"Enter"a basıp içeriğe geçin

Savaşın arkasında ne var? (İsrail nasıl kuruldu?)

Savaşın arkasında ne var? (İsrail nasıl kuruldu?)

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=b2nVFEy6iCI.

Hiç kimse bir milleti, bir yaşam alanından diğerine yerleştirebilecek kadar varlık veya güçlü değildir. Onu sadece bir fikir başarabilir. Bir devlet fikri. Bu ifadelerden yaklaşık yarım asır sonra Filistin’de İsrail Devleti kurulacak
Theodor Helz’in adı İsrail bağımsızlık bildirisinde Yahudi Devleti’nin manevi babası olarak ilan edilecekti. Ancak Yahudi Devleti’nin kuruluşu kolay olmayacaktı. Zira böyle bir devletin kurulması için öngörülen tarihte Filistin’de Yahudi nüfusu son derece zayıftı. Öyle ki 19. yüzyılın son çeyreği itibariyle Filistin’de yaklaşık 15-20 bin civarında Yahudi yaşıyordu ve bu Filistin’de yaşayan toplam nüfususun sadece %3’üydü.
Yahudilere göre Filistin, Tanrı’nın ataları İbrahim peygambere vadettiği topraklardır. İbrahim doğduğu kent Uruh Tanrı’nın vadi ile terk etmiş, önce Har Rana sonra Filistin’e yerleşmiştir. İbrahim peygamberin ve Yahudilerin ilk üç atası arasında anılan İshak ve Yakup peygamberlerin Bethlehem yakınlarındaki Makpela mağarasında gömülü olduklarına inanılır. Yine tarih inançlarına göre Yakup’un oğulları Mısır’a yerleşmiş ve orada çoğalmışlar.
Ancak köleleştirilmişlerdir. Onları Mısır’daki kölelikten kendi içlerinden Musa peygamber kurtarmış ve Tanrı’nın vadettiği topraklara geri götürmüştür. Tarihi bir gerçek olarak da Yahudiler tarih sahnesine Filistin’de çıkmışlardır ve burada M.Ö. binli yıllarda kendi krallıklarını kurmuşlardır. M.Ö. 587’den itibaren ise sırasıyla Babililerin, Parslıların, Helenlerin ve nihayetinde Romalıların hakimiyeti altında yaşamışlardır.
Millattan sonra 1. yüzyılda Romalılara karşı başlattıkları büyük isyanları bastırılınca Filistin’den sürülmüşler ve dünyanın her yanına yayılmışlardır. Özellikle Avrupa’ya göçeden Yahudiler tarih boyunca baskı ve dışlanma politikalarına maruz kaldı. Bu politikalar dönem dönem katliamlara, mal müsaaderelerine, zorla din değiştirme uygulamalarına ve tehcire dönüştü. Avrupa’nın modern döneminde de baskı ve dışlanma politikaları devam etti. Ancak modern dönem Yahudilerin aydınlanmasını ve içinde yaşadıkları toplumla daha kapsamlı bir şekilde entegre olma fırsatını da verdi. Bunun önemli bir şartı vardı. Yahudilerin Yahudilikten vazgeçmeleri. 19. y.ın son çeyreğinde bütün Avrupa’yı yeni bir Yahudi karşıtlığı ve düşmanlığı dalgası sardı. Bu dalga sözde kalmadı. Özellikle Doğu Avrupa’da Yahudilere yönelik şiddeti, hatta yer yer katliamları ve yeni Yahudi göçü dalgasını tetikledi. Bu Yahudilerin bir kısmı Filistin’e göçtü.
Ancak bu göçle bile Filistin’de Yahudi milliyetçiliği veya Siyonizmin davasına hizmet edecek ölçüde bir nüfus değişimi olmadı. Zira Avrupa’dan göç eden Yahudilerin az bir kısmı pusal topraklara göç etmeyi tercih etti. Ayrıca Filistin halen Osmanlı idaresi altındaydı. Ve Osmanlı Devleti hem göç için zorluklar çıkartıyor hem de yerleşenlere ayrımcılık yapıyordu. 1919 yılının Mart ayı itibariyle Filistin’deki Yahudi nüfusu sadece 65.000’i ve nüfusun ancak %10’unu oluşturuyordu.
1. Dünya Savaşı sonrası dönem yeni fırsatlar açacaktı. Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı Devleti dağıldı ve Filistin İngiltere mandası oldu. Bu Siyoniz hareket için büyük bir fırsattı. Zira savaş bitmeden kısa bir süre önce 1917’de İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour İngiltere’deki Yahudi cemaatinin önde gelen isimlerinden Lionel Walter Rothschild’e bir mektup yazarak
İngiltere hükümetinin Filistin’de bir Yahudi vatanının kurulmasına uygun bulduğunu ve gerçekleşmesi için elinden geleni yapacağını ilan etti. İngiliz manda döneminde Filistin’e Yahudi göçüde hız kazandı. 1922’de Yahudilerin Filistin’deki nüfusu yaklaşık 94.000’i ve toplam nüfusun sadece %11’ini oluşturuyordu. 1931’de ise Yahudilerin nüfusu 176.000’i ve toplam nüfusun %16’sıydı. Avrupa’da Dünya Savaşı’nın artça sorunları derinleştikçe Yahudi düşmanlığı da arttı.
1930’lu yıllar Almanya’da Nazil’in yükselişine şahit oldu. Naziler Almanya’da Yahudilere yönelik düşmanca politikaları hayata geçirdi. Almanya 2. Dünya Savaşı’nda işgal ettiği topraklarda da Yahudi karşıtı politikalarına devam etti ve 1941’de Yahudilerin toplu katliamına başladı. Almanya ve işgal ettiği ülkelerde 1939 yılının Eylül ayında yaklaşık 9.5 milyon Yahudi yaşıyordu. Savaşın bittiği 1945 Mayıs ayında ise 3.5 milyon. Bu dönemde yeni bir Yahudi göçü başladı. Göçen Yahudilerin bir kısmı Filistin’de yerleşti. 1946’da Yahudilerin Filistin’deki nüfusu 602 bine ve toplam nüfus içindeki oranları %30’a yükseldi. Yaklaşık yarım asır süren göçe rağmen Filistin’deki nüfus avantajı hala Yahudiler aleyhineydi. Ancak Yahudilerin Filistin’in geri kalan nüfusunu nispetle önemli bir avantajı vardı. Bir ideal ardında örgütlülük. Zira Filistin’de bir Yahudi devleti kurma fikri sadece fikir olarak kalmamıştı.
Bir harekete de dönüşmüştü. 19. yüzyılın sonunda Theodor Heil Zionist Teşkilatı’nı kurdu. Teşkilatın misyonu Yahudileri Filistin’e göç etmeye teşvik etmek, orada kalıcı olmalarını sağlamak ve nihayetinde Filistin’de bir Yahudi devleti kurmaktı. Teşkilat takip eden yarım yüzyılda bu ideal uğruna çalışacak, Dünya Yahudiliğini bu ideal doğrultusunda harekete geçirecekti. İsrail Devleti’ni de teşkilat kuracaktı. Nitekim İsrail’in geçici devlet konseyinin ilk başkanı David Ben-Gurion ve konseyin ikinci başkanı ve İsrail’in ilk cumhurbaşkanı Haim Weitman teşkilat başkanlığı yapmış kişilerdi. Siyonist Teşkilatı’nın liderliği altında Filistin’e yerleşen Yahudiler, Kibbutz adını verdikleri son derece eşitlikçi ve birbirine sıkı sıkıya bağlı tarım toplulukları içinde yaşıyordu. Bu topluluklar zamanla öz savunma örgütlerini geliştirdi.
Bu savunma örgütleri 1920’de Hagana adıyla tek bir çatı altında toplandı. 1930’da kurulan Filistin Yahudi temsilciliği Hagana’hı daha yerarşik bir yapı olarak yeniden organize etti ve idaresi altına aldı. 1930’larda Hagana hem askeri yetkinliğini geliştirdi hem de cephanesini. Yerel silah üretimini de başlattı. İkinci Dünya Savaşı başladığında Hagana’nın askeri milis gücü 25.000’di. Savaş yeni bir fırsat sundu. Hagana İngiltere ordusuyla birlikte savaşarak önemli bir savaş tecrübesi edildi.
Deniz aşırı bölgelerden Yahudi göçmenlerini İsrail’e getirmeyi de üstlenen Hagana böylelikle deniz gücünü de kurmuş oldu. 29 Kasıp 1947 günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Filistin’in ikiye bölünmesi için hazırlanan planı kabul etti. İngiltere 14 Mayıs 1948 tarihinde Filistin’den çekileceğini ancak Birleşmiş Milletler bölünme planını uygulamayacağını duyurdu.
İngiliz manda yönetiminin son ermesine saatler kala Siyonist Teşkilatı’nın yürütme organı ve Filistin Yahudi temsilciliğinin başkanı David Van Grune, İsrail Devleti’nin kuruluşunu ilan etti. Ertesi gün Mısır, Ürdün, Irak ve Suriye orduları İsrail’e saldırdı. Savaş yaklaşık bir yıl sürdü. 1948 yılı itibariyle 45.000 askerlik bir gücü ulaşan Hagana, Arap ordularını püskürttü ve İsrail Devleti’ni ölü doğmaktan kurtardı. Ancak büyük bir sorun da çıktı. Özellikle Yahudi olmayan Filistinliler için büyük bir sorun.
Birleşmiş Milletler bölünme planında kendilerine ayrılan toprakların önemli bir kısmı yeni Yahudi devlet tarafından işgal edilmişti. BM bölünme planında Yahudi devletine Filistin’in %55’i ayrılmıştı. 1948 bağımsızlık savaşı sonunda İsrail artık Filistin’in %78’ine sahipti. Filistin’in geri kalan toprakları Mısır ve Ürdün tarafından işgal edildi. Böylece BM planında öngörülen Arap Devleti kurulamadı.
Filistinliler piyasanın çok üstünde fiyatlar öneren Yahudilere veya Siyonist Teşkilatı’a topraklarını sattı mı? Evet, satanlar oldu. Hatta Yahudiler ve Teşkilat’la Filistinliler arasında aracılık yapan Filistinli toprak simsarları oldu. İsrail yazar Hilal Cohen’in Gölgeler Ordusu adını verdiği, Filistinlilerin de varlıklarını kabul ettiği ve hain olarak tanımladıkları simsarlar. Ancak bu bütün Filistinlilerin topraklarını sattığı anlamına gelmemeli.
Aslında Siyonist Teşkilatı’nın önerdiği astronomik rakamlara rağmen Filistin’de Yahudilerin satın alabildikleri topraklar sınırlı kaldı. Filistin’in araştırmacısı Sami Hadaoui’nin Filistin Arap Mülteci Ofisi tarafından yayınlanan çalışmasına göre, İngiltere’nin Filistin’i işgal ettiği 1918’de Yahudiler Filistin’de toplam nüfusunun %10’unu oluşturmalarına rağmen toplam arazinin sadece %2’sine sahipti.
Ancak bu kaba rakamlar Yahudilerin topraklarını büyük oranda en verimli bölgelerde aldıkları gerçeğini de değiştirmemeli. Yahudilerin göçü ve toprak satın alması karşısında en başından itibaren karşı durdular. İlk önce Osmanlı Devleti’ne takiben İngiliz manda yönetimine sayısız protesto dilekçeleri yolladılar.
Hatta Yahudi yerleşimcilere saldırdılar. Nihayetinde Hagan’a evrilecek öz savunma örgütleri bu saldırılara karşı durmak için kuruldu ve geliştirildi. Özellikle manda döneminde protestolar ve şiddet sokaklara yayıldı. Filistinler 1920, 21, 28, 29 ve 1933 yıllarında sokaklara çıktı. 1936’dan 1939’a kadar süren sokak protestoları Büyük Arap Ayaklanması olarak isimlenenlendi. Aynı zamanda
Aynı zamanda Aynı zamanda Aynı zamanda Aynı zamanda

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir