Tamirci Çıraklığından Otomobil İmparatorluğuna… | Erbakan Malkoç Kimdir?
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=Y7-l4FqVt6U.
Dedim otomobil tamirhanesinde çırak olmak istiyorum. Hayatında en çok icat çıkartmak diye dayak yiyen insan belki de bu ülkede benim. Ben otomobiller üzerinde 300’e yakın buluşu olan, 3000’e yakında tasarım tescil olan bir insanım. Bir, karda yürüyüp iz bırakmak, iki, izi takip etmek. Siz iz bırakan olduğunuz sürece o izi takip eder insanlar.
Eğer hayalinizden vazgeçiyorsanız, siz hayalinize asla kavuşamazsınız. Dünyanın en iyi otomobil üreticisinin ürettiği otomobili biz alıp, değiştirip, dönüştürüp, onun ülkeste 5 kat fiyatına geri satarız. Girin instagram hesabıma. Diago Silva’dan tutun, Paul Pogba’dan tutun. Aklınıza kim geliyorsa, dünyanın en önemli insanları takip eder.
Neden? Çünkü Erbakan Malkoç, bu insanların ulaşabilecekleri, kullanmak istedikleri araçları değiştirip, dönüştürüp, istedikleri kaliteyle onlara sunabilecek bir yapıda olduğu için. Ardahan’da doğmanın, oradaki çocukluk şartlarını yaşamanın kolay bir süreç olmadığını söyleyebilirim.
Biz 11 kardeştik ve çiftçi anne babanın çocukları. Elektriği, suyu, doğal gazı, bırakın hiçbir şeyi olmayan bir köy. Böyle bir süreçle biz hayata başladık ve ilkokul yıllarımı geldiğinde okula gidecek defter, kalem, kitap zaten yok. Bize bir kalem geldiğinde kardeşler onu paylaşırdık ve şurama yaslanan bir kalemle ben hiç yazı yazmadım. Dolayısıyla bir defter geldiğinde sayfalarını yırtar, paylaşır, o şekilde okula giderdik.
Zaten okul ahırdan bozma bir yer. Öğretmen ya vardı ya yoktu. O şartlarda biz hayata tutmaya çalışıp okumaya çalıştık ve ben ilkokul sınıf atlayarak bitirdim. Tabii hayallerimiz var. Yatıl okulu imtihanlar, o zamanlar kara kuşak güreşlerine falan gidiyorum, Türkiye şampiyonluğum var. Bu hayaller varken annem, babam, ablam üçü iki ay içerisinde rahmetli oldu. Ve ben artık Ardahan’da tutunacak, orada durabilecek, orada sığınabilecek kimseyi bulamadığım için abilerim İstanbul’da yaşıyorlardı. Onların yanına göç edip ve İstanbul’a geldim. Köy çocuğu Erbakan Malkoç, İstanbul’la ve şehir hayatıyla o zaman tanıştım. Köy çocukları çabuk büyüyor. Bir de yokluk insanı çabuk olgunlaştırıyor. Ben hem olgun bir çocuk hem de büyümüş bir çocuktum yani çok şeyin farkındaydım. At arabasıyla çarşıya giderdik. At arabası lüks. Bazen yanımızda böyle bir araba geçerdi. O otomobillerin yanımızdan geçişimi çok heyecanlandırıyordu. Nasıl bir şey bu? Çok yokluk içerisinde büyüdük. Ama bizim yokluğumuz farklıydı. Nasıl? Anadolu’da şöyle bir durum var. Eğer sizin evinizde ekmek yoksa köyünüzde komşunuzun evine gidip oradan ekmek isteyebilirsiniz. Al, yiyebilirsiniz. Köyümüzde böyleydik biz. Yani bir şekilde kanımız doyardı. Buraya geldiğimde o yaşlarında bir çocuktu. Abimlerin de durumu çok o zaman iyi değil. Apartman kültürüne dahil hiçbir şey bilmiyorum. Çok sıkıntı yaşamıştım. Dolayısıyla çalışmam gerektiğine artık karar verdim.
Ne yapmak istiyorsun dedi? Dedim otomobil tamirhanesinden çırak olmak istiyorum. Aldı beni Yeşilyurt’ta bir tamirhaneye götürdü ama o zaman sistemine göre de lüks bir tamirhane. Oraya girdim. Tabii otomobiller var. Ben onlara bakarken abim patronla konuşuyor. İş bitti. Çıktık dışarıya. Abim dedi ki işin halloldu dedi. Nasıl dedi? Gelip gideceksin dedi işe dedi. Bak patron seni işe aldı dedi. Çalışacaksın dedi. Dedim ya para dedi ki.
Para yok. Dedim ki para yoksa ben de yokum. Yol parası yok. E yemek parası yok. Evdeki durum belli. Ortam belli. Bir de parası çalışacağız. Hayatlı işim olmaz dedi. Abim dedi ki oğlum sen de Türkçeyi konuşamıyorsun. Sana dedi kim para verir? Hele gel başla dedi. Allah büyük. Ben dedim abi senden dedim şunu istiyorum. Ne istiyorsun dedi. Bana dedim bir boya sandığı dedim yaptır abi dedim. Ben dedim bak nasıl para kazanırım.
Abim döndü böyle bana bakınca dedi ki oğlum sen otomobil duyunca gözlerini içi parlıyor. Ben senin boya sandığını boynunu asamam sana. Ve çok kötü dedi beni. O sözü söyleyeli 30 küsür yıl oldu.
Çok büyük bir vefa borcu bende oluştu abime karşı ve 30 küsür yıldır o sözün karşılığını ödeyemi ödeyemi ödeyemi. Vefasız insan kuru bir ağaca benzer. Ne meyvesi olur ne de gölgesi. Hiçbir işe yaramaz. Ben vefasız insanları seviyorum.
Bugünkü ortamdaki en büyük sorunumuz ne biliyor musunuz? Vefasızlık. Çok değerli bir şey vefa. Ne yaparsanız yapın insanlara yapmasaydın diyor. Yapmasaydın. Yaptı kötü mü yaptı? Ama yapmasaydın diyor. Bunun sebebi ne biliyor musunuz? Vefasızlık. Birlikte hareket ettiğiniz insan yaşadığı ülkeye vefa borcu hissetmiyorsa o insan oraya kendini ait hissedemez.
O yüzden ben vefayı çok önemsenim. Çünkü vefa arkasından aidiyet duygusu getirir. Abimin o sözüyle tamirhaneye çırak olarak başladım. Başladık ama kardeşim ne sabah işe gelecek yol parası var. Ne sabah kahvaltı yapacak durum var. Ne öğle yemek yiyecek para var. Ne akşam eve dönecek para var. Yok. O zaman sigorta yok, maaş yok, o yok. Bizim dönemimiz neredeyse. Dolayısıyla tamirhaneye başladım ama süreç benim için çok ağır geçiyordu. Çünkü neden? Şehir hayatını bilmiyorum. Köy çocuğuyum. Türkçeyi doğru duymakta konuşamıyorum. İşi hiç tanımıyorum. Ama Yaradan’ın bana nasip etmiş olduğu çok değerli bir şey var. Bende bir mucitlik ruhu var. Otomobiller üzerinde 300’e yakın buluşu olan, 3000’e yakında tasarım tescil olan bir insan.
Tamirhaneye başladığım zaman zaten 6 ay sonra kendimi mucit olarak buldum. Mucitliğe başladığımda otomobillerin saati ikisi aynası yoktu, paspası yoktu, üzerinde radyo, TV yoktu. Enteresan buluşlara başlayınca bu sefer ustalarla çatışma başladı. Dünyadaki en iyi teknoloji otomobil de vardır. Çünkü ortalama 70.000 parçadan oluşan bir şey bir araya getiyorsunuz ve ortağı bir araç çıkartıyorsunuz.
250 km süratle giden bir aracın şu kadar balatalarla durduruyorsunuz. Enteresan bir teknoloji o otomobil. O yüzden hala çok hayranım otomobillere. O farklılığı kendimde hissettikten sonra kendime özgüven geldi tabii. Artık yaşımda işte 12-13 civarları.
Kitabımın ismi Hayal Gerçektir. Ben gerçekleşmeyecek hiçbir hayali kurmak istemedim. Çünkü insanlar hayale olmayacak bir şey olarak bakarlar ama ben ise hayale hayal gerçektir gözüyle bakarım. Çıraklık dönemi bitti. Kalfalık yavaş yavaş. Ustalık ama.
Ustalık döneminde de ben dediğim gibi hiçbir yapılmış işi yapmak niyetinde değilim. Ben hep başka bir şey yapmanın peşindeyim. Para almıyorum. Maaş yok. Sigorta yok. Yemek yok. Hiçbir şey yok. Üstte dayak çok. Ama buna rağmen ustalarımla beraber o vefa konusu benim için ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışıyorum. O dönemde de bana sağdan soldan çok teklifler geliyor. Gel beraber yapalım, gel beraber iş yapalım.
Parayla hiç tanışıklığım yok. Bir gün yine bir araç yapıyorum. Hiç unutmam Mercedes 190. Bu dediğim 92 yılı. Artık yavaş yavaş ust olmuşum. Matkabı aracın çamurluğuna bir koydum. Bir dokundum matkabı. Çamurluktan aşağıya zırrrt diye alanı çizerek aşağıya indi. Bizim Kenan abi vardı patron. Bunu bir gördüm. Allah senin belanı versin. Senden dedi bıktık dedi. Kovdu beni. Usta abi normal yapar yani bizim mantımız değil mi? Neyse döndüm geldim abi 2-3 saat sonra.
Sen yine buradasın dedi beni bir daha kovdu. Ertesi gün gün daha geldim abi. Beni bir gördüm. Bir daha sinirlendi. Çok sinirli bir adamdı. Ya dedim Kenan abi ben hata yaptım. Çık dedi buradan senden bıktık dedi. O dönemde bana teklif edenler var falan. Ben vefadan dolayı bırakamıyorum. Tamam Kenan abi dedim gideceğim. Ama dedim bir şey söylemek isterim. Bana dedim geçmiş, gelecek. Bugünkü haklarınız helal eder misin dedim. Çık git dedim buradan dedi. Bir de haktan hukuktan vaziydi. Çık git hepsi helal olsun dedi.
Oradan çıktım. Hemen yine aynı Yeşilköy’de bizim Murat abi diye bir ağabeyimiz vardı. Gittim Murat abi o atölyeyi bana verdi ve beraber başladık çalışmaya. İlk paramı kazandım. 92 yılının 4. ayında işte 15 yaşlarında bir çocuk kendi atölyeme sahip oldu.
Tamamen otomobillerde olanla değil olmayanla ilgiyeyen bir Erbakan Malkoç. Öyle hayallerim var ki dünyanın en iyi otomobillerine rakip otomobiller üreteceğim. Biz üç şeyi yaparsak farklılaşırız. Bir, zamana ve mekana bağımlılık kalmayan tasarımlar yapalım.
Eski mesel. Ben 15 sene önce tasarladığım araçları bugün 7-8 ay sıra bekleterek satıyorum. 15 yıl. Düşünebiliyor musunuz? Tasarım eskimiyor. İkincisi dünyanın en iyi teknolojisiyle donatalım. Dünyadaki gelecek en önemli şey teknoloji. Ben bunu 90’larda söylüyorum. Teknoloji. 92 yılında uzaktan kumandayla otomobil çalıştırıp yanıma getirdim ben. Ben öyle bir muciktim. Öyle bir muciktim. Dünyanın en iyi teknolojisiyle donatalım diyordum. Bana gülüyorlardı. 2014 yılında Best Car Design Technology in the World ödülünü aldım. Dünyada otomobile uygulanacak en iyi teknoloji üreten ve uygulayan firma ve insan ödülü aldım. Üçüncüsü dünyanın en iyi el işçiliğiyle bunlar üretelim dedim. Buna kimse inanmadı. 2013 yılında Avrupa’nın sürdürülebilir kalite noktasındaki en iyi şirket ödülünü aldım. Yine 2013 yılında Frankfurt’tan Avrupa’nın en iyi otomobiller tasarrufu ödülünü aldım.
Ama ben bunları söylerken 90’lı yıllardı. Kimse inanmıyordu. Kendi atölyemi kurdum. Artık yavaş yavaş para kazanmaya başladım. Araçlar geliyor, yapıyorum, ediyorum falan derken öyle bir hale geldik ki dünyanın en iyi otomobil üreticileri Türkiye’ye gelip yapmış olduğum işleri incelemeye başladı.
Düşünsenize 90’lı yıllar bir arkadaşınız bir Ferrari alıyor. Binlerce euro para veriyor ve trafikte bir tane daha bulamıyorsunuz ondan. Sizin bir atölyeniz var, içeri araç bile girmiyor, sokak ortasında söküyorsunuz. İnsanlar bakarken kaza yapıyorlar birbirini. Ben o dönemlerde o otomobilleri değiştirip dönüştürüp kendi fiyatının üstünde paralar alabiliyordum insanlarda. İşte siz eğer ki yapılan bir şeyi yapmak yerine yapılmamış bir şeyi yapıp insanlara veriyorsanız, işte o zaman talep veriyorsunuz. Arz çok önemli bir şey. Eğer siz arz noktasında farklılık ortağı koyabiliyorsanız, talep noktasında farklılıklar gelir.
Ben 2000 yılında artık dönüşüm konusunda çok nettim. Dünyanın en iyi hava, deniz, kara araçlarını dönüştüreceğim ve dünyanın en önemli insanlarına bunları satacağım. Bunları söylediğimde ne oldu biliyor musunuz? Etrafımda kim varsa, sen kimsin dediler bana, sen kimsin? Sen daha dün köyden geldin.
Türkçeyi de o zaman konuşamıyordun. Şimdi Almanın ürettiği arabayı değiştirip dönüştürüp Almana satacağından bahsediyorsun. Sen kimsin dediler kardeşim? Şu an Dolaylı yönünden 45 ülke ama dünyanın 163 ülkesinde bilinen bir şirket.
Başarı zorluklarla mücadele etme sanatıdır. Ben başarabileceğimi, bütün dünyanın beni tanıyabileceğini o günlerden öngörevliyordum. Neden biliyor musunuz?
Çünkü gecede iki saat uykuyumaya çalışıyordum da ondan. Eğer sizde bir mücadelecilik ruhu varsa ve bu mücadeleyi sürdürülebilir olarak hayatınıza adapte ediyorsanız, istediğiniz her şeye Yüce Rabbim izin verdiği sürece ulaşmamanız mümkün değil. Hayalin gerçekliği beş ana yoldur.
Yolda durma anlar olur, duraklama anlar olur, dinlenme anlar olur. Ama velakin bunlardan sonra tekrar kalkıp devam etmeniz lazım. Tabii ki benim buraya kadar gelene kadar durma anlarım olduğu, bazen bekleme anlarım olduğu ama hiç vazgeçmem olmadı. Başarıya gideceğimi, bu günlere geleceğimi mücadelemden biliyordum.
Çünkü ben mücadeleci bir insanım. İnsanlar başarıyı ne zannediyorlar biliyor musunuz? Adam para kazanmışsa, parası varsa, şirketleri varsa bu adam başarılı. Benim dünyamda böyle bir şey yok. Burada benimle beraber mücadele eden arkadaşlarım var, gece gündüz çalışıyorlar evlerine çocuklarını helal ekmek götürmek için. Bu arkadaşların başarısı olabilir.
O yüzden başarı kesinlikle paraya endeksli bir şey değildir. Eğer yapmış oldun işi en iyi şekilde yapıyorsan sen çok başarısın. Ben her zaman söylerim iki tavşan kovalayan ikisini de kaçırır. Ben hayatımda hep tek tavşan kovaladım. Ama eninde sonunda yakaladım. Yani tavşanızı teklerseniz yakalama şansınız %99 ama çiftlerseniz yakalama şansınız %3 bile değil. Neden? Bir ona bir ona koş, geçmiş olsun. Dünyadaki en büyük zanaat taklittir. Birebir yapmak, hırsızlık, feyz almak marifettir.
Ben hayatım boyunca başladığım günden bu yana sıra dışı projeler yapan bir adamım. Şu an 80’nin üzerinde proje var elimde. Ve bunların tamamı dünyanın en önemli insanları ve ülkemizin en önemli insanları. Erbakan Malkoç hayata başladığı günden bu yana ticaret hayatına hiçbir müşterisiyle sözleşme yapmaz. Hiçbir müşterisiyle itilaf yaşamaz.
Çünkü benim hayatta iki tane çok önemli servetim ve değerim var. Bir, itibarlı olmanız gerekiyor. İki, dostlarınız olması gerekiyor arkadaşlar. Eğer bu iki şeye sahipseniz önünüzde durabilecek.
Bence dünyevi olarak hiçbir şey kalmaz.
İlk Yorumu Siz Yapın