"Enter"a basıp içeriğe geçin

Tarih Tekerrür Ve Ekonomik Krizler 3.Bölüm

Tarih Tekerrür Ve Ekonomik Krizler 3.Bölüm

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=84TfsYsGZQo.

小鈴fa ilesene
Roswell iktidarı iki etapta değerlendirilir.
Bunlardan ııı birincisi ııı bin dokuz yüz üç bin dokuz yüz beş yılları arasında ııı dikkatlerin işsizlik sorununu çözmeye ııı yönendiği ilk yüz gün diye bilinen dönemdir. İlk yüz gün veya birinci New Deal. Ikinci otuz beş otuz yedi yapısal reformların gerçekleştirmeye çalışıldığı dönem buna da ikinci yüzyıl veya ikinci New Deal denir. Bunları izleyen kararların hemen tümü ekonomiyi canlandırmak ııı üretimi arttırmak ve teşvik teşvik etmek amacını giden kararlardı. Iıı örneğin Federal İskender Yasası diye bir ııı yasa çıktı. Iıı bu yasa çiftçilerin ve ev satın almış olan insanların ipoteklerini ödeyeceklerini devlet garantisi altına aldı. Yani amacı ne olduğu anlaşılıyor. Ekonomiyi canlandırmak da bir amaç. Iıı sonra ııı sivil çevre kurma birlikleri diye ııı bir yasa çıktı. Daha doğrusu bir bir kuruluş düzenlendi. Bu kuruluş iki buçuk milyon Amerikan gencini kız oğlan günde bir dolara istihdam etti. Ve ülkedeki ormanlar ııı parklar ııı gibi çevre koruması korumasını ııı çağıran işlerde çalıştırdı ve bir eskili disiplinle çalıştırdı. Fakat iki buçuk milyon genç bu şekilde sokaklardan çekilmiş ve ııı az da olsa karınlarını doyuracak para kazanmış oldu. Tenis Hivaadisi idaresi Rozvelt’in en parlak
tekillerinden bir tanesiydi. Başkan kongreden hükümetin tüm yetkilerine haiz ancak ııı özel bir şirketin esnekliğini ve girişimciliğini de içeren bir şirket kurulmasını istedi. Ve ııı Tenis Hivaadisi idaresi doldu. Tenis’i Amerika’nın en yükstü yoksul ayar etlerinden bir tanesiydi. Eee ve bu ııı kurulan şirket Tenis’i nehrü üzerinde barajlar inşa
etmeye başladı. Böylece bir istihdam arttırıldı. Iıı ikincisi ııı çevre çiftçilerini ııı felakete sürükleyen ııı seller kontrolü altına alındı. Ve tabii ayrıca ııı ekolojik ııı ilerleme kaydedildi. Ve proje uzun yıllar devam etti ve hala da ııı devam etmektedir. Bir başka ııı önlem ııı çiftçilerin tarlada kalan
ürünlerinin ııı zararını hafifletmek üzere alınan önlemdir. Tanım yeniden ayarlama yasası diye bir yasa çıkarıldı. Ve bu yasada çiftçilere ekonomik olmayan ürünleri ekmemeleri ekonomik olmayan hayvanları yetiştirmemeleri için tazminat öterdi. Bayağı bir belirli bir para karşıla insanlar ekmemeye ve ııı hayvan yetiştirmemeye ııı teşvik
edildiler. Ancak ııı burada bir ııı sıkıntı çıktı. Iıı çünkü bir süre sonra bu yasadan yararlanmak isteyen çiftçiler ekinlerini yakar, hayvanlarını öldürür oldular. Iıı bunca aşçıların ortasında da ııı bu kabul edilebilir bir durum değildi. Iıı sonuçta ııı anayasa ııı aykırı bulundu.
Kanunda iptal edildi. Bu macerada böylece bitti. New Deal’in aldığı önlemlerden en yaratıcılarından bir diğeri de ulusal sanayi kurtarma yasası. Kısaca Nira diye bilinen ııı bu yasa iki dev proje içeriyordu. Ilki ııı devasa bir altyapı inşaatı girişimi. Tabii istihdama yönelik. Ikincisi Amerikan iş hayatına kurallar getiren, haksız rekabeti önleyen ııı ayrıntılı bir program. Iıı bu program ulusal kurtarma idaresi tarafından yürürlüğe konuldu. Her bir sektör için ayrıntılı kurallar geliştirildi. Ve bunlar
rekabeti ııı mümkün kullan krallar oldu. Büyük bir gayretle çalışıldığı muhakkak. Insanların ellerinden geldiğini yapmaya çalıştıkları tartışılmaz. Ancak bütün bunlara karşı ııı ekonominin ııı kısa sürede düze çıkmayacağı anlaşıldı. Ne zaman? Bin dokuz yüz otuz beş civarı. Daha da ııı şanssız olanı belki de ironik olanı demek lazım. Çıkarılan yasaların büyük bir çoğunluğu ııı anayasa mahkemesi tarafından anayasaya aykırı bulunarak iptal
edildi. Tuhaf bir durum oldu. Iıı halkın bir kere daha nevri döndü. Rozvelt’in popüleritesi azalmaya başladı. Durumu kurtarmak isteyen hükümet hata kalktı. Ancak bu çok ilginçtir. Iıı çünkü ııı liberalizmi şiar edilmiş bir ülkede sosyal adalet söylemiyle hata kalktı. Ve hakikaten de
ııı içli sınıfının arkasını aldı. Işli sınıfının arkasını aldı ve ikinci New Deal denilen ikinci 100 gün denilen bir dizi başka programı devreye soktu. Bin dokuz yüz otuz beşten itibaren yürürlüğe konan ııı bu yeni ııı programlar hemen tümüyle içli sınıfının koşullarını düzeltmeye yönelikti. O kadar ki başkan Rozvelt sınıf ayrımcılığını körüklemekle itham edildi. Varlık vergisi kondu. Varlık vergisi vergilerini arttırdığı için zenginleri küstürdü. Su elektrik gibi kamu hizmetlerine yürüten özel ııı kuruluşlara kurallar getirdi getirildi. Bu sefer ııı sanayiciler küstü. Iıı iş verenler toplu iş ııı sözleşmelerinin devlet
gözetimi altında yapılmasını sağlayan ulusal işçi ilişkileri yasasına kızdılar Wagner kanunu denir bunu aynı zamanda. Hem kızlar hem de kendilerinin haksız yere cezalandırıldığını iddia ettiler. Dolayısıyla ikinci New Deal’e ikinci yüz güne verdikleri desteği keseceklerini ifade ettiler. Amerika’nın ııı sosyalizmi anımsatan bu yeni resminden ııı Amerikan girişimcileri hiç de hoşlanmamışlardı ve bunu da dekler ettiler. Buna rağmen ııı Roosevelt asgari ücret azemi çalışma saatlerini düzenleyen adil işçi standartları dedikleri yasayı çıkartmayı başardı. Bunun arkasından ııı sosyal güvenlik yasası devreye girdi. Eee yine çok devrimci bir yasaydı. Bu bu yasayla eee işçilerin emekliliği tanzim edildi. Iıı iş kazaları durumunda, ölüm durumunda çocuklarına, eşlerine ııı kalacak veya bağlanacak paralar tanzim edildi. Ama dediğim gibi bundan hepsi sosyal adalet söylemi altında
ııı yapılan işlerdi. Bir farklı tarafı daha vardı ııı Roosevelt’in ııı Roosevelt Hoover’ın yürüttüğü sıkı para politikasını da yürütmedi. Iıı çünkü bütün bu harcamaları ııı istihdamı arttıracak harcamaların hepsini ııı
yapıyordu. Bu harcamalarla talebin artacağı hesaplanmıştı. Hatta bin dokuz yüz otuz beşten itibaren beş milyar dolar gibi bir para ortaya kondu ve ııı bu para eee eyaletlere dağıtılarak eee yardımların ve istihdamı arttıracak önlemlerin eyaletler kanalıyla yani ademi merkezi için bir biçimde yapılması ayrıca sağlandı. Yine çok şaşırtıcı bir şey ııı bir başka gelişim eee Amerika için çok şaşırtıcı çünkü Amerika’da devlet eee kültürü eee düzenleyen bir eee organizma eee bir bir bir eee teşkilat eee olmak gibi bir görev üstlenmezken Amerika’da ilk defa devlet eee doğrudan kültürel işlere girdi. Kültürel programlar yaptı.
Tabii ki nedeni bunun ııı o dönemde ııı işsiz kalan sanatçıları kollamak sanatçılara ııı istihdam yaratmaktı. Fakat ııı federal proje bir diye sonra kısaca proje bir diye anılan bir programla birlikte federal sanat projesi federal resim projesi federal tiyatro projesi federal
edebiyat projesi federal tabii ııı ııı tarihi kayıtlar araştırma projesi diye beş büyük proje ortaya çıktı. Hepsinin başına bunların birer tane ulusal direktör kuruldu. Ve böylece devlet ııı Amerikalıların açısından baktığımızda devlet ııı kendisinden hiç umulmayan bir sahaya girmiş oldu. Işin bir başka tarafı var tabii ııı
gramofon, radio, sinema gibi ııı hızla ilerleyen ııı sektörler canlı performans veren ııı pek çok sanatçıyı işten etmişti. Kim gibi mesela ııı otuz bin tane canlı müzik yapan ııı müzisyen plak endüstrisinin gelişmesi nedeniyle teknik
olarak işsiz kalmıştı. Bir o kadar ııı tiyatrocu vardı. Sinemadan dolayı ııı iş göremeyen ııı da yapıldı ııı örneğin ressamlara iş yaratıldı ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki kamu kuruşları, okullar olsun, bakanlıklar olsun bunlara ııı bunlar için resim ısmarlanıldı. Eee resimler yapıldı, sergiler açıldı ve Amerika’nın bugün dahi ııı en
iyi ııı bilinen pek çok ressamın kim gibi ııı Ivan Albright gibi, Marston Hartley gibi, Philip Evergood gibi Mark Toby gibi insanlar bu ııı program sahisinde yetiştiler. Şimdi tabii bütün bu ııı saydığım yöntemler ııı yapılan işler sosyal demokrat diyebileceğimiz ya da refah devleti diye bilinen yönetim ödeliyle ııı örtüşen ııı programlardı. Ve Amerika’nın liberalizme ııı gönül vermiş insanlarının ııı şikayet etmeye başlamaları pek de uzun sürmedi. Otuz yediden itibaren sesler yükselmeye başladı. Hatta Roosevelt’in sacımı solcumu olduğu meseleleri gündeme
geldi. Işverenler özellikle de ikinci yüz gün icraatından hiç haz etmediklerini söylediler. ABD başkanını kendi sınıfına ihanet etmekle suçlayanlar oldu. Eee ve Roosevelt ciddi ciddi ııı işveren karşıtı ııı bir
adam olarak damgalandı. Oysa bugün böyle adam baktığımızda görüyoruz ııı kapitalistimi kurtaran adamdı belki de Roosevelt ııı çünkü bankacılığa borsaya getirdiği tedbirler sosyal güvenliği düzenleyen yasalar son tahlilde döndü ııı kapitalizmin ayakta kalmasına neden oldu. Görünüyor ki ııı
Roosevelt işçi kesiminin yanına almakla ııı hiç de kötü etmemişti. Iıı çünkü bin dokuz yüz otuz altı yılına kadar ııı karaderili Amerikalılar mesela Lincoln’ın Abraham Lincoln’ın hatırına cumhuriyetçilere oy verirlerdi. Oysa bin dokuz yüz otuz altı yılında bu iş tamamen tersine döndü. Ve Amerika’nın on iki en büyük on iki ııı şehri Roosevelt’e yani demokratlara oy verdi. Roosevelt olayısıyla
bir daha seçildi. Bin dokuz yüz otuz altıda işler iyi gitti. Fakat bin dokuz yüz otuz yedi de ekonomi bir daha geriledi. Ve ciddi bir şekilde geriledi. Ve ııı Amerika ikinci dünya savaşına gelinceye kadar bir daha toplanamadı. Peki niye geriledi? Bunlardan en akla yakınanı bugün için akla yakın olarak görüneni ııı Roosevelt’in her şeye rağmen ııı denk bütçe olması gerekliliğine inancını tazelemesi veya o inanca ııı ikna edilmesi oldu. Denk bütçe isteyen Roosevelt kendi ııı New Deal programları kendisi yarı yarıya kesti. Bu programlar yarı yarıya kesilince işsizlik bir daha fırladı. Yine bir buçuk milyon yeni işsiz ortaya çıktı. Bir buçuk milyon işsiz ortaya çıkınca durgunluk dönemi başladı. Tanıma ödenen destek kesildi. Yeni dört milyon kişi tekrar işsiz kaldı. Amerika yeniden duraladı. Eee ve dediler ki eee başkan Roosevelt sözüne sadık
almaktansa ödüm vermeyi tercih eden bir adamdır. Bunun yanı sıra zaten ekonomiden anlamıyor. Anlamıyordu diyenler de çıktı. Eee şimdi ekonomiden anlamıyordu diyenler sözlerinin kanıtı olarak eee Roosevelt’in eee Keynes’in önerilerine kulak asmış, kulak asmamış olmasını gösterdiler. Peki Keynes kim? Eee Keynes bin sekiz yüz seksen üç bin dokuz yüz otuz altı yıllar arasında yaşamış İngiliz asıllı bir iktisatçı. Keynes’in önemi eee klasik iktisadın eee serbest piyasö ekonomisine dair inanç ve teorilerini reddediyor
olmasından gelir. Şöyle ki eee Keynes devlet harcamaları ile eee özel sektörün refaha arasında doğrudan bir ilişki olduğunu ileriye süren ilk ekonomistir. Bu bağlamda ne olursa olsun bütçeyi denk tutmanın her zaman iyi sonuç vermediğini ortaya koymuştur. Keynes’e göre bir bütçe denk tutulmalıdır ama orta vadede. Eee kısa vadede eee talebin de
aldığı durumlarda yani özel sektörün yeterince talep yaratmaya mümktedir olmadığı durumlarda eee devlet ekonomiye müdahale etmelidir ve talep yaratılmasına yardımcı olmalıdır. Eee bu tabii klasik ekonominin devlet müdahale etmesinin lezefer şeklindeki inancından çok daha farklı bir eee inançtır. Eee ne pahasına olursa olsun bütçe denk kalsın inancı Keynes’le beraber yıkılmıştır. Keynes der ki eee evet ekonomi daraldığı zaman devlet harcama yapar ama ne zaman ekonomi eee eski seviyesini bulur o zaman devlet bu harcamaları keser. Tahtta Keynes’in eee çok iyi hatırlanan bir eee sözü vardır. Uzun vadede ne olacak diye insanlar eee sorarlar bir gün Keynes’e ve Keynes der ki eee uzun vadede hepimiz öleceğiz. Daha doğrusu ölmüş olacağız. Şimdi günümüz
de iki kapitalist ekonomiler eee Keynes’in eee teorilerini, öğütlerini kullanan onun doğrultusunda hareket eden ekonomilerdir. Ama otuzlu yıllarda bu mümkün değildi. Eee nitekim gördüğümüz gibi Roosevelt ekonominin çökünceye gittiği zamanlarda bile devlet harçamalarının artırılması
gereğini inanmadı. Keynes’in haklı olduğunu ııı teslim etmesi için ııı Amerika’nın maalesef iki yüzlü yüzyıl harbine girmesi gerekti. Günümüzde iki kapitalist ekonomiler Keynes’in önerileri doğrultusunda hareket ederler ama bu bin dokuz yıl otuzlarda mümkün olmadı. Iıı Roosevelt ekonominin çökünceye gittiği zamanlarda bile devlet harcamalarına
itibar etmedi ya da ettiği kadar ettiği işin sonunu getiremedi. Eee kendisin haklı olduğunu teslim etmesi için ııı maalesef ikinci dünya savaşına Amerika’nın girmesi gerekti. Yine şimdi buradan baktığımızda Roosevelt’in yeni diğilinin bire ekonomik devrim olmadığını radikal değişiklikler getirmediğini görüyoruz. Ancak Amerikan toplumunun hükümete bakış açısında ciddi bir değişiklik getirdiğini de kabul etmemiz lazım. Hem bunu hem de hükümet ve iş adamı işverenler arasındaki ilişkilerin yeniden düzenlenmesiyle sonuçlandığını da kabul
etmemiz lazım. Şöyle ki ııı ne kadar Amerikan halkı geleceğini özel sektörde görürdü. Geleceğini derken eğitiminden tutun sanat anlayışına kadar ııı bütün bunların özel sektör tarafından tanzim edildiği inancı içindeydi. Ulusal meseleleri de özel sektörün çözeceğini inanırdı. New Deal’den sonra Roosevelt’in New Deal’inden sonra ııı yüzünü
Washington DC’ye çevirdi. Iıı Amerika ve eee federal hükümetin ekonomiye müdahale etmesini bekler ve anlayışla karşılar oldu. New Dealer kadar iş adamlarım gerek politikacılar, gerekse ekonomistler üzerindeki etkileri tartışılmazdı. Hatta siyasi gücün onların tekerinde olduğu dahi söylenebilirdi. Ancak eee Roosevelt’in iş hayatına getirdiği ııı kısıtlamalar eee tanzim eden yasalardan sonra bu durum tamamen değişti. Diyebilirim ki sahneyi işverenlerin dışında iki tane ciddi aktör çıktı. Bunların bir tanesi hükümet, bir diğeri de sendikalar ııı ve işçilerdi. Hükümet Merkez Bankası aracıyla, parayla
oynayarak eee piyasaların sağa sola yalpalamalarını aşağı yukarı vurmalarını önleyecek, istikrarlı piyasalar sağlayacak önlemleri alma işini üstlendi. Iıı işçi sendikaları ürettiğim için istikrarlı iş gücü temin ettiler. Ve işverenler de ııı bu iki aktörle uzlaşma yoluna gitti. Iıı Amerika ııı aslında ikinci Dünya Savaşı’na böyle bir sac ayağı olarak girme şansını elde etti. Iki Dünya Savaşı’nın gelmesi zaten bin dokuz yüz otuz dokuz. Bin dokuz yüz otuz dokuz’a girdiğinde New Deal’ın ııı fiilen ııı kapandığını söyleyebiliriz. Amerikalılar zaten ııı savunma ve ııı dış ilişkiler üzerinde konuşmaya başlamışlardı. Iıı bu noktada bir an ııı Avrupa’ya dönmemiz lazım. Iıı büyük çöküntünün ııı dünya iktisat tarihinin en önemli en önemli buhranı ııı olmasının bir nedeni Amerika’da başlamış olmasına rağmen anında Avrupa’ya sirayet etmiş olmasıdır. Daha önce de söylediğim gibi ııı Amerika ııı birinci dünya harbinden borçlu bir ülke olarak çıktı. Oysa aynı harp Avrupa’yı yıkıma
uğratmıştı. Iıı üstelik ııı bu borçlar ııı Avrupa devletlerinin belini büs bütün büktü. Amerika ekonomisinin krize girmesi tuz biber ekliyor çünkü Amerika Avrupa’ya vereceği ııı kredileri de ııı ayrıca kısmak ııı zorunda kalmıştı. Şimdi söyleyeceğim korkunç bir şey. Ama ne yazık
ki ikinci dünya savaşı büyük çöküntüye ilaç gibi geldi. Savaşla birlikte Amerikan fabrikaları üretim emirleriyle doldular taştılar. Yurt dışından sipariş üstüne sipariş yağdı. Bunların büyük çoğunu silahlar cephanelerdi.
Ama ııı birden bire üç var diye çalışılır oldu. Ve şey gibi ya ııı sihirli bir değnek neredeyse dokunmuş gibi işsizlik. Birkaç ay içerisinde sona erdi. Ekonomi canlandı. Kırk bir yılında Amerika bin dokuz yüz kırk bir yılında savaşa girdi. Savaşa girmesiyle birlikte büyük çöküntülün de sonu geldi. Ve
yine ikinci dünya savaşında en büyük harcama Amerika tarafından yapıldı. Üç yüz kırk bir milyar dolar. Diyebilirim ki Amerika büyük krizden çıkmak için harcamadığı parayı ikinci dünya savaşında harcamış oldu. Ha savaşın toplam ııı bütçesine gelirsek bu da bir trilyon dolar kadar bir para.
Ve bu iş bittiğinde ekonomiler bir kere daha ııı ve krizden çok daha kötü bir biçimde yere yapışmış haldelerdi. Avrupa’nın savaştan sonra yeniden yapılanması için büyük yardıma ihtiyacı vardı. Dünya Bankası yirmi beş Haziran bin dokuz yüz kırk altıda sekiz milyar sermayeyle işe başladı. IMF ııı daha eskidir. IMF bin dokuz yüz otuz yıllarda ııı altın esasından ııı vazgeçmenin getirdiği karmaşayı düzenlemek üzere düşünülmüş bir teşkilattır. Iıı ancak ııı o zaman olduğu gibi bugün de bu iki teşkilat dünya ekonomisini ııı ayakta tutan teşkilatlar olarak görülür. Iıı izleyen
programlarımız da her ikisi hakkında da konuşmamız
gerekecek.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir