"Enter"a basıp içeriğe geçin

Şeytanın Tüyler Ürperten İnanılmaz Hayatı ve Ölümü

Şeytanın Tüyler Ürperten İnanılmaz Hayatı ve Ölümü

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=szjpC9YLU9g.

Bir zamanlar meleklerin beyaz kanatlı kumandanı, dumansız ateşten yaratılan varlık, cennetten kovulmamızı sağlayan mahkûn, cin taifesinin en azılı suçlusu,
Kibri yüzünden en üst makamdan en alt makama düşen, insanlığın en büyük düşmanı, şeytanı cinni.
Andolsun ki biz, insanı pişmemiş çamurdan, kokuşmuş cıvık balçıktan yarattık. Canlı cinleri de insandan daha önce semum ateşinden yarattık.
Yeryüzünün ilk sakinleri cinlerdi. İblis yaratıldığı zaman dünyada insan yoktu. Cin taifesi evrende hüküm sürüyordu. Görünüşü nur gibi bembeyaz olan, göklerde ve yerde secde etmedik bir karış yer bırakmayan, görünüşü itibarıyla meleklerden üstün olan iblis,
yani şeytan, 20.000 sene meleklere hocalık yaptı. Cinler yeryüzünde karışıklık çıkardılar ve kan döktüler. Allah Teala meleklerden bir ordu, başında iblisi onların üzerine gönderdi. İblis ordusuyla bu azgın varlıkları mağlub etti. Adalara ve dağların eteklerine sürdü.
İblis ve meleklerden oluşan ordusu yeryüzünün mamur ve verimli yerlerine yerleştiler. Bu işi yaptıktan sonra kendi kendine, daha önce kimsenin başaramadığı bir şeyi başardım diye gurura kapıldı. Tabi ki Allah Teala onun bu gururundan haberdardı ama beraberinde bulunan melekler bunu bilmiyorlardı. Allah Teala meleklere, yeryüzünde bir halife yaratacağını söylediğinde daha önce cinlerin yaptığı gibi, orada fesat çıkarıp kan dökecek bir varlık mı yaratacaksın? Biz bu yüzden onların üzerine gönderilmiştik diye sordular. Allah Teala da, ben sizin bilmediğinizi biliyorum. Yani ben iblisin kalbinde olup da sizin bilmediğiniz o kibir ve gururu biliyorum.
dedi. İşte bundan sonra Allah Teala Adem’in toprağının getirilmesini emretti. Toprak getirildi ve Allah Adem’i yarattı. Adem bir tarafa atılmış cansız heykel olarak 40 gece bekledi. İblis onun bu cansız heykeline geliyor, ayağına vuruyor ve ondan ses çıkarıyordu.
Bir kamışın içine üfler gibi içine üflüyor, ağzından girip arkasından çıkıyor, arkasından girip ağzından çıkıyordu. O kupkuru çamura, sen bir hiçsin, eğer sana musallat olsam seni mahvederim. Eğer sen bana musallat olsan seni dinlemem diyordu.
Melekler ve iblis, Adem aleyhisselamın başına gelip onu incelemeye başladılar. Bu kimdir, neye yarayacak, Allah bunu niçin yarattı diye etrafına bakınırlar. Şeytan meleklere, eğer Allah bunu canlandırıp ruh üflüyüp dirilse ve sizden üstün yapsa ne yaparsınız? Melekler, bu ne biçim soru, elbette Rabbimize itaat ederiz, dediler. Şeytan kendisinden üstün bir varlık yaratılacağını anladığında, Adem aleyhisselama kıskançlığı başlamıştır. Hatırla o zamanı ki, hani Rabbin meleklere, ben kupkuru hale gelmiş bir çamurdan ve suretlenmiş bir balçıktan bir insan yaratacağım. Yina enaleyh, onun yaratılışını bitirdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz derhal onun için secdeye kapanın, demişti. Bunun üzerine bütün melekler toptan secde ettiler. Ancak iblis, secde edenlerle beraber olmadı, dayattı.
Allah, ey iblis, emrettiğim zaman seni secde etmekten alıkoyan nedir? diye sordu. İblis, ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten, onuysa çamurdan yarattın, dedi. Allah, öyleyse hemen in o cennetten. Orada büyüklük taslamaya hakkın yok. Hadi defol! Çünkü sen aşağılık kimselerden birisin, buyurdu. İblis, bana insanların yeniden diriltilecekleri güne kadar mühlet ver, dedi. Allah, hadi sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu.
İblis, dedi ki, bundan böyle benim sapmama izin vermene karşılık ant içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım. Ve sen onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın.
Allah, buyurdu. Hadi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım. Buyruldu ki, ey Adem, sen ve eşin cennette yerleşip dilediklerinizden yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın. Sonra zalimlerden olursunuz. İbn Abbas radiyallahu anhın rivayet ettiğine göre, İblis, cennete girmek istediği zaman, cennetin bekçileri ona mani olurlar. Derken, yılana geldi. O, dört ayağı olan bir hayvandı. Bir Horasan devesine benzerdi. O, adeta hayvanların en güzeliydi. Şeytan, bütün diğer hayvanlara başvurdu. Fakat kimse onu kabul etmedi. Ama yılan onu kabul etti ve yuttu. Cennet bekçilerine göstermeden, onu cennete soktu. Yılan cennete girince, İblis onun ağzından çıkıp, besbeseye başladı.
İşte böylece yılan lanetlendi. Ayakları yok oldu ve karnının üstünde sürünmeye başladı. Onun rızkı toprakta kılındı ve bundan dolayı da insanoğluna düşman oldu. Derken şeytan, kapalı olan avret yerlerini birbirine göstermek için onlara fısıldayıp kafalarını karıştırdı.
Ve Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedi yaşayanlardan olursunuz diye yasakladı. Dedi. Onlara, ben gerçekten sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim diye de yemin etti. Böylece ikisini de ayartmış oldu. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rabbleri onlara, ben size o ağacı yasaklamadım mı? Ve şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylemedim mi? diye seslendi. Dediler ki, Ey Rabbimiz, biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz, bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.
Allah, birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme ve faydalanma vardır. buyurdu. Ey Ademoğulları, şeytan, anne babanızı ayıp yerlerini birbirine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkarttığı gibi sizi de aldatmasın.
Çünkü o ve yandaşları sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz, şeytanları inanmayanların yoldaşları yaptık. Ondan sonra hepsi dünyaya indirildi. Şeytan ve insanın savaşı başladı. Cinlerin kafir olanlarına şeytan denir. Ve bunların sayısı çoktur. Şeytanların sayısını Allah bilir.
İblisin asıl adı Azazîd. Cenab-ı Hakk’ın Hazreti Adem’e secde etme emrinden yüz çevirmesi ve bu secde emrine kibirlenerek isyan etmesinden sonra iblis ve şeytan isimlerini aldı. Kibirli zengin, zina ve fuhuş yapanlar, devamlı içki içip tevbe etmeyenler, insanların arkasından çekiştirenler,
çabuk öfkelenenler, şeytanın sevdikleridir. Besmele çekilmeyen her yemeği şeytan sever ve yer. Ama besmele çekilen bir yemekten asla yiyemez. Yalan söyleyenler, yalan yere yemin edenler, misafirden rahatsız olan cimriler, Allah’ın gizlediği bir günahı ortaya çıkaranlar şeytanın dostlarıdır.
Şeytan kahvehaneler, meyhaneler, gece kulüpleri, yol kenarları, plajlar ve çarşılarda gezer. Kendini Allah yoluna adayan gençler, şeytanın en sevmediği insanlardır. Said İbn-i Mâris benzer bir hadisi Urve İbn-i Rüve’nden rivayet eder.
İsa Aleyhisselam Rabbinden şeytanın insanoğlundaki yerini göstermesini talep etti. Allah da ona gösterdi. Şeytanın başı yılan başı gibiydi ve başını kalbin meyvesi üzerine koymuş vaziyetteydi. O şekilde ki kişi Rabbini zikredip anınca geri çekilip siniyor, zikri bırakınca musallat olup konuşuyordu.
Şeytan insanları aldatmak için Cenab-ı Hak’tan birtakım tuzaklar ister. Kendisine altın, gümüş, at, yiyecek içecek, elbise, şarap ve çalgı gibi şeyler verilir. Bunlardan o derece hoşlanmaz. Fakat kadın da verilince şeytan sevinçinden ellerini çırpıp oynamaya başlar.
Bunlar dışında hırs, tamah, enaniyet, asabiyet, korku, endişe gibi insanın pek çok zayıf yönleri vardır. Bunlar işletmeye müsait madenler gibidirler ve şeytan ömür boyu bunları değerlendirmeye çalışır. Şeytan kuşu aldatıp tutmak için ıslık çalan avcıya benzer.
Kuş gibi öter, kuş hemcinsiz zannederek havadan iner, tuzağa tutulur. Dünyada yüz binlerce tuzak ve dane vardır. Bizse aç ve haris kuşlar gibiyiz. Bir gün bir müminin şeytanıyla bir kafirin şeytanı karşılaşırlar. Kafirin şeytanı kilolu, semiz, temiz ve şık giyimlidir.
Müminin şeytanı ise zayıf, pis, kirli ve çıplaktır. Kafirin şeytanı müminin şeytanına bu ne hal diye sorar. Müminin şeytanı ne yapayım? Bir adama düştüm ki adam yiyeceği zaman besmeleyi okur, ben aç kalırım. İçeceği zaman besmeleyi okur, ben susuz kalırım. Giydiği zaman elbiseyi besmeleyle giyer, çıplak kalırım.
Temizlendiği zaman besmeleyle temizlenir, ben de pis kalırım. Bunun üzerine kafirin şeytanı da, ben öyle bir adamla arkadaşım ki bunlardan hiçbirisine besmele getirmez. Yemesinde, içmesinde ve giymesinde ben kendisine ortak olurum.
Câbir bin Abdullah radiyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Resulullah aleyhisselatü vesselam şöyle buyurmuştur. İblis tahtını su üzerine kurar. Sonra yapacakları kötülükleri yapmak üzere yardımcılarını sağa sola gönderir. Makam ve mevkice ona en yakın olan fitnenin en büyüğünü yapandır.
Hepsi yaptıklarını anlatmak üzere iblisin yanına gelir ve içlerinden biri, ben şunu şunu yaptım der. Ancak iblis ona, senin yaptığın da bir şey mi? der. Sonra bir başkası gelir ve falan adamı karısından boşayıncaya kadar onun yakasını bırakmadım der. İblis bundan o kadar memnun olur ki hemen onu yanına çağırır ve sen ne kadar şirinsin diyerek ona iltifat eder. Hz. Ayşe radiyallahu anh şöyle buyurdular. Resulullah aleyhisselatü vesselam bir gece yanımdan çıkıp gitmişti. Ben bundan dolayı kıskançlık duydum. Biraz sonra geldi ve benim kıskandığımı hissetti.
Bana neyin var Ayşe yoksa kıskandın mı diye sordu. Ben neyim olacak benim gibisi senin gibi bir zatı kıskanmaz mı dedim. Resulullah aleyhisselatü vesselam sana şeytanın mı geldi dedi. Ben ey Allah’ın ilçesi benimle beraber bir şeytan mı var dedim. O da evet dedi.
Her insanın yanında bir şeytan mı var dedim o da vardır dedi. Bunun üzerine senin de mi var ey Allah’ın Rasulü diye sordum. Şöyle buyurdu. Evet var fakat benim Rabbim bana yardım etti de benimki teslim oldu. Ebu derda radiyallahu anh’dan rivayete göre şöyle demiştir.
Resulullah aleyhisselatü vesselam namaz kılmak için kalktı. Namazında şöyle dediğini işittik. Senden Allah’a sığınırım. Sonra üç defa Allah’ın lanetiyle seni lanetlerim dedi. Sanki bir şey yakalayacakmış gibi elini uzattı. Namazını bitirince ey Allah’ın Rasulü namazda bundan önce hiç işitmediğimiz bir şeyler söylediğini duyduk.
Ve elini uzattığını da gördük dedik. Bunun üzerine Resulullah aleyhisselatü vesselam şöyle buyurdu. Allah’ın düşmanı iblis bir ateş parçası getirerek yüzüme yaklaştırdı. Ben de üç kere senden Allah’a sığınırım dedim. Sonra seni Allah’ın lanetiyle lanetliyorum dedim. Fakat o üç sefer söylememe rağmen kaçıp kaybolmadı. Sonra onu yakalamak istedim. Ondan dolayı ellerimi uzatmıştım. Ben de onu boğdum. Vallahi onu şu mescidin direklerinden birinin yanı başına bağlamayı çok isterdim. Bu suretle sabahladığınızda sizler de toptan yahut hepiniz onu görürdünüz. Fakat sonradan kardeşim Süleyman’ın şu duasını hatırladım. Ya Rabbi beni affet ve bana öyle bir mülk ver ki benden sonra hiçbir kimseye layık olmasın demişti. Allah da onu köpek kovar gibi kovdu buyurdular. Ebu Hureyre’den radiyallahu anh rivayet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem aleyhisselatu vesselam şöyle buyurmuştur.
Namaz için ezan okunduğu zaman şeytan arkasına dönüp ezanı duymayacağı yere kadar yellenerek kaçar. Ezan bitince geri gelir. Namaz için kamet getirilince tekrar arkasına dönüp kaçar. Kamet bittiğinde yine gelir ve kişiyle nefsi arasına sokuldu ona filan şeyi hatırla filan şeyi hatırla diyerek daha önce aklına gelmeyen şeyleri hatırladır.
Neticede kişi kaç rekat kıldığını bilemez olur. Ebu Hureyre radiyallahu anh’dan gelen bir rivayette doğumu esnasında şeytanın dokunmadığı hiçbir çocuk yoktur. Çocuğun doğarken bağırması şeytanın bu dürtmesinden dolayıdır. Ancak Meryem’in oğluyla kendisi bundan müstesnadır buyrulmaktadır.
Ebu Hureyre radiyallahu anh bu hadisi naklettikten sonra isterseniz şu ayeti okuyun diyerek şu ayeti okumuştur. Ben onu ve nesnini racim şeytandan Allah’a ısmarladım. Hazreti Meryem’in annesi Hazreti Meryem’e hamile kalınca onu koruması için Allah’a bu şekilde dua etmiştir.
Abdullah bin Mesud radiyallahu anh’ın naklettiği bir rivayette Hazreti Peygamberin aleyhisselatü vesselam yanında bir adamdan bahsedilerek adam hakkında bu kimse uykuya dalar, sabah namazına kalkmaz denilince Allah Resulü aleyhisselatü vesselam kulaklarına şeytanın bevlediği kimse budur. Buyurduğu zikredilmektedir.
Sizden biriniz gece uyuyunca şeytan onun boyun köküne üç düğüm atar. Her bir düğüm atarken senin önünde uzun bir gece vardır diye vurur. Kişi uyanıp Allah’ı andığı zaman bir düğüm çözülür. Abdest aldığında ikinci düğüm çözülür. Namaz kılarsa bütün düğümler çözülür. Artık o kimse meşheli ve gönlü hoş olarak sabahlar. Aksi takdirde gönlü kirli ve tembel halde sabahlar. Bazı hadislerde şeytanın insan vücuduna girdiği ve orada yer edindiği ifade edilmektedir. Nitekim Ebu Hurayr’e radiyallahu anh’ın rivayet ettiği bir hadiste Allah Resulü Resulullah aleyhisselatü vesselam şöyle buyurmaktadır. Sizden biriniz uykusundan uyandığında üç defa sümkürsün. Çünkü şeytan onun genzinde geceler. Şeytanın insan vücuduna girerek yer edindiği mekanlardan biri de tırnak altlarıdır. Zira Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam sakallarınızı hilalleyin, tırnaklarınızı da kesin. Çünkü şeytan etle tırnak arasına girer. Nitekim Ebu Hurayr’e radiyallahu anh’ın rivayet ettiği bir hadiste aleyhisselatu vesselam şöyle buyurmuştur. Allah bir kulun aksırmasından hoşlanır, esnemesinden hoşlanmaz. Biriniz namazdayken esneyeceği zaman gücü yettiği kadar esnemeyi hapsedip tutsun. Çünkü şeytan girer. Şeytanın abdest alma anındaki saldırısı şöyle anlatılmaktadır.
Şeytan abdest alan bazı kimselere abdeste fazla kalmaları gerektiğini fısıldamaktadır. Bundan dolayı da bu kimseler abdeste gereksiz yere çok zaman harcar. İstibrayı çok abartırlar. Kimileri de şeytanın telkiniyle abdestin niyetini defalarca tekrarlar. Abdestte defalarca yeniden başlar.
Bazıları da bu telkinlerle suyun kaynağını iyice araştırarak abdest suyunun temiz olmadığı evhamına kapılırlar. Sizden biriniz namazdayken şeytan o kimseye gelerek bir adamın hayvanını yakaladığı gibi onu yakalar. Sonra o kişinin kalçaları arasından yellenme gibi bir his verir.
Sizden biri böyle bir durumla karşılaştığında kesin bir ses veya koku duymadıkça namazdan ayrılmasın. Her gün karşılaşılan bir ihtiyatsızlığa da Hz. Peygamber aleyhisselatü vesselam bu tarzda dikkat çeker. Birbirinize silahı çevirerek şakalaşmayın. Zira bilemezsiniz. Şeytan boşandırıverir de kendinizi cehennem çukurunda bulursunuz. Hüslim’in İbn-i Mes’ud radiyallahu anh’dan kaydettiği bir rivayet şöyledir. Dediler ki, ey Allah’ın Resulü! Bazılarımız içinden öyle sesler işitiyor ki, onu bilerek söylemektense kömür kesilinceye kadar yanmayı ve gökten yere atınmayı tercih eder. Bu vesveseler bize zarar verir mi? Hz. Peygamber aleyhisselatü vesselam, hayır!
Bu korkunuz gerçek imanın ifadesidir. Cevabını verdi. Ebu Katade radiyallahu anh’ın anlattığına göre, Resulullah aleyhisselatü vesselamın şöyle söylediğini işitmiştir. Rüya Allah’tandır. Hulm, sıkıntılı rüya şeytandandır.
Öyleyse sizden biri hoşuna gitmeyen kötü bir rüya, hulm, görecek olursa, sol tarafına tükürsün ve ondan Allah’a istiyaze etsin, sığınsın. Böyle yaparsa şeytan, kendisine asla zarar edemeyecektir. Ebu Hurere radiyallahu anh anlatıyor. Resulullah aleyhisselatü vesselam, beni Ramazan zekatını muhafazaya tayin etmişti.
Derken, kara bir adam gelerek, zahireden avuç avuç almaya başladı. Ben derhal kendisini yakaladım ve seni Resulullah aleyhisselatü vesselama çıkaracağım dedim. Bana, ben fakir ve muhtaç bir kimseyim. Üstelik üstümde bakmak zorunda olduğum çoluk çocuk var. İhtiyaçlarım cidden çoktur, şiddetlidir dedi. Ben de onu salıverdim.
Sabah olunca, Hz. Peygamber aleyhisselatü vesselam, Ey Ebu Hurere, dün akşamki esirini ne yaptın? diye sordu. Ben, ey Allah’ın Resulü, bana şiddetli ihtiyacından ve çoluk çocuktan dert yandı. Bunun üzerine ona acıyarak salıverdim dedi. Resulullah aleyhisselatü vesselam,
Ama o sana muhakkak yalan söyledi, haberin olsun, tekrar gelecek buyurdu. Bu sözünden anladım ki, herif tekrar gelecek. Binâ en-Aleyh, onu beklemeye başladım derken yine geldi ve zahireden avuçlamaya başladı. Ben de derhal yakaladım ve seni mutlaka Resulullah aleyhisselatü vesselama çıkaracağım dedim. Yine yalvararak, beni bırak, gerçekten çok muhtacım.
Üstümde çoluk çocuk var, bir daha yapmam dedi. Ben yine acıdım ve salıverdim. Ertesi gün Resulullah aleyhisselatü vesselam, Ey Ebu Hurere, dün geceki esirini ne yaptın? diye sordu. Ben, ey Allah’ın Resulü, bana ihtiyacından, çoluk çocuğundan dert yandı. Ben de acıdım ve salıverdim dedim. Ama dedi, Resulullah aleyhisselatü vesselam,
O yalan söyledi. Fakat yine gelecek. Üçüncü sefer yine gözetledim. Yine geldi ve zahireden avuç avuç almaya başladı. Onu yine yakalayıp, seni mutlaka Hazreti Peygamber aleyhisselatü vesselama götüreceğim. Bu üçüncü gelişin, üstelik sıkılmadan başka gelmeyeceğim deyip yine geliyorsun dedim. Yine bana rica ederek şöyle söyledi. Bırak beni, sana birkaç kelime öğreteyim de Allah onlarla sana fayda ulaştırsın. Ben, nedir bu kelimeler? Söyle dedim. Bana dedi ki, yatağa girdin mi ayetel kürsüyü sonuna kadar oku. Bunu yaparsan Allah senin üzerine muhafız bir melek diker. Sabah oluncaya kadar sana şeytan yaklaşamaz dedi. Ben yine acıdım ve serbest bıraktım. Sabah oldu, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, dün akşamki eserini ne yaptın diye sordu. Ben, ey Allah’ın Resul, bana birkaç kelime öğreteceğini, bunlarla Allah’ın bana fayda ihsan buyuracağını söyledi. Ben de kendisini yine serbest bıraktım dedim. Resulü Ekrem aleyhisselatü vesselam, neymiş onlar dedi.
Ben, efendim, döşeğine uzandığın vakit ayetel kürsüyü başından sonuna kadar oku. Bunu okursan Allah’ın koyacağı bir muhafız üstünden eksik olmaz ve ta sabaha kadar şeytan sana yaklaşmaz dedi. Cevabını verdim. Resulullah aleyhisselatü vesselam bunun üzerine, bak hele, o koyu bir yalancı olduğu halde bu sefer doğru söylemiş.
Şey Ebu Hureyre, üç gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun dedi. Ben, hayır cevabını verdim. O bir şeytandı buyurdular. Evinden çıkan herkesin elinde iki sancak bulunur. Biri meleğin elinde, diğeri de şeytanın elinde olur.
Eğer o kişi Allah’ın sevdiği ve rızasına uygun olan bir iş için çıkarsa, onu evine dönünceye kadar elindeki sancakla melek takip eder. Eğer Allah’ın gazabını celbeden bir iş için çıkarsa, şeytan elindeki sancakla onu izler. O kimse evine dönünceye kadar şeytanın sancağı altında olur.
İmam Malik’ten rivayete göre ona şu haber ulaşmıştır. Halid İbn-ül Velid radiyallahu anh, Hz. Peygamber aleyhisselatü vesselama, ben uykudayken korkutuluyorum, ne yapmamı tavsiye buyurursunuz diye sordu. Ona şu tavsiyede bulundu.
Allah’ın eksiksiz, tam olan kelimeleriyle onun gazabından, ikabından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve beni kötülüğe atan beraberindekilerden Allah’a sığınırım, de. Bakara suresinin son iki ayeti, bir evde üç gün okunmazsa o eve şeytan yaklaşır. Hz. Peygamber aleyhisselatü vesselam, bazı hadislerde şeytandan korunmak için Ayet-el Kürsiye’nin okunmasını tavsiye etmiştir. Rivayetlerde bir kimsenin evinde bulunduğunda veya yatağına girdiği sırada Ayet-el Kürsiye’yi okuması halinde,
Allah tarafından görevli bir muhafızın sabaha kadar hiç ayrılmadan o kimsenin yanında bulunduğu ve o süre zarfında hiçbir şeytanın kişiye yaklaşamadığını bildirmektedir.
Ebu Hureyre radiyallahu anh’dan gelen bir rivayette de insan kılığında gelen şeytanın Ebu Hureyre’ye radiyallahu anh yatağa girdiğinde Ayet-el Kürsiye’yi okumasını tavsiye ettiği bu takdirde hiçbir şeytanın kendisine yaklaşamayacağını haber verdiği bildirilmektedir.
Enes’den radiyallahu anh rivayet edildiğine göre demiştir ki Resulullah aleyhisselatu vesselam şöyle buyurmuştur.
Kim evinden çıktığı zaman, Bismillahî tevekkâvtu alâllâhi ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. Allah’a tevekkül edip Allah’ın adıyla çıkarım, ibadete güç yetirmek ve günahlardan korunmak ancak Allah’ın kuvvet ve kudreti iledir.
Derse melek tarafından ona şöyle söylenir. Her kederden emin kılındın, muhafaza altına alındın ve doğru yola iletildin. Ayrıca şeytanlar ondan uzaklaşır.
Kim Rahman’ın hikmetlerle dolu ders olarak gönderdiği Kur’an’ı göz ardı ederse, biz de ona bir şeytan sardırırız. Artık o, ona arkadaş olur. Bu şeytanlar onları yoldan çıkarırlar. Ama onlar kendilerinin hâlâ doğru yolda olduklarını sanırlar. Ta ki huzurumuza gelinceye kadar böyle devam eder. Huzurumuza çıktığında arkadaşına, keşke seninle aramız doğu ile batı arası kadar uzak olsaydı.
Meğer sen ne kötü arkadaşmışsın, der. Allah buyurur. Bu temenniniz bugün size hiçbir fayda vermez. Çünkü hayat boyunca birlikte zulmettiniz.
Burada da azabı birlikte çekeceksiniz. Hz. Peygamber aleyhisselatü vesselam, Ademoğlu secde ayetini okuyup da secdeye kapanınca şeytan ağlayarak bir köşeye çekilir ve şöyle der.
Vay hâlimi! Ademoğlu secde etmekle emrolundu da secde etti. Bu sebeple cennet onundur. Ben de secde etmekle emrolundum da secde etmekten kaçındım. Bu yüzden cehennem de benimdir.
Ahmet bin Kayistan nakledilmiştir ki, o Medine’ye vardım demiş, maksadım emir-ül müminin Ömer radiyallahu anadı. Bir de vardığımda büyük bir cemaat toplanmış, orada Kâbül ahbar insanlara vaz ediyor ve şöyle diyordu. Adem aleyhisselama ölüm emri geldiği zaman, ”Ya Rabbi, düşmanım iblis beni ölmüş bir durumda görünce kendisi kıyamet gününe kadar mühlet verilmiş olmakla sevinecek, başıma gelene gülecek.” dedi. Ona şöyle cevap verildi, ”Ey Adem, sen cennete geri gideceksin. O lanetlenmiş iblis ise öncekilerin ve sonrakilerin sayısı kadar ölüm acısını tatmak için beklemeye bırakılacaktır.”
Sonra Adem, Hz. Azrail’e, ”Ona ölümü nasıl tattıracaksın? Niteliğini anlat.” dedi. Azrail onun ölümünü anlattı. Adem, ”Ya Rabbi, yeter.” dedi. Bunun üzerine insanlar heyecana geldiler ve Kâb e ”Ey Ebu İshak, o nasıl?” dediler. Kâb açıklama yapmaktan çekindi. İnsanlar ısrar ettiler. Bunun üzerine Kâb dedi ki, ”Yüce Allah, ilk üfürüşten sonra Hz. Azrail’e diyecek ki, ”Sana yedi gök ve yedi yer halkının kuvvetini verdim ve bugün sana bütün öfke ve gazap kisvesini giydirdim.
Öfke ve hücumunla in o taşlaşmış iblise. Artık ona ölüm acısını tattır. İnsan ve cinlerden önce ve sonra gelmiş geçmişlerin acısının kat katını kapsayacak şekilde bütün acıları ve hastalıkları ona yüklet.
Beraberinde öfke ve kinle dolgun 70.000 cehennem bekçisini, her biriyle de cehennem zincirinden, tomruklarından zincirler ve tomruklar bulunsun. Cehennem kancalarından 70.000 kanca ile o lanetlenmişin kokmuş canını çekip çıkarın.”
Malik’i de, ”Cehennemdeki meleklerin başkanını da çağır. Cehennemlerin kapılarını açsın.” Bunun üzerine Hz. Azrail öyle bir şekilde inecek ki ona, ”Göklerin ve yerlerin halkı baksa, dehşetinden derhal ölürlerdi.”
Azrail inecek, iblise varıp, ”Dur ey pis, artık sana ölümü tattıracağım. Çok ömür sürdün. Allah’a yakın nice kimseleri sapıttın. İşte bu o bilinen vakittir.” diyecek.
Melun, doğuya kaçacak. Bakacak Hz. Azrail gözlerinin önünde. Batıya kaçacak, yine gözlerinin önünde. Denizlere dalacak, denizler onu kabul etmeyecek. Kısacası, yerin her tarafına kaçacak, sığınacak ama kurtulacak hiçbir sığınak bulamayacak. Sonra dünyanın ortasında, Hz. Adem’in mezarı yanında duracak ve doğudan batıya, batıdan doğuya topraklarda sürünerek, en son, Hz. Adem’in cennetten atılınca indiği yere varınca, yer, bir kor gibi olacak. Zebaniler kancaları takıp didikleyecekler de didikleyecekler.
Allah’ın dilediği zamana kadar can çekişme ve işkence içinde kalacak. O böyle can çekişirken, Adem ve Havva’ya da ”Kalkınız, düşmanınız ölümü nasıl tadıyor, bakın” denecek.
Kalkacaklar, onun çektiği işkencenin şiddetine bakacaklar da ”Ya Rabbi, bize nimetini tamamladın” diyecekler.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir