olarak verilir. Davranış bilimleri ııı adı altında ııı her tıp fakültesinde ııı verilir. Yani ııı aynı zamanda o konuda da bir eğitim alınır. Ama oradaki şey ağırlıklı olarak yani psikiyatrların oda ruhsal rahatsızlıklar nasıl ortaya
çıkıyor ve nasıl tedavi edilebilir? Bu anlamda da klinik psikolojiyle örtüşen ııı bir çalışma alanımız var. Şimdi ben şunu söyleyeyim ııı psikiyatride ya da klinik psikolojide evet sorunlar var çünkü dirençli hastalar var. Ama bir genel tıbı düşündüğümüzde örneğin bir dahiliyeye göre bizim ııı tıbbi başarımız çok daha ııı yüksektir. Hani o kadar da enseyi karartmamak lazım. Iıı diyelim bir ııı bizim ilaçlar dışında ayrıca psikoterapi de
dediğimiz işte Tarık hocamın belirttiği gibi insan beyni etkileşimden de değişiyor, dönüşüyor. Şu anda bu programı izleyen herkesin beyni program sonrasında farklı olacak. Çünkü ııı hafıza oluşumu olacak. Bu programı hatırlayacaklarsa bu ne demek? Beyinlerindeki sinaptik bağlantılarda değişiklikler olacak. Yani yaşantı, deneyimler de insan beynini değiştirir, şekillendirir. Psikoterapi dediğimizde de biz bunu ııı bir anlamda ııı ruhsal sorunları azaltacak şekilde beyinde değişiklikler yapmak için sözel teknikleri kullanıyoruz. Işte psikiyatri ve psikoloji, klinik psikoloji bu anlamda da ııı birleşir. Çünkü ııı psikiyatrlar da psikoterapiyi kullanır kendi ııı çalışma alanları içinde. Klinik psikologlar da yine psikoterapiyi kullanabilir. Buradan gelen bir ııı belki de işte birbirine karıştırılabiliyor ııı ama sonuçta aynı şey için çalışan bir ııı iki ııı meslek dalı diye düşünebiliriz. Ama psikoloji temel bir bilim. Yani psikoloji ııı fakültesini bitiren bir kişi klinik psikolog değildir. Genel olarak psikolojiyle ilgili yani duygu düşünce davranış bilimi diyelim biyoloji ııı bölümünü bitiren birisi nasıl hani işte insan biyolojisiyle ilgili bir temel bilgisi varsa öyle düşünmek lazım. Peki hocam şimdi bir şey merak ederim
ben hep. Iıı işte bu travma gerginlik, stres bilmeyene falan filan bütün bunların psikolojik ııı veya psikiyatrik bozukluklara sebep olduğu ile ilgili tezleri var. Işte bunun içinde kültürel bazlar ya da sosyolojik bazlar ne ne ne kadar önemli şöyle söyleyeyim mesela Türkiye’de atıyorum atmıyorum doğru söylüyorum. Bir çocuk kurban barımında koyun
kesilirken gördü diye eyvah çocuk büyük travmaya girdi, mahvoldu, hayatı kaydı muamelesi yapılırken aynı çocuk Irak’ta önünde adam kesilirken onu görüyor ve dönüp gidiyor. Yani toplumların yaşam biçimlerini veya toplumun içinde bulunduğu ııı ahvalin çocukların ııı ya da herkesin ııı travma algısını değiştiriyor. Yani bizim çocuğun travmasıyla Iraklı bir çocuğun travması arasında ııı büyük fark var. Veyahut da Türkiye’de bölgesi olarak düşündüğünüz zaman bile terör tehdit altı yaşanan bir bölgeyle İstanbul’daki çocuğun travma ya insana travma algıları ya da travma düzeyleri birbirinden farklı. Öyle baktığınızda Irak’taki bütün çocukların sosyopat, psikopat ve her türlü obsesif komponsif veya bildiğimiz her türlü hastalığa yakalanması gerektirilirken bizim çocuklar daha çok yakalanıyorlar hastalıklara. Bu bu neden kaynaklanıyor? Iıı ya da kaynaklanıyor mu? Iıı şimdi çok güzel bir soru ııı şöyle şunula başlayayım. Bir kere ııı herhangi bir çevresel olay psikolojik bir bozukluğa neden olmaz. Etkiler, oluşumuna etkiler çünkü psikolojik bozukluklar tekrar altını çizeyim tek nedenli değil. Yani bizim en ııı biyolojik etkenle düşündüğümüz işte şizofreni bir polar bozuklukta bile çevresel etkenler söz konusu en çevresel ııı etkenlere bağlı olduğunu düşündüğümüz post travmatik stres bozukluğu ki hani bir travmaya maruz kalan kişi de ortaya çıkan bir ruhsal bozukluk. Orada da her travmaya maruz kalan da ııı ruhsal bozukluk gelişmiyor dediğiniz gibi az önce. Şimdi bir kişi de travma bir de ııı bizim açımızdan ikiye ayrılır. Bir gerçekten kişinin beden bütünlüğünü tehdit eden yani ııı var kalmasını tehdit eden işkence işte cinsel saldırı bu tür şeylere biz travma diyoruz. Ya kişinin buna bizzat maruz kalması veyahut da bir başka kişinin maruz kaldığına tanıklık etme ııı durumu da travmadır psikolojik anlamda. Bu tür travmalar sonrası kişinin post travmatik stres bozukluğu yani travma sonrası ııı bir bozukluk gelişip gelişmeyeceğini belirleyen çok değişik etkenler var. Örneğin kişinin önceki yaşantılar, örneğin biyolojik yapısı, örneğin o travmanın ne şekilde olduğu. Diyelim bir savaş ortamında olan bir travmayla barış ortamında olan bir travma aynı etkiyi yaratmıyor. Yani bir bombalama neticesiz bir ııı savaşta yaralandığınızda oluşanla sivil ııı bir ortamda ııı size denk gelmesiyle oluşan ııı travma aynı değil. Iıı mesela öyle travmatik hastalar var ki işte ııı bomba patlayıp bir ııı işte ne bileyim on yedi on sekiz kere ameliyat geçiren ve travmatik stres bozukluğu olmayanlar var. Ama bir
bacağından kurşun girip çıkıp ııı belli belirsiz bir hasar bıraktığında ııı post travmatik stres bozukluğu geliştiren var. Dolayısıyla sizin söylediğiniz şey çok önemli. Kişinin önceki travmaları, psikolojik yapısı, kişilik yapısı, daha önceki psikolojik bozuklukları, ailenin tutumu bunların hepsi o ııı olayı nasıl gördü? Mesela kurban kesilmesi olayında aile onu ııı bir ııı tören şeklinde verebilin bir ııı pozitif bir yaşantı olarak sunduğunda çocuk ııı küçük yaşta çocuk çok etkilenmeyebilir ama ııı çocuk bazı çocuklarda çok etkilenebilir. Yani burada standart bir şey çıkarmamak lazım. Iıı sadece bizim kültürü özgü değil, kültür içinde de varyasyonlar var. Yani bir efendim ııı köpeklerle güreşen çiftlikte büyümüş bir çocuğu
köpek ısırdığında fobi gelişmesiyle olasılığıyla hiç köpek görmemiş apartmanda büyümüş bir çocuğu köpek ısırdığında fobi gelişme olasılığı farklıdır. Iıı annesi köpeklerden korkuyorsa çocuğun o çocukta fobi gelişme olasılığı daha yüksektir gibi ııı çeşitli parametreler var. Genelde ııı ruhsal rahatsızlıklarla ilgili en çok düşülen hata tek bir etkene bağlı olarak ııı
düşünmek ve açıklamak. Beyinle ilgili de onu söyleyeyim. Sonuçta her şeyin beyinle ilgisi var. Yani şu anda bu konuşmayı yaparken de benim beynimde değişiklikler oluşuyor. Sizin beyninizde değişiklikler oluşuyor. Ama burada hani neden sonuç veya hani bir şeyin bir şeye eşlik etmesi onun ona neden olduğunu göstermez. Iıı bunu da dikkate almamız gerek. Örneğin yaz aylarında dondurma satışı artıyor. Boğulmalar da artıyor. O zaman dondurma satışlarıyla boğulmalar arasında bir ilişki var
diyemeyiz. Yani her korelasyon yani birlikte artan şey nedensel ilişkisi göstermez. Iıı onun için aslında psikoloji biliminde, klinik psikolojide, psikiyatride herhangi bir kuram, görüş ortaya atıldığında çok ııı ciddi şekilde biz onları araştırırız, denemelerde bulunuruz, klinik araştırmalar yaparız. Ondan sonra onları kullanmaya başlarız. Örneğin ııı işte ııı bu salgın döneminde
depresyon artıyor diyoruz. Şimdi bunu derken biz yine çalışmalara dayanarak ııı demek durumundayız. Yani diyelim şu anda benim gördüğüm depresif hasta sayısı arttı. Aa demek ki depresyon artıyor diyemem. Nasıl diyebilirim? Örneğin iki bin on yedide yapılan bir çalışma var. Aynı grupla işte iki bin yirmi bir de yapılan bir çalışma var. Orada görülüyor ki bir meta analiz bu. Işte depresyon oranı dört kat artmış.
O zaman ııı diyoruz ki bu mesela salgın dönemi depresif durumları arttırıyor olabilir gibi bir sonuca ulaşıyoruz. Yoksa hani bir iki ııı küçük gözlemle veya ııı bunlar çok yanıltabilir bizi. Genelde ııı bizim ııı psikolojide de, klinik psikolojide de, psikiyatride de tabii dayandığımız yöntem, bilimsel yöntem, bilim nedir? Işte gözlem, hipotez ve ııı test edilmesi. Aynı şekilde
tedavilerde de öyle. Obsesif kompüsik bozukluk evet ııı tedavisi bazı olgularda zordur. Ama yüzde seksen altı oranında davranışçı, bilisel davranışçı tedaviyle tedavi edilir. Yüzde elli altmış civarı ilaç tedavileriyle anlamlı oranda ııı bir azalma olur. Hani ııı burada önemli olan kişinin uygun tedaviyi ııı uygulaması yani her dirençli durumda dirençli anlamına gelmiyor. Belki de o güne kadar uygun tedavi yapılmadığı için ııı dirençli de olabilir. Hocam teşekkür ediyorum. Iıı Hocam şimdi bir şey ııı bir açığa çıkaralım o zaman. Iıı açığa çıkarınarken ııı konuşalım ııı üzerinde. Şimdi sizin bir teziniz var ve bu teziniz ııı hocanın söylediği gibi bir hipotez aslında ve test edilmeye muhtaç. Iıı bu tez bu teziniz yani pozitif anıların da ııı bir takım obsesif komposif bozuklar yaratabileceği yolundaki ııı önermenizin de ııı şu anda bilimsel olarak belki şunu güzel birincisi şunu bir ııı söyleyelim psikiyatri bizim başladığımıza göre çok iyi durumda. Yani psikiyatri şu anda iyi durumda, gayet iyi durumda ama ııı daha iyi olabilir tıbın bütün alanları gibi çok daha iyi olabilir. Böyle bir potansiyel var. Onun için şu anda oldukça iyi tedavi sonuçları var. Birincisi bunu belirtenim. Ikincisi ikincisi ııı pozitif anılar ııı hastalığa sebep olmuyor. Biz hastalığı şifrelerini çözmeye çalışıyoruz. Kodlarını çözmeye çalışıyoruz. Niye o kişi de o ortaya çıkıyor diye. O bağlantılara bakıyoruz. O bağlantılara bakarken bütün bunlar bu ııı on iki yılda ııı yüzlerce hatta iki bine yakın
çeşitli alanlarda ııı yapılan ııı ııı klinik gözlemler ve ııı neticelerle biz zaten bunu yaptık. Şu anda da Harvard Üniversitesi’nde ııı değerli dostum profesör Dost Ongür’le birlikte bunun çalışmaları devam ediyor. Dost Ucoglu katılamadı ne yazık ki. Evet. Iıı şimdi buradaki mesele buradaki mesele şu bizim ııı farklı açılımlarla beydin kodlarını çözebiliyor
olmamız lazım. Bunun için de ııı değişik açılardan meseleye bakıp önümüzü aşmamız lazım. Bugün biz görüyoruz ki insan beyni aynı ııı bilgisayarlar gibi ııı çeşitli algoritmaları çeşitli algoritmaları kullanıyor. Yani biz şunu şunun peşindeyiz. O ki bir kimse neden tam da o belirtiyi gösteriyor? Biz bunun kodlarını anlarsak mesela travmada bu bağlantıyı bulduğumuzda travmalar üzerinde çalışarak terapide önümüz açıldı. Iıı diyelim intiharla ilgili niye bir kimse işte bir kişi aşağı atlıyor öteki ııı silahla intihar ediyor tam da o şekilde intihar ediyor bunun kodlarını bulmaya çalışıyoruz. Buradaki mesele şu bu bu çalışmalarda ııı bütün bu birebir meselelerin değerlendirildiği
ve de ııı uluslararası ııı en bu konudaki en otorite kişilerle bütün bunlar ııı çalışarak değerlendirilmiştir. Zaten şu anda da bizim ııı meseleye farklı açılardan bakarak tedavi başarılarımızı nasıl ileriye götürürüz? Nasıl insanları daha iyi anlarız? Çünkü buradaki mesele şu. Böyle bir bağlantı. Anlama yöntemlerini arttırasınız. Evet. Çünkü bir
şeyi anladığımız zaman çok daha ne yapabileceğimizi biliyoruz. Şimdi ııı burada eğer biz ııı. Cagadif etkenler çıkmıyorsa bir de pozitif etkenleri de kontrol etmen gerekiyor. Yani aynen. Biz şimdi eğer bir belirtiyi travmayla açıklayabiliyorsak zaten mesele açıklayamadığımız durumda kişinin tam da neden o onları yapıyor onunla ilgili ııı bir anıların ortaya çıkartılmasıyla ilgili metodolojiyi ııı ile bunu anlamaya çalışıyoruz. Bunu anlamanın ne önemi var? Çünkü biz eğer bir travmayla bir problemin bağlantısını ortaya koyduğumuzda o kişiye diyoruz ki siz ııı ııı aslında anormal yaşadığınız bir duruma normal tepki veriyorsunuz ve sağlıklı ııı aslında siz sağlıklısınız. Fakat öteki tarafta bu bağlantıyı göremediğimiz zaman bu bağlantıyı ortaya koyamadığımız zaman kişi ya ben neden böyle bir şey yapıyorum? Niye böyle bir şey? Sorusu cevaplısız kalıyordu. Evet. Şimdi onun cevap olma ihtimali. Evet. Burada ııı şu ana kadar benim ııı şimdi hastalarım da dinliyordur. Birçok hastam da bu bağlantı bulunduğu zaman kendilerinin ııı zaten bunları işte buradaki meslektaşlarla paylaşıyorum ve bunun şeyini ııı bu bağlantı bulunduğu zaman kendilerinde mantıklı hale geliyor, kontrol etmeye başlıyorlar, iyileşmeler sağlar. Nedenini öğrenince kontrol edebilmek daha mı kolay oluyor? Eee evet çünkü zaten nedenini
bilemezseniz nedenini bilemediğinizde zaten sizde bir yabancılaşma hissi yaratıyor. Etraf diyor ki ne tuhaf bir durum. O bağlantıyı görülüyor olması. Şimdi buradaki mesele bir ııı bizim tıbın her alanda olduğu gibi mümkün olduğu kadar yeni açılımlarla bunların ııı bunlara bu bu şekilde bakarak insanlara nasıl daha iyi yardımcı olabiliriz? Onun ııı şey içerisindeyiz. Zaten bu nedenle ııı Hakan Hoca olsun ııı diğer ııı psikiyatrist meslektaşlarında beraber bütün bunları her türlü bilimsel perspektifini de değerlendirerek neticelerini değerlendirerek ııı bu açılımları yapıyoruz. Peki hocam bir başka konuya geçelim mi? Lütfen. Iıı şimdi intihar. Intihar konusunda psikiyatrinin oldukça çaresiz kaldığı anlardan bir tanesi. Yani intihar eğimleri, eğilimleri tespit
edilebiliyor. Ama bu bu tespit ııı kişileri intihardan ııı alıkoyma konusunda çözüm bulmada çok da etkili olmayabiliyor. Iıı evet bu kişi intihar eğimi diyorsunuz. Fakat intiharı eğimli olduğu ile ilişkiyle olduğuna ilişkin yapılan tedaviler genellikle olum sonuç vermiyor ve intihar teşebbüsleri ve belki sonunda başarılı oluşan bir intihar ııı gerçekleşebiliyor. Intiharın mekanizması ne? Aynı
mekanizmayı burada da kurabiliyor muyuz? Yani. Şimdi ııı intiharla ilgili biz bugüne kadar ııı açıklama modellerimizde ııı bir risk faktörü ortaya koyamadık. Yani şunu açıklamakta şunu açıklayamadık. Insanların yüzde on beş yirmisi hayatlarında bir kere ııı ölmek istiyor veyahut da intihar etme düşüncesi geliyor. Fakat yüzde kaçına? Yüzde on beş
yirmilere kadar ııı bu insanların aklına geliyor. Fakat yüz bin de on dört mesela Amerika’daki orandır. Bizde yüz binde beştir. Her yıl dünyada sekiz yüz bini ila bir milyon insan intiharla ölüyor. Her yıl. Çok ciddi rakam. Evet. Eğitimden ölen sayısı da hemen hemen aynı. Iıı biz neden şimdi en ağır sorunu olan insanlar intihar etmiyorlar. En ağır depresif olan insanlar da intihar etmiyorlar. Depresyon
bir risk faktörü ama ııı depresyon depresif olup ııı intihar edenlerin oranını çok çok az. Speksik neden bir kimse biz o intihar düşüncesinden intihar eylemine geçişi ve o o kişinin o anda o o ııı sarmanın içine girdiği zaman neden çıkamadığını ııı bugüne kadar ortaya koyamadık. Burada son yıllarda yapılan çalışma da şu görülüyor. Spekifik olarak
intiharı. Intihardan önce kişi zihninde zihninde nasıl intihar edeceğini çok net bir şekilde şekillendiriyor. Yani sorduğunuzda intiharı kafasında kurguluyor nasıl yapacağını. Evet. Bir de hatta simüle ediyor. Yani mesela işte yüksekten atlayacağım diyen kişilere sorduğunuzda tam olarak size nasıl atlayacaklarını zihinlerde tarif ediyorlar. Buna ııı flash forward deniyor ııı şeyde bir holbs’ün şeyisinde. Şimdi bir
başka problem de kişi bu sarmala girdiği zaman her ne kadar hayat kötü vesaire diyor. Çok güçlü açıklamaları var. Ama üç ay sonra şartları değişmediği halde ya o zaman saçmalamışım, çok da doğru düşünmemişim diyor. Ben genel olarak intiharlardan bahsediyorum. Yani o o anda konuşmaya çalıştığınızda durdurmaya çalıştığınızda çok zorlanıyorsunuz. Bir bir basınç bir o o yönde söylemlerine baktığınızda aslında intihar etmek istiyorum, ölmek
istiyorum, işte gitmek istiyorum, kurtulmak istiyorum diye büyük ölçüde bu düşünceler oluyor. Şimdi burada bizim eee ve de intihar mesela bir eee birkaç kere intihar girişiminde bulunmuş insanların beyinlerindeki yapıya bakıldığında eee düzenli kokain kullanan insanların beyinleriyle çok benzeşiyor. Yani o eee hazla ilgili pozitif eee
aktivitelerle ilgili eee kişi de ki bu Don Rowsky’nin bir çalışmasıdır. Eee birbirine çok benzediği görülüyor. Eee buradaki şey eee bizim eee ortaya koyduğumuz yaklaşımda o mesela bir kişi nasıl işte atlayacağını zihninde canlandır canlandırdığı davranışla geçmişte travma varsa bakıyoruz o ol olmadığı noktalarda ki genellikle spesifik o bağlantıyla olmuyor. Kişinin geçmişinde birçok
yaşantı oluyor. Onunla geçmişteki en pozitif yaşadığı pek pozitif yaşantılar arasıyla aynı davranışlar arasında eee eee aynı davranışları gösteriyor. Yani kişinin aslında o anda atlama şeklinin seçimi geçmişte kendisini çok çok pozitif hissettiği, çok güçlü, çok iyi hissettiği bir durumla örtüşüyor. Bu şu demek insan beyni insan beyni bir zorlukla
karşılaştığında geçmişte ona katkısı onun iyi hissettirmesiyle en yüksek eee öğrenmeleri farkında olmadan otomatik olarak oraya getiriyor. Kişi aslında o hareketi yapmak isterken eee kendini iyi hissettiği geçmişteki bir hareketi tekrarlamak üstüye intihar sırasında. En başarılı tabancayı dışarıdan ne yapıyor? Baktığınızda o tabancayı nasıl ateş ettiğin dahi çok örtüşüyor. Eee genelde şey değil mi mesela hep olumsuz şeylerden eee yola çıkılır. Yani ne bileyim işte eee babasıyla sorunu varsa babasının koltuğunda intihar eder falan gibi. Şimdi şöyle bu bu kişinin intihar düşüncesinin nedeni. Fakat intihar düşüncesinden intihar davranışına geçişte ki o basıncı, o durdurulamaz sarmalı ne ortaya çıkartıyor onu anlamaya çalışıyoruz. Yani bu bu kimselerin hayatlarında belli bir oranda sıkıntı oluyor. Eee fakat bu arada insan beyni o anda kendisini en iyi hissetmek için çağırdığı o öğrenmeyi davranışı hatalı bir kodlamayla aslında onu tekrar etmek isterken işin içerisinde intihar düşüncesi girdiği için intihar eee eylemine geçiyor. Buraya kadar aslında bir şey eee bir hani bir bir düşünce bir
yapı. Ama enteresan olan ben otuz beş yıldır eee intihar konusuyla çalışıyorum. Avrupa Psikiyatri Birliği’nde intihar eee önleme eee komisyon üyesiyim. Enteresan olan burada bu bağlantıyı gördükten sonra intihar eylemli hastaların da çok ciddi bir intihar düşüncelerini çok ciddi bir kontrol etme eee şeyleri ve o o bağlantıyı gördükten sonra
eee bir o anda eee ben eee artık o düşünce geldiğinde o pozitif anıyı hatırlıyorum deyip eskisi gibi olmuyor şeklinde çok belirgin. Yani bu bunu ben bu konuyu buraya getirmemde hastalarımın eee etkisi çok vardır. Yani kendilerinin söylediği yüzde yetmiş seksen çok daha kolay durduruyoruz. Yüzde yirmi yüzde otuz etki etse her yıl iki yüz üç yüz bin insan hayatıdır. Çünkü şimdi bir izleyici eee bir hanımefendi yollamışlar ki sekiz gündür uyku düzenimi bozuk uyuyamıyorum. Bir de vesvese gelmeye başladı. Vesvese ne demek tam olarak? Eee endişe, evham. Eee sürekli içinde intihar, ölüm gibi kelimeler eee geçiyor. Değişik değişik farklı intihar şekilleri eee hayal ediyorum. Bugün yemekte bile son yemeğim dedim. Acil cevap verirsiniz. Sevinirim. Depresyon sebep olur mu? Aslında günah ama elimde değil sürekli böyle
düşünüyorum. Eee mesela diyor ki değişik değişik. Bir kere uykusuzluk çok ııı çok ciddi bir şekilde bir sıkıntı yaratıyor. Önce uyku tabii. Bir de tabii buradan ııı uzaktan tedavi yok. Tavsiye vermek en yakın ııı uzmanla ııı en kısa zamanda hatta bu gece görüşmesi çok tavsiye ederiz kendisi. Evet televizyondan tedavi ııı ne yazık ki yapmıyoruz ama şu açıdan sordum bunu ııı bu cevabı zaten siz söylemesiniz ben
veriyorum da eee değişik değişik intihar yöntemleri aklımdan geçiriyorum diyor. O değişik değişik. Aynı kişi de farklı farklı yöntemler zihninde canlandırabiliyor. Onların tek tek bağlantıları ile ilgili eee bakılıyor. O bağlantılar bunu o bağlantılar kendisine aktarıldığı zaman intihar düşüncesi kafasından silinmeye başlıyor. Yani bakın burada şimdi tedavi sonuçlarıyla ilgili benim sadece şimdiye kadarki hastalarımla ilgili ama ben çok ııı uzun yıllar bu işin içerisindeyim. İsviçre’de krize müdahale merkezini yönettim. Yüzde altmışı intihar eğilimiydi benim hastalarımın. Eee burada eee bir tedavi sonucundan ziyade eee bu meseleyi eee bizim eee zaten eee meslektaşlarımla bu alanda çalışmaları hızlandırdık. Eee bu alanda da bir eee geniş bir çalışma ve eee eee bir an önce bu konuda ilerlemek istedim. Peki bunu bir de Hakan Hoca’ya eee soralım. Hakan Hocam siz ne diyorsunuz bu intihar eğilimi ve intihar yöntemi
seçiminin eee çağrışım ııı ile ilgili olarak ve ilginç bir şeydir mesela. Eee hocam da oranları verdi. Refah toplumunda da intihar oranını aslında daha yüksek. Yani eee hani rahat mı battı? Iıı dilebilecek bir ııı oran var baktığınız zaman ııı intiharda. Iıı bunun nedeni nedir? Iıı ve ııı intihar önlemede neden başarısınız? Şimdi intihar da aslında diğer ııı ruhsal sorunlar gibi çok boyutlu ama
temelde yani ben bilissel davranışçı kuram ııı ışığında bakma ııı kendi bilgilerim o yönde olduğu için o alandan bakayım. Bizim ııı daha çok ııı araştırmalardan bildiğimiz intihar ııı eğilim olan ya da intihar eden hastalarda umutsuzluk, bilissel ııı katılık yani çok katı bir takım inançlara sahip olmak kendisiyle ilgili dünya ile ilgili, gelecekle ilgili örneğin hayat kötü hiçbir şeye düzelmeyecek, ben yetersizim, beceriksizim gibi ve kötü sorun çözme ııı becerisi görüyoruz. Şimdi ııı aslında ruh sağlığı profesyonelleri açısından intihar bir sorun ya da genel olarak insanlık için bir sorun ama o eyleme başvuru açısın ııı başvuran kişi açısından baktığımızda aslında bir çözüm gibi görünür. Dolayısıyla ııı intihar girişiminde olan kişiye biz baktığımızda psikolojik olarak yaklaşık ııı yirmi iki yıl ben
de ııı genel hastane psikiyatrik kliniğinde çalıştım. Intihar girişiminde bulunan her hasta da muhakkak psikiyatri konsültasyonu istenir. Işte onları girişim sonrası ııı görürüz. Hasta perspektifinden hani bir çözümdür. O neyi çözecek diye baktığımızda ya bitmeyecek bir acıdan kurtuluş hani bedensel olarak sürekli acı çektiğinizi düşünün. Onun ruhsal versiyonu gibi. Işte ııı içimdeki deniz diye bir film vardı. Iıı orada işte bir yatalak kişi anlatılıyordu. Iıı ötenazi hakkı için uğraşıyordu. Hani öyle düşünün. Orada fiziksel bir zorluk vardı ve ölerek kurtulma. Burada da psikolojik bir acı hali ve o acıyı sona erdirme. Bunun dışında ikinci gördüğümüz ııı çözülemeyecek bir yaşam sorunundan kaçış. Işte ııı karnesinde zayıf olan çocuk intihar etti. Işte ııı erkek arkadaşından ayrılan genç kız
intihar etti vesaire gibi haberler ııı görüyoruz. Bunlarda da daha çok işte o çözülemeyecek yaşam sorunundan kaçış gibi. Bunun dışında bir de depresyonda ııı ya da şizofrenide gördüğümüz aslında en çok intiharla ölüm şizofrenik hastalarda olur. Yüz ııı şizofreni hastasından bir tanesi maalesef intihar sonucu kaybedilir. Ama totalde sayı olarak baktığımızda intihar edenler arasında depresiflerin sayısı en fazladır. Çünkü depresyon ııı toplumda görülmesi yüzde on civar iken ııı işte şizofreni yüzde birdir. Şimdi intiharla ilgili biyolojik anlamda da bildiklerimiz var. Biyolojik anlamda bildiğimiz ne? Beyinomorilik sıvısında serotonin düzeyi düşük bulunuyor. Bu yine sebep midir, sonuç mudur ama sonuçta serotonin işte dürtüsellikle ilgili bir ııı nöro transmitler yani sinirler arası ileti maddesine ııı verdiğimiz at. Bu hastalarda ııı böyle bir biyolojik bulgumuz var. Yine ııı Tarık hocanın bahsettiği alanla ilgili yani intiharla ilgili imajlar bu imajların etkisi ııı bilisel davranışçı terapist bu konuda çalışan imajlarla çalışan Emile Holmes ııı adında bir İngiliz ııı terapistin ııı klinisyen bilim insanının bulduğu bir bulgu genelde intihar eden
bireylerde pozitif bir takım ııı imgeler oldu. Yani ııı intihar edip işte acılar sona eriyor, kurtuluyor, rahata eriyor ııı gibi bir ııı bir takım imajlar eşlik ettiği bilgisi var. Işte Tarık Hoca da yine o alanla ilgili çalışmalar ııı yürütüyor. Sonuçta ııı şunu bilmemiz gerek, intihar şu ya da bu şekilde psikolojik yöntemlerle eğer altta yatan bir rahatsızlık varsa o rahatsızlığa
ilişkin tedaviyle azaltılabilir bir şey. Çünkü ııı az önce söylediğim gibi hani pek çok intihar eden hasta ile görüştüğümüzde işte bir saat, iki saat, üç saat önce intihar etmiş konuşuyorsunuz. Yaklaşık yüzde sekseni doksanı şunu söyler, iyi ki kurtulmuşum. E peki o anda ölseydi ne olacaktı? Aslında anlık bir karar ama sonuçları maalesef geçici ve geriye dönmeyecek. Işte biz ııı terapide de bunları
hasta ile intihara dönük psikoterapide konuşuyoruz ama bir grup var ki işte bizim ııı duygusal olarak ııı dengesiz kişilik ııı personal ııı bir kişilik problemi olan işte Amerikan literatüründe borderline kişilik denilen bir durum var. Onlarda böyle tekrarlayan intihar girişimleri sürekli ııı kendine zarar vermeye dönük eylemler oluyor. En çok zorlanılan hasta grubumuz onlar ve işte
bipolar ve ııı şizofrenisi olan hastalar tabii onlarda da gerek terapi gerekse ilaç müdahaleleriyle bir oranda azaltılabiliyor. Peki teşekkür ediyorum. Hocam başka bir şey geleceğim şimdi. Hep beyinden bahsediyorum. Beyin, beyin, beyin, beyin, beyin ııı fakat şimdi vücudumuzu kontrol eden şey sadece beyin değil. Ya da beyni kontrol eden şey sadece beyin değil. Beyin yani bizim ııı yaşam mekanı
içerisinde önemli şeyden bir tanesi de hormonlar. Iıı ve ııı beyine giden hormonlar beynin mekanizmasını da çalışma biçimini de etkiliyorlar. Hep beyinden mi yoksa hormonlarımızı salgılamamızı sağlayan birtakım bezlerin de acaba bizim psikiyatrik veya psikolojik sorunumuzun etkisi var mı? Yani ne bileyim böbrek üstü bezini aldırdıktan sonra daha iyi olan veya daha depresif olan olabilir ya da ne bileyim ııı tiroitleriyle ilgili sorun yaşayıp tiroit tedavisi
gökyüzünden sonra depresyonu azalan veya tam aksine artan ııı olabilir. Buna hiç bakılıyor mu psikiyatride? Tabii ki bunlar çok ııı çok güçlü bir şekilde araştırılıp çok ııı iyi bir şekilde de tetkik ediliyor ve düzenli olarak da dikkate alınıyor. Mesela işte ııı siz bahsettiniz. Tiroit ııı ile ilgili ya da demireksikliği ya da başka birçok ııı
açıdan işte kortizon ııı ile ilgili hormonal birçok ııı problem fiziksel birçok problem bütün bunların hepsi ııı tıbbi olarak bir problem olduğunda ııı psikiyatride bunun fiziksel bir nedenden kaynaklanıp kaynaklanmadığı çok iyi bir şekilde araştırılır ve tek taraflı yapılmaz. Mesela işte diyorum bir uyku apnesi varsa bile bu ııı bu dahi ııı kişi de
başka ııı psikiyatrik problemleri yola çağır. Dolayısıyla bir şikayet olduğunda psikiyatır önce ııı fiziksel sebeplerle açıklanabiliyor mu? Fiziksel sebeplerin ııı buna etkisi vardır. Var mıdır? Yok mudur? Ona bakar ve ııı çok muhakkak bakılıyor yani. Kesinlikle. Yani sadece değil diğer ııı bütün şeyde tabii ki ııı bir tiroitle ilgili bir sıkıntı
olduğunda ııı ilgili uzman ııı değerlendir ve ortak çalışılır. Bütün bunların çok detaylı olarak bakılır. Çünkü ruhla beden birbirinden ayrılan ııı şey değildir. Bizim psikolojik sıkıntılarımız fiziksel sorunlara yol açabilir. Fiziksel sorunlarımız da psikolojik etkenlere yol açar. Bunların hepsi detaylı değerlendirilir. Şimdi hemen bir vatandaşımız ııı şöyle söylüyor. Fatih Bey saygılar. Böbrek üstü bezlerinden biri cerra olarak alınan iki yakınımda depresyon hastası.
Depresyon ve böbrek üstü bezler arasında kortizol hormonu salgısıyla neyle ilişkiler birbirine bir ilişkiler birim diyor mesela hemen. Bunun ııı ve tahliller yapılır. Bu ııı bağlantıya bakılır. Kortizon ne işe yarar? Iıı yani bu kortizon ilaç olarak da kullanılır. Kortizon kullanan kimseler. Kortizol. Eee kortizol bir hormondur. Hormon açısına bakılır. Neye yarar? Eee bunu herhalde dahiliyeciler en iyi şekilde ııı bilirler. Birçok açıdan fiziksel birçok
etkisi var. Ama mesela biz bir hastamız bir kortizon ııı tedavisi gördüğü zaman o kişide depresyon olması hatta psikoz ııı gibi belirtiler dahi olması mümkündür. Mesela doğum kontrol haplarının dahi işte birtakım psikolojik yan etkileri vardır. Ilaçların çeşitli ııı mesela menstruasyon döneminin ııı psikolojik etkileri vardır. Bu ilişkiler çok detaylı olarak zaten bakıl bakılması da
lazım. Çünkü öteki türlü tedavi eksik kalır. Evet burada intihar eylemli olduğunu söyleyin izleyicimizle hemen bir ııı psikolojik ııı danışman ııı izleyimize yönlendirdim ııı inşallah olumlu bir ııı sonuç elde edebilirler. Peki hocam en çok rastlanan rahatsızlıklar ııı nelerdir? Yani bunların biçimleri mesela en fazla ne bu araştırma yani sizin
şahsiye dediğimizi söylemem. Araştırmalara göre en fazla rastlanan psikiyatrik, psikolojik bozukluk hangisidir? Iıı yani ııı bu kaygı bozukluğu ve depresyonu en sık görülür. Iıı kaygılar çok çeşitli kaygılar ııı ııı var alt grupları. Depresyon yine çok sık görülüyor. Iıı dünyada en sık görülen hastalıklar listesinde çok mu hapıyanlara çıkıyor? Bu giderek artıyor mu depresyonun görülümü sıklığı? Iıı arttığı görünüyor. Bunun birçok sosyal ııı ekonomik ııı sebebi var. Bunun işte ııı batı toplumlarında daha çok artıyor. Ya da diğer toplumlarında başka sıkıntılarla artabiliyor. Savaşlar vesaire o bölgenin ııı başka bir takım ııı yaratılış sıkıntılarla da artabiliyor. Ama ııı ekonomi yani batılaşmayla beraber insanların yalnızlaşması
o duygusal ııı bağlantıların ilişkilerin eksikliği bütün bunlar. Tabii şimdi yeni dünyada bu ııı dijital dünyada ııı başka bir sosyalleşmeye geliyor. Başka etkiler altındayız. Bunların hepsinin araştırılıp bakılması lazım. Iıı ama sosyal olarak izole olmak ııı uzun süreli kaygılar altında yaşıyor olmak, gelecek korkusu gibi bir takım sebepler her zaman için
sosyal izolasyon etkili değil mi? Sosyal izolasyon çok etkili. Bakın ben size şöyle bir örnek vereyim. İsviçre’de biz ııı standart olarak hastalarımıza ııı en son ne zaman bir arkadaşınızla görüştünüz diye sorardık. Yani bir ay önce bir arkadaşımla görüştü dediyse bunu normal kabul ederdik. Yani bir işte yalnız yaşayan birisi için. Halbuki ııı bizim toplumumuzda her gün telefondaşılır, gidilir, gelilir, komşuyla gidilir, gelilir. Tüm bunlar ııı çok ııı farklı etkiler yaratıyor. Iıı uyaran eksikliği, ilişki eksikliği her zaman için risk faktörüdür. Peki mesela burada bununla ilgili mesela görüşler farklı. Geniş aile geniş aile stres ve ııı depresyonu arttırıcı bir etkimidir yoksa azalışı bir etkimidir? Aile bireylerin kimler olduğu ve nasıl insanlar olduğu ilginç. Kesin net bir şey yoktur yani burada. Yok. Ama bakın enteresan bir şey. Mesela yapılan araştırmalarda ııı aile içi şiddetin ııı çekirdek ailelerde daha küçük ailelerde daha çok olduğu, geniş ailelerde daha az olduğu. Çünkü tanıklar yapmak zor. Bir de etraftan kontrol ediyorlar, sakinleştiriyorlar. Eee ama işte ııı tabii ailenin ne kadar bazılarında da şey var grup halinde şiddet var. O da tabii çok korkunç. O daha da kötü. Bu ııı burada ııı onun ııı çok
olumsuz etkisi oluyor. Yani burada aslında insanların yapısı, ilişki biçimi duygusal olarak birbiriyle olan ilişkileri eee ve birbirlerinin psikolojilerinin eee duygusal durumlarının da gösterdikleri özen eee çok önemli ııı yaşanan ortamdaki stresin eee kontrol edilmesi için. Evet. Hakan hocam şimdi bir şey sormak istiyorum. Eee aynı soruyu
ııı yuva soracağım ama ııı psikiyatrik hastalığı olanların hemen hemen hepsinin ııı geçmişlerinde diğerlerine göre daha fazla sıkıntı, daha fazla stres olduğu ııı bir gerçek. Ancak stres ve sıkıntının ııı travmaların da ortaya çıkardığı hastalıklar ise tamamen farklı ııı olabiliyor. Birinde takıntı oluyor. Birinde ııı bipolar bozulur. Bu bunun sebebi ne?
Yani bunu sebebi tamamen genetik yapımıdır yoksa ııı bu ııı travmaların veya stres ııı baskıların çeşitlerinden bir kaynaklanır. Evet. Genelde ııı kaygı bozuklukları için kabul edilen şey ortak aktarılan bir genetik özellik var. Işte o genetik özellik arasında bir ııı bizim serotonin transporter geni dediğimiz bir gem var. Bunun kısa ve uzun iki varyantı
var. Eğer her iki gende diyelim işte kısaysa bu kişiler depresyona daha eğilimli oluyor. Işte biri kısa biri uzunsa orta düzeyde. Işte ikisi de uzunsa ııı aynı düzeyde stresle daha az depresyona giriyor. Iıı bu ortak aktarılan şey hani bir duygu durum bozukluğu dediğimiz depresyon bipolar için bir ortak genetik ııı aktarım var. Kaygı bozukluklar için ortak genetik aktarım var. Ama aynı zamanda
duygu durum bozuklukları ve bipoların şizofreniyle de akrabalığı var. Yani şunu diyebilirim. Çok özgür olmayan bir genetik bir yatkınlık söz konusu bu genetik yatkınlık erken çevresel olaylar, travmalar ve öğrenmelerle ııı kendini değişik belirtilerle gösterebiliyor. Bunların içinde ne olabilir? Işte model alma olabilir. Anne baba obsesif kompüsif ise ııı ona daha yatkın hale geliyor. Yine ııı diyelim aşırı koruyucu kollayıcı, evhamlı aile ama beraberinde ilgi ve şefkat yok. Yani sürekli uyarı var. Işte dikkat et, üşütürsün, dışarı çıkma, yabancılarla konuşma, sürekli bir aşırı ııı şey var yani ııı ilgi ve şefkatın eksik olduğu bir aşırı koruyucu kollayıcı ortam ııı tabii bu işte yaygın kaygı bozukluğuna eğilim getiriyor. Annenin babanın çok kuralcı, çok titiz, işte mükemmeliyetçi olduğunda bu ııı efendim obsesif kompüsü bozukluğa yaygınlık getirebilir. Hata kabul etmediğinde işte aman insanlar ne der, dikkatli ol, işte ııı konuşmana dikkat et, dış görünüşüne dikkat et, rezil olursun, utandırırsın bizi, o zaman sosyal kaygıya daha eğilimli hale geliyor diye düşünüyoruz. Yani bugün için ortak bir aktarım var. Işte yine Tarık hocanın dediği gibi o genlerden belki bazıları o çevreyle daha aktive oluyor ve ııı bir klinik rahatızlığa dönüşüyor. Bu anlamda da belirtiyi daha çok psikolojik etkenler şekillendiriyor diyebiliriz. Bir de şunu söyleyeyim. Buyurun hocam. Iıı mesela geniş aile, çekirdek aile, ya bu her ikisinin de kendine göre artısı eksi olabilir. Yani bu ikisi farklı. Hani biri birinden üstündür gibi düşünmemek gerek. Işte ııı batı toplumunda Avrupa’da insan ilişkisi yokluğu ve fakirliği nedeniyle ruhsal sıkıntı yaşıyorlar. Bizde de aşırı insan ilişkisinin veya bağımlı ilişkinin getirdiği yük nedeniyle insanlar ııı depresyona giriyor. İsveç’te yaşayan bir psikiyatr arkadaşım var. Ilk bu ııı salgın ortaya çıktığında İsveç işte önlemler almıyor, sosyal izalosyan yapmıyor, bütün dünyadan farklı bir yol izliyor falan deniyordu. Ben onunla mesajlaştım. Ya nasıl böyle nasıl ııı İsveç doktorları bu işi idare ediyor. O dedi ki abi dedi zaten burada insanlar ııı durakta olsa birbirine iki metre uzakta durur yani normal halleri zaten. Sosyal izolasyon halinde yaşıyorlar. Dolayısıyla ekstra bir şey yapmalarına gerek yok demişti. Biz öyle değiliz. Bizim mesafemiz kısa çok böyle dokunmalı, sarılmalı, öpüşmeli bir toplumuz. Tabii bizde mesela benim tahminim bu ııı izolasyonun sosyal
uzaklaşmanın belki de bizde daha çok tesir edecek ııı depresyon açısından. Tabii bu araştırılması gereken bir konu. Bir mevzu. Hocam siz ne diyorsunuz bununla ilgili? Şimdi burada ııı psikiyatrik bozukluğu ne belirliyor? Yani niye bir insanda bu problem ortaya çıkıyor? Geri ne başkan? Biz bunu önce risk faktörlerinden anlamaya çalıştık. Onlarda
ııı spesifik bir risk faktörü ortaya koyamadık. Iıı ama mesela biliyoruz ki şizofrenli benliğin gelişimiyle ilgili sıkıntılar var. Başka bir takım ııı yatkınlıklar var. Iıı bipolar da ııı yine işte başka şeyler var. Iıı ancak ııı bunun kodlarını ters mühendislik yapmaya çalışarak anlamaya çalışıyoruz. Ha. Bu şu demek. Şimdi o kişinin tam detaylı
olarak spesifik olarak tam da o kişiye has ııı bir ııı konuşmaları bu yani semptomlar sırasında davranışı o kişiye özel davranışlarla o kişinin geçmiş arasındaki bağlantıyı bulmaya çalışıyoruz ki aynı travmada yaptığımız gibi bunlarda bulamadığımız için bulamadıklarımızda onu anlamaya çalışıyoruz. Ne değişiyor diye. Iıı bu bize başka
bir ipucu veriyor. Mesela ııı bipolar da ııı money sırasında kişinin çok kendi çok güçlü hisseder, her şeyi yapabilirim, her şeyi bilirim. Çok pozitif. Çok ııı inanılmaz çok hareketlidir, çok aktiftir. Bizim bu geçmişteki o çok pozitif anlara baktığımızda aşağı yukarı çok pozitif anlarda işte birçok çocuk işte bir derste kimsenin bilemediğini ben bildim diyor. Fakat hani semptomu gösteren kişiler ııı geçmişte onu o yaşantıya işte bir derste kimsenin bilemediğini bilmiş ve çok çok canlı bir pozitif çok güçlü bir anısı var. O gün sorsaydık ne etkili oldu bu sonucu Almanda diye sorduğumuzda bu çocuklar genellikle ben çok zekiydim, ben çok özeldim, onun için yaptım. Peki başka ne etkili oldu? Başka bir şey yok. Yani hani çok çalıştım da diyebilirim.
Eee derste çok dikkat ettim diyebilir. Başka şeyler söyleyebilir. Yani aslında eee bu kritik öğrenmelerde ailenin getirdiği Hakan hocanın söylediği gibi ailenin getirdiği yatkınlıklar kritik öğrenmelerde çok güçlü bir şekilde çok kuvvetli bir şekilde pekişince bunlar ileri ileride harekete geçtiğinde maniye zemin hazırlayabiliyorlar. Biz bu bağlantıları buluyor olmamızın yararı sonra dönüp o anın üzerinde çalışabiliriz.
Yani eee evet. Peki hocam bir şey söyleyeceğim şimdi. Genetik yatkınlık ya da geninizde bu bu hastalıklara sevgiyet verecek olan bir bozukluk olması tetiklenmediğim ilaç hastalığa yol açmıyor mu? Bu zor bir soru. Bunu çok bilmiyoruz ama biz bugün eee genetik yani bugün çok spesifik genetik özellikleri eee çok spesifik genetik özellikleri eee de bir bir bölümde sesli edebilmiş değiliz. Bir genetik yatkınlık varsa üzerine bir şey
eklendiğinde hastalık çok daha artıyor. Belki Hakan hocam da söyleyecekleri vardır bu konuda. Iıı belki şunu örnekleyebiliriz bu konuda. Şimdi ııı normalde şizofreni sıklığı yüzde bir. Ama alkol kullanımı olduğunda kronik bir şekilde ya da esrar kullanımı olduğu kronik bir şekilde yedi kat alkolde yedi kat ııı esrarda ise dokuz kat
arttırdığını biliyoruz. Belki de bu kişiler hiç ııı o yoğun esrar kullanımı olmasa işte o ııı bir anlamda biyolojik olarak bir stres veya epigenetik bir biyolojik bir etkiyle ııı belki de o yatkınlık harekete geçiyor. O olay olmasa belki de o yatkınlık hiç harekete geçmeyecek. Ama o yatkınlık olmasa belki esrar da kullanmayacak. Iıı o da o olabilir tabii. Yani o belki işte duygusal bir yatkınlık yani
daha emosyonelite ııı daha nevrotik olma daha ansiyete duyarlı ama tabii madde bağımlılığı da şunu da söyleyeyim hani ııı mesela Amerika Birleşik Devletleri bin dokuz yüz yetmiş bir de işte bu Vietnam’dan askerler ııı geleceği zaman şunu görüyorlar yüzde otuza kırka yakını eroin bağımlısı. Evet. Çünkü orada ucuz, şartlar da kötü. Nixon onları Amerika’ya alırken şart koşuyor. Uçağa binebilmek için muhakkak ııı temiz olacak. Amerika’ya geldik
den sonra da ııı takibi alıyor onları sürekli. Çünkü birden biri Amerika’ya binlerce ııı eroin bağımlısının gelmesi toplumu sarsacak ııı bir şey ve ne oluyor biliyor musunuz? Hiçbir uygulanan tedavi falan yok. O insanların ancak yüzde beş kadarı eroin bağımlısı olma durumunu sürdürüyorlar. Yani diğer şartlar değişince bağımlılık da değişiyor. Evet. Evet. Yani herhangi bir tedavi falan yok. Sadece ve sadece
şartlar değiştiğinde ııı dönüşebiliyor. Bir kısa ara vereceğim. Son bölümü devam edeceğiz sonra. Hakan hocam ııı biraz da ııı değişik bir ııı yarı magazin bir
konuya geçmek istiyorum gündemle ııı ilgili ııı uygun görürseniz dersiniz ki ya ben bu konuya cevap vermek istemiyorum ona da vermeyebilirsiniz. Şimdi son günlerde ııı yayınlamış olduğu videolarla çok ünlü olmuş bir ııı kişilik ııı var biliyorsunuz ııı Türkiye’de siyaseti, miyaseti falan filan ııı etkiliyor ııı videolarıyla. Şimdi bunun sıklıkla kullandığı bir terminoloji var. Terim var kendisi. Diyor ki ben de ben narsistim ııı bende ııı narsizm
var ııı diyor. Bu narsistlik kişilik bozukluğu nasıl bir şeydir? Iıı nasıl bir etkisi olur? Kimlerde görülür? Sebepler nelerdir biliyor musun? Bununla ilgili bir şey sorabiliyor mümkün mü? Bir de mesela cezaevinde olan bir başka ııı benzer bir birisi var biliyorsunuz ııı kineciklerle ünlü. Nedir bu narsistlik kişilik bozukluğu? Şimdi ııı kişilik bozuklukları dediğimizde işte hepimizin dünyaya kendimize hayata bakış biçimimiz var ve bir ortalaması var. Eğer bu ortalamadan aşırıya saparsa işte kişilik bozukluğu diyoruz. Örneğin hepimiz bir düzeyde kuşkucu olabiliriz ama herkesten her şeyden kuşku duyuyorsak işte o zaman paranoid özellik gösteriyoruz diyoruz. Işte zaman zaman kendimizi büyük, önemli görebiliriz ama her yerde her zaman en önemli kişinin biz olduğumuza inanıyorsak öyle bir muamele istiyorsak işte o zaman narsistlik bir eğilim var deriz. Narsizm denildiğinde
genelde kendini büyük görme, empati yapamama, hep öncelikli olma, aşırı kıskançlık, diğer insanların başarılarını yok sayma, her yerde her zaman kendini öne çıkartma, ayrıcalık isteme, ııı kendini diğer dediğim gibi kişilerin yerine koyamama, çok kolaylıkla ııı kendisinin ııı gururunu kırıldığını öne sürme, öfkelenme. Diyelim işte bir garson ııı bir şey ııı geciktiğinde sanki kendine
yapılmış bir hakaret gibi aşırı öfkeyle tepki verme her yerde her zaman ııı ön planda olma, dikkat çekme gibi özellikler. Şimdi bunlar yani kişilik bozukluklarında gördüğümüz özelliklerin hepsini sıralasak işte bizim tanı sistemimizde on iki tane kişilik bozukluğu var. Hepsini alt alta sıralasak karşısına da eşittir koysak oraya yazacağımız şey normal insan. Yani bütün insanlarda bu eğilimler bir düzeyde var
olur ama bunlardan dediğim gibi belli bazıları varsa kişi de örneğin şüphecilik var ama güven yok. Zaman zaman geriye çekilme yok ama hep ön planda var. Işte ııı bazen işte bir ekibin içinde sıradan biri olarak çalışırız bazen o ekibe liderlik yaparız ama kişi hep ön planda olmak, liderlik yapmak istiyorsa o zaman o onda artık bir kişilik özellidir. Bu kişilik özellikleri belli bir sayıyı aşıyorsa belli bir gruplaşma gösteriyorsa ve yine Tarık hocamın belirttiği gibi kişinin işlevlerini bozuyorsa onda bir sıkıntıya veya çevresinde bir sıkıntıya yol açıyorsa o zaman kişilik bozukluğu diyoruz. Hani daha kolay olduğu için hani anlaşılsın diye söyleyeyim. Diyelim Donald Trump mesela işte narsistlik özellikleri gösteren biriydi hani televizyondan, basından tanıdığımız kadarıyla. Ama kişilik bozukluğu, narsistlik kişilik bozukluğu var mıdır?
Hani bir psikiyatri olarak bunu diyebilmemiz için işte o kişiyi tanımamız, muayene etmemiz gerek. Ama gördüğümüz şey şu. Iıı işte iş hayatında başarılı efendim iyi kötü bir aile hayatı var. Pek de sıkıntı çekiyor gibi değil. Çevresi var. Amerikan başkanı olmuş. O zaman hani bu özellikleri gösterse de işlevsel açıdan belki de ııı işlevleri iyi olduğu için ona kişilik bozukluğu dememiz pek ııı mümkün olamayabilir. Hani teknik olarak neye kişilik bozukluğu diyoruz, neye demiyoruz onu açıklamak açısından. Ama ııı bazı insanlarda bazı kişilik özellikleri vardır fakat bunlardan yola çıkarak kişilere tanı koymak, teşhis koymak zor. Antiparantes hani ııı genelde de narsist bir kişi pek ben narsistim demez. Çünkü o onu zaten ııı kendi hakkı gibi görür. Yani çünkü sanki değil de şey söylüyormuş gibi. Yani hani pek ııı onun içinde zaten
tedaviye falan da gelmezler yani ııı kendinde bir sorun görmez kişilik bozukluğu olanlar ııı genelde. Peki hocam saydığınız özelliklerin pek büyük bölümü bir yandan da sosyopatiyle ııı yakınlaştığınızda kişilik bozukluğunun sosyopatiyle de bağlantısı var mıdır? Iki aynı şey midir ya da çok mu yakındır? Iıı yakından bağlantısı var. Iıı şimdi psikopati dediğimizde aslında da iki ucu var. Bir böyle ııı basit suçlu dediğimiz kriminal ııı kişiler işte yasalara uymayan onu bunu kullanan işte çeşitli insanların ııı kanunen zarar veren zarar verdikten sonra da hiçbir rahatsızlık duymayan, vicdan azabı duymayan, pişmanlık duymayan ııı kişiler. Empati yok. Fakat ııı evet bizim tanı olarak olmayan ama ııı psikanalitik, psikodinamik literatürde veya psikiyatriyin geçmişinde var olan
psikopati dediğimizde bir kişilik yapısı var. Buna beyaz yakalı ııı antisosyal de diyebiliriz. Bunlar ııı zeki insanlardır. Ve narsizmle de ııı çok yakın ııı bağlantısı ııı vardır bu ikisinin. Dolayısıyla kolaylıkla çevresini kullanabilir, vicdan azabı duymayabilir. Manüpüle eder. Iıı insanları manipüle eder. Empati yapma özelliği yoktur duygusal düzeyde. Yani bir başkası acı çektiğinde rahatsız olmaz. Fakat onun ne düşünebileceği konuşsunda çok güzel onun yerine düşünüp onu tanıdırabilir. Iıı evet ama düşünsel anlamda da diyelim ben ııı işte öyle bir kişiyim. Mesela Fatih Altaylı neden hoşlanır? Onu anlarım ve ona göre davranıp ııı onu manipüle edebilirim. Yani ııı psikopatların öyle bir özelliği vardır. Iıı pek çok böyle. Hocam psikopatla sosyopatı araştıran dedir. Psikopat
sosyopatı. Iıı ikisi birbirine çok benzer ııı sosyopat daha çok psikolojik etkenlerle ortaya çıkan ııı davranış örüntüsüne sosyopat deniyor. Daha biyolojik ııı etkenlerle olana psikopat deniyor. Çünkü psikopatların ııı beyninde farklılıklar var. Bugün biyolojik psikiyatrinin yine en net gösterdiği farklılıklardan birisi. Normalde mesela bir kişi suç
olan ya da tehlikeli bir şey yaparken otonom sinir sisteminde bir hızlanma olur. Bunlarda olma. Psikopatisi olan bireylerde bu olmuyor. Çok ııı soğuk kanlı katil denilmesi de o yüzden. Bir tane ııı işte Amerika’da bir on üç kişiyi öldürmüş bir seri katil psikopat zeka düzey yüz altmış yedi. Cephri dağ mı? Deha derecesinde. Iıı onunla yapılan bir söyleşi var. Müthiştir. Diyor ki tanıdığı insanlar bunları
diyor öldürürken rahatsızlık duymadınız mı diyor. Adam hayır diyor. Rahatsızlık duymadım. Rahatsızlık duysaydım yapmazdım diyor. Ben diyor insanları acı çekerken gördüğümde herhangi bir rahatsızlık hissetmiyorum diyor. Şimdi düşünün siz böyle bir biyolojik özelliğinizi beyinsel özelliğinizi olduğunu düşünün. Kültürel düzeyde entelektüel düzeyde ne kadar ahlaklı bir insan da olsanız bence ahlaki davranışı sürdüremezsiniz. Çünkü o duygu olmadığında
davranış muhakkak sapar diye düşünüyorum. Bu anlamda ııı spek çalışmaları, beyin görüntüleme çalışmaları da var. Psikopatların beyninin farklığını gösteren. Hocam sizi aynı konuda siz ne dersiniz ııı teşhis ve tedavi noktasında? Çok kısaca lütfen. Şöyle aslında narsizm ııı her insanda. Belin düzeyde olması gerekiyor. Belin bir düzeyde olması lazım. Kendini özel hissetmesi lazım. Iıı narsistlik kişilik bozukluğuyla narsizmi birbirinden ayıran şey o kişinin etrafına karşı davranışları hatta liderler söz konusu olduğu zaman da yapıcı ve yıkıcı o özellikleri. Yani etrafına yıkıcı bir etki yaratıyorsa ııı bir etrafındaki insanlara belli bir zarar veriyorsa bir ııı
doğrularına neyse ne inanıyorsa ne istiyorsa onu ııı aslında zarar verip bunu iyi bir kılıf içerisinde gösteriyorsa bunlar ııı burada bir ııı yapıcı olmayan ııı narsizm var demektir. Bizim tabii herhangi bir kişi üzerinde buradan şöyledir böyledir dememiz mümkün değil ııı bizim ııı bir kriterler vardır. Onlar görüşme muayeneyle ortaya çıkar. Uzaktan. Onlar. Onlar. Onlar. Onlar. Onlar. Onlar. Onlar.
Çıkar. Iıı dolayısıyla ııı hocamın ben narsisin diyen bir kişinin aslında narsist olmadığı yolundaki ııı söylemi doğru mudur? Iıı yani genellikle narsistlik kişilik bozukluğu olan insanlar bende bir kişilik bozukluğu var, bende bir problem var demezler. O açıdan Hakan Hoca’ya katılıyorum. Zaten ııı orada iyileşme ııı iyileşmeleri çok zordur. Çünkü kendilerinde bir sorun görmezler. Bir sorun varsa muhakkak başkalarındadır. Başkalarını suçlarlar onun için. Peki çok teşekkür ediyorum. Iıı derdiciler ııı psikolojide ve psikiyatride yeni dönem yeni ııı açılımları ııı ele aldık. Iıı özellikle Tarık Yılmaz ııı hocanın ııı gerekli süre de gerek Türkiye’de yürüttüğü çalışmalar çok sayıda denek yürüttüğü çalışmalar ııı sonrasında ortaya çıkan ııı yeni bir yaklaşımı ııı konuştuk. Ankara’da değerli Hakan Türkçapar profesör konuğumuzdu. Iıı herkese çok teşekkür ediyorum. Size izlediğim için teşekkür ediyorum. Sağ olun hocam. Var olun. Iıı iyi ki
geldiniz. Iıı haftaya bambaşka bir konuda konuştuk. Hoşça kalın.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir